Hükümetteki mini revizyon üzerine çok şeyler yazıldı, çizildi. Özellikle yeni gelen bakanlarla ilgili çok olumlu ve güzel yorumlar yapıldı. Tabii ki gideni değil geleni övmek kolaydır. Oysa her değişiklik bir başarısızlığa, bir soruna dayanmaz. Başarılı da olsa bazı bakanlar değişebiliyor. Son revizyonda görevden alınan bakanlara öncelikle teşekkür borçluyuz. Çok önemli hizmetler gerçekleştirdiler, çok önemli yatırımlar yaptılar.

Örneğin Sağlık Bakanı Recep Akdağ… 10 yılda sağlıkta büyük dönüşüm gerçekleştirdi. Anketlere göre halkın en başarılı bulduğu hizmetlerde sağlık ilk sırada yer alıyor. Recep Akdağ mütevazı, güler yüzlü ve gayretli bir bakandı. Bundan sonra da umarım bu tecrübesinden milletçe istifade ederiz.

Ömer Dinçer, yine kamuoyu araştırmalarında en başarılı bulunan hizmetlerden olan Eğitim'in bakanıydı. Kimsenin cesaret edemediği bir işe soyundu ve kararlı adımlar attı. İşin siyaseti ve iletişimi konusunda gereken performansı sergilemediği için eleştirilse de çok sorunlu bir yapıya neşter attı…

Ertuğrul Günay, zaten yaptıklarının kendisinin hayırla yad edilmesine yeteceğinden emin olduğu için gönül rahatlığıyla ve özgüvenle koltuğunu selefine bıraktı.

İ. Naim Şahin keşke başından itibaren iyi yaptığı işine konsantre olsa ve medyanın hırpalayıcı oyunlarına gelmeseydi. Haksız bir şekilde imajı, yaptıklarıyla değil söyledikleriyle oluştu.

Yeni bakanların hem eski bakanların başarılı icraatlarını aynen sürdürmesi gerekir, hem de geçmişten dersler çıkarması gerekir.

Bakanlık, somut işler yapmayı gerektiren icrai bir faaliyet. Ancak aynı zamanda siyasi boyutları olan bir görev. İletişim, medyayla ve halkla ilişkiler her siyasi görevin önemli parçasıdır.

Geçen yerel seçimde, tarihi hizmetler gerçekleştiren başarılı belediye başkanlarından bazıları halkla ilişkileri kötü olduğu için seçim kaybettiler. Aynı şekilde diğer siyasi görevlerde de halkı, seçmeni, teşkilatları, milletvekillerini önemsemek ve iyi ilişki kurmak önem taşıyor. Her icraat, aslında bir süreç yönetimi… Süreci iyi yönetmek sadece hedefi tutturmak anlamına gelmiyor, aynı zamanda süreçteki tüm aktörlerin belli bir memnuniyete ulaşmasını da gerektiriyor.

Ayrıca bir gerçeği de vurgulamak durumundayız:

'Halk odaklı reformlar' her zaman o meslekteki çalışanların, meslek kuruluşlarının veya sektördeki kurumların da lehine olduğu veya onların da süreçten çok hoşnut olduğu anlamına gelmiyor. Sağlık'ta yaptığınız dönüşüm halkın büyük memnuniyetini kazanırken özel hastanelerin veya doktorların bir kısım rahatsızlıklar duymasına sebep olabiliyor.

Eğitim'de attığınız önemli adımlar meslek içindeki herkesin büyük memnuniyet duyduğu anlamına da gelmeyebiliyor.

Hükümetler elbette halkın genelinin hoşnutluğunu düşünmek, ona göre yapısal dönüşümler yapmak ve gerekli adımlar atmak durumundadır, ancak süreçteki tüm aktörlerin rahatsızlıklarını dikkate almak da yine işin önemli bir boyutudur.

Yapısal dönüşümler mutlak şarttır, ancak insani perspektif korunarak yapılmalıdır. Kentsel dönüşüm çalışmaları da öyledir. Siz milletin evini yıkmak değil, millete yuva yapmak için bu işe girişirsiniz. Sürecin yönetilmesi, iletişimi, siyaseti çok boyutlu bir hassasiyeti gerektirir. AK Parti'nin bugüne kadar ki başarısı sadece doğru işler yapmasından değil, bunları doğru şekilde yapmasından, halkın ve farklı kesimlerin memnuniyetini gözetmesinden geliyor.

Bugün vatandaşların çoğunluğu yapılan revizyonu makul ve olumlu görüyorsa, Başbakan Erdoğan doğru bir hamle yapmış demektir.

Yasin Doğan

http://yenisafak.com.tr/yazarlar/YasinDogan/gideni-de-ovebilmek/36078