Hidayet Şefkatli TUKSAL
Türkiye’de neredeyse on yıl öncesine kadar belli çevrelerde son derece etkin olan Jakoben laiklik anlayışı yüzünden, din ve siyaset ilişkisini irtica ve istismar kavramları üzerinden konuşmak zorunda kaldık. Bu haksız toptancılık ve karalama atmosferinde, irtica ve istismar kavramları aynen gericilik gibi, belli kesimlerin bir silah olarak kullandığı; bunlara hedef olan dindar kesimlerin ise, farklı savunma biçimleriyle karşı çıkarken aslında bu kavramlara tuhaf (belki de “queer” demem lazım) bir aşinalık kazandıkları, oldukça uzun bir dönemden geçtik. Bu süreçte Diyanet İşleri Başkanlığı da, bir devlet aygıtı olarak çeşitli roller üstlendi. Üstlendiği en önemli rollerden biri, cemaatlerin öğrenci pansiyonları adı altında açtıkları gizli kursları yakalayıp kapatmak şeklinde gerçekleşti. Gerçi Diyanetin eski başkanlarından Tayyar Altıkulaç’ın hâtıralarında yazdığı üzere, DYP’den milletvekili olduğu dönemde, dönemin başbakanı Tansu Çiller’i cemaatlere karşı daha anlayışlı bir politika izlenmesi konusunda ikna etmiş, ancak Çiller’in siyasi ömrü bu planı gerçekleştirmeye elvermemişti.
Peki, nasıl oldu da, seküler-Jakoben elitlerin ve onların silahlı müttefiklerinin yarattıkları bu baskı ortamına rağmen, dindar gruplar ve tarikatlar örgütlenip güç kazandı? Bu günlerde ortaya saçılan ifşaatlardan, Gülen hareketinin kullandığı taktik ve yöntemleri öğreniyoruz. Duyduğumuz bazı şeyler dudağımızı uçuklatıyor, ama bazı şeyleri zaten hepimiz biliyorduk diye düşünüyoruz. İşte öğrenci evleri, yurtlar, abiler, ablalar, dershaneler, okullar, vakıflar, dernekler, şirketler, hastaneler, medya ve siyasi partilerle ilişkiler şeklinde kısaca kodifiye edebileceğimiz bu sistem, zamanla neredeyse bütün gruplar tarafından benimsenmiş ve icra edilir olmuştu. Polise ve askere sızmalar olduğunu da bir şekilde duyuyor, öğreniyorduk, ancak kimse bunu yadırgamıyordu. Hattâ gerekli, iyi bir şey diye düşünülüyordu. Çünkü Türkiye’nin Jakoben - batıcı - laik elitleri, aslında küçük bir azınlık olmalarına rağmen, silâhlı kuvvetleri de arkalarına alarak, bu ülkenin “ilerici/batıcı” şablonuna uymayan köylü, kasabalı, muhafazakâr, dindar insanlarına sistem içinde yer açmıyor, engelliyor, sistem dışına itiyorlardı. Bu yüzden dinî gruplar, bir yandan çok basit bir şekilde evlerden, yurtlardan başlayarak zaman içinde çok çeşitli unsurların dahil olduğu alternatif bir kamu yaratırken, bir yandan da normal yollarla dahil olamadıkları sisteme “sızarak” dahil olmaya çalışıyorlardı. Ve üstüne basarak söyleyeyim, bu sızma o şartlarda herkes tarafından -- gasp edilen hakları elde etmek adına -- meşru bir yöntem olarak görülüyordu. Gülen cemaatinin geniş halk kesimlerince takdir edilmesinde, hizmet adı verdikleri işlevler kadar, bu kapalı kapılara nüfuz etme başarısı da rol oynuyordu.
Geldiğimiz süreçte, Gülen kadrolarına bürokraside büyük yer açan AK Parti’nin günahları yüzüne vurulurken, nedense pek kimse, asıl büyük günah sahiplerine dönüp bir şey söylemiyor. Onların da şöyle bir özeleştiri vermeleri gerekmez mi?
“Evet, biz hata yaptık!
“Yıllarca, üniversitelerde, bürokraside, devlet tarafından beslenen ticaret dünyasında, medyada, askeriyede kendi tekelimizi kurduk.
“Bir yandan bu milletin dinî inançlarını, örfünü, âdetlerini, alışkanlıklarını, gündelik yaşam pratiklerini aşağıladık; bir yandan da bütün kapıları tutup, onları küçük, verimsiz, elverişsiz dış alanlara hapsetmeye çalıştık.
“Düşünceye, edebiyata, sanata batı öykünmeciliğini kriter yapıp, insanları bizim oryantalist kavramlarımızla düşünmeye, konuşmaya, sanat yapmaya zorladık. Onların kendileri olma haklarını engelledik, çünkü onları öyle o halleriyle sevmiyor, hattâ nefret ediyorduk. Bunu da pek gizleme gereği duymadık.
“Devletin bütün olanaklarını kullanmayı, nimetlerinden istifade etmeyi, fırsatlarından yararlanmayı yalnızca kendi hakkımız olarak gördük.
“Yaptığımız şey gerçekten büyük bir saygısızlık, adaletsizlik ve haksızlıktı. Toplumda büyük bir şizofreni, kutuplaşma ve öfke yarattık, sonuçta bu dertler bugün dönüp hepimizi vurdu. Özür dileriz!”
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.04.2021
28.03.2021
12.12.2020
23.11.2020
2.01.2020
13.10.2020
29.09.2020
21.09.2020
13.09.2020
5.09.2020