Kürşat BUMİN
Şimdi açalım önümüze Avrupa’daki devlet başkanlarını sıralayan (2017 model) listeyi. Alfabetik olarak Albanie’den (Arnavutluk) başlayan ve Moldavya ile sona eren bu listede cumhuriyet rejimi ile yönetilen bütün Avrupa ülkelerinin devlet başkanlarının sıfatı –tabii ki- “Cumhuriyetin Cumhurbaşkanı”.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın ortada her gün her saat konuşan bir cumhurbaşkanı varken neyin sözcülüğünü yaptığını merak ettiğimi bir yıl kadar önce yayımladığım bir yazıda sormuştum. Haksız mıyım?
Tamam Beyaz Saray’dan başlayarak benzer bir sözcülüğün var olduğunu hepimiz biliyoruz. Ama dikkat ederseniz, bu sözcüler hiçbir zaman ikinci bir cumhurbaşkanı edasıyla açıklama yapmazlar. Dolayısıyla bir gün (hatta saat) atlamadan aklınıza gelebilecek her konuda bıkmadan usanmadan açıklama yapan (ve dünyada eşi az bulunur) bir devlet yöneticinin açıklamalarına şerh düşmek gibi bir sözcülük gerçekten bu ülkede has bir davranıştır.
Önümde İbrahim Kalın’ın son günlerin yine çok konuşulan bir “açıklama”ya ilişkin şerhi var. Konu cumhurbaşkanından “Türkiye Cumhurbaşkanı” mı yoksa “T.C. Cumhurbaşkanı” olarak mı söz edileceği.
Sözcü Kalın (tahmin ettiğiniz gibi) “Türkiye Cumhurbaşkanı” ifadesinin kullanılmasından yana. Bu tutumunu da şu deliller ile temellendiriyor:
“Cevdet Sunay’ın, Fahri Korutürk’ün, Özal’ın, Demirel’in, Sezer’in, Sayın Abdullah Gül’ün birçok davetiyesinde ‘Türkiye Cumhurbaşkanı’ ifadesi kullanılmıştır. Nitekim YSK’nın 2014 yılında Cumhurbaşkanımızın seçimiyle ilgili Resmi Gazete’de yayımlanan kararına baktığınız zamanda orada da ‘Türkiye Cumhurbaşkanı olarak seçilmiştir’ ifadesi yer almaktadır.”
Bu “delil”e yönelik benim görüşüm şöyledir: Demek ki “birçok davetiyesinde” bu ifadeyi kullanan eskinin cumhurbaşkanları da konumlarının, sıfatlarının ne olduğundan habersizmiş.
Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2014’ten bu yana kullandığı davetiyelerde de aynı ifadenin bulunduğunu da hatırlatıyor. O zaman da şu soru akla geliyor haliyle: Niçin “2014’den bu yana”?Cumhurbaşkanlığı sözcüsü bu hususu da aydınlatmalıdır. 2014’de ne oldu bitti de “Türkiye Cumhurbaşkanı”na geçildi?
Kalın’ın konuya ilişkin ısrarının –insanı gerçekten gülümseten- bir delili de şu: “Türk Dil Kurumu’na danıştık”(!)
Yani: “Türk Dil Kurumu’nun da hem sözlüğünde, hem yaptığı diğer izahlarda bakıldığında aslında çok mantıklı bir şey var. Cumhurbaşkanı, cumhuriyet rejimi ile yönetilen bir devletin başındaki kişi demektir. İçinde var zaten dolayısıyla tekrar etmek oluyor. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı dediğinizde ‘Cumhuriyet”i iki defa etmiş oluyorsunuz.”
Bana sorarsanız, konunun danışılacak Kurum’u (oradan da aynı cevabın geleceği kuvvetle muhtemel olsa da) Türk Dil Kurumu’ndan önce “Türk Tarih Kurumu” olmalıydı.
Şimdi açalım önümüze Avrupa’daki devlet başkanlarını sıralayan (2017 model) listeyi. Alfabetik olarak Albanie’den (Arnavutluk) başlayan ve Moldavya ile sona eren bu listede cumhuriyet rejimi ile yönetilen bütün Avrupa ülkelerinin devlet başkanlarının sıfatı –tabii ki- “Cumhuriyetin Cumhurbaşkanı”. Avusturya, Bulgaristan, Kıbrıs, Fransa, İtalya……. Bunların hiçbirinde ülke adını takiben “cumhurbaşkanı” (yani “Başkan”) ifadesi kullanılmamış. Hepsi tabii ki “cumhuriyet’in cumhurbaşkanı”. Hepsinin sıfatı tabii ki “Président de la République” Ve tabii ki, bildiğiniz gibi, Belçika, Danimarka, İspanya gibi ülkelerin “president”ları yok, çünkü bu diyarlar kral ve kraliçelerin ülkeleri…
Konuya ilişkin tartışma bir miktar gürültü çıkardığı için son olarak “Cumhurbaşkanlığı Resmi Sitesi”ni de açıp baktım. Orada da “Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı” yazmıyor mu? Hadi gelin çıkın işin içinden kolaysa….
İkinci açıklama gerçeği tahrif etmesi bir yana hayatını vatanları için vermiş on binlerce komünistin hatıralarını da yok sayıyor, karalıyordu.
Şu açıklama yani: “Bu sol zihniyet, bu komünistler, bunlar hiçbir zaman vatansever değildir, milliyetperver değildir. Bunlar bu tür hizmetleri verdiğin zaman çılgına dönüyorlar.”
Ama bilmememiz imkansız, komünistleri niteleyen bu sözler gerçeği yansıtmıyor. Başka hiçbir şeyi hatırlamıyorsak Nazi işgali altındaki Fransa’da “Direniş”in başını çeken komünistleri de mi unuttuk? Bazı yazarlarca “kurşuna dizilenlerin partisi” olarak anılan Fransız Komünist Partisi ve ona destek vermeye gelmiş başta İspanyalı komünistler mi “vatansever” değildi? Fransa’nın 1940’da Nazi Almanyası tarafından işgalinden 1944’e kadar süren bu “Direniş” hareketi arkasında kurşuna dizilen, işkencede ve kamplarda ölen 80 bin “vatansever” bıraktığı nasıl olur da inkâr edilir? İşgal altındaki Fransa’nın “keyfi yerinde olanları” Vichy hükümetiyle Nazilerle işbirliği içindeyken başta komünistler olmak üzere on binlerce direnişçi hayatları pahasına kurtuluş mücadelesi veriyordu.
Yeri gelmişken Naziler’e karşı direnişin sembol isimlerinden birisi olan Adıyamanlı Misak’ı da hatırlayalım ki, komünizmin aklı başında eleştirilerinin yerini söz konusu “açıklama”da karşımıza çıkan cinsten hatır/gönül tanımaz yorumlar almasın.
Artun Mimar’ın üç yıl önce AGOS’ta yayımlanan “Adıyamanlı Misak” başlıklı yazısından kısa bir bölüm aktarayım:
“1925 yılında Marsilya Limanı’ndan Fransa’ya ayak bastığında, yanında ailesinden geriye kalan ve 1915’in gayya kuyusuna kaptırmadığı tek ferdi, kardeşi Garabet vardır. Suriye ve Lübnan arasında yıllar geçmiş ve Misak 18 yaşına gelmiştir. Kaçak olarak geldiği Fransa’da marangozluk öğrenir. Marsilya’daki zor hayat, Manuşyan kardeşleri şanslarını bir de Paris’de denemeye zorlar. (…) Yıllar hayatta kalma mücadelesi içinde geçerken, 1934’e gelindiğinde Misak, Komünist Parti ve Ermenistan Komitesi (Hayastani Oknutyan Komite) üyesi olmuştur. Meline’si ile burada tanışacaktır.(…)16 Kasım 1943 günü Manuşyan, Evry Petit-Bourg Garı’nda yakalanır. Şiddetli işkencelere maruz kalır. Bütün amatör direniş hareketlerine gözdağı vermek amacıyla Naziler ünlü Kırmızı Afiş’i (L’Affiche rouge) hazırlarlar. Paris’in her köşesine astıkları nüshalarda Manuşyan’ı bu kelimelerle tanıtırlar: ‘Ermeni, çete başı, 56 suikast, 150 ölü, 600 yaralı.’ Ancak Kırmızı Afiş meselesi beklenilenin tam tersi bir etki yaratır. Direniş için Manuşyan bir şehir amblemine dönüşür. Direniş sempatizanları sayısında büyük bir artış görülür.
Manuşyan ve 23 yoldaşı, bundan tam 69 yıl önce bu günlerde, 21 Şubat 1944’te kurşuna dizilirler.
1955’te anısına açılan “Misak Manuşyan Grubu” Sokağı vesilesiyle sürrealist yazar Aragon“Hatırlamak için kıtalar” şiirini yazar ve bu şiirin Léo Ferré tarafından “Kırmızı Afiş” adıyla bestelenir.”
Nerede “Üçüncü açıklama” diyorsanız, o da gelecek yazının konusu olsun…
Yazarlar
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2018
7.02.2018
21.04.2018
11.04.2018
27.03.2018
23.03.2018
10.03.2018
2.02.2018
16.02.2018
8.02.2018