Mümtazer TÜRKÖNE
Şu “paralel muhabbeti” de olmasa, denetimsiz iktidarın ne büyük bir felâket olduğu anlaşılmayacak.
Sabah’ın, mevcut üniversite yönetimini hedef alan “Dicle Üniversitesi’nde paralel yapılanma” haberleri için “Palavranın da bir mantığı olmalı.” demiş ve şu soruyu sormuştum: “Kullandığı yetkileri anayasadan ve yasalardan alan bir yönetim, üstelik özerkliği olan bir üniversitede zaten ‘devlet’in kendisidir, devlete ait yetkileri kullanır. Neden meşrû yetkilerin bütün avantajlarını bir kenara bırakıp ‘paralel yapı’ oluştursun?”
Sizce de öyle değil mi? “Paralel” iddiası, mevcut olana alternatif bir yapıdan bahsediyor. Bir rektörün paralel yapı oluşturması ile, Başbakan’ın “paralel bir başbakanlık”, bakanların “paralel bakanlık” oluşturması arasında ne fark var? Bütün yetkilere sahip biri, Çingene’nin padişahlığı hikâyesindeki gibi bu yetkileri kullanmak için neden paralel bir yapıya ihtiyaç duyar ki?
Dicle Üniversitesi’nde dokuz yıl görev yapmış, şimdi Artuklu Üniversitesi kadrosunda bulunan Doç. Dr. Hakan Samur’un itirazını, yine Sabah genişçe yer vererek duyurdu. Samur bana; “Paralel yapı böyle olmaz diyelim ama bir üniversite böyle olur mu hocam?” diye soruyor. Bahsettiği; liyakatın ve ehliyetin işlemediği, kadrolaşmanın ve kayırmanın ayyuka çıktığı, hocaların menfaat karşılığı not dağıttığı, ek ders ücretleri ile cebini doldurmakla meşgul öğretim üyelerinin görev yaptığı, bedava diploma dağıtan, bilim ve eğitim üretmeyen bir üniversite. Bunlar çok ciddi iddialar. Bu iddiaların sahibi Hakan Samur, tanıdığım, ahlâkına güvendiğim ve ehliyetine saygı duyduğum, bu yüzden söylediklerini ciddiye alacağım bir akademisyen. Sorularını aslında bana değil, üniversite yönetimine ve dolayısıyla YÖK’e soruyor. Bu iddiaların YÖK, DDK, Sayıştay gibi kurumlar marifetiyle soruşturulması lâzım. Sorular üniversite özerkliğinin sınırlarını aştığına göre muhatabı doğrudan Hükümet olmalı.
Doğru. Böyle üniversite olmaz. Doç. Dr. Hakan Samur’un sıraladıkları ağır ithamlar. Ve bizim de hemen şu soruların pesine düşmemiz lâzım: Bu suistimaller ne kadar yaygın? Özellikle mantar gibi çoğalan taşra üniversitelerinde liyakat ve ehliyet prensipleri ne ölçüde işliyor? Ders ücreti için büyük savaşların yapıldığı üniversitelerde, eğitim ve bilim üretimi ne durumda? Birçok üniversitede, gösterişli binaların içinde geniş öğretim üyesi kadrolarının ve kalabalık öğrenci kitlesinin yaptığı iş gerçekten “öğretim” mi? KPSS, TUS gibi merkezî sınavlarda, bu üniversite mezunlarının aldığı sonuçlar size bir fikir vermeli. Çoğu yerde gençler, hayatlarının dört yılını sadece biraz sosyalleşerek hiçbir şey öğrenmeden bu üniversitelerde geçiriyor.
Gördüğünüz üzere mevzû “paralel yapı” değil; üniversitelerde çok yaygın olan suistimaller. Özerklik, mevcut haliyle sadece bu suistimallere koruma zırhı sağlıyor. Dicle Üniversitesi, üzerine birçok yükü almış, nisbeten düzgün yönetilen bir üniversite. Rektörün gayreti ve iyi niyeti sadece kampüs içinde işe yarıyor; kronik sorunları çözmeye yetmiyor.
Peki “paralel yapı” bu işin neresinde? Anlaşılan üniversitenin mevcut yönetimine muhalif bir klik, “paralel yapı” edebiyatı ile güç toplamaya ve Hükümet desteğini arkasına almaya çalışıyor. Rektör Hanım’ın Cemaat mensubu olmadığını en iyi onlar biliyor. Yönetimi “paralel yapı”ya dahil edenler, muhtemelen geçmişte meslektaşlarını “PKK’lı”, “komünist”, “gerici” olarak jurnalleyenler olmalı. Mutlaka meslekî olarak en ehliyetsiz, en liyakatsiz olanlar da onlardır.
Dicle Üniversitesi’ni iç dengelerini ölçecek kadar bilmiyorum. Diyarbakır’da bir üniversite nasıl olur? Uzun terör yılları boyunca ehliyetin ve liyakatin önünde hangi kriterlere uyulmuştur? Üç aşağı beş yukarı tahmin etmek mümkün. Bugün “paralel yapı” yaftasının kime karşı kimler marifetiyle yapıştırıldığını da.
Doç. Dr. Hakan Samur’un eleştirileri beni değil Hükümet’i hedef alıyor. Sabah Gazetesi bu eleştirilerin üzerine atlarken, baltayı taşa vurduğunun farkında değil. Bakın, sırf “paralel yapı” geçiyor diye, koskoca bir gazete sazan gibi atlayıp yandaşı olduğu Hükümet’in üniversite politikasını eleştiriyor; yani paralize oluyor.
Yazarlar
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.08.2025
3.08.2025
31.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
10.07.2025
4.07.2025
1.07.2025
24.06.2025