Cemil ERTEM
1997 yılı; Rekabet Kurumu’nun rekabetin korunması hakkında kanunun çıkmasından üç yıl sonra işe başladığı tarih... Tam o sıralarda Türkiye’de yine ekmek fiyatları sorunu var. Fırıncılar ekmeğe zam yapmak istiyor ama kendi aralarında da bir türlü anlaşamıyorlar. Öte yandan ‘Halk Ekmek’ gibi gereksiz (!) belediye uygulamaları da ayrı bir baş ağrısı. Sonunda zamda büyük oranda kendi aralarında anlaşıyorlar, ekmeğin vatandaşın hayli canını sıkacak yeni fiyatını ‘konsey’(!) belirliyor. Ama tam burada başka bir sorun çıkıyor. Aralarında birkaç meslektaşları bu zammı uygulamak konusunda mızıkçılık ediyor. Tabii kızıyorlar bunlara ama çare yok. Her cemiyette, toplumda böyle hainler olabilir. Sorun tam çözümsüzlüğe giderken ve bu hainler hakkında daha kestirme ama maliyetli çözümler konuşulmaya başlanmışken Ankara’da bu ‘işlere’ bakan bir kurumun işe başladığını duyuyorlar ve içlerinden bir heyet oluşturup çiçeği burnunda Rekabet Kurumu’nun yolunu tutuyorlar.
Şikayetleri şu: ‘Efendim, biz fırıncılar olarak artan maliyetler falan... Sonuçta ekmeğe hep birlikte zam yapmaya ve her yerde şu kadar gram ekmeği şu kadar liradan satmaya karar verdik. Ama bu birlik ve bütünlüğümüzü bozan, dilimiz varmıyor ama maalesef oyunbozanlar (hainler) var aramızda...Devletimiz var olduğundan beri oyunbozanların, hainlerin hakkından gelmiştir. Bu kurumun da tüccarın, sanayicinin, ticaret erbabının birliği, dirliği ve düzeni için kurulduğunu duyduk. Şu içimizdeki hainleri tez elden sindirmeniz arzımızdır.’
Evet, aynen böyle... Fırıncılar aralarında toplanıyor ve içlerinden bazıları zam yapmayıp rekabet etmek istediği için, bu rekabetçi fırıncı kardeşlerini, Rekabet Kurumu’na şikayete gidiyorlar. Yıl 1997. Bana bu hikayeyi Prof. Erol Katırcıoğlu anlattı. Erol Hoca yıllardır bu konularda kafa yorar ve yazar. Tabii Erol Hoca’nın bunu gülerek anlattığını tahmin edersiniz.
O zaman bu çok haklı(!) şikayet karşısında Rekabet Kurumu yetkilileri ne yaptı sır. Sanıyorum bu hayli önemli devlet sırlarından birisi olarak ileride meraklı tarihçileri ilgilendirecektir. Ama ‘kartelci fırıncılar konseyi’ meselesi hala ekonomimizin önemli bir sorunu ve aynı zamanda bu, ahlaki, kriminal toplumsal bir sorun da.
Bugün Rekabet Kurumu’nun ne denli önemli bir kurum olduğunu, Rekabet Kanunu’nun da, en az Medeni Kanun kadar hayatımızın içinde olması ve doğru, etkin uygulanması gereken bir kanun olduğunu da en çok bugünlerde anlıyoruz. Türkiye, Rekabet Kanunu’nu ancak 1994 yılında çıkarmış, üstelik Rekabet Kanunu çıktıktan ancak üç yıl sonra Rekabet Kurumu’nu kurabilmiş. Niye; çünkü Türkiye’de piyasa mekanizmasının doğru dürüst işlemesini isteyen, tüketicinin hakları ile kendi kârlılığını ilişkilendiren, insana değer vererek, doğayı koruyarak, arkadan dolanmadan, çalmadan-çırpmadan iş, üretim yapacak bir sanayiciyi o zamana kadar doğru dürüst ortaya çıkaramamışız da ondan. Yazımızın başlığı ‘Kartelci Fırıncılar Diktatörlüğü’ ama bu yalnız bir simgesel anlatım. Türkiye’de ekonomide birçok alanda bu ‘konseyler’ ekonomiyi de siyaseti de belirledi uzunca zamandır. Hatta siyaseti bunlar finanse ettiği için istediklerini yaptırdılar, istedikleri kanunları çıkarttırıp bir taşla iki kuş vurdular. Birinci kuş tabii ki yasa dışı kârlarını artıracakları ‘yasal’ düzenlemelerdi ikincisi ise siyaset kurumunu, bu kurumun kalbi olan yasama üzerinden itibarsızlaştırıp, bürokratik vesayetin devam etmesini sağlamak oldu. Böylece bürokrasinin sürekliliği sağlanırken siyasetin eli kolu kırılarak, koalisyonlar garabeti altında, istikrarsızlık sağlandı. Ama bu demokrasinin istikrarsızlığı idi. Yoksa oligarşik diktatörlüğün istikrarı ve devamı tabii ki vardı.
Eski Türkiye niye gidici
Bugün şu konuştuğumuz şike, rating operasyonlarını yapacak hukuksal dayanakları polise, savcılara verecek hukuk sistemimiz var. Ama bu sistemin doğru işlemesi için siyaset kurumunun polisin, savcıların arkasında olması gerekir. Zaten bu olduğu için bu operasyonlar yapılabildi ve sonuç alınmaya başlandı. Ama yeterli mi; tabii ki değil. Sovyetlerde insanlar 10 rubleye Moskova’dan Kiev’e uçuyorlardı ya da eğitim, sağlık, barınma sorunlarını kamu yoluyla hallediyorlardı ama bozulan muslukları, dökülen evleri için aylarca sıra bekliyorlardı. Çünkü muslukçuların demokrasisi yoktu ve Sovyetler bunun için yıkıldı. Ama Türkiye’de de sanayicilerin, fırıncıların demokrasisi (piyasası) olmadı, bunların diktatörlüğü (karteli) oldu. İşte bu yüzden ‘eski’ Türkiye de gidici...
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
24.10.2018
18.10.2018
17.10.2018
25.09.2018
21.09.2018
18.09.2018
11.09.2018