İbrahim Kiras
Adam Smith’e göre milletlerin zenginliği tarım, sanayi ve ticaret aracılığıyla elde edilir. İnsanların rasyonel kişisel çıkarlarının peşinde oldukları ekonomi dünyası (piyasa) kendi haline bırakıldığında görünmez bir elin idaresi altında kusursuz şekilde işler. Hangi ülkede piyasa daha serbest ise o ülke daha zengin olur. Dolayısıyla daha güçlü olur.
Ne var ki milletlerin “gücü” yalnızca ekonomik zenginlikle açıklanamayacak kadar girift bir konu. Çünkü ayrıca -ekonomiyi de kapsayan- jeopolitik zenginlikleri var milletlerin. Bu tür zenginliği ise ülkenin coğrafi konumu, topografik özellikleri, iklim şartları gibi değişmeyen faktörler ile nüfus, kültür, ekonomi, siyasi yapı gibi değişebilir faktörler oluşturur.
Nüfus aslında diğer değişken faktörleri de kapsayan bir değer sayılabilir. Çünkü nüfus özellikleri ekonomik yapının da siyasi işleyişin de en büyük belirleyicisi.
Bu arada, nüfus özellikleri derken hesaba katılmayan -ama katılması gereken- “milletlerin ruhu” diyebileceğimiz bir değişken de var bence. Milletlerin haletiruhiyesi veya milletlerin psikolojisi de diyebiliriz buna belki. Ya da milletlerin enerjisi… Büyük ölçüde tarihten bugüne taşınan maddi ve manevi bagajların ağırlığı altında oluşan bir tür kolektif bilinçaltı.
Tarihte de günümüzde de milletlerin kendilerine özgü “kişilik özellikleri” olduğunu ve bu kişilik özellikleri doğrultusunda hareket ettiklerini görebiliyoruz. Yorgun milletler var, zinde milletler var. İddialı milletler var, iddiasız milletler var. Tok (başarıya, zenginliğe vs. doymuş) milletler, var aç milletler var. Hırslı milletler var, heyecansız milletler var…
Milletlerin böylesi özellikleri doğrultusunda takınmış oldukları tutumlar, üstlendikleri roller, yaptıkları eylemler tarihi şekillendiriyor. Savaş, barış, rekabet, uzlaşma, saldırganlık, yayılma, içe kapanma vs. gibi tercihler milletlerin belirli zamanlarda takındığı ruh haline göre belirleniyor.
Bu ruh hallerine göre de güçlü milletler zamanla güçsüz düşebiliyor. Zenginler yoksullaşabiliyor. Elbette tersi de oluyor; zayıfların güçlendiğini, yoksulların zenginleştiğini görebiliyoruz tarihte. Demek ki yalnızca piyasanın serbest veya kontrollü olmasına bağlı değil zenginlik ve yoksulluk.
Ünlü spor ekonomisi yazarı Simon Kuper geçen hafta sonu Financial Times’ta çıkan yazısında ilginç bir malumat aktarıyordu. Norveç petrol fonu başkanının “Biz Avrupalılar iş hayatında Amerikalılar kadar hırslı değiliz” mealindeki sözünden hareketle: OECD verilerine göre Amerikalıların ortalama bir iş günü Avrupalıların iş gününden bir saat daha uzun. Amerikalıların yıllık çalışma süresi 1811, Almanların 1341 saat.
Ekonomileri geliştikçe, diyordu Kuper, Amerikalılar kazandıkları paranın daha fazlasını kazanmaya yöneldiler, Avrupalılar ise geçmişte atalarımızın davrandığı gibi davrandılar. Çalışıp temel ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra servetlerini çoğaltmak için ömür harcamaya değil, kendilerine boş zaman ayırmaya öncelik verdiler.
Ben bu farkı “milletlerin enerjilerindeki fark” ile açıklayabiliriz diyorum. Görmüş geçirmiş Avrupa’nın hayattan beklentileri ile hayatının baharında henüz kanı kaynayan Amerika’nın arzuları aynı olamaz herhalde.
Unutmayalım ki İbn Haldun milletlerin tarih sahnesine hırslı, iddialı, cevval göçebeler olarak çıkıp yerleşik (hadari) hale geldikten sonra hırslarının törpülendiğini tespit etmişti.
Ancak milletlerin haletiruhiyesinde gerçekleşen değişimleri açıklayan tek bir şema yok.
Brzezinski meşhur “Büyük Satranç Tahtası”nda jeopolitik önemi olan ama jeostratejik oyuncu olmayan ülkelerden söz eder. İngiltere, Japonya, Endonezya bunlar arasındadır.
“Eski görkemli günlerinin anılarıyla dinlenen sınırlı bir jeostratejik oyuncu” dediği İngiltere’nin bu durumunu “Avrupa’nın geleceğiyle ilgili hırslı bir vizyonu yoktur” diye açıklar.
Almanya ve Fransa’nın ise vardır. Her ikisi de önemli jeopolitik eksenler olmalarının yanında hırslı ve iddialı vizyonlarıyla güçlü birer jeostratejik aktördürler.
Rusya’nın “gittikçe daha fazla dile getirdiği jeopolitik hırsları vardır.” (Kitabın ilk yayın tarihi 1997.)
Çin’in ise “tarihinden aldığı büyük güçle ve kendisini dünyanın merkezi gören bakış açısıyla daha büyük iddialarda bulunması muhtemeldir.”
Buna karşılık “Japonya dünyadaki en üst ekonomik güçlerden biri olarak birinci sınıf siyasi güç uygulama potansiyeline sahiptir ama bunu uygulamamaktadır.”
“Güneydoğu Asya’daki en önemli ülke” olan Endonezya iç sorunlarından başını kaldıramadığı için bölgesinde bile etkin bir aktör olarak varlık gösterememektedir.
Endonezya’nın tersine kendisini bölgesel bir güç olarak yapılandırma sürecinde bulunan “Hindistan’ın hem komşularına hem Hint okyanusundaki bölgesel rolüne dair ileriye dönük jeostratejik bir bakış açısı vardır.”
Önemli birer jeopolitik eksen durumundaki Türkiye ve İran bir bakıma jeostratejik oyuncular olarak da görülebilirler. “Ancak her iki ülke de pek çok iç sorunla karşı karşıyadır ve her ikisinin de temel bir bölgesel değişiklik yapma kapasiteleri sınırlıdır.” (Alıntıların kaynağı: Brzezinski, “Büyük Satranç Tahtası”, çev. Yelda Türedi, İnkılap Y., 2005)
Öyle anlaşılıyor ki -en azından Brzezinski‘ye göre- küresel sahnede “jeostratejik oyuncu” olarak yer alabilmeniz için jeopolitik özelliklerinizin yeterliği kadar hırslı ve iddialı bir millet olmanız da gerekli.
Brzezinski’nin çeyrek asır önce Türkiye için yaptığı tespit ise hâlâ geçerli görünüyor. İddialı bir milletiz, hırslıyız, istekliyiz, tarihte yarım kalmış bir hesabı kapatmak istiyoruz. Bu bakımdan Almanya, Çin gibi ülkelere benziyoruz. Ama vizyonumuz rasyonaliteye değil, hamasete dayanıyor. Eylem yok, söylem var. Dahası, toplumun enerjisini rasyonel bir vizyonun gerçekleştirilmesi hedefine kanalize edebilecek bir elit kesimi yok Türkiye’nin.
Bunun yanısıra, ülkeler arasında olduğu gibi bir ülkenin içindeki bölgeler veya toplumsal kesimler arasında bile heyecan ve hırs derecesi farklı olabiliyor. Mesela bugün Türkiye’de özellikle Karadeniz ve Doğu kökenli vatandaşlarımızın siyasette ve ticarette nispeten daha atılgan oldukları gözleniyor. Buradaki ekstra canlılıkta eğitim seviyesi gibi objektif faktörler değil toplulukların toplam enerjisi rol oynuyor.
Savaşların, siyasi çözülmelerin, iktisadi gerilemelerin, doğal afetlerin ve bunlara bağlı göçlerin üst üste yaşandığı son iki yüzyılın “tarih yorgunluğu”ndan daha az veya daha çok etkilenen coğrafyalar var belki... Sosyal bilimcilerin üzerinde çalışması gereken bir konu…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.05.2025
1.05.2025
17.04.2025
15.04.2025
10.04.2025
5.04.2025
3.04.2025
20.03.2025
11.03.2025
8.03.2025