Alper GÖRMÜŞ
Müslüman Kardeşler geleneğinin Tunus’taki temsilcisi Nahda Hareketi’nin lideri Raşid Gannuşi’nin Fransız Le Monde gazetesine verdiği demeç dünyada büyük ilgi uyandırdı ama, biraz da Adalet ve Kalkınma Partisi’ndeki (AK Parti) büyük hareketlilik nedeniyle, Türkiye’de öyle olmadı. Oysa tarihi önemde, belki de bir dönemin sonunu ilan eden sözlerdi bunlar.
Tunus’un artık bir demokrasi olduğunu, o nedenle bundan böyle Tunus’ta siyasal İslam’a yer olmayacağını belirten Gannuşi, partisinin de dini ve siyasi faaliyetleri biribirinden ayıracağını vurguladı. Gannuşi’ye göre bu hem “çıkarları için dini manipüle etmekle suçlanmayacak” olan siyasetçiler için, hem de “artık siyasetin esiri olmayacak” din için iyi olacaktı.
Uzun, çileli bir entelektüel yolculuk
Tunus’taki Müslüman Kardeşler hareketinin özgün gelişimini bilmeyenleri ya da ‘özcülük’ten mustarip zihinsel yapılarıyla her şeye ‘gerçek olamaz, takiye’ klişesini yapıştıran zevatı bir kenara koyarsak, saygın Müslüman önder Gannuşi’nin bu çıkışı hiç kuşkusuz dünya çapında geniş bir tartışmaya yol açacak.
Gannuşi demokrasi, laiklik, çoğulculuk üzerine düşünmeye, sürgünden ülkesine dönmeden (2011) çok önce başlamış, uzun sürgün yılları boyunca da bu mesaisini hiç aksatmamıştı.
Gannuşi’nin bu radikal çıkışının, Tunus’un artık teokratik bir tarzda yönetilemeyecek kadar karmaşık ve modernliğe açık bir ülke haline gelmiş olmasıyla bağlantılı olduğu muhakkak. Fakat Gannuşi’nin ve Tunus Müslüman Kardeşleri’nin geçirdiği düşünsel değişim olmasaydı, modernliğin bu zorlaması karşısında başka tercihlerin de olabileceğini IŞİD ve benzeri örneklerden hepimiz biliyoruz. (Bu arada Tunus’un IŞİD’e militan veren ülkeler listesinin bir numarasını işgal ettiğini unutmayalım.)
Türkiye’nin Leninizmleri: Kemalizm ve siyasal İslamcılık
Lenin’in, önce devlet iktidarını ele geçirmek, sonra da onu bir manivela gibi kullanarak yeni bir toplum ve zihniyet inşa etmek düşüncesi kendisinden önceki Marksist teorisyenlerde de vardı. Fakat bunu bu netlikte teorize etmek ve daha önemlisi teoriyi realize etmek Lenin’e nasip oldu. ‘Leninizm’i burada tabii ki sadece yöntem anlamında kullanıyorum.
Lenin, devlet iktidarı üzerinden komünist bir toplum inşa etmek üzere 1917 Ekim devrimine önderlik ettikten kısa bir süre sonra öldü, fakat aynı ideal Stalin tarafından sürdürüldü.
Devlet iktidarını kullanarak toplumu bir anlamda zor kullanarak dönüştürme fikri, ilk yenilgisini komünizmin çökmesiyle birlikte 1980’lerin sonunda aldı.
Fakat bu kestirmeci, ‘cazip’ fikir, komünizm amacı gütmeyen, hatta onun zıttı telakki edilebilecek başka bazı toplum projeleri için de ilham kaynağı olmaya devam etti. Bunlardan ikisi de Türkiye’de tecrübe edildi: Kemalizm ve siyasal İslamcılık.
Türkiye’de Kemalizmin inişe geçmesi, aşağı yukarı Komünizmin çökmesiyle aynı tarihsel döneme denk geldi (1980’lerin sonu, 1990’ların başı). Bu bir tesadüf değildi, çünkü Komünist blokun çökmesiyle birlikte, kendisini ‘Hür Dünya’ olarak adlandıran Batı blokunun Türkiye’ye ihtiyacı hissedilir ölçüde azalmıştı. Oysa o âna kadar Batı, coğrafi-stratejik konumu nedeniyle Türkiye’yi komünizme karşı bir koçbaşı, bir kalkan olarak görüyor, bu nedenle de Kemalizmin asli sahibi ordunun sivil hükümetler üzerinde vesayet kurmasını ‘anlayış’la karşılıyordu.
Bu arada toplum karmaşıklaşmış, modernleşmiş, siyasette de sivil yaklaşımlar itibar kazanmaya başlamıştı.
Kemalizm, dinin devlet yönetiminde etkili olmaması, devletin inançlar karşısında nötr olması ilkesiyle yetinmemiş, bizatihi dini de bir sorun olarak görüp dinin kamusal alandaki tezahürleriyle mücadele etmeyi de benimsemişti. Bu yaklaşım toplumun dindar kesimlerinde büyük bir tepkiye yol açıyor, fakat yukarıda işaret ettiğim uluslararası dengeler nedeniyle bu tepki kuvveden fiile çıkamıyordu. 1990’ların başından itibaren dengeler değişti ve tepki de görünür hale geldi.
Son Leninizmin sonu
1980’lerden itibaren Türkiye artık, devleti bir manivela gibi kullanarak toplumu İslamileştirmeyi amaçlayan yeni bir Leninizmin etkisi altına giriyordu: Siyasal İslamcılık.
Türkiye’nin siyasal İslamcıları iktidara gelmeden önce, seçimle gelip seçimle gitmeyi kabul ettikleri sürece (ki hiçbir zaman ihtilalci olmamışlardı), devlet iktidarı üzerinden toplumu İslamileştirmenin meşru bir hak olduğu hususunda hiçbir tereddüt taşımıyorlardı: Seçimleri kazanıp iktidar olmak ve çoğunluğa dayanarak çoğunluğun tercihlerini hâkim kılmak, demokrasi anlayışlarının bir parçasıydı.
Fakat önce yerel ardından da merkezi yönetimlerde yer almaya başladıktan sonra, bu tavrın toplumda çok ağır gerilimlere yol açmaya başladığını gördüler ve bu süreç onların ‘laik devlet’ algılarında önemli kırılmalara yol açtı. 28 Şubat ve Cemaat deneyleri, bu algının değişmesinde belirleyici bir rol oynadı.
Yıldız Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Ergün Yıldırım, Al Jazeera Türk’ün geçtiğimiz yıl yayımladığı bir dosyada, İslamcı siyasetin 28 Şubat sonrası içine girdiği değişimi şöyle özetlemişti:
“İslamcı siyasetin daha önce Batı karşıtı, anti-liberal ve demokrasi şüpheciliğine dayalı ve 'İslam devleti' talebi etrafında gelişen söylemleri değişmeye başladı. Darbe ile gelen baskılar ve sınırlamalar karşısında, demokratik ve reformcu İslam anlayışıyla bütünleşen bir siyaset tarzı kendisine daha meşru bir yol buldu. Dolayısıyla 28 Şubat'ın etkisiyle İslamcı siyaset 'devlet kurma' amacından 'devleti değiştirme' (ıslah etme) amacına yöneldi.
“Elbette Türkiye toplumunun muhafazakar tabanıyla da kentleşmesi, küresel ilişkilerle entegre hale gelmesi ve neoliberal politikalardan aldığı destekle orta sınıflaşması gibi etkenler de muhafazakar demokrat siyasetin var oluşuna yol açan önemli katkılar. Toplumsal yapının köklü değişmeleri İslamcı siyaseti daha ılımlı, reformcu ve demokrat bir bağlama çekti. Orta Doğu'da yükselen İslamcı siyasetler karşısında Türkiye daha modern, daha demokrat ve daha reformcu karakteriyle buna katıldı.”
Gannuşi, Türkiye’deki bu değişimi onaylıyor ve “örnek alıyoruz” diyordu. Fakat onun attığı son adım, örnek aldığını söylediği İslamcı gelenekten gelen Türkiyeli siyasetçilerin laiklik vurgularından çok daha geniş bir etki yapmış görünüyor. (Hatırlayalım: Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz günlerde TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın eski söylemi hatırlatan laiklik karşıtı çıkışını açıkça reddetmiş, laikliği gerçek anlamıyla tanımlayıp savunmuştu. Erdoğan, keza, Danıştay’ın kuruluş yıldönümü için yayımladığı mesajda, Danıştay’ın laikliği koruma görevine vurgu yapmıştı.)
Dindarlığın ve dini değerlere hassasiyetin siyasette hâlâ prim yaptığını ve Türkiye’nin İslamcı kökenden gelen siyasetçilerinin bundan yararlanmaya devam ettiklerini biliyoruz. Bunların toplamının yol açtığı gürültüyü “Türkiye’nin siyasal İslamcıları din devleti istiyor” propagandasının malzemesi olarak kullanmak mümkün, fakat bunun gerçeğe dayalı bir propaganda olduğunu söyleyemeyiz.
Bence Türkiye’nin İslamcı siyasetten gelen siyasetçileri de tıpkı Tunus’takiler gibi eskisinden çok farklı bir noktadalar artık.
Önümüzdeki aylarda ve yıllarda Tunus’un ve Türkiye’nin ‘İslamcı’ siyasetçilerinden daha çok laiklik vurgulu çıkış göreceğiz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025