Namık ÇINAR
Günlük hayatımızdaki çoğu şeyi sosyolojik ve tarihsel bağlamlarından kopuk olarak ele alıp izahata kalkışmamızın, olur olmaz hususlarda bile ayrı düşmemizde payı var bence.
Toplumun sınıfsal yapıları ve bunların “devlet”le ilişkileri, tarımın egemen olduğu kırsal bölgelerde “zor-yoğun”, ticaretin egemen olduğu kentsel bölgelerde ise “sermaye-yoğun” tarzında farklılaştı ve devletten talepler de, devlete etkiler de bu minvalde değişti.
O yüzden, yöneticilerin politika yapma biçimleri ve stratejileri, zor-yoğuna yahut sermaye-yoğuna dayanmasına göre şekillendi.
Zira toplumsal sınıflar, seçtikleri yöneticiler marifetiyle devletin el koyduğu kaynakların yeniden dağıtımının nasıl yapılacağını belirlerler.
Bir üleşimin zor-yoğunu temsil eden kırsal kökenli unsurlara mı, yoksa sermaye-yoğunu temsil eden kentsoylulara mı gideceği, hangisinin iktidarda olduğuna bağlıdır.
Buradaki ayrım, Marksist terminolojideki gibi bir “emek-sermaye” zıtlığıyla değil, doğrudan doğruya “toprağa yakın ya da uzak olmak” şeklinde algılanmalıdır. Bu nedenle, şehrin köylülerini dahi burjuvalarla karıştırmamak gerekir.
İşte şimdi bu yeni egemenlerin iktidarını muştulayan, tıpkı bir öncekilerin önderi Mustafa Kemal gibi görünmeye çalışan Erdoğan’dır artık.
Kemalist Cumhuriyet döneminde horlanan tüm kesimler, sınıf gözetmeksizin kurdukları bir koalisyonla biraraya gelmişler, küresel pazarlarda esamileri okunmayan doksan senelik rantiye sınıfın hak etmediği hegemonyasına son vermişlerdir.
Lâkin düzen değişmemiş, sadece el değiştirmiştir.
Çünkü zor-yoğun ilişkilerden gelen kesimlerin sermaye- yoğun ilişkilere evrilmesi, onların da kaçınamayacakları dünya rekabetlerindeki pozisyonlarına bağlıdır.
Oysa onlar da kollarını esas itibariyle “kum- çakıl- çimento”ya dayalı rantiye işlere sıvamışlar; kaldı ki ihracatın değil de ithalâtın daha önde gözüktüğü bir ekonomiyle, her alandaki tarihsel “birikim”in henüz oluşmadığı, artık onlar bakımından da ortaya çıkmıştır.
Hâlbuki devletin takatini gösteren faktörlerin başında, toplumun her alandaki “birikim”leri gelmektedir.
Ayrıca bu iktidar değişikliği, “zorunlu olarak demokrasiye yol açar” manasına gelmeyeceği gibi; hatta üretici güçlerin toprağa bağlılıklarından neşet eden tarihsel gerilikleri nedeniyle, “otoriterlik”daha bir olasıymış sayılmalıdır.
Demokrasinin (ve tabii ki laikliğin) zor-yoğun ve sermaye-yoğun hâllere göre farklılıklar sergileyeceği de düşünülürse, neden bu kadar çok din, bu kadar çok peygamber, bu kadar çok başörtüsü vs. konuşulduğu ve neden geleneksel değerlerin altın çağını yaşadığı o vakit daha iyi anlaşılacaktır.
Pekiyi, bu düzen artık hep böyle mi gider?
“İmtiyazlarını kaybedenler”e tokat atarcasına seslendiği gibi, “o devirler bir daha geri gelmemek üzere” gerçekten kapanmış mıdır?
Bence de kapanmıştır.
Ne ki, sosyopolitik tomografisine bakıldığında, Erdoğan’ın kendi iktidarı da derme-çatmadır.
Bakmayın kavi gibi durduğuna; egemenliklerini altüst ettiği eski unsurlar nasıl ki tarihsel olarak gerici idiyseler, o da öyledir.
Başı açık olanları “bizim teminatımız altındadırlar” demek suretiyle nihayet “Tanzimat azınlığı”na çeviren Erdoğan’ı tasfiye edecek olan dinamik, dayanağını AB standardında bir yönetim şeklinden ve bireyin temel hak ve özgürlüklerinden alan dinamiktir.
Bu uğurdaki her gecikme, Türkiye’yi etnik sorunlar temelinde “Balkanlaşma”ya, dinsel sorunlar temelinde de “Ortadoğululaşma”ya götürecek tıynettedir.
twitter@cinarnamik
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2022
24.03.2022
6.02.2016
30.05.2016
24.05.2016
13.05.2016
10.05.2016
8.02.2016
3.02.2016
29.04.2016