Ayşe HÜR
"Bilgi ne pozitivistlerin iddia ettiği gibi nesnel ve tarafsız ne de Marksistlerin ileri sürdüğü gibi insanı geliştirici ve özgürleştirici bir şeydir. Tam tersine bilgi, iktidarı ayakta tutan güçtür." (Michel Foucault)
‘Küresel Köy’ lafının mucidi Marshall McLuhan “Bilimkurguyu yaşıyoruz” diyeli 40 yılı geçti. Bunu, Donna Haraway’ın “Bilim ve kurgu arasındaki fark optik bir yanılsamaya dönüştü” saptamasına cevaben söylemişti. Artık biliyoruz ki, bilimin taşıdığı ağır bagajı taşımadığı için kendini daldan dala konmakta özgür hisseden ‘kurgu’ edebiyata has olmaktan çıktı. Örneğin artık ‘sosyal bilimler kurgusu’ diye de bir şey var. Jean Baudrillard’ın deyişiyle “Sosyal kontrol, tahminler, simülasyonlar, programlanmış öngörüler ve hesaplanmış mutasyonlarla sağlanıyor.” “Her şeyi test ettik, araştırdık ve örnekledik” diyen Baudrillard’ın ima ettiği şey, kamuoyu araştırmaları. Ama Baudrillard, bu konuda kesin yargılardan kaçınıyor. Örneğin politikacılar acaba kamuoyu araştırmaları seçmen davranışlarını etkiliyor mu diye sürekli endişe duyarlar ya, Baudrillard bu sorunun ‘cevaplanamaz’ olduğunu söylüyor. Kamuoyu araştırmaları acaba gerçeğin tam bir fotoğrafını çekebilir mi? Buna da ‘karar verilemez’ diyor.
Bunları aklıma getiren, Yeni İnternet Yasası’nın yarattığı bulantı, 2013’ün Haziranı’nda Gezi Direnişi sürerken Fas’a giden Başbakan Erdoğan’ın oradan Habertürk’ün perde arkasındaki güçlü adamı olduğu anlaşılan Mehmet Fatih Saraç’ı arayıp, MHP ile ilgili ekran altı yazılarına müdahale ettiğine dair telefon konuşmalarının ve hemen ardından Bilal Erdoğan, Fatih Saraç ve Fatih Altaylı arasında, Konsensus’un yaptığı kamuoyu anketlerinde manipülasyon yapılmasına dair telefon konuşmalarının yarattığı hicap duygusu…
BİLGİ İKTİDARDIR
Aklıma Bacon’ın “Bilgi iktidardır”, Foucault’nun “Bilgi, ne pozitivistlerin iddia ettiği gibi nesnel ve tarafsız, ne de Marksistlerin ileri sürdüğü gibi insanı geliştirici ve özgürleştirici bir şeydir. Tam tersine bilgi, iktidarı ayakta tutan güçtür. İktidar bilgi yoluyla toplumun kılcal damarlarına sızar” demesi geldi. Yine Foucault’nun söylemin sınırlanmasına ilişkin mekanizmalardan yasaklamalar ve kısıtlamalar hakkında söyledikleri üzerine düşündüm. Bunun üzerine de bugüne dek, araştırma bulgularının derin ve sığ devlet, siyasi partiler, ordu, medya, aydınlar, kamuoyu yapıcıları vb. tarafından nasıl ve hangi amaçlarla kullanıldığını ve bundan sonra da kullanılabileceğini... Profesör Ahmet İnam’ın “insanın bilgisini bilgisizce kullanmasının sonucunda ortaya çıkan paradoksun, trajedinin, ironinin yaşandığı (...) hazin bir çağın adıdır, Bilgi Çağı” sözünden hareketle, “bu bilgiler, acaba üzerine boca edildiği sıradan insanları nasıl etkiler?” diye de düşündüm.
İlk kez 1965’te Almanya’da gözlenen ve Elizabeth Noelle Neuman tarafından tarif edilen Suskunluk Sarmalı teoremini hatırladım. Bu teoreme göre, sadece birbirini tanıyan insanların oluşturduğu gruplar değil, toplumun geneli de kendileri gibi düşünmeyen üyelerini dışlamaya eğilimlidir. ‘Dışlanma korkusu’ yüzünden, bireyler çevrelerinde hangi fikir ve davranışların benimsendiğini veya reddedildiğini veya hangi fikir ve davranışların taraftarlarının arttığını veya azaldığını sürekli gözlemler. Yani düzenli olarak, bir çeşit kamuoyu yoklaması yaparlar. Ortaya çıkan kanaatler doğrultusunda, kendilerine yakın fikirlerin daha çok taraftarı olduğunu düşünürlerse kendilerini güvende hissedip konuşmaya başlarlar. Aksi durumda susarlar. Böylece azınlıkta olanların veya azınlıkta olduklarını sananların sesleri daha az duyulur ve bu durum o kesimlerin kamusal alandaki zayıflığı konusundaki kamusal kanaatleri pekiştirir. Alın size, bilginin veya bilgisizliğin toplum üzerindeki etkilerinden biri...
THOMAS TEOREMİ
Sonra Batılı uzmanların tanımladığı ‘kazananın peşine takılma eğilimi’ ile ‘kaybedeceği varsayılana destek olma eğilimi’nin birbirini götürüp götürmediğini düşündüm ve ‘en istenmeyeceğin kazanacağı düşünüldüğünde, kendi eğilimine en yakın olana yönelme eğilimi’ ağır basarsa önümüzdeki seçimlerde ne olur diye tahminde bulunmaya çalıştım ve Thomas Teoremi diye bir şey hatırladım. Hani “sosyal dünyamız söz konusu olduğunda, günlük yaşamdaki durumların tanımlarını gerçek olarak ele alırsak, sadece bugünü değil, geleceğimizi de tayin etmiş oluruz” diyen, daha öz bir anlatımla “eğer bir şeye ‘gerçek’ etiketini yapıştırırsak, o gerçek haline gelir” diyen teoremi. Belki de buna tersini de ekleyebiliriz? Bir şeye ‘sözde’ etiketi yapıştırırsak (sözde Ermeni Soykırımı gibi), onun gerçek olmaktan çıktığını düşünmemiz veya sanmamızı yani.
KENDİNİ GERÇEKLEŞTİREN KEHANETLER
Sonra bunun sosyal bilimlerdeki ‘kendi kendini gerçekleştiren kehanet’ tanımı ile akraba olduğunu fark ettim. Sırf kehanetten kaçmaya çalıştığı için kehanette söylendiği gibi öz babasını öldürüp öz anasıyla evlenmek zorunda kalan mitolojik kahraman Oidipus’la, cadıların kehanetini gerçekleştirmeye çalıştığı için hem kocasını hem kendini mahveden Shakespeare’in Lady Macbeth’ini hızla geçip daha güncel örnekler üzerine düşündüm. Hani on yıllardır ABD tarafından atom bombası üretiyor diye tehdit edilen Kuzey Kore ve İran’ın, namlunun ucunda olduğunu düşünerek gerçekten atom bombası üretmesi ve atom bombasına sahip olduğu için de ABD tarafından imha edilecek olması ihtimalini. Ya da bir zamanlar ‘en güvenilen kurum ordu’, ‘en güvenilmez kurum siyaset/medya’ gibi önermelerin her ankette birinci çıkmasının, zamanla kararsızların bir kısmının etkilenmesi üzerine, bir sonraki ankette de birinci sırada çıkmalarının adeta garanti olması ihtimali gibi durumları… Belki buna, politikacılar önem vermeseydi, kamuoyu araştırmalarının sonuçlarının aslında hiç de önemli olmayacağı ihtimalinin de eklenebileceğini düşündüm.
SEMERKAND’DA ÖLÜM
Baudriallard’ın ‘kendini gerçekleştiren kehanet’ konusunda verdiği örnek ise Somerset Maugham’ın ‘Samarra’da Randevu’ adlı hikâyesinin bir versiyonu. Zamanın birinde, bir asker, (Maugham’ın hikâyesinde Bağdat’ta) pazar yerinde dolaşırken birden Ölüm’le karşılaşır. İkili göz göze gelir ve adam Ölüm’ün kendisine işmar ettiğini sanarak korku içinde saraya koşar ve en hızlı atını kendisine vermesi için sultana yalvarır. Tek arzusu, Ölüm’den kurtulmak için mümkün olduğunca çabuk, bir gün uzaklıktaki Semerkand’a gitmektir. Sultan atı verir, adam telaş içinde Semerkand’a doğru yola koyulur. Ardından Sultan en iyi adamını korkuttuğu için çıkışmak üzere Ölüm’ü sarayına çağırır. Ölüm şaşkınlıkla cevaplar Sultan’ı: “Onu korkutmak istememiştim ki!... Onu pazar yerinde görünce çok şaşırdım, çünkü kendisiyle yarın Semerkand’da randevumuz vardı....”
Son yıllarda sürdürdüğümüz tartışmaları (Türkiye diktatörlüğe mi gidiyor? Türkiye İran olur mu? Türkiye parçalanır mı? vs.) düşünüyorum da acaba bizim Semerkand’da Ölüm’le bir randevumuz var mı, yok mu?
Baudrillard’ın yolunu izlersek “Bu, bilinemez” diyebiliriz. Peki, her bilgi bir tür kehanet midir? Baudrillard’ın yolunu izlersek buna karar verilemez diyebiliriz. Peki, her kehanet kendini gerçekleştirir mi? Sadece şunu diyebiliriz: Sadece bir tek tip kehanet, o da belki, kendi kendini gerçekleştirmez: Hakkında kehanette bulunduğu şeyden tümüyle bağımsız olan kehanet!
Uzun sözün kısası, genel anlamda sosyal, siyasal ve ekonomik olaylara, özel anlamda kamuoyunun oluşmasına ve giderek seçmen davranışlarına etki eden o kadar çok faktör var ki, Başbakan’ın telefonla medya kuruluşlarına müdahale etmesinin veya kamuoyu araştırmalarını manipüle etmeye çalışmasının doğuracağı sonuçları kestirmek için kâhin olmak gerekir. Ancak tarihsel deneyimi birazcık olsun okumuş olmanın verdiği güvenle şu kehanetlerde bulunabilirim: Otoriter rejimler er ya da geç yıkılmaya mahkûmdur. ‘Küresel bir köy’ olan dünyamızda bilginin akışı engellenemez. Baskıcı olsun olmasın, iktidar şakşakçısı aydınlar ve medya mensupları, çocuklarına ancak ‘utanç’ duygusunu miras bırakabilirler....
KAMU, KAMUOYU, KAMUOYU ARAŞTIRMALARI
Romalılar döneminde ‘kamu’ (publicus) ile ‘özel’ olmak üzere iki ayrı hukuk alanı tanımlanmıştı. Ortaçağda kamu deyince akla aristokrasinin, soyluların uygulamaları gelir oldu. Habermas’a göre Ortaçağ fermanlarındaki ‘publicae’ terimi, hükmeden adına elkoymak anlamına gelirdi. Burjuvazinin ortaya çıktığı 16-17. yüzyıllarda terim sadece kralı, danışmanlarını, mahiyetini (kısaca sarayı) değil, devleti (devlet dairelerini, bürokrasiyi) de anlatır oldu. 18. yüzyıldan itibaren hem kralların hem burjuvazinin hem de hükümetlerin seslendiği halkı ifade ederek Roma dönemindeki anlamına yaklaştı.
Osmanlı döneminde bu konudaki terim ise ‘amme’ idi. Günümüzde, Türk Dil Kurumu’nun (TDK) tarifine göre kamunun üç anlamı var: ‘Halk hizmeti gören devlet organlarının tümü’, ‘bir ülkedeki halkın bütünü, halk, amme’ ve ‘hep, bütün.’ Görüldüğü gibi, bizde kelimenin birincil anlamında ‘halk’ değil ‘devlet’ var. Bunu destekleyen bir başka bilgi, ‘kamu yararı’ teriminin TDK sözlüğündeki karşılığı: “Devletin gereksinimlerine cevap veren ve devlete yarar sağlayan değerler bütünü, menafiiumumiye.’ Kısacası, bizim anlam dünyamız hâlâ modern öncesi dönemlerin damgasını taşıyor.
‘Kamuoyu’ terimindeki oy kafaları karıştıran bir şey. Osmanlı döneminde kullanılan ‘efkâr-ı umumiye’ (genelin, toplumun fikirleri) veya ‘efkâr-ı amme’ (kamunun fikirleri) terimlerinde bulunmayan ‘oy’ için TDK üç anlam veriyor. Merak edenler sözlüğe bakabilir. Aynı sözlük ‘kamuoyu’ için de şu tarifleri yapıyor: 1.Bir konuyla ilgili halkın genel düşüncesi, halkoyu, amme efkârı, efkârıumumiye, 2.Toplumsal yaşamın olay ve olguları konusunda toplumsal kümelerin ya da toplumun ortaklaşa yargısını yansıtan düşünce ve kavramların toplamı, 3. Bir insanın eylemleri konusunda çevresindekilerin onaylayıcı ya da kınayıcı tutumları.
AGORA VE HİPODROM
Tanımları yaptıktan sonra tarihe dönelim. Barbar çağlarda kamuoyu diye bir şey var mı bilmiyorum ama Antik dönemde kamuoyunu, şehrin agorasında, meclisinde, sokaklarında, okullarında, tiyatrolarında, tapınaklarında ya da soyluların evlerindeki Symposium denilen ziyafetlerde yapılan tezahüratlar, nutuklar, sohbetler, dedikodular oluştururdu. Ama daha önemlisi yılda 40 kez toplanan ve ‘özgür yurttaşlar’ın katıldığı Ecclesia denilen toplantılarda siyasi sorunlar oylanırdı. Sözde kalsa da ‘Vox Populi, Vox Dei’ (Halkın sesi hakkın sesidir) düsturunu şiar edinen Roma döneminde, meclisin müzakere zabıtlarını kamusal alanda yayımlayan ve halk tarafından tartışılmasını sağlayan Sezar, herhalde modern anlamda kamuoyunun önemini ilk keşfedendir. Çiçero gibi ünlü hatiplerin konuşmalarına verilen tepkiler kamuoyu hakkında önemli fikir verirdi.
Ayrıca 170 bin seyirci kapasiteli Circus Maximus’unda veya Konstantinopolis’in 60 bin ila 100 bin seyirci kapasiteli Hipodrom’unda halkın arasında örgütlenmiş çeşitli gruplar, kendilerini yarışçılar aracılığıyla temsil eder, yarışları izleyen halk kesimleri de bunlardan birini ya da öbürünü destekleyerek çeşitli konulardaki tercihlerini ifade ederdi. Gösteriler sırasında yapılan tezahüratın biçimi ve şiddeti halkın saray politikalarına ilişkin düşünceleri hakkında önemli bir fikir verirdi. Bizans tarihi boyunca, bu takımlar bazı imparatorların tahta geçirilmesinde, bazılarının indirilmesinde önemli rol oynadı.
Antik çağın ve Roma döneminin ‘siyasal insan’ının, ‘inanan insan’a irca ettiği kilise egemenliğindeki Ortaçağ’da, irili ufaklı feodal beylikler, krallıklar arasında gidip gelen din adamlarının, seyyahların, tüccarların, gezgin felsefecilerin kamuoyunu şekillendirdiğini tahmin ediyorum. Aydınlanma Çağı’nda ise Pascal, Locke, Voltaire, Rousseau, Hegel, Bentham, Tocqueville gibi düşünürler bu konuya kafa yordu.
Bugün kamuoyu denince de toplumun hem tecrübeleri hem de bilgileriyle oluşturduğu ortak kanaat akla geliyor. Bourdieu’nun veciz ifadesiyle “Eskiden ‘Tanrı bizimledir’ diyen siyaset adamı, bugün ‘kamuoyu bizimledir’ diyor.”
ABD’DEN AVRUPA’YA VE TÜRKİYE’YE
İlk kamuoyu araştırması 1879’da ABD’de, biçer-döver satan W.W.Ayer and Son firması tarafından, kullanıcıların eğilimleri ve gazetelerde bu konuda çıkan haberleri incelemek suretiyle yapılmıştı. Bugünkü anlamda kamuoyu araştırmaları ise İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD’de başladı, 1960’lı yıllarda Avrupa’da yaygın olarak kullanıldı.
Türkiye’de, bilimsel olmayan ilk seçim araştırmaları 1950’lerde Demokrat Parti tarafından düzenlenmişti. Bu araştırmalar, İstanbul’da merkezi yerlere veya miting alanlarına konulan sandıklara oy atmak şeklinde yapılıyordu. Bu sandıklarda bazen on binlerce kişi oy kullanırdı. Sonuçlar ertesi gün, gazetelerde sekiz sütuna manşet olacak şekilde yayımlanırdı. Ama 1957 seçimleri arefesinde bu anketlerde Demokrat Parti’nin oyu düşük çıkmaya başlayınca İstanbul Vali vekili Kemal Hadımlı bu oylama işini yasaklandı.
İLK YAYINLAR, İLK ŞİRKETLER
Kamuoyu araştırmasının önemine dair ilk bilimsel yayın (Halk Efkarı ve Yoklaması) 1954’te Seha Meray tarafından yapıldı. Bilimsel yöntemlerle ilk kamuoyu araştırmasını yapan da, 1956’da Halk Efkarı Mefhumu ve Tesir Sahaları adlı kitabın da yazarı olan Nermin Abadan Unat idi. Unat’ın Ankara Üniversitesi’nde oluşturduğu SIHAG kısaltmalı birim, siyasi liderler üzerine araştırmalar yaptı ancak bunlar bir yerde yayımlanmadı. Zaten birim, kısa süre sonra engellemeler yüzünden kapandı.
İlk seçim araştırmasını 1975’te Milliyet gazetesi sipariş etti. O yıl ara seçimler yapılacaktı ve Ankara ili hakkındaki çalışmayı Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden Nermin Abadan Unat, Türker Alkan, Doğu Ergil, Ahmet Taner Kışlalı yürütmüştü.
1975’te kurulan PİAR, 1977 seçimleri için Politika gazetesine ve 1978’de Tercüman gazetesine seçim araştırması yaparak bu alandaki bir başka ilki gerçekleştirdi. 1980 darbesinden sonra yapılan ilk genel seçimler (1983) kamuoyu araştırmalarının popülerleşmesine neden oldu. Öyle ki bu tarihten sonra kamuoyu araştırması şirketleri bir sektör oluşturdu. 1983’te Ankara’da Dr. Sezgin Tüzün tarafından kurulan VERİ Araştırma (1995-2000 yılları arasında burada çalışma şansı elde etmiştim) siyasi araştırma alanında öncü bir kuruluştu. 1986’da Tarhan Erdem tarafından kurulan KONDA, 1988’deki referandum sonuçlarını büyük isabetle tahmin ederek; 1987’de Emre Kongar tarafından kurulan KAMAR da sonuçlara çok yaklaşarak, büyük prestij kazanmıştı. Bugün, televizyonlarda, gazetelerde boy gösteren araştırma şirketlerinin nasıl anılacaklarına ise tarih karar verecek...
ÖZET KAYNAKÇA
Alim Şerif Onaran, Kamuoyu El Kitabı, Haşmet Matbaası, 1984, Emre Kongar, 21. Yüzyılda Dünya, Türkiye ve Kamuoyu, Simavi Yayınları, 1992, Kamuoyu Kimin Oyu? (Derleyen: Hülya Tufan), Kesit Yayıncılık, 1995, Celinda C. Lake ve Pat Callbek Harper, Kamuoyu Araştırmaları, Çeviren: Nurettin Güz, AltınKüre Yayınları, 2002.
Yazarlar
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2024
9.09.2024
17.11.2022
6.11.2022
7.06.2019
26.12.2017
21.03.2016
13.03.2016
6.02.2016
28.02.2016