Erol KATIRCIOĞLU
Muhalefet partilerinin başarısızlıkları seçimlerden sonra her birinin kendi içinde çeşitli eleştire ve özeleştirilere yol açtı. Tabii sorunların başında da neden kaybettikleri sorusuna tatmin edici bir cevap bulamamalarından. Gerçekten de yüzyılın en önemli seçimi olan bu seçimlerin özellikle 20 yıldır iktidar özlemiyle yanan muhalefet partileri için çok önemliydi. Fakat aynı derecede bu seçimler iktidar için de önemliydi. Kim bilir belki de onlar açısından kaybetmek çok daha ciddi sorunlara yol açacaktı.
İki taraf için de önemi son derece yüksek bu seçimler sonunda gerçekleşti ve iktidar partileri seçimleri kazandığı gibi Kılıçdaroğlu kaybetti, Erdoğan ise yeniden Cumhurbaşkanı seçildi. Doğrusu bu, benim “laik-batıcı” adını verdiğim kesim için gerçekten büyük bir yıkım oldu. “Muhafazakâr-İslamcı” kesim için ise ağızlarında kekremsi bir tat bırakmış olsa da yine de büyük bir başarı oldu.
Aslında biraz yakından bakılırsa muhalif partilerin tümü zararlı çıkmadı bu seçimlerden. Özellikle Millet İttifakı içindeki küçük partiler, Saadet, Gelecek ve Deva Partileri ve hatta Demokrat Parti bile bu seçimlerden yararlı çıktı. Dolayısıyla Millet İttifak’ında başarısızlık daha çok CHP’ye kalmış oldu.
Yine muhalif partiler içinde Kılıçdaroğlu’nu desteklemiş olmaktan dolayı bu cephede yer almış olan Emek ve Özgürlük ittifakı var. Orada da asla parlamentoya giremeyecek kadar küçük ve etkisiz bileşen sol ve sosyalist partilerle EMEP, TİP gibi partiler var. Doğrusu burada da asıl fatura HDP/YSP’ye çıkmış durumda. Diğer küçük bileşen partiler, EMEP ve TİP öyle ya da böyle kârlı çıkmış olan partiler. Dolayısıyla eğer bu seçimlerin başarısızlıkları konuşulacaksa bence başarısız olan iki parti var. CHP ve HDP/YSP.
Soru şu: Bu iki başarısız partinin başarısızlığının ortak bir nedeni olabilir mi? Her ne kadar seçim sistemimizin, “ittifakları” bir çeşit zorunlu kılan bir yapısı varsa da felsefi olarak her iki partinin de arka planında bu tür bir güç birliğinin aslında demokrasi için gerekli olduğu düşüncesi yatmaktaydı. Yani her iki partide de ülkedeki farklı kimliklerle bir tür birlikte barış içinde yaşamak düşüncesi sanırım hâkim olan düşünceydi.
Bu düşüncenin ortaya çıkış biçiminde CHP açısından, katı-laik toplumun, yumuşak Sünni İslami kimlikle barışması fikri ön plandaydı. Bu hem iktidarın kutuplaşma silahını elinden almak için, hem CHP’nin oy sınırını yükseltmek için ve hem de farklılıklarla birlikte yeni bir demokrasi yaratmak için gerekli görülüyordu.
Fakat bu yaklaşımdaki sıkıntı, gerçekte olsa bile söylemde bir türlü yer alamayan Alevilerin ve Kürtlerin varlığının bir türlü söyleme yerleşememesiydi. Yani CHP, Osmanlı bakiyesi bölünmüş ve şimdiye dek zorla bir arada tutulmaya çalışılmış bu halktan yeni bir “biz” duygusu yaratma konusunda, iktidarın sınırladığı bir çerçevenin içinden çıkamamış ve dolayısıyla topluma sunduğu söylemde Aleviler de Kürtler de yer alamamıştır.
Ta ki seçim sath-ı mailine girildiğinde seyretme sayısı itibariyle dikkat çeken “Ben Aleviyim!” videosu ile Van konuşmasında “kayyum”ları kınayan açıklaması bu eksikliği doldurmaya çalışmışsa da bu açıklamalar yetersiz ve eklektik kalmıştır.
HDP/YSP ise benzer bir biçimde kendisine, etnik ya da inanç bakımından bu toplumda mağdur bırakılmış başta Kürtler olmak üzere Alevilerin, Süryanilerin, Ermenilerin ve ötekileştirilmiş diğer farklı kimliklerin mağduriyetlerini giderecek bir “biz” duygusu yaratarak demokrasinin radikal bir biçimde yaşanmasını arzulayan siyasi bir hareketti. Tabii sosyal kimlikleri dışında sınıfsal konumları bakımından da yakın hissettiği işçi sınıfını da kendi kapsama alanına almak da bu yaklaşımının doğal bir amacıydı. Bu amaç ışığında da gerek “bileşen” olarak adlandırılan ve gerekse de Emek ve Özgürlük İttifakında olmak isteyen sol ve sosyalist örgütlerle birlikte bu seçimlere girme kararı verdi.
Geçen haftaki yazımda gerek CHP’nin ve gerekse de HDP/YSP’nin başarısızlıklarıyla ilgili şöyle bir saptama yapmıştım:
Farklı kimliklerden oluşan baskıcı bir toplumda güçlü bir muhalefet ancak bu kimliklerle doğrudan kurulacak bağlarla ya da bu kimliği temsil yeteneği olan kurumlarla birlikte davranarak sağlanabilir.
Bu ifadeyle söylemek istediğimi biraz daha açacak olursam “Kimliklere” bölünmüş bir toplumda demokrasi siyaseti baskı altındaki kimliklerin sorunlarını eşdeğer kabul ederek birlikte bir hegemonya yaratma siyasetidir. Ama bu hegemonya gerçekten o kimlikleri temsil etme gücü olan kişi ve kurumlarla yapılmalı, köksüz kurumlarla değil.
Gerçek güçlü bir muhalefet, baskı altındaki kimliklerin mensuplarıyla ya da o kimlikleri temsil yeteneği olan kurumlarla oluşur. Onları temsil ettiği varsayılan köksüz kuruluşlarla değil.
Bugünlerde bazı haberleri hatırlayalım: 1) Saadet, Deva ve Gelecek partileri birlikte kendi Meclis Başkanlarını önerdiler. 2) Saadet, Gelecek ve DEVA mecliste bir grup kurdular. 3) Abdüllatif Şener kendi partisi olan CHP’den istifa ettiği gibi Kılıçdaroğlu’na oy vermediğini açıkladı. 4) EMEP, iki üyesi ile HDP/YSP’den ayrılıp kendi parti adı ile parlamentoda çalışma kararı verdi. 5) HDP/YSP ile İttifakta olduğu için barajı geçen TİP, 4 vekille parlamentoda temsil edilecek.
Kılıçdaroğlu’nun Sünni çevrelerle kurmak istediği “barış projesi” de HDP/YSP’nin “bileşenler” ya da “ittifak” adıyla kurduğu bazı sol ve sosyalist partileri içine alarak ezilen ulus ile sömürülen işçi sınıfı ittifakını oluşturma projesi de özünde doğru projeler olmakla birlikte düşülen hata bu ittifaklara konu olan siyasi partilerin temsil ettiklerini iddia ettikleri kimlikleri kapsayamayan partiler ve örgütler olmalarındadır.
Ne Millet İttifakındaki “sağcı” partilerin ne de Emek ve Özgürlük İttifakındaki “solcu” partilerin temsil yetenekleri ya yok ya da önemsenmeyecek kadar küçüktür. Dolayısıyla seçimler öncesi yaratılan “Seçimleri kazanacağız!” algısı gerçeği değil Erdoğan karşıtı boş bir retoriği ifade ediyordu. Bu yazımı da geçen haftaki yazımın son cümlesini tekrarlayarak bitireyim.
Gerçek güçlü bir muhalefet, baskı altındaki kimliklerin mensuplarıyla ya da o kimlikleri temsil yeteneği olan kurumlarla oluşur. Onları temsil ettiği varsayılan köksüz kuruluşlarla değil.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.07.2025
19.06.2025
29.05.2025
21.05.2025
13.05.2025
1.04.2025
6.03.2025
20.02.2025
12.02.2025
5.02.2025