Yüksel TAŞKIN

Yüksel TAŞKIN
Yüksel TAŞKIN
Tüm Yazıları
Liberal hümanizm eksikliği...
24.08.2013
2838

 Türkiye’de seküler burjuvazinin İslami burjuvaziyle ideolojik boyutu da olan bir rekabet içerisinde olduğu malum. Bu konuda fazlaca konuşulmuyor, akademik üretim yapılmıyor. MÜSİAD eski başkanlarından Erol Yarar, kendisiyle yapılan bir söyleşide “Asli burjuvazi biziz, çünkü devlet eliyle büyümedik!” şeklinde ifadeler kullanarak bahsettiğimiz ideolojik rekabette ön almaya çalışmıştı. Özal’dan AKP iktidarlarına kadar, İslami burjuvazinin hem devlet hem de yerel yönetimlerce palazlandığı malum. Bu nedenlerle Yarar’ın iddiası gerçekçi değil. Yine de kendilerini devletten ötede konumlandırma çabası azımsanmamalı.


TESEV
’den Can Paker de kendisiyle yapılan bir söyleşide aslında tek bir burjuvazi olduğunu ima ederek, “Burjuvazinin iki kolu birleşecek” kehanetinde bulunmuştu. İslami ve seküler burjuvazi arasında bir benzeşme süreci zaten yaşanıyor. Buna rağmen iki kol arasındaki ideolojik rekabetin yumuşayacağını anmıyorum. Bu rekabetin maddi kaynaklara daha kolay erişmek adına verildiğini savunan ekonomist, indirgemeci analizler de yanıltıcı. Bu ülkede “yaşam tarzı” üzerinden yaşanan mücadeleleri hafife almak yanıltıcı olabilir. Daha da önemlisi bu rekabetin neden ve sonuçları, ülke sınırlarını aşan küresel bir bağlama da işaret ediyor.

Seküler burjuvazinin ideolojik kaynakları neler? Hangi değerler sistemine sahip çıkıyor; kendisini toplum nezdinde nasıl meşrulaştırıyor? Seküler burjuvazinin İslami eğilimli rakiplerini Kemalizm üzerinden dengelemesi mümkün değil. Batıcı yönelimi açık seküler burjuvazi, dünyayla artan ilişkilerini Kemalist bir söylemle taşıyamıyor. Peki, bunun yerine ne konulabilir? İşte asıl mesele de burada başlıyor.

Devletin bağrında doğan, ona özgü reflekslerin taşıyıcısı olan seküler burjuvazi, Batı’daki benzerlerinin aksine, bir değerler sistemi olarak “liberal hümanizmi” besleyip büyütemedi. ABD ve Avrupa’da, ya devletten daha eski mazisi olan veya devletle asırlar süren mücadelelerin tarafı olan burjuvazi, liberal hümanist bir değerler sistemi üzerinden sivil topluma tutunabildi. Ayaklarını bastığı zemin, eskisi kadar kaygan olmadığı için, devletin ideolojik savrulmalarına mesafe alabildiği gibi, zaman zaman karşı da durdu.

Kimi süreçlerde liberal hümanist duruş, sol veya sosyal demokrat hareketlerle yakınlaşma imkânını da beraberinde getirdi. Bizde de 1970’lerde, seküler burjuvazinin çocukları, solla yakınlaşarak benzer bir yönelime girdiler. Darbeyle beraber burjuvazi, çocuklarını solun elinden hırsla çekip kurtarınca buradan beslenecek bir hümanist kültürün imkânları da yok edilmiş oldu. Böylece “piyano çaldığı için kendini suçlu hisseden, sola meylederek kendini arayan” çaba sönüp gitti.

Liberal hümanizmden ne kastettiğimizi uzun uzun anlatma şansımız yok. Bunun yerine İshak Alatonveya Ahmet Altan’ın farklı patikalardan da gelseler, liberal hümanist duruşu temsil ettiklerini iddia edebiliriz. Seküler burjuvazi, İslam kardeşliğinden meşruiyet türeten rakipleriyle nasıl baş edecek? Toplumla yeni bağlar kurabilecek mi? Artık vermeden alması mümkün görünmüyor. Bu nedenle seküler bir ahlaka işaret eden değerlere sahip çıkmalı. Bunu ya sol hareketlerle flörtleşerek yapabilir ya da kendi kendine yeterli bir liberal kimlik üreterek...

Seküler burjuvazinin çocuklarının, yeniden sola meylettikleri, muhalifleştikleri bir döneme girmiş olabilir miyiz? Hürriyet gazetesinin Gezi’de gazlanan “çocuklarına” duyduğu coşkun muhabbet, bu arayışın bir işareti olabilir mi?


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar