Cem SANCAR
Çengelköy’ün tepelerinde yürüdüm. Beton yükseliyordu ama ‘yeşil’ hala ev sahibiydi oralarda. Bahçelerin eğri çitleri, çatıların kavisleri çılgın hikayeler anlatıyordu. Demokrasi nedir ki zaten diye düşündüm
Ellerim soyuldu düşünmekten.
Bu şehir bu yaz biraz daha terli. Gerçi yağmurlar yağdı ama harareti kesmedi.
Çengelköy'ün tepelerinde yürüdüm, beton yükseliyordu, ama 'yeşil' hala ev sahibiydi oralarda.
Ağaçların altındaki birbirine benzemez evciklerin farklı maceraları görülebiliyordu. Bahçelerin eğri çitleri, çatıların kavisleri çılgın hikayeler anlatıyorlardı. Demokrasi nedir ki zaten diye düşündüm. Bireyi kendini gerçekleştirmesi için serbest bırakmak.
Eksik olan şey Osmanlı kentleri üstüne, İstanbul üstüne düşünen bilge mimar Turgut Cansever gibileri kaale almamak, evrensel yıldız kümelerini andıran medeniyetin yerleşim fikrini anlamamak, Mimar Sinan'ın torunları olduğumuzu unutmak, beyni yanmış bir serkeş gibi reddi miras yapmak. Ve böyle dımdızlak kalınca da ah'lanıp vah'lanmak...
Tabii birey deyince akla hemen burnu büyük Beyazlar geliyor, biliyorum. Fakat gerçek farklı. Şehre gelmiş, sebzesini meyvesini çiçeğini ekeceği bahçeli evler düşlemiş, yapmış Anadolu bireyliğiydi bu. Varoşlarda yaşayan bir ressamın halk sanatı denen tablosu kadar gülümseten, sıcak ve ilham verici.
Öte yandan uzaktaki gökdelen siteler sanki bu hengâmeyi seyretmek için yapılmışlardı. "O kadar para, değer miydi yani?" diye dikeldim. Beton bloklara, pagan işaretlere sırtımı döndüm.
Çengelköy 15 Temmuz'u göğüsleyen insanların köyüydü aynı zamanda. Şehitler vermişti. İncelikli evlatlarını vurmuşlardı onların. Bu insanlara bir selam çakmadan adaletten bahsetmek, aksine "16 Temmuz darbesi var" demek nasıl da büyük ayıptı!
Önce insaniyet lazımdı.
Adalet bizim için mühim meseleydi ama önce insaniyet gelmeliydi. Bir darbenin yenildiğini kabul etmeyenin, sokakların direnişine bir selam çakmayanın, onları küçümsemeyi alışkanlık haline getirenlerin adalet isteği içi boş bir istekti.
Darbecilere değil de, şehitlere, gazilere mi dava açmak istiyorlardı yani?
Yani kıymeti harbiyesi yoktu böyle bir 'Adalet'in. Adalet yürümüyordu. Foyam ortaya çıkıyor korkusu yürüyordu, işimiz bitti şeysi yürüyordu. Öyle batmışlardı ki geri dönemiyorlardı...
Kafamdaki kasveti savurdum, bayramı hissetmek istiyordum. Şehrin hızlı vasıtalarına atladım Taksim'e geçtim. Toplu taşıma meselesinde füze olmuştuk.
Fakat ne yalan söyleyeyim Taksim Meydanı'nın düz çimento hali içimi acıttı. Bu netameli meydan bir çiçek bahçesinin, bir korunun sempatisiyle döşenmeli, iç açıcı olmalı, bir hayalet gibi dikilen AKM'nin inatçı molozu da artık temizlenmeliydi.
Sonra Üsküdar aklıma geldi. İyi niyetli işler, evliyaları ve insanlarıyla şehre efsunlu bir koruma vaat eden semti incitmişti. Her konuda kadim estetik kaygılara geri dönmeliydik.
Bu şehir bizim mecazi aşkımızdı. Bayram tatiline koşanlar gidince kendi ruhuna geri dönecekti. Bizden önceki kuşakların sözleri gayri ihtiyari ağzımdan çıktı: "Fazla kalabalıktı fazla, hayat sıkışıyordu burada."
Üst üste yığılmış balta girmemiş çalılıkları andıran 'Yağmur Apartmanları' bizi daha gergin ve daha yüzeysel mi yapıyordu ne?
Ahmet Hamdi'nin, Nazım Hikmet'in, Necip Fazıl'ın, Kemal Tahir'in, Orhan Kemal'in, Sait Faik'in, Sezai Karakoç'un, Mustafa Kutlu'nun, Didem Madak'ın şehri dipte bir yerlerde yaşıyordu.
Ne var ki tepegöz bloklar uygun adım yaklaşıyor, bir ev edinmenin makul telaşına karşı şehir ne yapacağını bilemiyordu. Çaresizliği hissettim.
İstanbul'un manevi fatihi Akşemseddin'in hocası Hacı Bayram-ı Veli şöyle yazmıştı:
"Çalab'ım bir şar yaratmış iki cihan arasında / Bakıcak didar görünür, o şar'ın kenaresinde."
Çalab tanrı, şar şehir demekti. Hacı Bayram, şehir derken kalp demek istemişti. Yani iyiliğin güzelliğin hikmetin cem olup toplandığı yer.
Bakınca yüzü görünür diyordu, sevgilinin, aşkın, Hakkın yüzü görünür, bakınca o şehrin kenaresinden!
Kalbin şehirlerini hayal ederken ellerime baktım, soyuluyordu. Kurdeşen döküyordum. Deri dökmek iyidir diye geçirdim. Bakalım altından ne çıkacak?
Bayram mübarekti bir de...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2021
13.09.2020
7.09.2020
30.08.2020
23.08.2020
16.08.2020
27.07.2020
21.07.2020
15.12.2019
18.11.2019