Etyen MAHÇUPYAN

Etyen MAHÇUPYAN
Etyen MAHÇUPYAN
Serbestiyet Tüm Yazıları
İslamcılar nerede duruyor?
10.01.2013
3296

 Ankete dayanan saha çalışmaları uzunca bir dönem modern dünyaya ait olduğu düşünülen kategoriler üzerinden tasarlandı. Yaş, cinsiyet, eğitim ve gelir seviyesi bir toplumu analiz etmenin anahtarları olarak görüldü.

Bugün de aynı sorular soruluyor ama artık çeşitli tutumlar ile bu ölçütler arasında anlamlı bağlantılar kurulamıyor. Modern tahayyülün bireyi tanımlayan kriterlerinin çözüldüğü bir süreçten geçmekteyiz. Bugün daha ön plana çıkan ve anlamlı çıkarsamalara zemin sağlayan ölçüt ise kimlik… Hangi yaş, eğitim, cinsiyet veya gelir seviyesinde olursa olsun, belirli bir kimliği taşıyanların siyasete ve ideolojiye dokunan hemen her konuda büyük çapta ortak bir algılama içinde olduklarını görüyoruz. TESEV/KONDA işbirliği ile gerçekleştirilen saha çalışması şu an için Türkiye'deki siyasi kimliklerin en önemli beş tanesini şöyle gösteriyor: Atatürkçü (yüzde 26,5), İslamcı (yüzde 17,8), muhafazakâr (yüzde 14,6), milliyetçi (yüzde 14,2) ve demokrat (yüzde 6,7). Bunlar kişilerin kendileriyle ilgili adlandırmaları, kendilerini nasıl gördükleri.

Anket sorularının kimlikler çerçevesinde irdelenmesi, ilginç imkânlar sunuyor. Kimlikler arası ne türden yakınlaşmaların olduğunu, dolayısıyla çeşitli sorun alanlarında muhtemel toplumsal koalisyonları öngörme ve anlama fırsatı sağlıyor. Bu yazıda farklı kimliklerin bazı ideolojik konulardaki tutumlarını ele alacağım. Sonraki birkaç yazı ise rejim, devletçilik, laiklik ve milliyetçilik açısından bakıldığında, kendilerini belirli kimliklere dahil olarak algılayan grupların nasıl bir yelpaze oluşturduğunu irdelemeye çalışacak.

Ancak bu analize girişmeden önce belki çoğumuz için şaşırtıcı bir tespit yapalım: Normatif, yani ‘olması gerekenin' sorulduğu birçok konuda kimlikler arasında neredeyse hiçbir fark yok. Örneğin ‘anayasal hak ve özgürlükler Terörle Mücadele Kanunu veya benzeri hiçbir özel kanunla sınırlandırılamaz', ‘kalkınma için doğadan hiçbir şekilde fedakârlık yapılamaz', ‘cumhurbaşkanı, hükümet, ordu dahil hiçbir kurum yargı denetimi dışında bırakılmamalıdır' ya da ‘anayasa Türkiye'nin imzalayacağı uluslararası anlaşmalar ve evrensel ilkelerle uyum içinde olmalı ve bu konuda hiçbir istisna olmamalıdır' gibi sorularda tüm kimlikler yüksek oranlarda bu ibareleri onaylamaktalar. Buradan hareketle Türkiye halkının doğru norm ve standartlar açısından büyük çapta hemfikir olduğunu ve en azından bu normlara sahip çıkmak istediğini söyleyebiliriz. Bu da toplum olma yolunda önemli bir merhalenin aşılmış olduğunu ima etmekte.

Ancak anketin ideolojik bakışı deştiği sorular, kimliklerin ayrıştığını ve muhtemelen beklenmedik bir yelpaze sunduğunu gösteriyor. Güçlü devlet, istikrarlı ekonomi ve insancıl toplum arasında tercih yapmaları istendiğinde milliyetçi ve muhafazakâr kimlik arasında neredeyse hiçbir farklılık yok. Ancak İslamcı kimlik onlardan radikal biçimde farklılaşıyor. ‘İslamcı' olarak konumlananlar milliyetçi ve muhafazakârlara göre ‘güçlü devlet' ve ‘istikrarlı ekonomiye' çok daha az önem atfederken, en yüksek oranı ‘insancıl topluma' veriyorlar. Daha da ilginci bu oran (46) demokratların söz konusu şıkkı tercih oranıyla neredeyse aynı (48). Atatürkçüler ise bu tablonun her açıdan ortasında yer alıyorlar. Böylece bir ucunda milliyetçi ve muhafazakârların, ortada Atatürkçülerin, diğer kanatta ise İslamcı ve demokratların yer aldığı bir yelpaze oluşuyor.

Diğer bir soru adalet, eşitlik, özgürlük ve devletin bekası arasında yapılan tercihleri yansıtmakta. Devletin bekâsı ve eşitlik şıklarında yukarıdaki yelpaze aynen tekrarlanıyor. Atatürkçüler ortada, milliyetçiler ve muhafazakârlar bir tarafta, İslamcılar ve demokratlar diğer tarafta… Ancak özgürlük maddesinde net bir bölünme var: Atatürkçüler, İslamcılar ve demokratlar göreceli olarak bu şıkka daha fazla ağırlık veriyorlar. Türkiye'nin her alanda gerçekleştirmesi gereken reformların özgürlükle bağlantılı olduğu düşünüldüğünde İslamcılarla Atatürkçülerin buluşması umut verici bir durum… Ayrıca bu tercih herkesin kendi farklılığına sahip çıkma ve onu yaşama isteğini de yansıtmakta. Öte yandan İslamcı ve Atatürkçülerin pratiğe indiğinde farklı özgürlükleri aradıkları da öne sürülebilir. Ancak aynı normların genel kabul gördüğü bir ortamda birbirinin özgürlük alanına saygının da doğal olarak yerleşmesini bekleyebiliriz. Görünen o ki İslamcılar ezber bozan bir değişim içindeler ve özellikle milliyetçilerden ayrışma süreçleri devam ettiği takdirde yeniden toplum olma fırsatının taşıyıcılığını yapıyorlar.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar