Mehmet Ali ALÇINKAYA
6/7 Aralık Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı; Barışın Hukuki Temeli, Demokratik Toplumun İnşası ve Uluslararası Deneyimlerin Bütünlüklü Sentezi...

6/7 Aralık Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı, Türkiye’nin demokratik dönüşümü, barış inşası ve toplumsal yeniden yapılanması açısından yalnızca düşünsel bir buluşma değil; aynı zamanda tarihsel bir kavşağın işaret fişeği niteliğindedir. Konferans, barışın hukuki temellerinden çoğulcu anayasal modele; kadın özgürlükçü yaklaşımdan ekolojik toplum paradigmasına; Kürt sorununun demokratik çözümünden uluslararası barış deneyimlerine uzanan geniş bir teorik-pratik yelpazeyi ortak bir perspektifte bir araya getirmiştir.
Türkiye’de derinleşen siyasal kriz, kutuplaşma, toplumsal travmalar ve güvenlikçi paradigmanın sınırlarına dayanılması, klasik ulus-devlet modelinin çözüm üretme kapasitesinin tükendiğini açık biçimde göstermektedir. Bu nedenle konferansın ana yönelimi, demokratik ulus perspektifi ve demokratik cumhuriyet vizyonu temelinde; çeşitliliği tanıyan, katılımı güçlendiren ve toplumsal barışı kurumsallaştıran yeni bir siyasal sözleşme ihtiyacını görünür kılmıştır.
Bu sözleşmenin en temel bileşeni barışın hukuki temelidir. Barış ancak normatif, kurumsal ve anayasal güvencelerle kalıcı hâle gelebilir. Hakikatle yüzleşme, onarıcı adalet mekanizmalarının kurulması, evrensel hakların güvence altına alınması, siyasal katılımın engellenmemesi, ifade ve örgütlenme özgürlüklerinin korunması ve toplumsal barışı güvenceleyen bağımsız kurumların oluşturulması bu temelin merkezinde yer alır. Çatışmanın siyasal, tarihsel ve toplumsal boyutlarıyla ele alınması, hukukun da bu süreci taşıyacak biçimde yeniden kurgulanmasını zorunlu kılmaktadır.
Bu bağlamda demokratik ve çoğulcu bir Anayasa, barış mimarisinin kalıcılaşması için kritik önem taşımaktadır. Böyle bir anayasa; kimliklerin tanınmasını, kültürel hakların güvence altına alınmasını, yerel demokrasinin güçlendirilmesini, toplumsal cinsiyet eşitliğini, ekolojik hakları ve eşit yurttaşlığı kapsayan özgürlükçü bir siyasal çerçeve sunar. Güvenlikçi, merkeziyetçi ve tekçi anayasal düzenin yerine çoğulculuğu esas alan yeni bir anayasal zeminin inşası, demokratik toplumun ön koşulu olarak değerlendirilmiştir.
Konferansın teorik eksenlerinden biri olan kadın özgürlükçü yaklaşım, barışın yalnızca siyasal değil, toplumsal dönüşüm gerektirdiğini güçlü biçimde ortaya koymuştur. Kadınların katılımı olmadan hiçbir barış sürecinin kalıcı olmadığı yönündeki uluslararası literatür ve deneyimler, konferans tartışmalarının belirleyici referanslarından biri olmuştur. Toplumsal cinsiyet eşitliğini güvence altına almayan hiçbir demokratikleşme hamlesi bütünlüklü kabul edilemez.
Ekolojik perspektif ise toplumsal adalet, ekonomik yapı ve demokratikleşme süreçlerinin ayrılmaz bir parçası olarak değerlendirilmiştir. Ekolojik yıkımın yalnızca çevresel değil; aynı zamanda siyasal ve toplumsal bir kriz olduğu gerçeği, demokratik toplumun ekolojik duyarlılık temelinde yeniden yapılandırılmasını zorunlu kılmaktadır. Ekolojik adalet olmadan toplumsal barışın inşa edilemeyeceği konferansın ortak tespitidir.
Bu geniş çerçevede Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözümü, siyasal, hukuki ve toplumsal düzeylerde çok katmanlı bir yaklaşımı gerektirmektedir. Bu çözüm; diyalog ve müzakereyi, karşılıklı tanımayı, hak temelli anayasal reformları, yerel demokrasiyi ve toplumlar arası güven inşasını içeren kapsamlı bir süreci işaret eder. Güney Afrika, Bask, Katalonya ve İrlanda barış süreçleri, barışın yalnızca çatışmanın durması değil, toplumsal yapının yeniden düzenlenmesi anlamına geldiğini gösteren önemli örneklerdir.
Konferansın uluslararası niteliğini güçlendiren unsurlardan biri, 11.000 km uzaklıktan gelerek katılan hukukçu Zapata’nın ifadeleridir. Zapata konuşmasında konferansa katılma motivasyonunu şu sözlerle dile getirmiştir:
“Beni buraya getiren bir ışık vardı. O ışığın kaynağının Sayın Abdullah Öcalan’ın ortaya koyduğu düşünsel çerçeve olduğunu düşünüyorum.”
Bu ifade, konferansın yalnızca bölgesel değil; küresel ölçekte de teorik ve siyasal bir etki alanı oluşturduğunu göstermektedir. Aynı zamanda Öcalan’ın düşünsel çerçevesinin uluslararası çevrelerde barış, demokrasi ve toplum teorisi bakımından incelenen bir referans hâline geldiğini ortaya koymaktadır.
Tüm bu bileşenler bir araya geldiğinde, 6/7 Aralık Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı; demokratik ulusun, demokratik cumhuriyetin, özgürlükçü toplumsal yaşamın, hukuki güvenceye dayalı barışın ve ekolojik-toplumsal dönüşümün kurucu bir perspektifini geliştirmiştir. Konferans, Türkiye’nin geleceğini çatışmasızlığın ötesine geçerek; kalıcı barışın ve çoğulcu demokrasinin kurumsallaşması temelinde yeniden düşünmeyi mümkün kılmaktadır.
Bu nedenle konferans; teorik zenginliği, uluslararası katılımı, hukuki-siyasal derinliği ve toplumsal dönüşüm vizyonu ile Türkiye’nin barışçıl, demokratik ve çoğulcu bir geleceğine açılmış tarihsel bir kapı olarak değerlendirilebilir.


Yazarlar
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÜlkemizde maaş dengesizliği 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezYılın Sonuna Doğru Okuduğum Kitaplar 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYüzde 85 acaba niye geçinemiyor? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA6/7 Aralık Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı.. 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDöndün dolaştık yeniden ‘End game’ yokluğuna dayandık 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYeni aşama başladı mı? 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUHiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi? 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBeton Fikret’in 13 Yıldır Değişmeyen Hikâyesi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALÜcret asgari, yoksulluk azami… 6.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBarış sürecinde iç siyasetin sahne alma zamanı… 6.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERKanun önünde eşitlik 6.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURCHP’nin `Kürt Sorunu´, Kürtlerin sorunlarını çözebilir mi? 6.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANZor ve kırılgan sürece girdik! 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTepki oylarını yönetmek başka, iktidar olmak başka 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAdaletsizliğin böylesi 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRİşte faturalar: Şirketi kurduğu gibi ESK ile anlaştı! ‘Genç boğalar’ hep ondan alınmış 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTürkiye Yüzyılı okullarda zorbalığı niye durduramıyor? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen Çalıkuşu5 Aralık tecavüzü… 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.12.2025
4.12.2025
30.11.2025
25.11.2025
23.11.2025
20.11.2025
17.11.2025
12.11.2025
9.11.2025
5.11.2025