Mehmet Ocaktan
Osmanlı’dan bu yana Batı ile inişli çıkışlı ilişkiler yaşıyoruz. Özellikle Osmanlı’nın son döneminde, biraz da Batı’nın İslam dünyasına karşı yürüttüğü emperyal politikalar yüzünden haklı olarak öfkelendiğimiz zamanlar oldu, travmalar yaşadık. Ama her şeye rağmen ekonomik ve siyasal çıkarlarımız gereği ilişkilerimizi sürdürdük, halen de bir şekilde sürdürmeye devam ediyoruz.
Ancak ne hikmetse dindar kesimler her fırsatta insan hakları, özgürlükler ve hukukun üstünlüğü gibi demokratik değerlere karşı reddiye söylemlerini dillendirmeyi pek seviyorlar. Çünkü bu değerler Batı kültürünün ürettiği kavramlardır...
Kendi ideolojik dünyalarının puslu pencerelerinden bakmakta ısrar ettikleri için de dünyada olup bitenleri ne yazık ki bir türlü göremiyorlar. Bu yüzden de dünyayı sadece kendi ezberlenmiş cümlelerinden ibaret sanıyorlar: “Batı emperyalisttir, kendine demokrattır, kendi halkları dışındaki insanların da bir takım insani haklara sahip olması gerektiğine inanmazlar. Dolayısıyla onların demokrasi anlayışı bize uymaz...”
Yıllardır, bazı dindar kesimler dahil içe kapalı bir toplum hayali kuran farklı kesimlerin slogan düzeyini aşmayan bu tür reddiyelerini dinliyoruz. Ama şu ana kadar birilerinin çıkıp, Batı kültürünün ürettiği demokratik değerler dışında, yaşanabilir bir dünya tasavvuru ortaya koyduğuna da tanık olmadık. Diyelim ki bu Batılılar kendi çıkarları gereği, başka ülkelerin ayağına basmaktan çekinmiyorlar. Peki, kim ve hangi ülke kendi çıkarlarını başkalarından daha üstün tutmaz ki... Mesela Türkiye’nin kendi milli çıkarlarını her şeyden üstün tutması ayıp bir şey olabilir mi? Elbette hayır, çünkü ülkeler arasındaki ilişkiler tabiatı gereği zaten böyle olmak durumundadır.
Meselenin esası budur ama, biz ne hikmetse kendi beceriksizliklerimizi, ya da insani anlamdaki zaaflarımızı bir takım sloganların arkasına saklayarak başkalarına yüklemeyi pek severiz. Mesela ‘adaletli’ davranmanın, hakka-hukuka riayet etmenin Kur’an’ın emri olduğunu biliriz, ama kendimiz dışındakilere de adaletli davranmak gerektiğini pek önemsemeyiz.
Mesela son günlerin moda deyimiyle ifade etmek gerekirse, “ümmet bilinci” bazı dindarlar için önemlidir, ama aynı ümmet bilinci Çin, evinde namaz kıldığı için Uygur Türklerini toplama kamplarına doldururken, aydınlarını kelepçelerken, bebekleri bile toplama kamplarına alırken sessiz sedasız buharlaşıp kayboluverir.
Bilindiği gibi Doğu Türkistan’ı açık hava cezaevine çeviren Pekin’in vahşetini BM üyesi ülkeler bir mektupla kınadı. Metne, İsveç’ten Japonya’ya kadar 22 devlet destek verirken hiçbir Müslüman ülkenin imzası yer almadı, buna Türkiye de dahil...
İnsan ister istemez, bu nasıl bir ümmet bilinci ki Avustralya, Belçika, Kanada, Danimarka, Almanya, Fransa, Finlandiya, İzlanda, Lüksemburg, Hollanda, Yeni Zelanda, Norveç İsveç, İsviçre, İngiltere, Avusturya, İrlanda, İspanya, Japonya, Estonya, Letonya, Litvanya gibi ülkeler insan hakları ve özgürlükler konusunda sesini yükseltirken Müslüman ülkelerin sesi soluğu çıkmıyor...
Tam da bu utanç tablosu karşısında ‘Müslüman dünyanın birazcık olsun yüzü kızarır mı acaba?’ diye düşünürken, Suudi Arabistan’dan Birleşik Arap Emirliklerine kadar pek çok Müslüman ülkenin Pekin’in ‘kendini aklama’ çabasına omuz vermeyi tercih etmesi utancı daha da katmerli hale getirmiş bulunuyor.
Öyle anlaşılıyor ki, hiçbir şey olmamış gibi, yine kaldığımız yerden yola koyulup kendi günahlarımızı kapatmak için demokratik değerlere küfretmeye devam edeceğiz. Oysa durum o kadar açık ki Müslüman dünya hukuk ve demokrasiyi önemseyen bir sistem inşa etmeden, bırakın dünyada zulme uğrayan insanların haklarını savunmayı, kendi halklarının haklarını ve özgürlüklerini bile koruyamayacaktır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.05.2025
14.04.2025
9.04.2025
4.04.2025
31.03.2025
24.03.2025
10.03.2025
11.02.2025
5.02.2025
23.01.2025