İbrahim Kiras
Devlet cihazı toplumun ortak çıkarlarını korumak, ortak ihtiyaçlarını gidermek, ortak amaçlarını gerçekleştirmek için vardır.
Bu cihazın işleyişini bürokrasi dediğimiz zümre üstlenir. Ancak bürokrasi daima siyasi otoritenin kontrolü altında faaliyet yürütür. Ülkeyi yöneten siyasi otorite halk tarafından seçilmiş de olabilir, zorla idareyi ele geçirmiş de olabilir, tanrısal iradeyle belirlendiğine inanılan bir soydan geldiği için de iş başına gelmiş olabilir. Her halükârda bürokrasinin amiri siyasi güçtür.
Ancak bürokrasinin siyasi güç karşısındaki görev, yetki ve sorumluluk çerçevesi daima birtakım kurallara bağlıdır.
Kuralların ve kanunların doğru veya yanlış, iyi veya kötü, haklı veya haksız, adil veya adaletsiz olması “bu noktada” önemli değildir. Önemli olan “kuralların üstünlüğü” kuralının geçerliğidir. Bu kuralın anlamı bütün kuralların her şart altında ve herkes için geçerliğinin temin edilmesidir.
Toplumsal düzeni ayakta tutmak için gerekli olan bu kuralların değiştirilmesi mümkündür ve bunun kararı siyasi otoriteye aittir. Ancak siyasi otoritenin bu kurallara uymama veya bunları işletmeme ayrıcalığı yoktur.
Bazı durumlarda ve bazı kişiler/ gruplar için bazı kuralların işletilmemesi, devlet cihazının sonunu getirebilecek kadar büyük bir tehlike oluşturabilir. Bu tehlikenin farkına varmak ve ne olursa olsun bundan kaçınmak için eskilerin “devlet şuuru” dedikleri vizyona ve tabii bunun için de bir idari ve siyasi geleneğin kültürüne sahip olmak icap eder.
***
Tam da bu noktada Nezihe Araz’ın “Mustafa Kemal’in Devlet Paşası” kitabında yer alan bir anekdot geldi aklıma. Harf reformu yapılmış, bütün toplum Latin harfleriyle okuma yazmaya alışma çabası içinde…
Ama bu anekdotu aktarmadan önce Mustafa Kemal ve İsmet Paşaların harf reformu konusundaki görüşlerini ve bu husustaki tartışmalarını bilmek lazım… Başlangıçta İsmet Paşa harf inkılabına taraftar değildir. Daha doğrusu teorik olarak taraftardır ama bunun pratikte başarılması zor bir iş olduğu kanaatindedir. Şartları hazır görmemektedir. Hatta Atatürk’ün bu konuda harekete geçmesini iki yıl geciktirdiğini kendi hatıralarından öğreniyoruz. Ne var ki Atatürk bu işten vaz geçmez ve konu 1928’de tekrar gündeme gelir.
Ancak Atatürk’ün çevresinde tedrici bir geçiş düşüncesi de savunulmaktadır. İki alfabe bir süre birlikte kullanılmaya devam edecek ve sonra toplum yeni harflere iyice alışınca eskisi tamamen kaldırılacaktır. İsmet Paşa bunu da kabul etmez. Bu iş yapılacaksa birdenbire olmalıdır. Daha da önemlisi, istisnasız herkes buna uymalıdır. Enver Paşa imla reformuna giriştiğinde -genelkurmay ikinci başkanı Hafız Hakkı başta olmak üzere- askeriyenin komuta kademesinin buna kendilerinin uymadığını ve dolayısıyla bu girişimin başarısız olduğunu hatırlatır. Atatürk’e “Evvela biz bunun birinci derecede tatbikçisi olmalıyız. Riayet etmeliyiz” der. Atatürk söz verir: “Tatbik edeceğiz, ben başta olmak üzere hepimiz tatbik edeceğiz.”
***
Ne var ki bütün eğitim hayatları boyunca eski harfleri kullanmış olan ve hepsinin yaşları en az 40’ın üzerinde olan devlet yöneticilerinin alışkanlıkları itibarıyla buna ayak uydurmaları kolay olmaz. Atatürk de “hızlı not almak gerektiği zamanlarda” arkadaşına verdiği sözü tutamaz. Böyle bir gün, Çankaya Köşkü’ndeki bir toplantı sırasında İsmet Paşa’nın geldiği haber verilir. Toplantı masasının üstündeki kağıtların hepsinin üstünde eski yazıyla yazılmış notlar vardır. Atatürk, şakayla karışık, “Devlet Paşa geldi, çabuk şu kağıtları saklayın, bize kızmasın!” der.
(Nezihe Araz’ın kitabındaki bu anekdot, İnönü’nün hatıralarında da -nezaket gereği üstü kapalı ifadelerle- yer alır.)
***
Kazım Özalp’ın hatıralarında ise bu anekdotta aktarılanın tam aksi bir tablo çizilir gerçi ama eski Meclis Başkanı’nın anlattıklarını gerçek kabul edecek olsak bile bu çok önemli sayılmayabilir. Çünkü siyasi literatürde hikayeler her zaman olayların aslını bildirmek için değil, kimi zaman da belirli konularda doğru davranışın, ideal tutumun ne olduğunu göstermek amacıyla ve “ders çıkarmak” için anlatılır.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.08.2025
5.08.2025
2.08.2025
29.07.2025
24.07.2025
19.07.2025
15.07.2025
4.07.2025
26.06.2025
29.05.2025