Neşe Düzel
“Fenerbahçe yöneticileri de, Cemaat’i ve AK Parti’yi hedef gösterdiler. Laiklik ve Kemalizm elden gidecek havasına girdiler. Artık bir tarafta Fenerbahçe vardı, karşısında da Fener’e, Aziz Yıldırım’a komplo yaptığı iddia edilen Cemaat.”
“Türkiye’de futbolun temizlenmesinden vazgeçildi. Futbol Federasyonu’nun son kararlarıyla şike yapmak eskisinden de kolay hale geldi. ‘Güçlü olan isterse şike yapabilir, zayıf olan şike yaparsa yakalanır!’ diye yeni bir durum yaratıldı.”
“Dört büyük var deniyor ama, aslında iki büyük takım var. Fenerbahçe ve Galatasaray. Bu yapı 1909’dan beri sürüyor ve kararlar daha çok ikisinin lehine çıkıyor. İki büyük, hakem kurulları dahil Federasyon’un tüm kurullarını belirleyebiliyor.”
***
NEDEN AHMET TALİMCİLER
Son Galatasaray-Fenerbahçe maçından sonra yaşananlar toplumla ilgili ürkütücü gerçekler koydu ortaya. Toplum olarak nasıl bir tehlikeye doğru hızla yol aldığımızın ciddi işaretlerini verdi. Polisin şiddeti, polisin bu şiddetine taraftarın aynı şiddetle cevap vermesi, kupa töreninin yapılamaması, futbolda bir kupayı vermek için bile Başbakan’ın emrine ihtiyaç duyulması, sporda centilmenliğin kaybolması, kazanma arzusunun ahlaki değerleri aşması, dinî bir cemaatle bir futbol kulübünün arasına husumet girmesi çok düşündürücü olaylardı. Peki, bu yaşananlar futbola özgü olaylar mıydı? Yoksa toplumsal bir bozulmanın ve çöküşün işaretleri miydi bunlar? Bunları, futbol ve şiddet üzerine araştırma yapan ve Türkiye’de üniversitelerin sosyoloji bölümlerinde ilk “Spor Sosyolojisi” dersini veren Sosyolog Ahmet Talimciler’e sorduk. Ege Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Ahmet Talimciler’in, futbol üzerine pek çok akademik çalışması ve kitabı var. “Türkiye’de Futbol Fanatizmi ve Medya İlişkisi”, “Medya Politikaları”, “İnadına Göztepe”, “KafSinKaf” bunlardan bir kaçı. Doç. Dr. Ahmet Talimciler’’in en son yazdığı “Sporun Sosyolojisi-Sosyolojinin Sporu” isimli kitabı Bağlam’dan çıktı. Talimci, bir dönem Karşıyaka Kulübü’nün altyapısında yönetici olarak çalıştı.
***
NEŞE DÜZEL: Galatasaray-Fenerbahçe maçından sonra birçok olay yaşandı. Büyük bir şiddet patlamasıyla karşılaştık. Önce polisten başlayalım. Polisin, Fener taraftarını vahşi bir şekilde dövdüğü söyleniyor. Neden polis böyle bir şiddet kullandı?
AHMET TALİMCİLER: Bu ülkede polis, her zaman futbol taraftarına karşı yumuşaktı. Öğrencilerin protestolarını çok sert bastırırken, taraftarların şiddetine çok yumuşak davranıyordu. Ama 3 Temmuz’dan sonra durum değişti. Polis, özellikle Fenerbahçe taraftarına çok sertleşti. Polisin şiddetinin artmasında, 3 Temmuz’dan itibaren yaşananların büyük etkisi var.
3 Temmuz dediğiniz Şike operasyonunun başlama tarihi. Halen süren Şike Davası, geçen yıl 3 Temmuz’da bir operasyonla başladı, Aziz Yıldırım dâhil pek çok kulüp yöneticisi ve futbolcu tutuklandı.
Evet. Bu Şike operasyonunun başlamasından itibaren Fenerbahçe taraftarlarıyla polis sürekli karşı karşıya getirildiler. Özellikle Aziz Yıldırım siyasi bir savunma yaptı. Bunun şike davası olmadığını, Fenerbahçe’nin ele geçirilmek istendiğini söyledi. Sonuçta, Aziz Yıldırım’ı öne çıkaran taraftarlar açısından, “polis, Cemaat ve AK Parti”, ötekini temsil etti. Polis, hasım olarak görüldü. Fenerbahçeli taraftarlar, her davada Çağlayan’daki adliyeye gidip Yıldırım’ın serbest bırakılmamasını protesto ettiler. Polisleri, “Gülen’in polisleri, Cemaat’in polisleri” olarak adlandırdılar. Polis de onlara, “gelsin, başkanınız sizi kurtarsın” türü bir yaklaşımla çok sert davrandı. Kısacası, Fenerbahçeli taraftarlarla polis arasında karşılıklı bir husumet doğdu. İki taraf birbirine karşı bilendi. İki taraf birbirini rakip, düşman olarak görmeye başladı.
Polis çok sert. Poliste bir şiddet eğilimi mi var?
Şiddet eğiliminden ziyade, stadyumda olay çıkaran taraftarları ele alış biçiminde baştan beri büyük yanlışları var polisin. Stadyum dediğiniz bir birimdir. Burada kameralarınız var. Olay çıkaran insanları kolaylıkla tesbit edebilirsiniz. Ama polis sadece olay çıkaranları gözaltına almak yerine bütün kitlenin üzerine gidiyor, müthiş gaz püskürtüyor ve hiç olaya karışmamış insanların da yaralanmalarına yol açıyor. Özellikle son zamanlarda polis çok sert davranıyor.
Niye?
Çünkü polisin rahat davranmasını sağlayan bir siyasi iktidar, yönetim var başta. Siyasi iktidar, polisle ilgili hiçbir eleştiriyi kabul etmiyor. Aksine onun uygulamalarını meşrulaştıran bir tutum içinde polisin bütün sertliklerine kol kanat geriyor.
Fener taraftarları da büyük bir şiddetle cevap verdi. Benzin istasyonuna molotofkokteyli atanlar çıktı. Bütün Kızıltoprak havaya uçabilirdi o benzinci patlasaydı. Taraftarın bu şiddetini nasıl açıklıyorsunuz?
Fenerli yöneticilerin yaptıkları açıklamalardan tutun da, Futbol Federasyonu’nun alamadığı kararlara, futbolda kuralların belirsizliğine, Aziz Yıldırım’ın şike ve çete suçundan hâlâ içeride olmasına ve polisin uyguladığı şiddete varıncaya kadar pek çok etken rol oynadı taraftarın şiddetinde. Aslında Aziz Yıldırım bu süreci çok iyi yönetti. Dışarıya verdiği mesajlarla Şike soruşturmasını hem siyasileştirdi hem de taraftar grubunu kendi lehine olayın içine çekti.
Fenerliler neden maçtan sonra sahaya atladılar. Onları kızdıracak bir hakem hatası ya da bir futbol hatası yoktu. Sahaya girmelerini nasıl açıklıyorsunuz?
Bazıları, gerçekten futbolcularla birlikte koşmak, onların bir yıl boyunca gösterdikleri çabayı paylaşmak istediler. Bir de tabii taraftarlar arasında kendilerini şiddetle var etmek isteyen ve bu şiddeti, etraflarına küçük gruplar toplayarak meşrulaştırmaya çalışan çeşitli gruplar var. Bunlar, sahanın içine girerek ve polisle çatışarak kulüp içinde kendilerini var etmeye çalışıyorlar.
Anlamadım...
Bu taraftar grupları, bu tip şiddet olaylarına karışarak, diğer gruplara karşı üstünlüklerini gösteriyorlar ve kendilerini Fenerbahçe içinde bir üst kademeye taşıma şansını elde ediyorlar. Tıpkı terör olaylarında olduğu gibi. Kendinizi şiddet eylemleriyle hem o grup içinde hem de yöneticilerin gözünde daha güçlü bir konuma, pazarlık edebilecek bir hale getiriyorsunuz.
Geç saatte Galatasaray kupasını alırken, Fenerbahçe yönetimi sahanın ışıklarını söndürdü. Kupa törenine katılmadı. Neden böyle centilmenlik dışı davrandılar?
Çünkü yöneticisinden taraftarına futbolun bir galibinin bir de mağlubunun olduğunu kabul etmeyen bir anlayış içindeyiz artık biz bugün. Futbolu kendimize benzettik. Yüzde yüz biz galip olacağız. Galip olmazsak, rakip takıma düşman oluyoruz. Kupaların verilemediği, maçların oynanamadığı bir aşamaya doğru gidiyoruz.
Bu toplumu şimdi de futbol mu bölüyor?
Evet. Futbol, insanları birleştiren değil bir bölen haline geldi bu ülkede. Futbol üzerinden toplumu ayrıştırmaya, bölmeye başladık biz. Çünkü biz sadece kendimizi haklı gören bir psikoloji içindeyiz. Başkasının haklı olabileceğini, başarılı olabileceğini asla kabul etmiyoruz. Eskiden yenilenin gayreti küçümsenmezdi, mağlup olan taraf da kazananı tebrik ederdi. Artık böyle yaklaşımlar yok. Rakip, “hasım-düşman” olarak ilan ediliyor.
Kupa ancak Başbakan’ın emriyle verildi. Bu bize, kupanın verilebileceğini gösterdi. Bu kupayı vermek mümkünken, sizce neden Başbakan’dan emir gelene kadar beklediler?
Fenerbahçe taraftarından korktular. Dışarıda olayların büyüyeceğinden çekindiler. İnisiyatif ve risk almadılar. Başbakan’ın emriyle kupa veren bir duruma düştüler. Demokratik ülkelerde böyle bir şey asla olmaz.
Bir ülkede başbakanın, kupa törenlerine bile karışacak hale gelmesi toplumdaki güvensizlik duygusunu nasıl etkiliyor?
Normal toplumlarda böyle bir şey “güvensizlik” duygusunu büyütür ama bizde bu durum, “tek adam- güçlü lider” anlayışını güçlendiriyor. Giderek başbakan, her şeyi halletmesi gereken tek kişi oluyor.
Fenerbahçe camiası Gülen Cemaati’ni suçluyor. Neden bir futbol camiası dinî bir grupla çatışıyor?
3 Temmuz’dan itibaren Fenerbahçe bu ülkede kendisini sanki laikliğin son kalesi gibi konumlandırdı. Aziz Yıldırım, Şike davasıyla aslında kendisinin devre dışı bırakılarak Fenerbahçe’nin ele geçirilmek istendiğini söyledi. Aynı şekilde Fenerbahçe yöneticileri de, Cemaat’i ve AK Parti’yi hedef gösterdiler.
Ne dediler?
Laiklik ve Kemalizm elden gidecek havasına girdiler. Artık bir tarafta Fenerbahçe vardı, karşısında da Fener’e ve Yıldırım’a komplo yaptığı ileri sürülen Cemaat vardı. Ergenekon davasında insanlar sokaklara dökülmediler ama görüyorsunuz Şike davasında binlerce insan adliye önlerinde gösteriler yaptılar. Çünkü bu söylem, hem çok geniş hem de çok duygusal olan futbol kitlesini harekete geçirdi.
Sizce Türkiye’de futbol temizlenebilecek mi?
Hayır, temizlenemeyecek. Futbolun temizlenmesinden vazgeçildi. Federasyon’un en son aldığı kararlarla Türkiye’de şike yapmak eskisinden de kolay hale geldi.
Nasıl oldu bu?
“Güçlü isterse şike yapabilir, zayıf şike yaparsa yakalanır” diye özetlenebilecek bir değişiklik yapıldı, durum yaratıldı. Paranız varsa, güçlüyseniz, Federasyon’da kurulları belirliyorsanız Türkiye’de artık şike yaparsınız. Sadece şikede değil. Şiddeti önleme konusunda da gerisingeri gidildi. Yapılan yasal değişiklikler sonucunda şiddet çok kolaylaştı. Eskiden sahaya atlamanın cezası bir yıldan üç yıla hapisken, bu ceza 240 lira para cezasına çevrildi. Oysa Türkiye temizlenmek isteniyorsa, futbol mutlaka temizlenmeli! Çünkü futbol temizlenmeden Türkiye kesinlikle temizlenemez.
Niye?
Çünkü kirli yapının bütün bağlantıları ve kitlesel desteği futbol üzerinden sağlanıyor. Futbol, kirli yapıya insan yetiştiriyor. Mafyöz yapı futbol üzerinden hızla gerçekleşiyor. Futbolun mutlaka temizlenmesi lazım ama Türkiye bu fırsatı heba etti.
Bunun sorumlusu kim?
Siyasi partiler ve futbol kulüpleri sorumlu bundan. Hiç kimse şike soruşturmasının adam gibi yapılmasını istemiyor. Fenerbahçe küme düşerse daha az dekoder satılır... Lig TV 500 milyon dolarlık parayı kulüplere dağıtamaz... Kulüplerin naklen yayın gelirleri azalır... Anlayacağınız futbol ekonomisinin bu şekilde sürmesi herkesin işine geliyor ve bu durum bizi futboldaki kirliliğe mahkûm ediyor.
Futbolda “fairplay” ne zaman kayboldu? Bu ülkede ne zaman centilmenlik tümüyle unutulur hale geldi?
Futbol bir endüstri haline geldi ve naklen yayın gelirleriyle büyük paralar dönmeye başladı. Futbol parasal olarak çok büyüdü ama kuralları konamadı! Dolayısıyla Türkiye’de futbol adil bir oyun olamadı. Sonucu güçlülerin belirlediği bir oyun bu artık. Futbolda sonucu, Federasyon’un aldığı veya alamadığı kararlar belirliyor. Türkiye’de dört büyük takım var denir.
Doğru değil mi bu?
Aslında iki büyük takım var. Fenerbahçe ve Galatasaray. Bu yapı 1909’dan beri sürüyor ve kararlar daha çok ikisinin lehine çıkıyor. Zaten bu takımlar, Futbol Federasyonu’nun hakem kurulları da dâhil bütün kurullarını belirleyebiliyorlar. Fenerbahçe “ben bu hakemi istemiyorum” diyor ve o hakem atanmıyor. Federasyon’un işleyişindeki eşitsizlik ve adaletsizlik ise diğer takımlarda güvensizlik yaratıyor.
Futbol dünyası artık kazanmaktan başka bir şeyi önemsemiyor mu?
Evet öyle. Kazanmaktan başka bir şeyi önemsemiyor. Kazanmak için de her yol denenebiliyor. Mesela futbol taraftarının önemli kısmı Şike Yasası’nın değiştirilmesini destekledi. Çünkü büyük çoğunluk ister şikeyle, ister güç kullanımıyla olsun yüzde yüz kendi takımının kazanmasını istiyor. “Her yol denenebilir, yeter ki biz şampiyon olalım” diyor. Yeri geldiğinde hakemler de ayarlanabilir, maç da bağlanabilir, şike de yapılabilir. Futbolda durum böyle olduğu için de artık fairplay’in, centilmenliğin hiçbir önemi, rolü kalmadı.
Karşılaştığımız şiddet, saldırganlık, centilmenlik dışı davranışlar sadece futbola mı özgü? Yoksa bu, toplumdaki daha derin bir sarsıntının ortaya çıkması mı?
Toplumdaki daha derin bir sarsıntının ortaya çıkışı bu. Futbol, toplumsal hayatın sadece bir parçası. Türkiye’nin toplumsal yapısı, hayatın her alanında şiddet üretiyor. Ailede, sokakta, okulda, her yerde şiddet üretiyoruz biz. Ve bu şiddeti stadyumlara taşıyoruz. Şiddeti önlemek için maçlara sadece kadınları ve çocukları seyirci olarak sokuyoruz. Ama kadınlar da bu toplumun parçası oldukları için o maçlarda da sözel şiddet yaşanıyor. Türkiye’de taraftarlık ve şiddet üzerine bir TÜBİTAK projesini bitirdik iki arkadaşımla. Yakında kitap olarak yayımlayacağız. O araştırmada dört büyük takımın bin 500 taraftarıyla görüştük.
Sonuç ne çıktı?
Türkiye’de özellikle 15-25 yaş arasındaki kitlenin şiddete daha fazla eğilimli olduğu ortaya çıktı. Bir de şu çıktı. Deplasman dâhil maçlara daha sık gidenler, şiddete daha büyük eğilim gösteriyorlar. Ayrıca takımına çok fazla bağlı olanlar da şiddete daha bağımlı oluyorlar. Mesela “Bazı sorunlar sertlik olmadan çözülmez mi” diye soruyorsunuz. Yüzde 42,5 sertlik olmadan çözülmeyeceğini düşünüyor. “Bir taraftar olarak maçlarda her türlü küfre ve kavgaya karşı mısınız?” diyorsunuz.
Ne cevap veriyor?
Yüzde 25, “Karşı değilim” cevabını veriyor. Soruyu başka türlü sorduğunuzda oran daha da yükseliyor. “Kavga futbolun tuzu biberidir” diyenlerin oranı yüzde 47’ye çıkıyor. “Tahrik ederlerse rakip taraftarlara küfrederim, onlarla kavga ederim” diyenlerin oranı da yüzde 40’ı, hakeme ve rakip taraftarlara küfretmeyi destekleyenlerin oranı yüzde 52’yi, “Ne yapılırsa yapılsın futbolda şiddet ortadan kalkmaz” diyenlerin oranı da yüzde 65,9’u buluyor. Gerçek şu ki, futbol bu ülkede insanların kimliklerinin giderek önemli bir göstereni haline dönüştü.
İnsanlar futbola nasıl bir anlam yüklüyorlar?
Araştırmamızda insanlara, “Kendinizi takımınıza ne kadar bağlı hissediyorsunuz” diye sorduk. Yüzde 30, “Hayatımda her şeyden önce takımım gelir” dedi. Üç kişiden birinde, futbol takımı, ailesinden, mesleğinden önce geliyor. Bunların aralarında meslek sahipleri de var. Futbol takımı taraftarlığı insanların mesleklerinin önüne geçmeye başladı. İnsanlar futbola çok büyük bir anlam yüklüyorlar. Bir çarpıcı sonuç da şu! Futbol sahalarındaki genç kitle oranı yani 15 yaş altı çocuk sayısı giderek artıyor.
Nasıl bir kitle bu?
Kendisini sadece takımıyla özdeşleştiren, gelecekle ilgili bir beklentisi olmayan bir kitle bu. Büyük çoğunluğu alt gelir grubundan geliyor ve takımlarıyla büyük bir özdeşleşme içine giriyorlar, takımlarıyla kimlik buluyorlar. Çünkü biz, bu çocuklara kendilerini özdeşleştirebilecekleri başka bir alan tanımıyoruz. Önümüzdeki dönemde çok daha fazla şiddet yaşanır bu ülkede. Bu ülkenin futbolla ilgili bir diğer büyük sıkıntısı da şu: Biz futbolu tamamen izleyiciliğe indirdik.
Ne demek izleyiciliğe indirmek?
Bu çocuklar futbol oynayamıyorlar. Çünkü oynayabilecekleri bir alan yok. Durumu iyi olan aileler çocuklarını para ödeyerek spora götürüyorlar. Yoksul ailelerin çocukları ise sporu sadece seyrediyorlar. Seyretme durumu, gençleri şu noktaya götürüyor. Oyunun kurallarını bilmeyen, oyunun ruhundan ve yapısından uzak, empati yapamayan insanlar haline geliyorlar. Bir de artan bahis konusu var ki!..
Bahis’in şiddetle bağlantısı nedir?
Özellikle genç taraftarlar, para kazanmak için yeri geldiğinde kendi takımlarının aleyhine bahis oynuyorlar. Bu durumda iş, kendi takımının kaybetmesini istemeye kadar gidiyor. O zaman da stadyumda kendi takımı aleyhine küfrediyor. Türkiye’de bunlar da başladı. Şiddeti, kendi takımına, kendi futbolcularına ve kendi yöneticilerine yönlendiren bir kitle var bugün artık. Şike, Türkiye’nin en büyük sıkıntılarından ve yanlışlarından biri!
Bahis, dünyada da oynanıyor. Neden Türkiye’de farklı bir sonuç yaratıyor?
Bir kere Türkiye, dünyada şike mevzuunda her zaman sıkıntılı ülkelerden biri olarak gösteriliyor. Uluslararası bahis şirketleri, kendi müşterilerini korumak için, üç dört yıldır, şike olma ihtimalini dikkate alarak Türkiye’deki takımları bahis dışı bırakıyorlar. Bu, işin yasal bahis cephesi. Bir de yasadışı bahis oynatanlar var ki, asıl para burada dönüyor. İşte orada Türkiye de var! Batı’da 18 yaş altı gençler bahis oynayamazken, Türkiye’de rahatça oynuyorlar. Sonuçta bahis, Türkiye’de şikeyi de şiddeti de besliyor.
Türkiye’de futbolda şiddeti besleyen en önemli neden nedir?
Birincisi, insanların adalet ve eşitlik duygularını zedeleyen kararlar alınıyor. Mesela 3 Temmuz sürecinde Fenerbahçe değil de başka bir takım olsaydı, çoktan küme düşmüştü. Türkiye’de Fenerbahçe’ye ve Galatasaray’a verilen cezayla, Mersin’e ve Karşıyaka’ya verilen ceza arasında büyük farklar var. Mesela araştırmamızda taraftarlara “En çok hangi takımın yenilmesi sizi mutlu eder” diye sorduk. Fenerbahçe yüzde 52, Galatasaray yüzde 30, Beşiktaş yüzde 4 çıktı. Bu, şu demek. Türkiye’de Fener, Ali Şen’in başkanlığından beri ayrışıyor, Fener başka bir yerde, diğer takımlar başka bir yerde duruyor. Şike soruşturması bu ayrışmayı daha da arttırdı. Sanki laikliğin kalesi sadece Fenerbahçe, onun dışındakiler...
Bugün Galatasaray nerede duruyor?
Galatasaray’ın konumlanması sanki AK Parti çizgisinde gibi gösterilmeye başlandı. Ünal Aysan’ın bir açıklaması vardı. AK Parti’ye oy verenlerin büyük çoğunluğu Galatasaraylı gibisinden... Bu açıklama da böyle bir algı yarattı doğrusu. Oysa Galatasaray’ın bu süreçte tek derdi ekonomik. Çünkü kulüp son yıllarda ekonomik sorunlar yaşıyor. Galatasaray yönetiminin hedefi, Avrupa’ya gitmek. Takımı Avrupa’ya açarak para kazanmak ve kulübün ekonomisini düzeltmek istiyor. Ona bu imkânı verecek kim varsa onun yanında duruyor. Yani çok pragmatik bakıyor.
Son şiddet olaylarının benzerlerini daha önce de Diyarbakırspor- Bursa maçlarında görmüştük. Toplumdaki bölünmüşlükler futbola mı yansıyor?
Yansıyor tabii. Çünkü futbol toplumsal bütünün bir parçası. Toplumda ne yaşanıyorsa, bunu stada da getiriyorsunuz. Terör ve cenazeler arttığında futbolda da gerginlik artıyor. Diyarbakırlı futbolcuların hiçbiri Diyarbakırlı değildi ve Diyarbakırspor’a pek çok sahada “PKK dışarı” sloganları atıldı. Bu, Bursa’da da yaşandı. Federasyon yaşananların ırkçılık olduğunu ortaya koysaydı karşılaşma çok farklı olurdu. Ama Federasyon her zamanki orta yolculuğuyla geçiştirdi. Sorunu erteleyerek büyüttü. Bir sonraki karşılaşmada daha büyük olayların çıkmasına neden oldu.
Futbol Federasyonu eğer futbolu yönetmiyorsa, neyi yönetiyor?
Futbol Federasyonu aslında parayı yönetiyor. Çok büyük bir para bu! Giderek arttı ve o paranın azalmaması, devam etmesi için çalışıyor Federasyon.
Hükümet, Şike Yasası’nı iki kere değiştirdi. Bu yasanın değişmesi toplumun dürüstlük ve ahlak anlayışını nasıl etkiledi?
İnsanlar artık şunu net olarak gördü. Bu ülkede eğer güçlüyseniz, dürüst ve ahlaklı olmaya gerek yok. Şike yapmak çok kolaylaştı. Paranız varsa, güçlüyseniz, büyük takımsanız, şike yapabilirsiniz.
Toplum, dürüstlüğünü ve ahlaki değerlerini yitiriyor mu?
Evet yitiriyor. Özellikle bu temiz olmayan yapıyı ekonomi üzerinden meşrulaştırdılar. “Fener düşerse Lig TV’nin geliri azalır. Futbolun geliri azalır. Türkiye’ye yabancı futbolcu gelmez” diyerek bize ahlaksız bir teklif getirdiler ve büyük çoğunluğa ne yazık ki bu teklifi kabul ettirdiler.
Bir ahlaki çöküntü döneminden mi geçiyoruz?
Evet. Türkiye, ahlak ve değerler açısından önemli bir sarsıntı geçiriyor. Bunun, toplumsal hayatımıza ileride daha büyük olumsuz etkileri olacak. Güçlü olmak ve kazanmak her şeyin önüne geçiyor. Başkasının hakkını tanımak, ona saygı duymak, altta olanı ezmemek gibi değerler unutuluyor. Başarıya tapınılıyor, güçlüden yana olunuyor, yenme yüceltiliyor, mağlubiyet, ikincilik yok sayılıyor. Topluma, bu anlayış sunuluyor. Kazanmak, yenmek için her türlü değerden ödün veriliyor. İnsanların büyük çoğunluğu eşitsizliği, güce tapınmayı onaylıyor.
Futbolda yeni şiddet olayların çıkabileceğini düşünüyor musunuz?
Düşünüyorum. Çünkü futbol sahalarındaki şiddeti bu bakış açısıyla çözemeyiz. Kuralsızlık arttıkça, adalet ve eşitliği sağlayan düzenlemeler yapmadıkça, futbol her yıl daha kötüye gidecek. Bizi futbol sahalarında daha şiddetli günler bekliyor!
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.12.2013
15.09.2013
23.04.2013
22.04.2013
15.04.2013
25.03.2013
18.03.2013
11.03.2013
10.12.2012
4.12.2012