Ural ATEŞER

TAKSİM DAYANIŞMA...
10.10.2014
2017

 Birileri kendilerine "Taksim Dayanışma" adını veren insanlara çağrı yapıyorlar... "Neredesiniz ey Gezi yöneticileri" diye haykırıyorlar... Şaşkın haldeler... Nasıl olur da Türkiye'yi ayağa kaldıran nümayişlerin "koçları" bu yağmalama, yakma, yıkma "kalkışmasında" yanlarında olmaz diye şaşırıyorlar... "Bak siz tam başaramadınız, biz başarmak üzereyiz... Siz neredesiniz.." diyorlar... Tekrarlayalım: ŞAŞKINLAR... Hiç bir zaman durumu objektif analiz edemedikleri için, şimdi yine şaşırıyorlar...

 Ülkeye siyah-beyaz gözlükleriyle bakarlar bunlar... Biliyoruz... Her eylem, her kalkışma bunlar için iki kriterle değerlendirilir... AK Parti'ye karşıdır ya da AK Parti yandaşıdır... Bunlar onları (GEZİYİ) bu mantıkla desteklemişlerdi... Gezinin amacının Kürtler, barış, demokrasi falan olup olmaması bunlar için hiç önemli değildi... Ayaklanmaydı... AK Parti'ye karşıydı... "Biraz daha sallasalar" düşecek GİBİYDİ AK Parti... Hatta Kürtleri aralarına sokmamaları, milliyetçi (onlar ulusalcı der) unsurların giderek Gezi'ye hakim olması da bunları pek ilgilendirmiyordu... Esas olan, AK Parti'ye karşı olmasıydı... Sandılar ki, hükümete karşı yapılacak her eylemde, kalkışmada Geziciler yanlarında olacak...

 Kendilerine Taksim Dayanışma diyenler ve onların koçları bugün sadece ellerini ovuşturuyorlar... "Biraz daha sallasalar da darbe gelse" diye ağızlarından salyalar akarak bekliyorlar... Eğer bekledikleri olursa da ilk olarak bunların başını ezecekler... Çünkü onlar milliyetçiler... Çünkü onlar olayları daha iyi izleyebiliyorlar... Bunlar istedikleri kadar bağırsınlar, çağırsınlar... Gelmezler... Desteklemezler...

 Son olaylar için de yazmıştım... Dünyaya siyah-beyaz olarak bakanlar için Kürtler, İŞİD falan pek önemli değil... Onlar için her konu iki renk... Ya Kürtlerlesin yada Kürtlere karşısın; ya talanı, yağmayı desteklersin ya da hükümetten yanasın; ya Demirtaş'ın her dediğine biat edersin ya da hainsin... Bu böyle gider... Göremezler siyahla beyaz arasındaki renk cümbüşünü...

 Onlara göre bir kişi, hem Kobani politikasında hükümetle yüzdeyüz hemfikir olmayıp, hemde HDP'nin bu ayaklanma eylemini eleştiremez... Olmaz... Ya hükümeti lanetleyip HDP'yi ve eylemini öveceksin yada sen hainsin... Yahu yapmayın, etmeyin mesele AK Parti ve hükümet sorunu değil... Uluslararası bir plan Türkiye'yi korkunç bir kaosa sürüklemek istiyor; buna karşı oturup konuşalım ve karşı çıkalım; ondan sonra sen yine muhalefetini yap istediğin gibi diyorsun... Bunu anlamaya bile çalışmıyorlar... Onlar için sadece onlar var, bir de AK Parti... Ne kadar hastalıklı bir duruş...

 Parlamentoya seçilmiş bir parti, parlamenter, demokratik yollarla kendisinin dışındakilerle tartışır... Demokrasilerde şart olan "uzlaşma kültürü"ne saygı gösterir... Olmadı parlamento dışındaki demokratik öbeklerle birlikte demokratik sivil karşı duruşlar sergiler... Ama her şey kuralların içindedir... Ama böyle bir parti sokağı vandalizme sürüklerse, bunda ısrar ederse, "o vandalların bizimle bir ilişkisi yok" dese bile hareketlerden sorumludur... Hele de "sokağı terk etmeyin hedefe kadar sürecek eylemimiz" diye tekrarlıyorsa, en hafif deyişle eylemlerinin ucunun nereye varacağını bilmeyen beceriksiz politikacılar kümesidir... Ha bir siyasi parti ayaklanma kararı alabilir mi... Elbette alabilir bu sosyal ve politik olarak "haktır" (legitimdir)... Ama bunun kararını aldıktan sonra da sonuçlarını göze almış demektir... Kazanırsa "kahraman", kaybederse "suçlu"dur... Kendi karalarıdır ve bu konuda özgürdürler...

 Ben yanlış yolda olduklarına inanıyorum... Bu da benim duruşum... Ben de kendi duruşumu açıklamakta özgürüm... Tüm ülkeyi hayatımız boyunca yaşamadığımız kadar huzurlu bir ortamdan çıkarıp kaosa düşürmek istedikleri için de bence suç işlemektedirler...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)
  • cevat kelle

    cevat kelle

    28.08.2012 16:53

    Evet hep bizim en zayıf halkalarımıza saldırmışlar. Yoksa biz hiç kimsenin zayıf halkasına yan gözle bile bakmamış necib bir milletiz. Mustafa bey Rum olsaydı da aynı şeyleri yazacaktı ama kastedilen taraflar farklı olacaktı. O da bi daha ki hayatına inşallah.

Yazarlar