Rakel Dink’in, Hrant Dink’in katledilmesinin ardından söylediği o müthiş söz yine dilime takıldı... 

“Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiç bir şey yapılamaz” demişti Rakel Dink. 

* * * 

Kendi kendime çok sormuşumdur, cezaevlerinde yapılan operasyonlarda mahpusları öyle korkunç bir şekilde dövecek kini o askerler nasıl ve ne zaman biriktirebilmişlerdir? 

Köprü altlarında diz çöktürülmüş insanları öldüren devletten maaşlı katiller, nasıl o kadar kötü olabilmişlerdir? 

* * * 

Bu ülkede devlet, suçlarına ortak olacak bu kadar çok insanı nasıl bulabilmiştir? 

Bu ülkenin insanları nasıl ve neden, bu kadar kolay bir şekilde “ötekilerden” nefret edebilmekte, onların malına mülküne, hayatına kast edebilmektedir? 

* * * 

6-7 Eylül 1955’te dini azınlıkların mallarını talan eden İstanbulluları düşünün... 

Sivas’ta Madımak oteli yanarken, sevinç çığlıkları atan on binlerce insanı düşünün... 

Alevi katliamlarını düşünün... 

Bu ülkenin hiç bitmek bilmeyen linçlerini düşünün... 

Dünyanın kaç tane ülkesinde bizdeki sıklıkla linç meydana geliyor bir düşünün... 

Daha geçen gün gördük işte Kırşehir’de Gül kitabevini, sırf sahibi Kürt diye cayır cayır yakıyor, içindeki insanları öldüresiye dövüyorlardı... 

* * * 

Biz masum bebeklerden bu linççileri çıkaracak karanlığı nerede, nasıl ürettik? 

* * * 

Varlık vergisini düşünün, adamları sırf gayr-i müslim diye, bütün mal varlıklarını sattıklarında bile ödeyemeyecekleri bir vergi yükünün altına sokuyorsun; o da yetmiyor, toplama kamplarına götürüp taş kırdırıyorsun. 

* * * 

AKP’liler bu anlattığım hikâyeyi sevebilirler, işte o Varlık Vergisi’ni CEHAPE zihniyeti yaptı diyebilirler... 

Yahu siz şimdi farklı bir şey mi yapıyorsunuz; kayyım gönderip insanların milyarlarca liralık servetleri üzerine çörekleniyorsunuz; yarın öbür gün fırsat bulunursa bütün o malları yandaşlarınıza peşkeş çekeceksiniz onu da biliyoruz... 

* * * 

Ama asıl mesele, bütün bu vicdansız işler yapılırken Türkiye’de nasıl olup da herşeyin tıkır tıkır işleyebildiği; nasıl olup da emirlerin dört dörtlük yerine getirilebildiğidir... 

O CEHAPE zihniyeti gayr-i müslimlerin mallarına el koyarken sadece iki tane vergi memuru çıkıp, ben bu kadar büyük vicdansızlığa ortak olamam demiş, ama bugün onu bile göremiyoruz... 

* * * 

Aslında bütün bu yazıyı izlediğim kısa bir video tetikledi. Videoda Akit Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni’nin Can Dündar’ın karısıyla ilişkisi üzerine iğrenç laflar edip, kahkahalarla güldüğü görülüyor. 

Yaptığı haber nedeniyle hapse girmiş bir meslekdaşını, en zayıf, en çaresiz anında, böyle iğrenç şekilde bel altından vurmaya çalışan bu insanları biz hangi karanlık içinde yetiştirdik? 

Bir bunun cevabını bulabilsek..