A.Turan ALKAN
Hangi kalitede ürünü, nereden ve kaça aldığını bilen, kalitesini araştıran, garanti şartlarını inceleyen akıllı ve bilinçli tüketicilere büyük saygı duyuyorum.
Hele hele, özellikle gıda malzemesi alırken hiç üşenmeyip yakın gözlüğünü cebinden çıkararak ambalajdaki son kullanma tarihlerini teftiş eden müşterilere hayranımdır; öyle insanların artması hepimizin yararına. Ne yazık ki, akıllı bir tüketici olamadım; bundan sonra da alışveriş yaparken huy değiştirip bütün detayları inceden inceye didiklemeyi göze alamıyorum doğrusu. Huy canın altındadır derler. Bir dükkânda ürün inceleyerek zaman geçirmeyi, alışverişe çıkmadan piyasa araştırması yapmayı, hele hele kıyasıya pazarlık yapmayı hiç beceremem. Nâdiren fiyat indirmeyi denediğimde satıcı, teklif ettiğim fiyatı kabul etmediğinde ne söyleyeceğimi bilemediğim için, "Ben de almam öyleyse." deyip çıktığım çok olmuştur.
Türkiye'nin ekonomisi büyüyor; bu, dolaylı olarak her geçen gün daha fazla üretim, ticaret ve alışveriş yapıldığı mânâsına gelir. Ekonomimiz büyüyor ama, buna paralel olarak alışverişte dürüstlük ve tüketici hukuku fiilen gelişmiyor.
Aşırma kardeşim, adam gibi çal gitsin!
Geçen hafta gazetemizin ekonomi servisinden Muzaffer Salcıoğlu güzel bir haber yaptı. Elektronik ürünler satan bir mağaza, müşterilerine satın aldığı malı, "Süper destek paketi" adı altında sigorta hizmeti veriyorlarmış. Benim gibi saf alıcılar, "A ne güzel bir hizmet, üç-beş kuruş daha fazla para verip malımı garanti altına alayım bari" diye sevinebilirler, ama acele etmeyelim. Diyelim ki malınız bir şekilde çalındı. "Sigortam var, gider yenisini alırım" diye düşünenler yanılıyor, zira karınca duası gibi küçücük harflerle dizilerek gözden kaçırılmaya çalışılan sigorta sözleşmesinde küçücük bir not, sevincinizi kursağınızda bırakacaktır. Diyormuş ki sözleşme hükmü, "Ancak, her türlü aşırma, yer değiştirme suretiyle yapılan hırsızlık sigorta kapsamındadır."
Yahu aşırma ne demek; ceza hukuku hırsızlığı tarif ediyor ama aşırmanın tarifi yok. E, ha Hasan kel, ha kel Hasan diyeceksiniz... Hayır, sigortanızın geçerli olabilmesi için diyelim ki telefonunuzun çalınması değil, aşırılması veya yer değiştirmesi gerekecektir.
Nasıl açıkgözlük ama? "Üzgünüz sayın tüketici; telefonunuz aşırılsaydı hay hay fakat sizinki sadece çalınmış; zararınızı tazmin edemiyoruz, bakın zaten sözleşmede de açık açık yazıyor!"
Yazıyor mu; evet yazıyor ama hangimiz okuruz ki Allah aşkına! Üstelik aşırmayla hırsızlama arasındaki farkı hangi yüksek mahkeme, hangi uzman hukukçu veya kriminal işlerde uzmanlaşmış polis şefi ayırdedebilir ki? Kötü niyetli satıcılar da işte bu tembelliğimizi dalga geçer gibi açıkça istismar ediyorlar.
Diyelim ki sabırlıyız, dikkatliyiz, ticaret hukukundan da anlıyoruz; bilinçli tüketiciyiz. Satış sözleşmesini açtık, yakın gözlüklerimizi takıp kalemle satır satır sürerek baştan sona dikkatlice okuduk ve diyelim ki bahsi geçen "Aşırma" maddesini fark edip itiraz ettik. Sözleşmenin o maddesini değiştirme şansımız var mı? Yok! Bu sözleşmeler tek taraflı irade beyanı tarzında tanzim ediliyor. Sözleşmeyi değiştirme hakkına sahip değilsiniz, sadece alışverişten cayma hakkınız var.
Ne işe yarar bu sözleşmeler tüketicinin iki ayağını bir pabuca sokmaktan ve satıcı firmayı sorumsuzlaştırmaktan gayrı?
Farkındasınız herhalde; Türkiye şu demlerde tam bir uyanık müteşebbis cenneti gibi görünüyor. İyiniyetli ve dürüst firmalar elbette saded harici ama alışverişe çıkan insanlardaki "Her an aldatılabilirim" korkusu, anlamlı derecede yaygınlaşıyor.
Ticaret hukukumuz da var, mahkemelerimiz de; üstelik küçük uyanıklıkları cezalandıran kanun maddeleri de mevcuttur muhakkak. Eksik olan şey, sivil toplumun örgütlenerek kendi hakkını koruması ve kanunları harekete geçirmesi.
Kampanya mı var: Kaç!
Kampanyalar ve indirim günleri o kadar kötüye kullanıldı ki, insanlar duyunca endişeye kapılıyorlar. Satış safhasında müşterilerine bol bol güleryüz ve kolaylık sunan firmalar, tüketici şikâyetlerine sıra gelince bir başka soğuk yüz takınıveriyor ve talebimizin niçin mantıksız, haksız, yanlış, yersiz ve imkânsız olduğunu anlatıyorlar.
İnsanlar artık kampanya ucuzluğu vaadiyle belirli bir süre kullanma garantili aboneliklerden ürperir hale geldiler. Vaktiyle bir "Tv platformu şirketi" aboneliğini iptal ettirmeye kalkıştığım için yakinen biliyorum; bir telefon çevirmek suretiyle başlatılan aboneliğiniz, hemen ertesi gününden itibaren bir nevi Katolik nikâhı imiş gibi nihayete ermesi imkânsız boyutlara dönüştürülüyor. Kırk dereden su getirmeler, yorgunu yokuşa vurmalar, lüzumsuz belge talepleri... Hani utanmasalar noterden tasdikle irade beyanı filan bile isteyecekler.
Dayanın, az kaldı...
Telefonla yapılan şikâyetler ayrı bir fasıl; otomatik yönlendirici santrallerdeki bant kayıtlarını dakikalarca dinledikten sonra, kimlik tesbiti nâmına annenizin kızlık soyadının ikinci ve dördüncü harfini tereddütsüz kodlamanız bile yetmiyor, yapılan işin ciddiyeti namına konuşmanın banta alındığını belirten bir anons dinletiyorlar size. Bant kaydı lazım olduğunda müşteri ona nasıl ulaşabilir ki; bu kayıtların sadece ve sadece firma çıkarlarını korumak ve garantiye almak için tutulduğunu bilmeyen yok.
Tüketici haklarını koruyan sivil toplum örgütleri hâlâ delikanlılık çağlarını yaşıyorlar. İsmen var fakat tesiri sınırlı; oysa ki piyasanın patronu tüketici kitlesi. Şartları tüketicinin belirlemesi gerekirken satıcıların keyiflerine göre sözleşme tertiplemesi saçmalık.
Piyasa ekonomisi yollarında başımıza neler geleceğini öğrenmek için batılı ülkelere göz atmak yetiyor; Batı'da tüketici hakları, neredeyse kutsal değerler hükmüne girmiş durumda. Bizdeki durumun tam tersi. Yarım asırdan beri Türk toplumu Avrupa'yla içli dışlı. Oralarda tüketicinin devlet, hukuk ve sivil toplum tarafından nasıl korunduğunu biliyoruz aslında ama böyle güzellikler bize maalesef gecikmeyle intikal ediyor.
Durum gösteriyor ki on-yirmi seneye kalmaz, çocuk kandırır gibi tuzaklı sözleşme düzenleyen satıcı taifesinin köküne kibrit suyu ekilecek demektir.
Dayanın, şurada ne kaldı ki?
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2016
13.07.2016
11.07.2016
10.07.2016
8.02.2016
7.02.2016
6.02.2016
4.02.2016
3.02.2016
2.02.2016