Yüksel TAŞKIN
Gençliğin siyasal değer ve yönelimleri konusunda üretim yapmanın çok önemli olduğuna inanıyorum. Bu yazıda bazı araştırmalardan yola çıkarak kimi veriler de kullanabilirdim ama bunun yerine dikkatimi çeken bazı sorun alanlarına değineceğim. Türkiye’de demokrat sol çevrelerin gençliğe yaklaşımlarında bu sorunları dikkate almaları gerektiğini düşünüyorum.
“Seküler” ifadesini kullanıyorum çünkü daha iyi bir kavrama sahip değiliz. Bu yazıda, Kürt kökenli seküler gençleri analizime dahil etmiyorum. Bahsedeceğim sorunlarla onların ilişkileri çok daha farklı biçimler alıyor.
Bekir Ağırdır’ın ülkedeki yaşam tarzı kümelerine göre yaptığı ayrımda “modern” kategorisi altında değerlendirilen gençlik de aşağı yukarı benim yoğunlaştığım gurupla örtüşüyor.
Kabaca söylersek, radikal sol partilerden CHP’ye, oradan da ulusalcı partilere kadar genişletilebilecek bir dizi aktörün etkisindeki bir gençlik kesitinden bahsediyoruz. Bu gençlerin bazılarıyla MHP arasında söylemsel etkileşim olmakla beraber, kültürel bir mesafe de söz konusu.
Bana göre seküler gençlerin en büyük sorunu milliyetçilik. Bu ülkede Milliyetçi Muhafazakar parti ve söylemlerin gücü anımsandığında, sekülerlerin milliyetçilikle etkileşimleri, hep bindikleri dalı kesmekle neticeleniyor.
Milliyetçi mi ulusalcı mı?
Seküler gençler, milliyetçilikle ilişkilerini Kemalizm üzerinden kuruyorlar. Bu nedenle “ulusalcılık” çok daha uygun bir ifade olabilir. Ulusalcılık kavramı, milliyetçiliğe göre ne türden “avantajlar” barındırıyor?
Öncelikle ulusalcılık “seküler” bir milliyetçilik olduğunu, bu nedenle de modern olarak algılanması gerektiğini ima ediyor. Kendisine bir tür ilericilik ve evrensellik veya evrenselcilik atfediyor.
Bu belki 1960’larda böyleydi ama ulusalcılık iddia ettiği avantajlarını 2000’lerin Türkiye’sinde yitirdi. Öncelikle çok ciddi bir Kürt karşılığı barındırmaya başladı. İlaveten abartılı bir İslamofobiye savruldu. Bir zamanlar “muasır medeniyetin kalesi” olarak gördüğü Avrupa’nın Avrupa Birliği (AB) projesine çok ciddi bir reaksiyon göstermeye başladı.
Denilebilir ki ulusalcılık, AB ve Batı karşıtlığını abarttıkça, kendisini tanımlayacak zemin bulmakta zorlanmaya başladı.
Bana göre bir bütün olarak seküler kesimlerin ve gençliğin trajedisi de burada başlıyor: Gençlerin siyasal/sınıfsal çıkarları ve ulusalcılık arasında çok büyük bir tezat var.
Seküler gençler, Batı’yı eleştirebilirler ama bunu yaparken evrenselliği ıskalamaları, onları oldukça dar bir özcülüğe sıkıştırma ihtimali barındırıyor. Yani seküler gençlere gereken evrensellik üzerinden kendilerini konumlamaları. Bu duruş mevcut Batı’nın eleştirisini barındırabilir ama kategorik bir Batı karşıtlığına savrulduğunda seküler gençlerin bindikleri dalı kesmeleri neticesini verir.
İran örneğine bakmak
Belki derdimizi anlatmak adına İran’dan bir örnek vermeliyiz. 1960’ların İran’ında sol gençlik arasında Batı karşıtlığı oldukça revaçtaydı. Anti-emperyalizm elbette haklı bir tutumdu ama buradan kültürel özcülüğe savrulduklarında; veya onların anti-emperyalizmlerini, İslamcılar devralarak içini boşalttıklarında, ortaya kategorik bir Batı karşıtlığı çıktı. İran sol gençliği de bu karşıtlığın yarattığı reaksiyoner dalganın altında ezildi gitti.
Ülkemizde seküler gençler arasında da anti-emperyalist söylem oldukça popüler. Ama bu tutum, eğer milliyetçilikle mesafesini koruyamıyorsa, Milliyetçi Muhafazakar hegemonyaya hizmet eder; nitekim etmektedir de.
Seküler gençler, milliyetçilikle karıştırılan bir anti-emperyalizm söylemine abandıkça, Milliyetçi Muhafazakarların ülkeyi “milli-gayrı-milli unsurlar” arasında bölerek yönetme stratejilerinin değirmenine istemeden su taşıyorlar demektir.
Milli ve Gayri-milliler
Bunu biraz daha açalım: Erdoğan benzeri liderlerin popülizmleri nereden besleniyor? Onlara göre ülkede iki ana gurup var: Milli ve gayrı-milli olarak da bölünen bu iki unsur, “sessiz Müslüman çoğunluk” ve “aktif Batıcı azınlık” olarak da anlaşılabilir.
Burada çok tuhaf bir durum ortaya çıkıyor:
Sekülerler ne kadar milliyetçi takılırlarsa takılsınlar, “Milli” unsurun içerisinde görülmüyorlar. Neden? Bu, temelde dini bir bölünmeye dayandırılan bir strateji ve seküler bir duruşunuzun olması, “gayrı-milli unsura” ötelenmenize yeterli. Üstelik, hem sizi içine almıyor bu kategori, hem de sizin kullandığınız milliyetçi dille kendi hegemonyasını güçlendiriyor.
Bindiği dalı kesmek derken kastettiğim buydu. Seküler gençlere milliyetçiliğin hiçbir türü fayda getirmeyecektir. Eğer kendilerini solda konumlandırıyorlarsa, milliyetçiliğin tortularından kendilerini özgürleştirmedikçe onlara bir siyasi gelecek yoktur. Yani onları bekleyen hem etik hem de öz-çıkar kaynaklı bir silkiniştir.
Milliyetçi Muhafazakar alan zaten çok kalabalık. Oranın değirmenine su taşımak sekülerlere yarar getirmez. Aksine onları marjinalleştirmeye devam eder. Sekülerlerin ihtiyacı kendilerini evrensel olan üzerinden tanımlamaktır.
Elbette evrensel olan Batı’ya indirgenemez ama abartılı, kategorik Batı karşıtlığı da evrenseli ıskalamanızla neticelenir.
Bu da bizi seküler gençler arasındaki sert Kürt karşıtlığına getiriyor. Şimdi Kürt hareketine eleştiriler getirmek başka; Kürt hareketini kategorik olarak ötelemek ve meşru görmemek başkadır. Özellikle Yılmaz Özdil sığlığının etkisi altındaki gençlerde ikinci tutum ağırlık kazanmaktadır.
Seküler gençliğin Kürtlerle imtihanı
Burada da etik olanla öz-çıkarın örtüştüğü enteresan bir durum var: Sekülerlerin milliyetçilik üzerinden Kürt hareketini gayrı-meşru görmeleri etik değildir. Öte yandan çıkarlarına da aykırıdır.
Neden mi? Kürt hareketi bugün Türkiye’deki en canlı seküler harekettir. Üstelik Kemalistler gibi yukarıdan aşağıya bir proje olmakla sınırlı kalmamıştır. Aşağıdan yukarıya dinamikler de üretmiştir.
Bu ne demektir? Düşünün on yıllarca Kürtler için “en feodal, en geri kesimler” eleştirileri yapıldı. Bugün kadınların siyasal eşitliği konusunda Kürtler, ülkenin diğer bölgelerinden daha ileridedir. HDP bu konularda CHP’nin önüne geçmiştir.
Buradan çıkarılacak dersler çok önemli. Bunun en önemlisi, seküler-sol siyasetin oldukça muhafazakar bir kesimi dönüştürebildiği gerçeğinin görülmesidir. Türkiye’de seküler kesimin en büyük hayal kırıklıklarından birisi, muhafazakar alanlara girememeleri, orada etkin olamamaları değil midir?
Ortak gidilecek yol var
Ama bir dakika: Kürt hareketi bunu başarmıştır. Hem de en muhafazakar bölgelerde bunu başarmıştır. Elbette burada nispi bir başarıdan bahsediyoruz. Bu demektir ki, söz konusu başarı, başka alanlarda da tekrarlanması mümkün bir başarıdır.
Burada da Kürt karşıtı milliyetçi/ulusalcı tavırların, binilen dalı kesmekten başka bir işe yaramadığı çok açıktır.
Kürtlerle yan yana durmayan seküler-sol çevrelerin bu ülkede kendi kendilerini küçültmekten öteye gidemeyecekleri kesindir.
Buradaki ironi şudur: Kendi öz örgütlenmelerini büyük ölçüde gerçekleştiren Kürt hareketinin, Türkiye’deki diğer aktörlere olan ihtiyacı; bizlerin Kürt hareketine olan ihtiyacından büyük değildir.
Yani Kürt illerinin dışında demokrasi ve özgürlük mücadelesi verenler, örgütlenme ve etkinlik bakımlarından son derece yetersizdir.
Bu yetersizlik, demokrat aktörlerin yan yana gelmeyi becerememeleriyle yakından ilişkilidir. Bunun önündeki en büyük engel de yukarıda anlatmaya çalıştığım gibi, seküler demokrat kesimlere ne etik ne de öz-çıkarsal hiçbir yararı olmayan milliyetçiliktir.
Milliyetçiliğin beslediği kategorik Batı ve Kürt karşıtlığı aşılmadıkça seküler gençlerin gelecekleri de parlak olmayacaktır…
http://yeniarayis.com/toplum-ve-kultur/2015/11/sekuler-gencligin-siyasetle-imtihani/
Yazarlar
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları




























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.04.2024
15.12.2019
26.07.2019
18.12.2017
27.09.2017
19.09.2017
10.08.2017
27.07.2017
10.07.2017
26.06.2017