Alper GÖRMÜŞ
2007-2013 arasında Aktüel dergisi için portreler kaleme alıyordum. Bunlardan Bülent Arınç’ı konu alanını 2008’de yazmıştım.
Bilenler bilir; o portreleri, ele aldığım kişilerin temel bazı özellikleriyle sınırlı tutarak ve o özelliklerini deşerek yazmaya gayret ediyordum.
Arınç’ın portresini de tipik siyasetçilerde az, onda ise çok bulunan bir meziyet olan “dobralık” ve “sözünü esirgememe” temeli üzerine kurmaya karar vermiştim.
Yazım öncesi okumalara başlarken zannediyordum ki, Arınç bu özelliğiyle onun siyasi görüşlerini paylaşmayanlar tarafından da takdir edilmekte, saygı görmektedir. Çoğunlukla gençlerin yazdığı sözlükleri, blogları okumaya giriştiğimde ne kadar yanıldığımı anladım. Hakikat, benim tahminimin yanından bile geçmiyordu. Şöyle yazmıştım:
“Yaş ortalaması herhalde 20’yi, 25’i geçmeyecek blog yazarlarını, sözlük yazarlarını okuyorum, gördüğüm şu: Bu âlemde Bülent Arınç kadar nefret toplayan ikinci bir kişi yok! Ve onu nefret objesi haline getiren asıl şey de dilinin kemiksizliği, icabında kendi partisinin başkanına bile karşı durmayı göze alabilen aykırılığı… Çok hata yapsa da, çok çam devirse de, doğru bildiğini bazen çok provokatif bir dille ifade etse de, gençlerin Bülent Arınç gibi birine ‘sus artık’ diye tempo tutmasında ben hiçbir ‘ilericilik’ göremiyorum. Bunları okudukça, şöyle bağırmak geliyor içimden: ‘Susturma, susturdukça sıra sana gelecek!’”
Bülent Arınç’ın Habertürk’teki söyleşisinde (19 Kasım) dile getirdiği bazı görüşler o kadar ‘sivri’ydi ki, söyleşi bittiğinde hâkim değerlendirme şöyle oldu: “Hımmm, bu adamın bu sözleri Reis’ten icazet almadan söylemesi mümkün olmadığına göre, Reis, Arınç’ı böyle konuşturarak ne yapmak, nereye varmak istemektedir?”
Açık söyleyeyim, ben bu değerlendirmenin pekâlâ doğru olabileceği ihtimalini düşünmedim değil; neticede Arınç bir siyasetçi ve siyasette böyle ‘oyun’lar mümkün.
Fakat favori ihtimalim bu değildi; favori ihtimalim, Arınç’ın yine bir akıl ve vicdan patlaması yaşadığıydı. Hele, dahil olduğu mahallenin Abdullah Öcalan’dan da, HDP’den de daha fazla nefret ettiği Selahattin Demirtaş’la ilgili sözlerini duyduğumda, hiç kuşkum kalmadı: Arınç, Arınçlık ediyordu yine.
Bir paragrafta iki defa “yine” dedim, çünkü Arınç’ın bu türden patlamalarını izleyip kayda geçirmekten hoşlanan biri olarak, Habertürk’te bir yandan mahalleyi çıldırtan sözlerini dinlerken, bir yandan da eski yıllarda kayda geçirdiğim “Arınçlıkları” geçiyordu zihnimden.
Bu yazıyı da zaten, “geleceği açık olan, linçi Erdoğan’dan destek görmeden göze alamaz” yaklaşımını, eski örnekleri hatırlatarak hükümsüzleştirmek amacıyla kaleme alıyorum.
Buyurun şimdi Arınç’ın geçmiş yıllardaki “linçe davet” çıkışlarına…
2011 – 2012’den itibaren…
2011-2012’den itibaren, AK Parti’de liderliğin şahsileşmesi, otoriterleşme, reformcu tavırdan uzaklaşma eğilimleriyle birlikte, Bülent Arınç’ın, vicdanının sesini ifade eden eleştirel dili kendi partisine ve partinin lideri Erdoğan’a da yönelmeye başladı.
Bazı örnekler:
Kızlı-erkekli evler meselesi
3 Kasım 2013’te Kızılcahamam’da basına kapalı olarak yapılan AK Parti toplantısında, Başbakan Erdoğan’ın bazı evleri öğrencilerin kızlı-erkekli olarak kiraladıklarını ve buna müsaade etmeyeceklerini söylediği iddia edildi. Bu haberler dışarı sızdırıldı.
Hükümet sözcüsü Bülent Arınç, haberleri yalanladı ve “asparagas” olarak niteledi. Fakat Erdoğan, bir gün sonraki AK Parti grup toplantısında, “Bir yerde konuştuğumu inkâr etmem. Ben karakteri itibarı ile farklı bir siyasetçiyim” diyerek o sözlerin kendisine ait olduğunu teyit etti.
Erdoğan tarafından bu surette açığa düşürülen Arınç, konuya, 11 Kasım’da bir toplantı için bulunduğu Belgrad’da TRT’ye verdiği özel demeçle yeniden döndü… Arınç, kendisinin açıklamasıyla Erdoğan’ın açıklaması arasında bariz bir çelişki olduğunu, bunun sorumlusunun kendisi olmadığını söyleyip ekledi: “Bu çelişkiyi en güzel şekliyle izah etmesi, dün, bugün ve yarın kendisinden beklenir. Ben duyduğumu, gördüğümü, bildiğimi bir ambalaj haline getirerek açıklamış oldum.”
Fakat daha önemlisi, Arınç’ın, Erdoğan’ın kendisine ait olduğunu teyit ettiği sözlerine ilişkin değerlendirmesiydi:
“Şimdi ev sahibi kiraya vermişse, tutacak insanlar da gelmiş tutmuşsa bunu önleyecek bir engel yok AB normlarında. (…) İyi veya kötü, doğru veya yanlış şimdi bizim standardımız artık bu noktaya geldi. Bu noktadan geriye dönüşü uygun görüyor muyuz? Herhalde görmüyoruz.
“(…) Biz de evlat babasıyız, bizim de bir yaşantımız var. Toplumun da bir değerleri var. Bu değerlere uygun ne yaparsak ne konuşursak toplum bunu destekler ama bir de hukuk devletiyiz. Hukuk devletinde bu söylediklerimizi ne kadar yapabiliriz?”
Gazete satın almak için fon oluşturmak meselesi
Bülent Arınç, 10 Şubat 2014’te Bakanlar Kurulu toplantısının ardından Hükümet Sözcüsü olarak soruları cevaplandırdı. Arınç, bir gazetenin satın alınması için bir fon oluşturulduğuna dair, içinde Erdoğan’ınkilerin de olduğu telefon tapeleri kendisine hatırlatıldığında, önce Mesut Yılmaz-Milliyet-Korkmaz Yiğit (1998) örneğini verdi ve bunun bir hükümetin devrilmesiyle sonuçlandığını hatırlattı. Ardından, bir gazetenin ve televizyon kanalının alımında birilerinin aracılık etmesini “hoş karşılamayacağını” söyledi ve şöyle devam etti:
“Bu tapeleri okudum tabii, biraz da dinledim. Burada bir gazete veya televizyonun satışıyla ilgili olarak Başbakan birileriyle konuşuyor ve onları yönlendiriyorsa, teşvik ediyorsa, bu alım satım bedelinin de bir şekilde bazılarından toplanması şeklinde eğer bir havuz oluşturmak veya bir fon oluşturulması düşünülmüşse bunun hukuki tavsifinin nasıl yapılacağına savcılar karar verir. Suç vasfı veya suçun hukuki tavsifi mümkündür. Eğer burada sadece böyle bir konuşma geçti ve bu kanunlara göre de suç sayılmıyor, sadece etik bakımdan, ahlaki bakımdan hoş görülmüyorsa bunun da geleceği elbette hukuk içerisinde bulunabilir.”
Kabataş görüntüleri ve Arınç’ın yorumu
14 Şubat 2014’te Cuma namazı çıkışında gazeteciler Arınç’a, Gezi olayları sırasında tesettürlü bir kadının yarı çıplak çok sayıda erkek tarafından hakarete uğradığı iddialarını boşa çıkartacak yeni görüntülerin ortaya çıktığını hatırlattılar. Bülent Arınç’ın cevabı:
“İddia Başbakan tarafından dile getirildiğine göre ona sorulmalıdır. Zannediyorum o da bir camide Cuma namazını kılıyordur.”
Dolmabahçe toplantısından Erdoğan’ın haberi var mıydı?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, bazı Hükümet üyeleri ile HDP heyeti arasında Mart 2015’te Dolmabahçe’de yapılan “mutabakat” toplantısına dair sözleri, Erdoğan’la Arınç arasında büyük bir gerilime yol açmıştı. Erdoğan, bu toplantıdan haberinin olmadığını söylüyordu. Böyle bir şeyin olması imkânsızdı ama, kimsenin de çıkıp “hayır, biliyordun” demesi beklenemezdi, çünkü “Reis” dönemine girilmişti artık. İşte o anda bir kez daha “Doğrucu Davut Arınç” çıktı sahneye. Arınç’a göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “haberim yoktu” dediği toplantı tamamen onun bilgisi dahilinde gerçekleştirilmişti.
Arınç, Erdoğan’ın “haberim yoktu, tanımıyorum, İzleme Heyeti diye bir şey olamaz” çıkışını yaptığı Mart 2015’te şöyle konuşmuştu:
“Sayın Cumhurbaşkanımızın sözlerini yorumlayacak, eksik fazla konuşacak durumda değiliz. Bunu nezaketsizlik olarak kabul ederim. İzleme Komitesi 5-6 kişi olacak denildi. (…) Çözüm süreci konusunda bugüne kadar atılan adımların bir noktası da İzleme Heyeti’nin oluşturulmasıdır. Hükümetimiz bunu uygun görmektedir. Kimin hangi görevleri yapacağı konusunda bir yol haritamız mevcuttur. Ülkeyi yöneten hükümettir, sorumluluk da hükümettedir. Bugün yapılanlardan, yarın geleceğimiz noktadan sayın Cumhurbaşkanımızın habersiz sayılması mümkün değildir, her şeyi çok iyi bilmektedir. Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında veya bakan arkadaşlarımız tarafından ne zaman emretmişse kendisine bilgi sunulmaktadır. Çözüm sürecinde aktör olan bakan arkadaşlarımız tarafından kendilerine arz edilmektedir.”
Bülent Arınç, işte böyle biri.
Yani, şaşırtıcı çıkışlarının ardında ille bir hesap aramak her zaman doğru olmayabilir.
Fakat tersi de doğru: Şaşırtıcı çıkışlarından hiçbirinin ardında hiçbir hesap olmadığını da söyleyemeyiz; neticede o da bir siyasetçi!
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları






















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025