Aydın Selcen
Aslına bakarsanız islamcılık değil hiçbirşeycilik. Yalnızca deneme-yanılma yoluyla, el yordamıyla, “ben öyle inanıyorum, öyleyse doğrudur” kafasıyla koca bir ülkeyi yönetmek. Buna eklemlenen harami yaklaşımı, mala mülke çökmek. Mağduriyet kısvesi altında yağma, çeşme akarken küpü doldurmak, bildik “bal tutan parmağını yalar” durumu. Tüm bunları paketleyen din, millilik, yerlilik, özetle hamaset. Hamaset acaba günümüzün “gerçek ötesi” tanımının atası olabilir mi? Sözde modern kısmı da, sürekli sersemletmeye, giderek bıktırmaya, uyuşturmaya dayalı bir iletişim stratejisi.
Bütün bunlar işin “soft” (yumuşak”) kısmı. Bu yumuşak bölüm “seçilmişlere”, seçimle iş başına gelen yönetime ait. Bu utangaç tekadamcı, parti-devletçi, korporatist ve hayli kleptokrat rejimin en fazla “ısırabildiği”, hukuku, yargıyı travestileştirerek, altındişli şark kurnazlığının aracı durumuna indirgemek. Kamu İhale Yasası’ndan, torba yasalara, atamayla mahkemeden mahkemeye gezdirilen “cellât” savcılardan, yıllarca uzatılan tutuklama sürelerine, uydurma “gizli tanık” garabetlerinden, oynanan, gizlenen, hasıraltı edilen istatistiksel verilere, satın alınmış medyadan, RTÜK eliyle yürütülen “aç-kapa” uygulamalarına, kaba hatlarıyla karadüzenin portresi bu.
Bu karadüzen portresine sırıtan bir yüz çizip, adını “islâmcılık” koyarak, onu ciddiye alıp, muhatap kabul ederek, bir düşünce tartışmasına girmek gereksiz. Hem gereksiz, hem sakınılması gereken, oyunu kendi sahasında kabul ederek, o karadüzene meşruiyet kazandıran bir tutum bu. Yılışmaya ortak olarak, tutup “şimdi siyaset zamanı değil” demekse akla aykırı, yozlaşmaya omuz vermek ve kısaca muhalefetin topluca istifasını gösteren bir hal. Hukukdışılığı görmezden gelmek, bu yeni karadüzenle simbiyosise girmekte gecikmeyen karanlık geçmişin “zinde kuvvetlerini” de görmezden gelmek demek. Bir yanda ergen imam-hatipli, onun yanında ergen askeri liseli hayallerinin, “nihayet” sevinciyle, ittire kaktıra gerçekleştirilmesini teşhirden kaçınmak.
Bu “soft” yanakla, “hard” (“sert”) kanat arasındaki tuhaf yol arkadaşlığı bizi vardığımız durağa getiren, cumhuriyetimizi içeriden kemiren kurtlar. Burada biz yağmaya, laik cumhuriyeti iğdiş etmeye devam edelim; orada siz “saldıray vitesinde” motoru bağırtmaya devam edin. Yeter ki ekmeğe soğan doğranmasın. Gün ola harman ola. Seçilmişler, atanmışlar, seçilmemişler kol kola kendi nurlu ufuklarına. Sersemletilmiş, çocuklaştırılmış toplum da sürekli bir uğultu, sürekli bir alkış-kıyamet, sürekli bir beka, sancak-ezan tehlikede safsatası içinde sağırlaşmış, gözleri kamaşmış, elleri belinde, oyuncu değil seyirci konumunda. İhtiyaca göre yamultulmuş bir tarihsel anlatı ise bu olan bitenin sahne dekoru.
Bunlar ciddiye alınıp üzerine konuşulacak, hatta devran nihayet bir gün döndüğünde herhangi bir tortu bırakacak işler de değil. Ayaklar oynak çamurun içinde, kaygan zemin üzerinde laf ebeliği, deve güreşi yapmaya çalışmaya gerek yok. Üzerinde durulacak somut konular var ve muhalefetten ayağını uzatması beklenen toplar da bunlar. Bu konular da battal boy bir çöp torbasına doldurulup, ağzı bağlanıp, “cumhuriyet demokrasiyle taçlandığında” kapının önüne konulacak gibi değil. Evin temeli lağımın üzerindeyse, çöpü dışarı da çıkarsanız, o kötü, burun direklerini sızlatan çürük yumurta kokusundan kurtulamazsınız.
Buraya kadar Yalçın Küçük gibi “on defa okudum, bu adamcağızın ne anlattığını anlamadım” demeden geldiyseniz eğer, esasen şunu anlatmaya çalışıyorum. Belki tarihin o uzun eğrisi biz doğru yere taşıyor olabilir. Ben öyle olduğuna da inananlardanım. Buna karşılık, hemen yarın her şey çok güzel filan olmayacak. Yarın, bugünden daha karanlık. Köşenin ardında kötünün iyisi değil beterin beteri bekliyor bizleri. Filmin sonu yaklaştıkça, daha nice bölüm sonu canavarları göreceğiz. Kibir dağlarına tünemiş, dudak büken kötücül büyücü yamakları buldukları her yangına odun taşımaya devam ediyor. Kerametleri kendinden menkul, çakmak bakışlı-çatık kaşlı, omuzlarına nereden edindikleri belirsiz “halaskâr zabitan” pırpırları takmış olanlar da sözkonusu pusun içinde akıllarınca kendi hesap vermez programlarını uygulamayı sürdürüyor.
Son altı yılda TBMM’deki üçüncü büyük parti HDP’nin eş başkanları, milletvekilleri, belediye başkanları dahil yirmibin üyesi gözaltına alınıp, onbini tutuklandı. Yine HDP’nin seçimle kazandığı belediyelerden kayyum atanmayan topu topu iki ilçe, dört belde. Siyasal rehinlikten yalnızca iki çarpıcı örnek vermek gerekirse Osman Kavala bin günü, Selahattin Demirtaş dört yılı aşkın süredir tutsak. Mahkemelerin durumu ortada: Yalnızca Burhan Kuzu’nun ölümüyle anımsatılan ülkemizde mukim İranlı narkotik baronu Zindaşti’nin serbest bırakılması ve “kozmik albay” Büyükköprülü’nün Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan söyleşide İpek Özbey’in sorularına yanıtla anlattıklarına bakmak dahi içinde bulunduğumuz traji-komik, üçüncü dünyayı mumla aratır durumu yeterince betimliyor.
Düşünün, iyi ki eski sıkı gazeteci Ahmet Şık gibi bir girişken milletvekilimiz var da Van-Çatak’da iki yurttaşın* “askeri helikopterden atılması” diye yarım yamalak öğrendiğimiz ve Mezopotamya Ajansı ve JinNews’dan dört gazetecinin** olayı haberleştirdikleri (!) için tutuklanmalarıyla sonuçlanan olayın ayrıntılarına vakıf olduk. MV Şık’ın sözkonusu raporu bile CHP için “uyandırma servisi” görevi görmemeli mi? Rapora göre, helikopterden beton zemine atılma da yok değil, ama asıl edim “askerler tarafından yapılan işkence ve kitlesel dayak.” Üstelik kurbanlar zaten 1990’ların köy yakmalarında yurtlarından devlet eliyle göçürtülmüş, son zamanlarda ise yaylalarına geçici olarak geri dönmüş köylüler.
Durum böyleyken AKP oyları ilk kez yüzde otuzun altına iniyor, buna karşılık MHP ile İYİP oyları da herhalde toplamda yüzde otuzu aşıyor. Görülmedik bir hızla sermaye Türkiye’yi terk ediyor ve ulusal para birimimizin değeri de o denli hızla eriyor. Yoksulluk, işsizlik, gelir dağılımdaki bozukluk artıyor. AKP il kongrelerinin de ortaya koyduğu üzere “soft” yanak, İzmir Depremi’nin dahi o sersemletici anlatısını kesintiye uğratmasına izin vermiyor. “Hard” kanat ise daha büyüyen bir pervasızlık ve hesapvermezlikle, içeride ve Irak’ta “PKK’ye nihai darbeyi vurma” ve yakın çevrede de “sahadaki kinetik yatırımların, masalarda diplomatik kazanıma tahvili” kısvesi altında gemi azıya almış gidiyor. Bu gidişatı da Doğu Akdeniz, Libya, Suriye’de Idlip ve Fırat’ın Doğusu ama özellikle “kendi çöplüğümüz” Irak zeminlerinde örneklendirmek, şurada yapmaya çalıştığım üzere mümkün.
Bu bağlamda, Prof. Dr. Baskın Oran son yazısında yine ufuk açıcı biçimde Toynbee’nin “Herodcular/Zelotlar” ayrımına değiniyor. Değerli hocamızla akıl yarıştırmaya ne muktesebatım, ne terbiyem el verir. Ancak burada tam katılamadığım yahut eksik gördüğüm iki husus var. Birincisi Atatürk’ün mücadeleyi kazandıktan sonra “herodcu” programı uygulama cüreti ama aynı zamanda altıyüz yıllık devlete başkaldırma cüreti de, yani “zelotluğu” da olması. İkincisi, Oran’ın “işte bu” diye olumladığı HDP açıklamasına, eşbaşkan Sancar’ın getirdiği özeleştiri. Ki, o özeleştiri de bizi başlıktaki “herhangi bir renk tonundaki islâmcıdan, samimi müslüman demokrat çıkar mı?” sorusuna geri götürüyor.
Dön, dolaş, yarınki kilidin anahtarı, bugünün ezilen, oyun dışına itilen HDP’si. Kürt meselesinin değil demokrasinin, benim yeğlediğim deyişle yeni cumhuriyetin de. Başka bir yana dönecek, kendimizden başkasından medet umacak halimiz yok. Önce aynaya bakacağız. Öyleyse CHP ve HDP’den beklentimiz, yerinde “herodcu”, yerinde “zelot” olmaları. Doğası gereği sosyoloji siyasetten ağır ilerliyor. Siyasetin doğrusu sosyolojik dönüşümü hızlandıracak olanı.
*Servet Turgut ve Osman Şiban
**Mezopotamya Ajansı muhabirleri Adnan Bilen ve Cemil Uğur ile Jinnews muhabiri Şehriban Abi ve gazeteci Nazan Sala.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları






















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.04.2025
23.02.2025
27.01.2025
9.12.2024
19.11.2024
11.11.2024
2.11.2024
1.08.2024
14.06.2024
14.04.2024