Mümtazer TÜRKÖNE
Dün kaldığımız yerden başlayalım. Erdoğan, bu haftaki grup konuşmasını Soma Faciası’na ayırmış, halkın duygularına tercüman olmuştu. “Milletin birbirine çok daha farklı kenetlendiğini, acıyı yüreğinde hissettiğini, acının paylaşılarak azalacağı gerçeğinden hareketle Soma için seferber olduğunu” anlatırken, keskin hitabetine ve acıklı ses tonuna eşlik eden duygulara katılmamak mümkün değildi.
Sonra? “77 milyonun kardeşçe paylaştığı acı” içinden bir ayrık otunu gözümüze soktu. “Pensilvanya’daki örgüt liderini bir elebaşı gibi değil, haşa bir mehdi, mesih gibi gören...bir ahlaksız çıkıyor”, “’Ocaklarına ateş düşsün’ dedi ya, zavallı şükrediyor. Liderinin o bedduasının tuttuğunu, o bedduanın da Soma’da masum madencileri bulduğuna inanıyor.” Hedefte Ali Ünal var, ama Başbakan’ın elindeki kocaman satır bir genelleme ile Cemaat’in üzerine iniyor: “Yazıklar olsun, bırakın milleti, bu toprakları, bu dine yaptığınız ahlaksızca saldırıdan dolayı yazıklar olsun.” Ali Ünal’ın söylemediği sözler üzerinden hedefe yerleştirilenlere bakın. İyi mi? Çektikleri üzüntünün üzerine, bu sözlere muhatap olanların yerine koyun kendinizi ve şu soruyu sorun. Evet, acılar farklı kesimler tarafından araçsallaştırıldı. Allah aşkına Başbakan’ın şu sözleri gibi Soma’daki acının ucuzlatıldığı, basit bir siyasî öfke ve kin malzemesine dönüştüğü, yerlerde süründüğü bir laf duydunuz mu?
Siyasî sorumluluğunu kendisinin taşıdığı faciada hayatını kaybeden 301 cana duyulan üzüntünün üzerinden “cadı avı”na malzeme devşiren, aynı inancı ve hayatı paylaştığı tertemiz insanları şeytanlaştıran Başbakan’ın yanında bir aydının saf tutabilmesi ve bu rezilliği omuzlarında taşıyabilmesi için feda edemeyeceği çok kutsal nedenlerin olması lâzım. “Midesiz” ve “omurgasız” olmak, en son ihtimal. Acının politikası bu kadar insafsızca ve iğrenç bir şekilde yapılabilir mi? Açıktan akan bu iğrenç siyaset kanalizasyonu, bugünün Türkiye’sinde aynı istikamete bakan iki kesimin arasında boydan boya uzanıyor. Ne yapabilirsiniz?
Ben şahsen bir haksızlığa uğramadım. Sadece, burnumun direğini kıran bu berbat ifrazata ve iktidar ayrıcalıklarından güç alan bu alenî zulme isyan ediyorum.
Hepimiz aynı mahallenin çocuklarıydık. II. Erdoğan dönemi başladı, güç temerküz etti ve doğal olarak hükmünü sürdürebilmek için düşmanlara ihtiyaç duydu. Aydın olmak biraz da haksızlığa uğrayanın yanında olmak, zorbalığın dümenine çomak sokmak değil midir? Mesele birinden yana veya birine karşı olmak değil; çok daha derin bir problem var karşımızda.
“Yandaş” genel haliyle hakaret olarak anlaşılıyor. “Taraf olmak” neden aşağılayıcı bir durum olsun ki? Sadece tuttuğunuz tarafın, size yıktığı yükün taşınabilirlik olması lazım.
İktidar bekasını, çatışmaya ve kutuplaşmaya bağladığı için hiç kimsenin, bir tarafa mensup olmak dışında tercihi kalmadı.
Yaşadıklarımız normal değil, bir gün mutlaka sona erecek olan şu ara dönemde yoldaşlar arasında bütün ölçüler şaşıyor. Ne acı! Aynı yolu uzun süre beraber yürüyenlere karşı iktidar gücünü kullananlar, keşke bu ara dönem sona erdikten sonra da hatırlanacak bir vicdana sahip olabilselerdi.
Yine de biz insaf ve izanı kaybetmeyelim, İktidarın yanında pozisyon alan entelektüeller, fikir adamları, eli kalem tutanlar -adına ne derseniz deyin- Hükümet’in pozisyon almasına herhangi bir katkıda bulunmadılar, bulunamadılar. Sadece isimleri, itibarları ve kariyerleri ile Hükümet’in almış olduğu pozisyonu desteklemiş oldular. Hükümet’in herkese kavga ilan ettiği şu günlerde, “yandaş” entelektüellerden alıp benimsediği ve kullandığı bir fikir var mı? Başbakan sadece siyaset yapıyor, siyasetin gereklerine uygun pozisyon alıyor, arkasını sağlam tutmak için yeni düşmanlar belirliyor. Kalem sahipleri ise el mahkûm bu gerçeklere göre pozisyon belirlemek düşüyor. Mesele siyaset olunca ahlâka yer olmadığını bütün entelektüeller zaten bilirler.
İktidarlar da dahil her şey geçici. Öyleyse yandaşların yeniden yoldaş olacağı geleceğe, elden geldiğince kırılmış dökülmüş gönül bırakmamak lâzım.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.12.2025
28.12.2025
24.12.2025
23.12.2025
21.12.2025
21.12.2025
16.12.2025
13.12.2025
11.12.2025
7.12.2025