Cengiz AKTAR
Perşembe AB’nin üzerinde bir türlü mutabık kalınamayan 2014-2020 arası yedi yıllık bütçesi için zirve var. AB’nin bir yıllık bütçesi 130-140 milyar avro civarıdır. Münferit hükümetler ve Avrupa Merkez Bankası’nın sistemi kurtarmak adına yıllardır oluk oluk akıttıkları paraların yanında devede kulak.Türkiye açısından bütçenin manası şu: 2014-2020 bütçesinde üye olacağı farzedilmediğinden Türkiye’ye ayrılmış bir uyum fonu öngörülmüyor. Tercümesi, üyeliğimiz 2020’den önce gerçekleşemez demek. Makulü de bu. Nitekim Başbakan da artık bizim gibi 2023 diyor. Türkiye’nin müzakereyi tamamlayıp uyumlu hâle gelmesi, AB’nin kendine gelmesi ve birlikte ortak bir noktaya gelmek için 2023 elverişli bir mühlet.
İyi gitmeyen ilişkiye bakarak vazife çıkaranlara bakmamak lâzım. Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye eski raportörü Avrupavekili Alain Lamassoure’un “çok şükür Türkiye’nin üyeliği diye bir sorunumuz kalmadı” yollu çıkışına rağmen hava aksi yönde artık. Aynı zat eskiden “onlar girerse Fransa çıkar” derdi.
Geçen ay AGOS’ta kayda değer bir mülakat vardı. Fransız siyaset bilimci Pascal Fontaine AB-Türkiye ilişkilerinin içinde bulunduğu berbat duruma rağmen günün birinde illâki normalleşeceğini ve Türkiye’nin AB’de her durumda yeri olduğunu söylüyordu. Fontaine AB’nin kurucu babası Jean Monnet’nin son sekreteri, AB kurumlarının gediklisi, Paris Mülkiye’de hoca. Öngörüleri önemli zira AB’nin içini dışını bilir, gidişatı iyi okur. Konjonktürle yetinmez. Aynı minvalde AP Sosyalist Grup Başkanı Hannes Swoboda ABHaber sitesinin sorusuna “yeni Avrupa’da, çift vitesli AB’de Türkiye’nin üyeliği kolay olur” demiş.
Yeni veriler ışığında ilişkilerin farklı bir mecrada cereyan edeceği açık. Birlik, doymuş ekonomilere sahip gelişmiş memleketlerin ağırlıkta olduğu bir coğrafya. Bu ekonomilerin büyüme potansiyeli çok sınırlı olduğu gibi aralarındaki yapısal farkların kapanması da zor. Birlik, sistemin kriziyle birlikte eskiden Türkiye ile Ukrayna için düşünülen farklı statülere doğru kendi içinde evriliyor. Konfederal Avrupa tam bu. Esasen farklı statüler şimdiden fiiliyatta. Ortak politikaların bazılarına dâhil olmayan İngiltere, Danimarka ve İsveç örneklerini hatırlarsak AB epeyidir çok vitesli. Artık gereken, fiiliyatı hukuka dönüştürmek, Lizbon Antlaşması’nı tadil edip yeni duruma uyarlamak. Bu er veya geç olacak.
Buradan bizim cenaha bakalım. Geçenlerde AB üyeliği için formül öneren Kemal Derviş’in Türkiye’yi benzettiği ülke, AB’nin “kıdemli alçak vitesli” üyesi İngiltere. Bunun avantajı olduğu gibi sakıncası da var. İngiltere Schengen Bölgesi ve Avro Alanı gibi pek çok ortak politikaya, eski üye olduğu için dâhil değil. Ne var ki carî antlaşmada bu opt-out yani “istediği ortak politikalardan muaf olma” ayrıcalığı tanınmıyor. Bunu değiştirmek zor değil, zira özellikle Avro Alanı’na dâhil olma konusunda orta Avrupalılar da pek heveskâr değil. Tıpkı Türkiye gibi verimlilik ve rekabette batıdan geride olduklarından rekabetçi kur ayarlamalarına ihtiyaçları var. Avro Alanı’nın giderek sertleşen malî disipline uymaları Yunanistan’da görüldüğü gibi mümkün değil. Dolayısıyla antlaşmanın tadilatı Türkiye’nin üyelik sürecini kolaylaştırabilir.
“Piyasa İslâmı”
İngiltere modelinin sakıncasına gelelim. Kıta Avrupa’sında Türkiye’nin üyeliğine karşı olanlar, eğer üye olursa siyasî AB’yi İngiltere ile birlikte kıskaca alarak engelleyeceğini iddia ederlerdi. İngiltere için yapabilecekleri bir şey olmadığı için Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkarlardı. İngiltere hâlâ siyasî Avrupa taraftarı değil. Ama Türkiye, özellikleri ve konumu itibariyle tam da siyasî Avrupa’nın banisi olabilecek bir ülke.
Avrupa’nın Türkiye ile ilgili ezelî klişeleri yavaşça dönüşüyor. Avrupalı kanaat önderi Türkiye’nin anlamını giderek fark ediyor. Tarihte Avrupa’nın hiçbir zaman eşit bir şekilde birlikte yaşamadığı İslâm’ı, üye olduğunda AB içinde gayrıresmî temsil edecek olan Türkiye yabana atılacak bir üye olmaz.
Üyelik olasılığı gündeme geldiğinden beri dillere pelesenk olmuş “Avrupa’ya ilelebet yük olacak yoksul Türkiye” klişesi de artık tükendi.
Türkiye’nin cevval dış politikası, bütün hezeyan ve arızalarına rağmen kayda geçiyor.
Yine de, Avrupa’nın Türkiye ve İslâm korkularını bilince, illâ bir gün gündeme gelecek olan üyeliğin içeriği konusunda ilkeli durmak lâzım. Farklı bir tam üyelik, “demokratikleşmeme imtiyazı”, “çevreyi korumama imtiyazı”, “sosyal hakları vermeme imtiyazı” anlamına gelmemeli. AB’de bazı çevreler 2005’ten beri Türkiye’yi bu şekilde tavlamaya çalışır.
Bu tezgâhın son sürümünü geçende TÜSİAD Bosfor Enstitüsü toplantısında dinledim. Alain Bauernam bir konuşmacı Türkiye’nin piyasa İslâm’ının yıldızı olduğunu, uyanmakta olan civar ülkelere böyle örnek olacağını anlattı. Çin’in “piyasa sosyalizmi” kavramından devşirme piyasa İslâm’ı, sinizmin son kertesi. Üstat “müttefik Türkiye’yi altından kalkamayacağı mevzuat uyumu gibi yüklerin altına sokmayalım, ders veren durumuna düşmeyelim” yollu sözde iltifatları da eksik etmedi. Hâsılı kelâm bu gelgelli tuzaklara dikkat! Zira temelde normalleşmesi zaman alacak karşılıklı bir zihniyet sorunu var, Avro ya da Schengen sorunu değil.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTBİRİNCİ PARTİ KARASIZLAR... 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATOPLUMSAL BARIŞIN HUKUKSAL TEMELLERİ; DEMOKRATİK TOPLUMUN İNŞASI... 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanErdoğan siyaseten hata mı yaptı? 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan, DEM Parti, dağda kart kurttan Kürde 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALAnton Çehov’un silahı gibi… 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞHUKUKTAN UZAKLAŞAN NEYE TUTULUR? 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRVerilerle toplumsal sıkışma: Kredi limiti artık yaşamı belirliyor, halk borçlanarak hayatta kalıyor 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMuhsin Batur’un utanıp anlatamadığından gururlananlar... 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKendi yaptığınla muhalefeti suçlama yeteneği 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTCMB'den gelen itiraf 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTotalitarizmin meşrulaştırılması Müslümanların adalet tasavvurunu zedeledi 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBu kadar şirket kanunsuz iş yaparken ‘devlet’ neredeydi? 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.01.2022
18.05.2021
10.05.2021
24.04.2021
24.03.2021
23.02.2021
20.01.2021
12.01.2021
28.12.2020
22.12.2020