İsmet Berkan
Güvenlik işleri, polislik böyle nankördür. Yüz tane saldırıyı daha failleri harekete bile geçemeden önlersiniz ama aradan bir tane kaçınca ilk konuşulan şey güvenlik zaafları olur.
Önlediğiniz saldırılar için kimse size madalya takmak, hatta bunlar çoğu zaman kamuoyunda duyulmaz bile. Ama kaçırdığınız tek bir şey, bütün meslek hayatınıza mal olabilir.
Ankara’nın Kahramankazan ilçesindeki Tusaş tesislerine yönelik saldırı tam da böyle bir saldırı ve maalesef çok büyük güvenlik zaaflarını yüzümüze vuran bir saldırı bu.
Bakın geçen gün çok iyimser bir şey söyledim, o teröristlerin Suriye’den Türkiye’ye girdikten sonra Ankara’ya gelene kadar izledikleri rotanın adım adım bir günde ortaya çıkacağını iddia ettim.
Ben yanıldım. Dün öyle bir açıklama olmadı. Açıklama olmadığı gibi polis başta olmak üzere güvenlik çevrelerinde büyük bir suskunluk vardı. Sebebini yazmaya çalışacağım.
Geçen yıl 1 Ekimde Ankara’da İçişleri Bakanlığı nizamiyesine saldırmak isteyen iki terörist bir gece önce Türkiye’ye girmiş, gece boyunca sürücüsünü öldürüp gasp ettikleri araçla yol yapıp Ankara’ya varmış ve yerelde hiç destek almadan hemen eylemlerini yapmışlardı. Bu acelenin sebebi, Türkiye’nin çok sıkı güvenlik ağıydı.
Ama Tusaş’a saldıranlar için durum böyle değil. Onlar en azından iki gündür Kazan’daydı. Saldırıdan bir gün önce de bir taksiye binmiş ve Tusaş’ın kapısına kadar gidip gelerek bir çeşit keşif yapmışlardı.
Hatta bir iddiaya göre en az 5 gündür Ankara’daydılar. Ankara’da yerel PKK hücrelerinden destek almışlar, günlerce şehirde barınmışlar, sokakta dolaşmışlardı.
Biliyorsunuz saldırıyı iki terörist gerçekleştirdi. Bunlardan kadın olanı, şans eseri Tusaş’a çok yakın bir yerde yol kontrolü yaparken olayı duyup hemen koşup gelen Özel Harekatçı polislerle çatışırken üzerindeki bomba düzeneğini patlattı. Yaralanan 7 polis o bombanın şarapnelleriyle yaralandı.
Erkek olan ise nizamiyeden 50 metre kadar ileride ve içeride olan insan kaynakları ve eğitim binasına girdi. Bu bina içinde üst kata çıkmak isterken öldürülmese, o sırada o binada eğitimde olan onlarca insanı öldürebilir, çok büyük bir katliam yapabilirdi.
Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya bu teröristlerden birinin, erkek olanın kimliğini öğle saatlerinde açıkladı, kadın olanın kimliği ise daha sonra belli oldu.
Erkek teröristin adı Ali Örek, kadın teröristin adı ise Mine Sevjin Alçiçek’ti.
Peki bu isimler nasıl saptanmıştı? Temelde iki yöntem kullanılmıştı: Parmak izi ve DNA kontrolü.
Yani ülkemizin güvenlik kuvvetleri bu teröristlerin parmak izlerine, hatta bazı durumlarda DNA örneklerine bile sahipti. En azından şunu yapıyordu polis: Parmak izinden isim tespit ettiğinde hemen ailesinden birilerini buluyor, o ismi DNA eşleşmesiyle bir kez daha teyit ediyordu. (Daha önce Mersin’deki bir PKK saldırısında dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu bu DNA eşleşmesini beklemeden bir kimlik açıklamış, hatta o kimlikten hareketle CHP’yi itham etmişti ama sonra bu açıklaması yanlış çıkmıştı. Artık DNA eşleşmesiyle kimlik tam teyit edilmeden açıklama yapılmıyor.)
Bu durumda karşımıza çıkan soru şu: Parmak izini bildiğimiz, hatta DNA örneğine sahip olduğumuz teröristin yüzünü tanımıyor olabilir miyiz?
Galiba öyle. Çünkü bu iki PKK’lı Kazan’da MOBESE dahil pek çok güvenlik kamerasına defalarca yakalanmış. Hiç öyle şapka takmış, yüzlerini gizlemek ister bir halleri de yok. Ama polisimizin ve jandarmamızın ortak kullandığı ‘Yüz tanıma sistemi’ onları görmemiş, fark etmemiş.
Fark edilmeyen tek şey bu değil: Bakın bu sabah Ankara’da büyük bir PKK/KCK operasyonu için düğmeye basıldı, 33 kişi gözaltına alındı. Acaba bu sabahki bu operasyonların Tusaş saldırısıyla bağı nedir? Bu gözaltına alınanlar mıydı, iki teröriste lojistik destek verenler?
Ankara emniyeti bir büyük sarsıntının eşiğinde bana soracak olursanız.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2025
23.05.2025
22.05.2025
13.05.2025
1.05.2025
29.04.2025
19.04.2025
13.04.2025
10.04.2025
6.04.2025