Gökhan BACIK
“Müslüman bir ülkede” yaşıyorsanız İsrail üzerine konuşmak her zaman zordur.
Çünkü “İsrail meselesi” denilen şey duygularla, nefretle, inatla örülmüştür. O nedenle İsrail ile ilgili her konuda satır aralarında mesaj verirsiniz yahut sembolik bir dil ile yazarsınız. Dış politika pek çok gelişmekte olan ülkede hâlâ “tabusal bir alandır”. Bazen hükümetin bazen çoğunluğun hoşuna gitmeyen bir şey söylemek kolay değildir. Türk-İsrail ilişkileri de tam olarak tabusal bir alandır.
En kötüsü ise faydalı bulduğunuz dış politik bir stratejinin İsrail ile iyi geçinmeyi zorunlu kıldığı konularda yazmaktır. Çünkü popüler siyaset ve popüler algı “İsrail ile her şey kötüdür” basit önermesi üzerine kuruludur. Mesela, bundan birkaç yıl önce Türkiye ve İsrail'in arası bozulunca bunun bazı açılardan Türkiye'nin (hatta bazı açılardan Filistinlilerin) aleyhine olduğunu yazmakta pek çok uzman zorlanmıştı. Temel sorun şudur: Türkiye başta olmak üzere dış politikaya “seçici bakmak” hâlâ yerleşmemiş bir olgudur. Buna göre bir ülke ile a, b konularında sorunlu iken c, d konularında iyi geçinebilirsiniz. Zaten dış politika da bunun için yapılır. Bir ülkenin ikide bir “şu ülke ile konuşmam, filan ülke ile bütün temasımı keserim” demesi başarısızlık alametidir. Mesela bugün Türkiye'nin Mısır, Libya, Yemen, Irak gibi ülkelerle neredeyse “sıfıra yakın” ilişkisi varsa bu bir başarı değildir.
O zaman şunun altını iyi çizmek gerekiyor: Türkiye elbette Arap dünyası ile yakın olmalıdır. Ancak bunun şartı İsrail ile karşıt olmaktan geçmiyor. O nedenle Türkiye'nin -bazı konularda haklı olduğu halde- İsrail ile ilişkileri tamamen koparmasını dün eleştirenlerin haklı olduğu noktalar vardır. Aynı biçimde şu veya bu nedenle hükümet, İsrail ile ilişkileri düzeltiyorsa bunu doğru görmek gerekiyor. Dış politika zaten böyledir: Eldeki imkanlara göre ilişkileri ilk fırsatta tamir etmeye çalışırsınız. Türkiye'nin bugün İsrail ile olan yakınlaşması “zorunluluktan” hatta “çaresizlikten” kaynaklanıyor olsa bile son tahlilde bir yakınlaşmadır ve olumludur. Öte yandan her yakınlaşmanın bir maliyeti vardır. ABD dahil dünyada kimse dış politik süreçlerde tamamen istediğini alamaz. Türkiye'nin İsrail'e yakınlaşması sonucunda verdiği tavizlerin bazılarını kesinlikle eleştirmek gerekiyor ancak buradan kalkarak yakınlaşmayı tamamen yanlış saymak doğru bir hareket olmaz.
yakınlaşma değil, İsrail'e verilen tavizler eleştirilebilir
Benzer durum batı ile olan ilişkilerde de geçerlidir. Türkiye'nin Batı ile iyi ilişkiler içinde olması elzemdir. Bu hiçbir biçimde İslam dünyasına sırtını dönmek olarak görülemez. Eğer hükümet bugün ama çaresizlikten ama zorunluluktan ama Rusya tehdidi yüzünden Batı'ya stratejik olarak yüzünü döndü ise bu iyi bir şeydir. Bazıları “zorunluluktan ve faydacılıktan kaynaklanan bu hareket uzun vadeli olmaz, somut sonuçlar üretmez” diyebilir. Bunu bekleyip görmek lazım. Ancak Türkiye'nin demokrasi ve ekonomi gibi konularda daha iyiye gitmesini istiyorsak şu veya bu şekilde Batı'ya yakın olmasını istemek zorundayız. Bunlar “İsrail hayranlığı” veya “Batı hayranlığı” değildir.
Ankara “Batıcılığa” dönüyor
Aslında sorun biraz da şudur: Siyasi irade, İsrail konusunda kendini bağlayan “büyük laflar” etmiştir. Dolayısıyla burada eleştirilmektedir. Ancak şöyle düşünmek gerekir: Her iktidar gibi Adalet ve Kalkınma Partisi de ılımlı, şahin, radikal gibi farklı unsurlardan oluşur. Türkiye'nin İsrail'e yönelik politikasını belki de bugün daha ılımlı olanlar belirlemektedir. “İsrail ile zinhar bir araya gelmeyelim” diyen radikal kanat belki de pozisyonunu kaybetmiştir. Nitekim “İsrail devleti ve İsrail halkı Türkiye'nin dostudur” açıklamasını yapan Ömer Çelik'in ben bu fikre geçen hafta ulaştığını sanmıyorum. Büyük olasılıkla Çelik ve kendisi gibi siyasiler, başlangıcından beri Türkiye'nin İsrail ile olan ilişkilerinin aşırı gergin olmasını doğru bulmuyorlardı. Eğer şartlar daha makul düşünen aktörlere fırsat verdiyse buradan bazı hayırlar doğabilir.
Türkiye, yakın zamanda dış politikada büyük denemelere girişmiştir. Bu denemelerin en büyüğü “Batı dışı bir ittifak” arayışıdır. Ancak bu denemeler sonuç vermemiştir. Bir süre kararsızlıktan sonra bölgesel jeopolitik risklerin de etkisi ile Ankara tekrar bir tür Batıcılığa dönüyor. “Batı dışı” makul ve kısa (hatta orta) vadede Türkiye'nin sorunlarına “şifa olacak” bir uluslararası blok ortada görünmemektedir. Hiçbir Müslüman ülke “lafla bile olsa” Rusya'ya karşı pek çok müttefiki demografik olarak Hıristiyan olan NATO kadar Türkiye'yi savunmamıştır.
Türkiye'nin geleneksel dış politik çizgisi “Batı merkezli ama Doğu ile de konuşan” bir yerdedir. Doğu merkezli bir alternatif olmadığı sürece bu böyle devam edecektir. Şimdi bir süre sonra ama şu ama bu nedenle Türkiye'nin bu geleneksel çizgiye dönüşü ayrıntıda eleştirilecek çok şey olmakla birlikte genelde olumludur.
Yazarlar
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
17.06.2025
27.05.2025
24.03.2025
10.03.2025
23.02.2025
16.02.2025
27.01.2025
3.12.2024