Hilâl KAPLAN
Örtülü bir darbe süreci olan 1993 yılında kaybettiğimiz değerli siyasetçilerimizden Adnan Kahveci, aynı yıl hayatını kaybeden Turgut Özal'ın sağ koluydu. Geçen yazımda bahsettiğim 1992'deki kanlı Newroz sonrası o meşhur Kürt raporunu hazırlamaya girişmişti çünkü meselenin sadece terörden ibaret olmadığı, güçlü bir halk tabanını da içerdiği aşikârdı. Ve sivil vatandaşlarla, eli silahlıların anladığı dilden konuşmak sadece eli silahlıların meşruiyetini artırmaktaydı.
O raporda Kahveci bugüne de ışık tutan şu cümleleri kâleme almıştı:
- Kürt sorunu bugün Türkiye'nin gündeminde enflasyon ve işsizlikten çok daha önemli bir boyut kazanmıştır. (Enflasyonun %70'leri bulduğu zamanlar – H.K.) Sorunun çözümü için somut ve kapsamlı öneri üreten hemen hemen yok gibidir. Ayrıca hiç kimse kusurlu olduğunu kabul etmemektedir. Sorunun bugüne kadar çözülememesinin tek sebebi Türkiye'nin bunu çözecek demokratik olgunluğa erişememiş olmasıdır.
- Demirel-İnönü hükümeti Kürt sorununun çözümünü yine zamana bırakmıştır. Sorunun çözümünü zamana bırakmak yapılabilecek en büyük yanlıştır. ANAP'ın başlattığı çözüme dönük uygulamalar şimdi tamamen durdurulmuştur. ' Milletimiz buna hazır değil' bahaneleriyle somut demokratik adımlardan kaçınılmaktadır.
- Türkiye basınıyla, aydınıyla 'İşbaşında DYP- SHP koalisyonu var' diye susuyorsa, bu, çok büyük sorunlara gebeyiz demektir. Eğer Kürt sorununa ciddi teşhis konmaz, ciddi çözümler uygulanmazsa Türkiye iç harbe sürüklenir. Herkes korkup sessiz kalırsa Türkiye felakete doğru gidecektir. Şehit olan her asker ve polisten sonra Kürtlere karşı ayrımcılığın arttığının belirtileri vardır. Hızla artan bu gidişi durduramazsak iç savaşa sürüklenmemiz kaçınılmazdır.
Kahveci'nin tesbitleri aradan geçen yirmi yıla rağmen mıh gibi olduğu yerde duruyor. Rapordaki tüm çözüm önerilerine katılmamakla beraber, sürecin bıktırıcı bir benzerlikle devam ediyor olması meselenin siyasî boyutuna gerektiği kadar ağırlık verilmediğini gösteriyor. Gelinen noktada, PKK saldırıları devam etmesine rağmen gerçekleştirilen seçmeli dil dersi uygulamasının önemini -yeterli olmadığı kaydını düşerek- teslim etmek gerekir. Ancak reformist adımlar hızlandırılmalıdır.
Devlet ile PKK arasındaki aslında bir nevi 'prestij' mücadelesi aynı zamanda. Temmuz 2011'deki Silvan saldırısı sonrası, özellikle PKK'nın yol açtığı sivil ölümleri sebebiyle psikolojik üstünlük devletteydi. Ancak Uludere'de kaybedilen canlara devletin süreci yönetmedeki başarısızlığı da etkilenince bu sefer de PKK, devletin değişmediği ve silahlı direnişin hâlâ haklı ve meşru olduğunun kanıtı olarak bu elim hadiseyi sömürdü. Antep saldırısı sonrasıysa psikolojik üstünlük yine devlette ama oynanılan bir futbol maçı değil ve hayatlar söz konusu... Kahveci'nin dediği gibi sorunu zamana bırakmak, derde deva olmayacaktır.
O yüzden PKK ile mücadelenin siyasî boyutunu güçlendirmek lazım. Örneğin MHP lideri BDP'li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını teklif ediyor ve ana muhalefet partisi, sözümona "yeni CHP" de bu teklifi destekleyeceğini ilan ediyor. BDP'nin böylesi bir hukukî yaptırımı hak edip hak etmediğini bir yana koyarak soruyorum: "Askerî çözüm sürecindeyiz" diyen PKK'lı Duran Kalkan'a, PKK'nın siyasî alandaki temsilcisi olan BDP'lileri meclisten kovup hapse tıkmaktan daha güzel bir hediye sunulabilir mi? BDP'nin sadece 36 vekil ve 99 belediyeden daha fazlasına, partiye oy veren milyonlara tekabül ettiğini, siyasal alanı kapatmanın 'askerî çözümü' tek çare kıldığını akıldan çıkarmamak gerekiyor.
BDP tabanı PKK'nın kendilerini katılmaya çağırdığı "devrimci halk savaşı"na teveccüh göstermeyerek, geri kalan toplum kesimleri de PKK-MİT kayıtları ortalığa saçılmasına rağmen hükümeti menfi yönde etkileyecek herhangi bir ses çıkarmayarak barış ve sükunun tesisinden yana olduklarını ortaya koymuştur. Kürt meselesi çözüm yoluna girdikçe, PKK'nın saldırgan tutumu gittikçe daha da fazla göze batacak ve tabanı kaybetme korkusu baş gösterecektir. Bir nevi zaten gasp edilmiş hakların iadesi anlamına gelecek reformlarla, PKK da fiilen silahtan vazgeçmeye zorlanmış olacaktır. Fakat bunun için güçlü bir siyasî iradeye ve tutarlı bir devlet ciddiyetine ihtiyaç olduğu kesin...
Bu, silahla 'konuşan' PKK ile askerî yönden mücadele edilmemesi gerektiği anlamına elbette gelmez. Lâkin salt güvenlik önlemleriyle atlatılabilecek bir süreçten geçmiyoruz. PKK ile mücadelenin psikolojik ve siyasî yönünü en az askerî veçhe kadar önemsenmesi icab ediyor.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2019
27.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
24.04.2019
16.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
8.02.2019