Kemal CAN
İstanbul’daki seçim belirsizliğinin önemli bir aşaması mazbata krizi çözüldü. İkinci aşama olağanüstü itiraz için de, YSK’nın kararı bekleniyor. KHK’lıların seçme hakkını ellerinden alan açık hukuksuz karara yapılan itiraz, biraz da bu belirsizliğin arkasına saklanarak ve hukuksuzlukta inada devam edilerek reddedildi. AKP Genel Başkan Yardımcısı’nın “biz anlamadık ama kesin bir şey oldu” şeklinde formüle ettiği “olağanüstü” itirazın aynı saçmalık inadıyla karşılık bulması ihtimali ise ilk güne göre hayli azalmış durumda. Sanırım önümüzdeki haftadan itibaren -bir iki hafta önce olması gerektiği gibi- ne olacak sorusu yerine ne oldu sorusu tartışılır, daha çok konuşulur hale gelecek. İktidar sözcülerinin ve medyasının da yavaş yavaş “ne oldu” sorusuna doğru çekildikleri görülüyor. Ancak, sinirleri fena halde geren ve neredeyse üç hafta süren belirsizlik, itirazlar etrafındaki hareketlilik de, en az seçim sonuçları kadar çok okunacak malzeme, gösterge verdi. İktidarın ve destekçilerinin gösterdiği direnç ve daha önemlisi bu direncin biçimi, yıllardır süren pek çok tartışmayı güncelleyen bol malzeme üretti.
Bu tartışmaların bazıları AKP iktidarının ilk yıllarına, hatta ondan da önceye uzanıyor. Bazıları son yılların, özellikle de 2013 veya 2015 sonrasının gündemi. Bir kısmı da, referandum ve 24 Haziran seçiminden sonra öne çıkmış başlıklar. Karşı karşıya kalınan nedir? Seçim gibi “normal” yöntemler bir işe yarar mı? İktidar geriletilebilir mi, yenilgiyi kabul eder mi? Bloklaşma, kimlik siyaseti ve kutuplaştırma ile yaratılan tablo değişebilir mi? İktidar her geçen gün gücünü pekiştirip kurduğu rejimi kökleştiriyor mu? İktidar yerel yönetimlerdeki 25 yıllık, genel yönetimdeki 17 yıllık çıkar imkanlarından vazgeçer mi? Muhalefet beceriksiz ve çaresiz biçimde iktidarın kurduğu gündeme mahkum mu? Seçimden sonraki iktidar performansı, bütün bu soruları ve etrafındaki tartışmaları güncelledi. Ancak, cevaplar yine açık siyasi göstergelere göre değil, kapalı iktidar tablosundan işaret arayarak verilmeye çalışıldı. Erdoğan’ın sözlerinden hatta mimiklerinden toplanan şifreler çözülerek rota anlaşılmaya gayret edildi. “Benim tanıdığım Erdoğan” diye başlayan cümlelerle çok iddialı öngörüler paylaşıldı. Seçimden önce de bunlara tanık olduk, seçimden sonraki süreçte de. Yıllardır yerleşen alışkanlıklar, katılaşmış siyasi tablodan bile zor değişiyor.
İktidarın seçim sonuçlarına karşı takındığı tutuma bakarak, bu soruların çoğu için ayrı ayrı ve çok geniş tartışmalar açmak mümkün. “Seçim ne işe yarar?” konusunu daha önce epey tartıştık. Ben bu yazıda, pek çok soruyu ortak kesen ve hayli kuvvetli desteği olan iki önermeden bahsetmekle yetineceğim. Birincisi, iktidarın siyaseten kendi aleyhine de olmasına rağmen seçim sonuçlarını kabul etmesinin mümkün olmadığı veya sonuçsuz da olsa yüksek direncin sebebinin de bu olduğu görüşü. Yerel yönetimlerdeki çıkar ağları, İstanbul başta olmak üzere büyük ekonomik güç veya iktidarın gizli ajandası gibi vazgeçme zorlukları bu tezin güçlü argümanları. İkinci önerme ise, iktidar kombinasyonu ve daha çok da Erdoğan için kurulan bir fıtratla ilgili. Olan biten, bazen ideolojik kaynaklara, bazen kişisel özelliklere yaslanan bu fıtratla açıklanmaya çalışılıyor. Önceki deneyimlerle desteklenerek, bir davranış profili ve ondan yola çıkarak da öngörüler üretiliyor. İktidarın hakim sınıf ve güç merkezlerinin kontrolü dışında davranamayacağı; ideolojik ve toplumsal maya ve kökleşen yeni rejim gibi aşırı rasyonel genellemelere müracaat eden versiyonları olsa da, bu önermeler büyük ölçüde siyasetin gereklerinin uzağında bir irrasyonellik iması taşıyor. Yaşanan kibir ve ölçüsüzlükler, siyasi dinamiklerin hilafına zorlamalar gibi ifade ediliyor. Oysa hiç siyasi bir kavram gibi durmayan kibrin arkasında bir siyasi derinlik var.
AKP iktidarını yaratan toplumsal dinamikler, talip olduğu/üstlendiği otantik temsil formu ve siyaset modeli, pek çok kavramsal sorunla malul tartışmaların konusu. Bir tarafta iradesiz kalabalıkları kullanan kötü niyet, gizli ajanda değerlendirmeleri; diğer tarafta “pozitif sosyoloji”, merkeze yürüyen dinamik “çevre” hikayeleri. Ancak, bu tartışmaları tazelemeden şu iddiayı öne sürmek pekala mümkün: AKP’nin otantik temsil iddiası, 28 Şubat ile tazelenmiş tarihsel rövanş bakiyesiyle de desteklenmiş “siyasi kibri”, üstelik bir vaat olarak başlangıçtan itibaren taşıyordu. İlk ivmeyi veren fabrika ayarlarında da, siyasi tevazu değil, siyasi kibir öndeydi. Halkın gerçek temsilcileri, memleketin asıl sahibi yerli-milli unsurlar, herkese bu kibri göstermek için gelecekti. Verilen büyük destek de, bugün yaşanan bozgun da bunun içindi. İktidarı destekleyen kalabalıklar, kendilerinden olanları kendileri gibi olmaları için oraya göndermiyordu; kendilerinin yıllardır eksik kaldığını düşündükleri her şeyi almak ve mümkünse daha fazlasını göstermek için gönderiyorlardı. Bu yüzden -işler yolundayken- iktidarın şatafatı, lider kadroların bilerek göze soktukları gösteriş, açıklanamaz zenginleşme beklendiği ölçüde bir tepki de yaratmadı. Bu paradigma seçmen için uzunca bir süredir değişme eğilimine girdi ama iktidar için böyle bir şans söz konusu değil.
Bu çerçeveden bakınca, oy ve destek kaybından daha önemli olan “iktidardan olma” fikri, siyasi kibre verdiği zarar nedeniyle kuvvetle direnilmesi gereken bir durumdu. Görünümleri bozgun havası verse de, irrasyonellikler içerse de, hasarı büyütse de, aksi davranış, seçmenin değiştirdiği ama iktidarın değiştiremediği paradigmaya asla uymazdı. Yani, seçim sonuçlarına gösterilen direnç, iddia edildiği gibi AKP’nin fabrika ayarlarından uzaklaşmasından değil kopamamış olmasından. Tıpkı, burjuvalara düğünde Kuran okutmanın övüncü ile ekonomik kriz sırasında böylesi şatafatı afişe etme arasında yapılan tercihin gerekçesi gibi. Ayrıca, siyaseten tehlikeli -hatta irrasyonel- bulunan güç ataklarının sağladığı siyasi kibir takviyeleriyle 2007’de, 2011’de, 2015’de ve 2018’de sağlanan “düzeltmeler” de hafızalarda. Seçim sonuçlarına verilen tepkilerdeki hazırlıksızlık, beceriksizlik görüntüsü, yenilgiyi bozguna çeviren zorlamalar ve siyaseten bundan zarar görülmüş olması bu tercihin rasyonelliğine halel getirmiyor. Kişisel bir özellik olarak değil misyon gereği sürdürmek zorunda olduğu “siyasi kibirden” vazgeçmek, iktidar için İstanbul’u vermekten bile zor. Üç haftadır “bunu neden yapıyorlar” sorusuna bulunamayan cevaplardan biri, seçmeniyle ayrışmaya başlayan iktidarın başka bir temsil formu üretemiyor olması. Erdoğan’ın “barışmanın”, “kucaklaşmanın”, “demiri soğutmanın” belirleyici aktörü olarak yeni bir üst dil kurmaya kalktığı takviye de ikna edici bir çare gibi durmuyor.
Yazarlar
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.09.2025
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025