A.Turan ALKAN
Biliyorsunuz, dershane meselesinin ‘eğitim'le uzaktan yakından ilgisi yoktu ve tamamen devrin başbakanı Tayyip Bey'in şahsî ‘Cemaat' alerjisinden ibaretti. Tayyip Bey, Hizmet hareketinin yarım asırda markalaştırdığı dershaneleri kapatarak insan kaynağını kökünden keseceğini hesaplıyordu. Bu ‘parlak' hesaba en başta AKP'liler inanmadılar ve dershanelerin fişini çekmekle görevlendirilenler işe hep gönülsüz başladılar. Saçma sapan bir fikirdi ve eğitim hayatımızın temel zaaflarıyla alâkası yoktu. Ayrıca bu dershanelerde kimin çocuğu ilâve destek eğitimi almamıştı ki...
Uzatmayalım, dönemin başbakanı parti içinden yükselen itirazlara aldırış etmedi, bu kirli değneği o âna kadar bulabileceği en halîm-selîm, en sempatik ve çelebi milletvekiline teslim etti; Nabi Bey, iğneden korkan çocukları tatlı diliyle ikna eden ‘Tonton doktor amca' tipinin maarifteki uzantısıydı sanki. Hani o ünlü hemşire posteri gibi...
Onun bu sevimsiz ihâleyi niçin ve hangi şartların tazyikiyle kabul ettiği, benim için insan ruhunun ve dolayısıyla umumi tarihinin en mistique sırlarından biri olmuştur. Bu konuda onlarca spekülasyon geliştirebilirim ama –şu işe bakınız- kendimi bile ikna edemiyorum. Hayır, parti içinde bu işi üste para vererek yapmaya teşne; ota-sebzeye, tabiata, şuna-buna âşık olmaya her daim hazır; otoriteye hayran; ezmekten ve ezilmekten marazî, hattâ behimî bir zevk duyan onca eleman dururken sadr-ı muazzamın hangi ince fikirle, ‘N'ayıraayır; bu tozlu çuvalı ancak Nabi kardeşimiz silkeleyebilir' diye ayak dirediği esrârını hâlâ koruyor.
Nabi Bey'in bu ihâleyi hangi ümmîd ile üstlendiği de muamma: Acaba, “Dershane işi leblebi çekirdek; onu sür'atle halleder, ardından Hasan Âlî Yücel, merhum Tevfik İleri gibi efsâne bir maarif vekili olurum” diye mi düşünmüştü bilinmez. Bırakınız dershane kapatmayı filan, anlı-şanlı Fatih Sultan Tablet projesini bile ağız tadıyla tahakkuk ettirmekten uzak bir bakanlık bürokrasisiyle, ‘gökten ecdâd inse' bile milli eğitimde başarılı olamayacağını kestirememiş miydi? Üstelik ardında nice başsız bedenlerini gezdirip duran sâbık Maarif vekili varken, bu nasıl bir hesap, bu ne mene bir hırs-ı pîrî idi?
Ona hiç etrafında, “Yapma üstâd; bu uğursuz berzaha nice koçyiğitler atıldı; her biri perişân oldu. Bu yaştan sonra astronomide bir ihtimâl muvaffak olma ihtimâlin var ama Maarif'te asla!” diyebilecek bir dostu kalmamış mıydı? Yoksa bil'akis, “İşte senin de ikbâl günlerin geldi üstâd, var git dershanelerin ocağına öyle bir incir ağacı dik ki yedi düvele şan olsun” mu demişlerdi? Sahi ne demişlerdi acaba?
Hâtıralarını yazdığında bu ayrıntıları da öğreniriz. Neticede n'ooldi? AYM, bu saçma-sapan kanunu kökünden iptâl etti. Bu durumda ona düşen siyasi vazife, “AYM üyelerinin bile çoğunlukla iptal ettiği bir kanunu matah bir şey kabul ederek iki yıldır icraat yaptımdı. Yahu ben istifa etmeyim de kimler etsin?” kavliyle ve izzet ü ikbâl ile bâb-ı maariften çekilmektir!..
Yani ben olsam çekilirdim ve işte o yüzden bugün meselâ bir maarif nâzırı filan değilim. Nabi Bey bunu yapar mı; zannetmiyorum. Niçin zannetmiyorum, çünkü iptâl kararından bu yana neredeyse 48 saat geçmesine rağmen bunu yapmadı ve bundan sonra da yanaşmayacaktır. O, bunu vaktiyle “Ne yaptımsa başbakanın talimatıyla yaptım; başbakan da istifa etsin” diyen ve sonra nedense lâfını geriye alan o eski bakan gibi şahsî bir mağlubiyet etmez ve bunda haklıdır. Mağlubiyet daha küllîdir ve partinin şahs-ı mânevisini de kapsıyor.
İşin tuhaflığı şurada; vaktiyle dershanelerin eğitimde fırsat eşitliğini zedelediği için kaldırılmasından yana şeyler yazıp çizen biri olarak, “Oh oldu işte, kapatamadınız; hadi istifa edin gaari” yollu şeyler yazıyor olmam, Türk aydının içinde düştüğü epistemik ve alefortenfonik bir şaşkınlıktır ama olsun; bu arada kendimi aydından saymanın keyfi bana yeter dostlar!
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Dereler düz bağladı; dibi yarpuz bağladı…
14.07.2016 - Pijama dâvâsı
13.07.2016 - Ördek düdüğü
11.07.2016 - ‘Pozitif milliyetçilik’ nedir; nasıl yapılır?
10.07.2016 - Bir ‘şirket’ hikâyesi
8.02.2016 - Eey İzlanda, sen kimsin ya?
7.02.2016 - Dünyanın bütün mustazafları, birleşin!
6.02.2016 - Sert bir Bayram tebriki yazısı
4.02.2016 - Bir ‘flashmob’ videosundan öğrendiklerim
3.02.2016 - Narkotik ihbar!
2.02.2016
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
Fatma öztürk
Bir söz var körler sağirlar birbirini ağirlar . Beyaz Türkler en iyisini ben bilirim kompleksınden bir turlu vazgeçemiyorlar.Biz vatandaş olarak artık farklı yuzler ,farklı sesler duymak istıyoruz. Çok sıradan çok bayat sözler ınsana birşey katmadığı gibi sadece baş ağrısı yapıyor ,artık bu konuları kürt gazeteciler le tartışınki gerçekten televızyonların barışın yanında olduğuna guvenelım.Hem TV´ler bu sayede geçmişte işledığı gunahlardanda bir nebze arınmış olur.Eline sağlik bu çok ömemlıyd