Hayko BAĞDAT

Hayko BAĞDAT
Hayko BAĞDAT
Tüm Yazıları
Devleti zan altında bırakalım
9.01.2014
2944

 Yıllarca ağızlarında pelesenk oldu.

Bugün siyaset sahnesinde hâlihazırda yönetici olanlar, karar vericiler, hayatlarımızın gidişatını belirleyenler hep aynı şeyleri söyledi durdu.

Kurumları yıpratmayalım...

Polis teşkilatını yıpratmayalım...

Ordumuzun itibarıyla oynamayalım...

Yargı kararlarına güvenelim...

İstihbarat teşkilatını sorgulamayalım...

Devlete “katil” diye slogan atmayalım...

Devlet her dönem kendi itibarını korumak için ek ceza maddeleri icat etti.

Canı yanmış, yakını öldürülmüş, işkence görmüş, tecavüz edilmiş, hapishanelerde çürütülmüş çoğu insan bu yukarıdaki kurumlardan şikâyetçi olduğu için ayrıca muamelelere tabi tutuldu.

Yasal mühimmat ile ocağına ateş düşürülen insanların seslerini kestiler.

Acılı insanların “adalet” diye haykırışlarını terörist sloganlar olarak tarif ettiler.

Adalet getirecekleri yerde ölülerimize küfür edip durdular.

Şimdi bu devlet kendi içinde kavga ediyor.

Şimdi aynı devlet kendi ağzından kulaklarımıza bir şeyler fısıldıyor.

Bu ülkenin generallerinin yarısı darbeciymiş.

Hapislere tıkılmaları gerekiyormuş.

Bu ülkenin Emniyet müdürleri çete kurmuşlar.

Bazıları devrimci örgüt yöneticisiymiş.

Sayıları bini aşan polisleri sürgünlere göndermek, kimilerini siyasi koğuşlara yollamak elzemmiş.

Savcılar, hâkimler hukuktan değil, reisten, imamdan emir alıyorlarmış.

Dur sen dur, seninle işimiz var” diyerek parmak sallamalıymışız yargıya.

İstihbarat kurumları terörist gruplarla iş tutuyormuş.

Binlerce çocuğun öldürüldüğü coğrafyalara yeni silahlar gönderiyormuş. Katillere servis veriyormuş.

Bu ülkenin siyasetçisi hırsızlık yapmış.

Kolunda milyon liralık saatler, kutularda dolarlar ile zula yapmışlar.

Evin penceresi kırık diye sızan soğuktan bir çocuğun donarak öldüğü ülkede bakan çocukları zevk ü sefa içindeymiş.

Şimdi devlet bizden yardım istiyor.

Kulağımıza fısıldadığı bu korkunç tablo karşısında milletin ordusu millete çağrıda bulunuyor.

Savcılar kâğıt parçalarına çiziktirdikleri notları kuşlama yaparak dağıtmaya çalışıyor.

Anlı şanlı polis müdürleri canhıraş isyanlarla kitaplar yayınlıyor, derdini halka anlatıyor.

Siyaset erbabı kitleleri yardıma çağırıyor.

Günde beş miting, beş canlı yayın yapıyorlar.

Peki, biz şimdi ne yapacağız?

Hangisi haklı bunlardan?

Hangisi masum?

Çoğu çocuk 34 köylüsünü bombalayarak parçalayan ve “soruşturmaya gerek yoktur” kararını alan devlet değil misiniz siz?


Ceylan
’ı havan topuyla öldürüp ıslık çalarak olay yerinden uzaklaşmadınız mı?


Hrant
’ı siz öldürmediniz mi?

Bugün kavga ederken karşılıklı olarak harcadığınız bakanların, Emniyetçilerin, subayların, istihbaratçıların çoğunun adı bizim cinayet dosyalarımızda geçmiyor mu?

Şöyle yapalım isterseniz.

Önce kurumları yıpratalım.

Bu kurumların felsefesinde insan öldürmenin, katilleri gizlemenin, işkence etmenin, tecavüz etmenin var olduğunu kabul edelim.

Bugün yardıma çağırdığınız milletten önce özür dileyin.

İçinizden çıkıp öldüren sonra koşarak içinize saklanan katilleri yargılayın.

Çocuklarımızı güven içinde büyütebileceğimiz bir ülke vaat edin bizlere.

Karşımıza çıkmaya yüzünüz olsun birazcık.

Sonra ciddiye alabiliriz iddialarınızı.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar