Cemil ERTEM
Türkiye’de referandum sonrasında ekonomik göstergelerin yeni bir büyüme perspektifiyle, hızla iyileşeceğini öngörüyorduk. 2016 yılında görülen, başta döviz kurları olmak üzere, temel göstergelerdeki bozulma ve oynaklık da referandum sonrası yoluna girmeye başladı. Ekonominin, istihdam, fiyat istikrarı, ihracat gibi alanlarda kalıcı bir iyileşmeye gidebileceği ve tıpkı 2010-11 yıllarında olduğu gibi, istihdam yaratan yüksek büyüme oranlarına, 2018 ve 2019 yıllarında ulaşacağı şu günlerde ortaya çıkıyor.
Ancak tam burada çok önemli bir sorunumuz var. Size bu sorunu anlatmak için 2011’de yakalanan yüzde 8.5 büyümesinden sonra 2012’de ekonominin neden dibe vurdurulduğunu yazmam gerekiyor. Çünkü tam şu sıralar bu eski senaryoyu yeniden ekonominin gündemine getirmek isteyenler var.
Türkiye, 2011’deki hızlı büyüme temposunu 2012 ve sonrasında ara vermeden sürdürebilirdi. Ancak, 2012 ilk çeyreğinde çok ilginç gelişmeler oldu.
2012’de ne oldu?
IMF, Türkiye’nin 2012 büyümesini yüzde 2 civarında öngörüyordu. Ancak cari açığın GSYİH’ye oranının yüzde 8.8, enflasyonun da yüzde 10.6 olarak gerçekleşeceğini öngörmüştü. Yani IMF, hızlı büyüme düşüşüne rağmen, cari açıkta ve enflasyonda hızlı düşüş olacağını düşünmüyordu. IMF, büyüme düşüşünün cari açığa ve enflasyona gecikmeli olarak yansıyacağını düşünüyordu. Benzer görüşleri derecelendirme kuruluşları da savunuyorlardı. Eğer Türkiye büyümede hızla frene basarsa Türkiye’nin notunun yükseltileceğini de el altından “birilerine” iletildi. Öyle de oldu, Türkiye’nin notunu, tam o sıra, derecelendirme kuruluşları arka arkaya yükselttiler. Çünkü belli ki “Büyüme düşecek, IMF’nin ön gördüğü seviyelere geleceğiz” sözü alınmıştı.
IMF, Türkiye’nin sanayi ağırlıklı bir ihracat potansiyelini hızla ortaya çıkartıp, dünya ile rekabet edeceği yeni özgün bir büyüme modeli ortaya çıkarmasını istemiyordu. Çünkü bu, hem içerideki hem de dışarıdaki siyasi dengeleri bozacak, Erdoğan’ın yolunu “kontrol edilemez” biçimde açacak ve kendilerini eski sermeye gücüne dayayan siyasi kadroları da tasfiye edecek bir yoldu.
Saadet zinciri
Burada şimdiye değin yürüttükleri ve yürütmek istedikleri model şuydu; Türkiye’nin büyümesi, kamu dışında, her zaman dış borca ve finansal girişlere bağlı olarak gerçekleşir, buraya kamunun yapacağı yatırımlar da eklenince dış açığı ve enflasyonu büyüten ama en çok üç-dört yıl sonra çökecek bir saadet zinciri (büyüme) oluşur. Bu zincir, yüksek faiz ve aşırı sermaye girişi ile değerli olan TL sayesinde, en zayıf halkadan kırılana değin Türkiye’ye girip TL’ye dönerek yatırım yapan yatırımcıya dünya ortalamasının üzerinde getiri sağlar.
IMF ve derecelendirme kuruluşlarının işi, bu zincirin ömrünü uzatmak, kırılacağı zamanı ise doğru tahmin edip, uluslararası yatırımcıları en yüksek kârla dışarıya taşımak olmuştur hep. Tabii bu modelin bir ithalat ekonomisi oluşturduğunu da buraya ekleyeyim. Dünyanın yeni fabrikası Çin ve Pasifik’ten gelen ucuz ara girdiler, KOBİ’lere dayalı ara sanayinin canına okur. Sanayici olarak ortada yalnız birkaç büyük tekel kalır.
Tüm ‘kötülüklerin’ nedeni
İşte 2009 daralmasından hızla çıkan ekonomi, 2010 ve 2011 yıllarında beklenenin üzerinde büyüdü. Ancak bu büyüme, IMF’nin Türkiye için çizdiği modelden çok ayrı bir çıkışı yakalamıştı. Üstelik 2011’deki büyümenin çok ciddi siyasi sonuçları da olmuştu.
2008 yılında, IMF ile anlaşma yapmayan ve adeta burada tek başına direnen Recep Tayyip Erdoğan haklı çıkmıştı. Bu haklılık, Erdoğan’a bırakın muhaliflerini, birlikte yola çıktığı arkadaşları nezdinde de hiç beklenmeyen ‘ilave’ bir siyasi güç getiriyordu. Bu beklenmeyen ‘ilave’ siyasi güç aynı zamanda ‘denetlemeyen’ bir siyasi çıkışa dönüşmemeliydi. Ama bunun kadar önemli bir başka ‘mesele’ de Türkiye’nin, Osmanlı tarihe karıştıktan sonra ilk defa, Batı’nın, ekonomik denetimi dışında, alıp başını gitmesi ihtimalinin ortaya çıkmasıydı.
Esasında, 2012 büyümesini düşürmekten başlayan ve sonra 17/25 Aralık operasyonlarına, sonra da 15 Temmuz’a kadar uzanan Türkiye’yi engelleme (Bunu Erdoğan’ın altını oymak olarak da okuyabilirsiniz) komplolarının çıkış noktası budur. Şimdi bakıyorum da, aynı şekilde, “birileri” 2018 ve 2019 yılında Türkiye ekonomisi potansiyelinin çok altında büyüsün, 2008 yılından beri yapılan her şey, yapılan bütün altyapı yatırımları yeni, kapsayıcı bir büyümeyle taçlanmasın diye kolları sıvadı. Yeni dönemin kurumlarını ve uygulamalarını işlemez hale getirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Bu kurumları ve yöneticilerini itibarsızlaştırmak için de kontrollerindeki medyayı kullanıyorlar.
İhracatçıya, sanayiciye, KOBİ’lere, yatırım için gelen yabancı yatırımcıya engel çıkartacak bürokrasiyi ve buradaki kadroları harekete geçiyorlar. Amaç belli, 2019 yılında Türkiye’nin yeniden eskiye dönmesini sağlamak, 17/25 Aralık’ta, 15 Temmuz’da başaramadıkları gerici “restorasyonu” 2019 yılında devreye sokmak...
Ancak başaramayacaklarını şimdiden söyleyebilirim. Türkiye, 2012 yılındaki Türkiye değil, sizin “üst aklınız” artık buralarda geçmiyor. Ama bütün bu beyhude çabaları da FETÖ’nün yaptıklarından farklı okumadığımızı bilin!
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
24.10.2018
18.10.2018
17.10.2018
25.09.2018
21.09.2018
18.09.2018
11.09.2018