Ümit KIVANÇ
Zimbabwe’nin devrik diktatörü Robert Mugabe’nin evinden, çanta içindeki bir milyon dolar çalınmış! Kabul edin ki sıkı haber.
Ve dedikodudan ibaret değil. Çünkü bu hırsızlıkla suçlanan üç sanığın yargılandığı bir dava açılmış. “Evrak” var yani ortada. Sanıklardan biri Mugabe’nin akrabası Constancia Mugabe. Dava dosyasına göre, devrik diktatörün çantasından çaldıkları parayla üç sanık, arabalar, evler, çiftlik hayvanları almışlar. Bu yüzden, Mugabe’nin başkent Harare’nin dışındaki kır evinde bulunan çantada sadece yetmiş sekiz bin dolar kalmış.
94 yaşındaki devrik diktatörün Singapur’da tedavi görmekte olduğu ve artık yürüyemediği ileri sürülüyor. Nihayet bitkin düşmesine onca yıllık zulmetme gayretinin yorgunluğu mu, ömrünün sonuna kadar oturacağına muhakkak ki kesin gözüyle baktığı iktidar koltuğundan düşmesi mi yoksa paraları çaldırması mı yolaçtı, bilemiyoruz.
Aslına bakarsanız zavallı Zimbabwelilere korkunç zamanlar yaşatan Mugabe’nin istikbali ve kaderiyle ilgilenmemiz için sebep yok.
Ama geçmişiyle ilgilenmemiz için var. Çünkü bu adam bir vakitler, ezilen halkların emperyalizme karşı verdikleri kurtuluş savaşlarından birinin önderi, dünya çapında mazlumların haysiyet mücadelesinin simgelerinden biriydi.
Şimdi mahkeme, üç hırsızın çaldığı ileri sürülen para yüz elli bin dolar mı yoksa bizzat Mugabe’nin iddia ettiği üzre dokuz yüz yirmi iki bin dolar mı, bununla uğraşıyor ve yenilenen dosyaya göre Mugabe’ye hak veriyor.
Zimbabwe’de halk, diktatörün devrilmesine rağmen hâlâ rahat nefes alamıyor ve karnını doyuramıyor. Bu yüzden her şeyi göze alıp sokaklara döküldü. Ucunda ülke parasının muazzam değer kaybının da bulunduğu bunalım, zaten uzun yıllardır kâbusa dönüşmüş toplum hayatını daha da derin karanlığa sürükledi. Akaryakıttaki fiyat artışı da bardağı taşırdı. Gösteriler yayıldı, yayılmasın diye harekete geçen asker-polis, kalabalıkların üzerine ateş açtı. On iki insan öldü, yaklaşık bin yüz kişi gözaltına alındı.
Mugabe Zimbabwe’si, dünyada hak-adalet, eşitlik için uğraşan insanlar için önemli bir gündem maddesi oluşturmadı. Daha çok ekonomicilerin konusuymuş gibi davranıldı. Çarşı-pazarda terazilerin bir kefesine konmuş tartılan kağıt para yığınları, azıcık da uzak fantezi muamelesi yapılan tipik Zimbabwe görüntüsü oldu. Bir dönemin anti-emperyalist önderi Mugabe’nin önderliğinde kurulan düzen, Türkiye’de, bu mevzuyla ilgilenmesi beklenecek çevrelerde hemen hiç sorgulanmadı. Çünkü Mugabe anti-emperyalistti ve emperyalizm denince akan sular duruyordu.
Mugabe gibi pek çok potansiyel despot, emperyalizme karşı mücadelenin kazandırdığı onurdan yararlanarak saygınlık temin etti ve sonra kendisine umut bağlamış halkın canına okudu. Ve bu diktatörlerle kadroları o arada kendilerine, yakınlarına ve “dava arkadaşları”na zenginlik ve ayrıcalıklar sağlarken emperyalist tahakküme karşı duyarlı insanları ikilemler içinde bıraktılar. “Amerika saldırırken Maduro’yu nasıl desteklemeyeceksin”, değil mi?
“Kamp”lar
ABD başta, yoksul ülkeleri işlerine geldiği gibi şekillendirmeye düşkün ve alışkın büyük güçler, kendi çıkarlarına karşı iş gören ve başkalarına da kötü örnek olan Üçüncü Dünya önderlerini devirmeye, öldürmeye, hemen olamıyorsa kötü göstermeye, onlara karşı propaganda savaşı sürdürmeye her zaman çalıştılar.
Bir vakte kadar, Sovyetler Birliği, kendi etrafında bir ittifaklar çemberi, bir “kamp” kurmayı başarmıştı, ABD’nin şerrinden kaçan, buraya sığınabiliyordu. Çin Halk Cumhuriyeti de birilerine destek-dayanak olabiliyordu. Bu ikisine yanaşanlar, otomatikman anti-emperyalist sayılıyorlardı. SSCB ile ÇHC’nin tutumunda emperyalistlik niyeti aranmıyordu, çünkü emperyalizm kapitalizmin ileri aşamasıydı ve bu ülkeler kapitalist değillerdi.
Gerçi Çin SSCB’nin “sosyal emperyalist” olduğunu ileri sürmeye başlamıştı, ama bu, çok ilginç bir şekilde, “sosyalizm-içi tartışma” kapsamında görülebiliyordu. Her iki büyük devletin, güçlendikçe, kendilerinden zayıf devletlerle ilişkilerini hegemonik bir çizgiye oturtmaya çalışmaları, stratejik hesaplara göre yürütmeleri, bunlara kondurulmayan, kötülere ait karakter özellikleriydi. (“Devlet” etkenini gerçekte olması gereken konuma oturtmak henüz becerilememişti.) Oysa global siyasî-toplumsal hedef olarak sosyalizmden ayrılışın, ülkelerin içinde -en başta devlet(parti)-toplum ilişkisinde- olduğu kadar dış politikada da bol bol işareti, delili, kanıtı vardı.
Arındırma lazımdı
Öbür yanda, emperyalizmin mağduru değil kazananı olan gelişmiş Batı ülkeleri dahil, dünyada gayet geniş bir anti-emperyalist cephe ve kuvvetli anti-emperyalist hissiyat vardı. Anti-emperyalistler, güçlü ve zalim olanın kendine hak gördüğü emperyalizme karşı içsel ve derin refleksler geliştiren kişiler, gruplar, hareketlerdi. Ancak bu reflekslerdeki milliyetçilik payını ve dozunu teşhis etme niyeti pek kimsede yoktu. Milliyetçi hisleri anti-emperyalist tepkiden ayıklamaya yanaşılmıyordu.
Bu hayatî arındırma işleminin yapılamayışından en büyük zararı genel sosyalist hareket gördü. Sınıf ayrımının nihaî olarak ortadan kaldırılması gibi bir amacı olmayan, aksine, kendisi ve mümkün en dar “dava arkadaşları” çemberi için imtiyazlar peşinde koşan, iktidara bu hevesle göz dikmiş veya zamanla bu hale gelmiş, milliyetçi çekirdekli hareketlerin içinde, yanında, yol arkadaşı, müttefiki vs. rolünde, sosyalizm, eridi gitti.
Türkiye, anti-emperyalizmin, neredeyse üzerine el basılması gereken, kutsallaştırılmış bir sihirli sözcük olarak iş gördüğü yerlerden. Bu ülkenin toplumsal muhalefet tarihinde anti-emperyalizmin kapladığı yere benzer yer tutan başka kavram yoktur. Çünkü bu kavram etrafında oluşturulmuş dünya kavrayışı, koca bir toplumsal muhalefet damarını Cumhuriyet’in kuruluş öyküsünün çizdiği sınırların dışına çıkmamaya mecbur kılabiliyor. Duygusal bağlar yaratarak. Buradan da, her birinde ayrı eğlenceler, ayrı oyalamacalar, ayrı meşgûl etmecelerin arasına dalınan sıra sıra duraklara yolculuk edilebiliyor. Beri yanda da, sosyalist kimlikle edinilemeyecek geniş çevrenin, kurulamayacak ahbaplıkların anti-emperyalistlik ortak zemininde başarılabileceği inancı yahut yanılsaması iş görüyor.
“Anti-emperyalizm” kavramı Türkiye için hayatî. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde, HDP’li siyasetçilerin başlarına getirilenlerden hareketle, Ankara’nın hukuka adalete uygun davranmaya çağırılmasını öngören karara CHP’liler aleyhte oy verdi. Sorsanız söyleyeceklerinde anti-emperyalistlik muhakkak bulunacaktır bir doz. Ve kendini gönül rahatlığı ve dürüstlükle “sol” olarak tanımlayan kişiler, gruplar, hareketler arasında buna hak verenler çıkacaktır. “Tamam, HDP’liler ezilmesin, ama Avrupalılar da bize ne yapacağımızı dikte etmesin” diyenler çıkacaktır. Her sıkışıldığında demokrasi yardımı beklenen Avrupa Birliği’ne Türk solunun kategorik olarak karşı çıkışında, “emperyalistler kulübü” teşhisinin gerçek rolü ne kadar, anti-emperyalizm kılığında dolaşan milliyetçiliğin payı ne kadardır?
Soracağım o ki, Venezuela konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’la onun en kararlı ve şiddetli muhaliflerini aynı çizgide buluşturan şeyin ne olduğunu da mı merak edip sorgulamayacağız? Suriye’den toprak apartılacak diye kendinden geçerken birden Maduro’cu oluveren Türkçü-İslâmcı için “o sahici anti-emperyalist değil” demek yalnız kendini kandırmaya yarıyor. Şüphesiz bununla da yetinebiliriz. Hattâ ona yetinmek de denmez, tatmin olabiliriz. Kendimizi kandırmak bizim içinde en çok rahat edebildiğimiz varoluş tarzıdır.
Bakın, Maduro demedim, Mugabe dedim mahsus, daha rahat konuşulabilsin diye.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024