Ayşe HÜR
İki cumhurbaşkanı adayı, Erdoğan ve İhsanoğlu'nun, Mehmet Akif Ersoy üzerinden polemikleri bu haftaki yazımın bahanesi oldu. Asıl olarak İstiklal Marşı'nın güftesi ve bestesi üzerine tartışmaları içeriyor. Buyrun Akif'i bir de böyle okuyun...
Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’nun İstiklal Marşı ile Çanakkale Destanı’nı (ya da Çanakkale Şehitlerine şiirini) karıştırmasının yankıları sürerken, diğer aday Tayyip Erdoğan’ın da geçtiğimiz yıllarda bütün konuşmalarını bakarak yaptığı görünmez ekrana (prompter) rağmen İstiklal Marşı’nın dizelerini yanlış okuduğuna dair videolar sosyal medyada yayılmaya başlayınca iki liderin İstiklal Marşı ‘sürçmeleri’ bu haftaki yazımın bahanesi oldu. Yazı esas olarak İstiklal Marşı’nın güftesi ve bestesine dair ama Mehmet Akif Ersoy’un yaşam öyküsünün özeti ile başlamak istiyorum.
Mehmet Akif, 1873’te İstanbul-Fatih’te doğar. Doğduğunda babası Mehmet Tahir Efendi, oğluna kendi adıyla birlikte, ebced hesabıyla doğum yılını (Hicri Takvim’e göre 1290’ı) ifade eden Ragıyf (ya da Ragif) adını verir. Arapçada bir çeşit ekmeğin adı olan bu garip isim zamanla Akif’e dönüşür. Babası Mehmet Tahir Efendi, Kosovalı bir Arnavut, annesi Emine Şerife Hanım Buharalı bir Türk’tür. Şairin Nuriye adlı bir de kız kardeşi vardır.
KALBİ İMANLA, BEYNİ FENLE DOLU
Mehmet Akif, Fatih’teki Emir Buhari Mahalle Mektebi’nde sonra Fatih İptidaisi’nde okur. Bu dönemde babası kendisine Arapça öğretmeye başlar. Fatih Rüştiyesi’nde edebiyata merak sarar. Annesi Akif’in medrese eğitimi almasını isterken babasının arzusu ile din dışı eğitim veren Mülkiye’ye yazılır. Mülkiye’de edebiyat derslerine giren ‘Gelenekçi’ Muallim Naci’den çok etkilenir. 1888’de Mülkiye’nin Âli (yüksek) bölümüne geçer ama babasının ölümüyle ve evlerinin yanması yüzünden ortaya çıkan mali sıkıntılar yüzünden bu bölümü bırakıp mezunlarına iş garantisi sunan Halkalı Baytar Mektebi’ne geçmek zorunda kalır. Okul yıllarında yüzme ve güreşle uğraşan Akif’in şiire merak sarması Baytar Mektebi’nde olur. Yakın dostlarından şair Mithat Cemal (Kuntay), “Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebi’nin İmamı Mustafa’nın arkasında da, Pastör’ün huzurunda da aynı imanla duran ama aynı heyecanla durmayan” Mehmet Akif, 1893-1896 yılları arasında önce Trakya, Rumeli ve Anadolu’da dolaşarak bulaşıcı hayvan hastalıkları ile ilgili çalışmalar yapar. 1898 yılında Tophane Amiri veznedarı Mehmet Emin Bey’in kızı İsmet Hanım’la evlenir. Çiftin altı çocuğu olur. (Dördüncü çocuklarını 1,5 yaşında iken kaybederler.) 1906 yılından itibaren memuriyete ek olarak Halkalı Ziraat Mektebi’nde hocalık yapmaya başlar.
İTC’YE ŞARTLI GİRİŞ
II. Abdülhamit’in istibdat rejimine yürekten karşı olan Mehmet Akif, arkadaşı Mithat Cemal’in ifadesine göre 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanından hemen sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne (İTC) kaydolur. Cemiyete girişte yapılan yemin töreni sırasında orada olan Fatin (Gökmen) Hoca’ya göre, yemindeki “Cemiyet’in bütün emirlerine, bila kayd ü şart itaat (Cemiyet’in bütün emirlerine kayıtsız şartsız uyacağıma)” ibaresini kabul etmeyerek “Ben cemiyetin yalnız emr-i ma’rufuna (sadece iyi ve doğru olan emirlerine) biat ederim. Mutlak söz veremem” demiştir. Cemiyetin Şehzadebaşı’ndaki İlmiye Mahfeli’nde Arap Edebiyatı dersleri veren Mehmet Akif, bir yandan “Ne fırka herzesi lazım, ne derd-i kavmiyet” der bir yandan 1912-1913’teki Balkan Savaşları sırasında İrşad Heyeti üyesi olarak çeşitli mahfillerde, camilerde verdiği konferanslar ve vaazlarla halkı yüreklendirir.
BERLİN VE MEDİNE GÖREVLERİ
1914 yılı sonunda İTC’nin yeraltı örgütü Teşkilat-ı Mahsusa adına Berlin’e gider. Görevi, Almanların esir aldığı 100 bin kadar Müslüman esiri ‘aydınlatmaktır’. Üç aylık görevi sırasında Almanya’yı gözlemler ve Batı kültürünün Alman versiyonundan çok etkilenir. Bugün İslamcı muhafazak?r gençliğin başucu eseri olan Asım’ı bu seyahat sırasında yazar. Almanya’dan döndükten sonra Mayıs 1915’te Teşkilat-ı Mahsusa’nın oluşturduğu Necid Heyeti ile Riyad’a gider. Heyetin hedefi, Osmanlı İmparatorluğu’na karşı İngilizlerle işbirliği yapan Mekke Şerifi Hüseyin’e karşı, Necid Meliki İbn’ür-Reşid’in desteğini sağlamaktır. Bu gezide sırasında Medine’den çok etkilenir. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun İstiklal Marşı’nın güftesi ile karıştırdığı Çanakkale Destanı’nı (ki Asım’ın sonundaki Çanakkale Şehitlerine adlı şiirdir) bu seyahatte yazar.
TBMM’NİN SESSİZ ÜYESİ
1918’de Şeyhülislâmlık dairesine bağlı olarak kurulan Dâr’ül_Hikmet-ül İslâmiye’de katiplik görevini yapan Mehmet Akif, 1919'da, Kuva-yı Milliye'yi desteklemek için Bandırma'da yaptığı konuşma yüzünden görevden alınınca, Anadolu'ya geçer ve Burdur milletvekili olarak TBMM'ye alınır. Ancak Mithat Cemal’in dediği gibi “Zaten onun politikacı tarafı hiç yoktur (…) Nasıl ki Büyük Millet Meclisi’ndeki mebusluğu 4 [doğrusu 3 sene kadar olmalı] senelik bir sükuttur. Zabıtlarda iki üç kelimesi var; bunlar bile çok defa edattır; bazen de bir nükte: [Mesela] Bütçe müzakeresinde, mazbata muharriri, Arap harflerinin muzipliği olarak ‘me‘murin’ kelimesini ‘me‘mureyn’ diye okuyacak, Akif oturduğu yerden haykıracak: ‘Memureyn olsa şekerle besleriz.’”
Mithat Cemal haklıdır çünkü Mehmet Akif açık celselerdeki 232 oylama ve yoklamadan 132’sinde bulunmamıştır. Ancak Meclis’te dili tutulan Mehmet Akif başka mecralarda bolca konuşur. Hem de çok güzel konuşur. Örneğin 23 Ocak 1920'de Cuma günü Balıkesir'deki Zağanos Paşa Camii'nde halkı Yunanlılara karşı Milli Mücadele'ye davet eder. Benzeri bir konuşmayı Ankara'da Hacı Bayram Camii'nde de yapar. Ekim 1920'de, Konya (Bozkır) İsyanı’nı önlemek, halka öğüt vermek için bir heyetle Konya'ya gönderilir. Oradan Çankırı ve Kastamonu'ya geçer ve Nasrullah Camii'nde Milli Mücadele'nin niteliğini anlatan coşkulu bir vaaz verir. Bu vaaz Diyarbakır'da basılarak bütün vilayetlere ve cephelere dağıtılır. Bu konuşmalar öyle heyecan yaratır ki, ileriki yıllarda, bazı bölgelerde Milli Mücadele’ye halkın katılımı, Mehmet Akif’in hanesine yazacaktır bazı tarihçiler.
İSTİKLAL MARŞI YARIŞMASI
“Bir gün Orta Tedrisat Müdürü odasında çalışıyordum. Kalpağımı masanın bir kenarına koymuştum. Kapı açıldı. İçeriye kısa boylu bir Erkânı Harbiye Albayı girdi. Onu görünce ayağa kalktım, kalpağımı giydim. ‘Buyurunuz’ dedim. Bu zat ‘Ben, Garp Cephesi Erkânı Harbiye Reisi İsmet’ dedi. Kendisini masamın önündeki iskemleye buyur ettim, oturdu. ‘Beni size Dr. Rıza Nur Bey gönderdi. Orduca karar verdik. Bir İstiklal Marşı istiyoruz. Bunun güftesini ve bestesini ayrı müsabakaya korsunuz. Her birini kazanana beşer yüz lira vereceğiz’ dedi. Emirlerini hemen yapacağımı söyledim. O da kalktı gitti.”
Bu satırlar 1921’de Maarif Vekâleti’nde orta dereceli eğitimden sorumlu olan Kazım Nami (Duru) Bey’e ait. O sırada Ankara’da ev bulamadığı için, Taceddin Dergâhı’nda misafir edilen Mehmet Akif’in “Milletin başarılarının para ile övülemeyeceğini” düşündüğü için yarışmaya katılmak istemediği, yarışmaya gönderilen 724 şiiri gözü tutmayan ‘Türkçü’ Maarif Vekili Hamdullah Suphi (Tanrıöver)’nin kendisine yazdığı davet mektubundan sonra fikrini değiştirdiği bilinir.
MEHMET AKİF'İN ŞİİRİ SEÇİLİYOR
Ön elemeyi geçen yedi şiir, Mustafa Kemal’in oturum başkanlığını yaptığı 12 Mart 1921 günü tartışmaya açılır. İyi bir hatip olan Hamdullah Suphi, gür sesiyle Mehmet Akif’in 10 kıtalık şiirini okuduğunda milletvekilleri büyük bir heyecana kapılırlar. Hamdullah Suphi’nin başını çektiği bir ekip diğer şiirlerin okunmasına gerek bile görmez ve oylamaya geçmeyi önerir. Buna itiraz edenler olur. Çünkü diğer altı şiir Mehmet Akif’in şiirinden daha fazla ‘milli’ öğeler taşımaktadır. Örneğin bu şiirlerde ‘Türk’ sözü geçerken Akif’in şiirinde sadece ümmet anlamına gelen ‘ırk’ terimi vardır.
Mustafa Kemal’in konuşmasını takiben şiir iki kez daha okunur ve oylamaya geçilir. Şiirin bazı yerlerinin tadil edilmesi gerektiğini ima eden Bolu Milletvekili Tunalı Hilmi Bey oylamanın oldu-bittiye getirilmesinin marşın meşruiyetini zedeleyeceğini ileri sürer ama sözünü dinletemez. Hamdullah Suphi’nin el kaldırma usulüyle yaptığı oylamada Akif’in şiiri çoğunluk oyuyla ‘İstiklal Marşı’ olarak kabul edilir. Mustafa Kemal daha sonra gazeteci İsmail Habib Sevük'e, İstiklal Marşı'nın en beğendiği dizelerinin "Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet/Hakkıdır Hakka tapan milletimin istiklâl" olduğunu söyleyecek ve "bu milletten asla unutmamasını istediğim mısralar işte bunlardır" diyecektir.
Bunlar olurken Mehmet Akif, utangaçlığından başını kollarının arasına saklayarak, sırasının üstüne kapanmış, oylama sonucu belli olur olmaz da heyecanla Meclis’i terk ederek Taceddin Dergâhı’na gitmiş ve tebrikleri orada kabul etmiştir. Daha sonra Hamdullah Suphi Bey’e “Ben bu kadar güzel yazmadım. Ama siz, çok güzel okudunuz” diyecek, o günlerde büyük yoksunluk içinde yaşadığı halde 500 liralık para ödülünü yoksul kadınlara ve çocuklara örme işleri öğreten Darü’l Mesai adlı hayır kurumuna bağışlayacaktır.
BESTE YARIŞMASI
Güftenin seçilmesinden sonra sıra beste yarışmasına gelmişti. Aralarında yine Kazım Karabekir’in olduğu 24 ‘besteci’ eser gönderir. Fakat o günlerde Yunan ordusu Polatlı’ya yaklaşmıştır. Hükümetin ve Meclis’in Kayseri’ye nakli düşünülmektedir. Sonunda, Meclis’te ordunun Sakarya’da savunma düzenine geçmesi fikri galip gelerek, Ankara’nın tahliyesinden vazgeçilir ama yarışma unutulur gider. Bunun üzerine bazı bestekârlar kendi bestelerini çevrelerinde ‘İstiklal Marşı’ diye yaymaya başlarlar. 1924 yılında bu kargaşaya son vermek için Milli Eğitim Bakanlığı’nda bir kurul oluşturulur ve Ali Rıfat (Çağatay) Bey’in Türk müziği etkisindeki ‘acemaşiran’ motifli bestesinde karar kılınır.
YENİDEN GÜFTE YARIŞMASI
1925 yılında, Maarif Vekâleti’ne bağlı Hars (Kültür) Müdürlüğü, Mehmet Akif’in şiiri, “Batı’yı çok fazla yerdiği, manevi unsurlar ağır bastığı ve Atatürk’ten bahsetmediği” için yeni bir güfte yarışması açar. Dönemin gazetelerinde bu yarışmanın şartları, katılanlar gibi konulara dair bilgi bulmak mümkünken, sonuç hakkında bir bilgi yok. Benzer bir girişimin 1930’da da yapıldığı biliniyor ama sonuçta Mehmet Akif’in güftesi ile devam edilir ve bir emirle Riyaset-i Cumhur Orkestrası Şefi Osman Zeki (Üngör)’ün Batılı tarzdaki bestesinin ‘milli marş olarak kabul edildiği’ memleketin dört bir köşesine bildirilir. Batıcı modernleşme çabalarının bir sonucu olarak Türk musikisinin gözden düşmeye başlayacağının ilk işaretidir bu karar.
PROZODİ HATALARI
“Nurettin Eşfak/mavzer tabancasının emniyetiyle oynıyarak konuşuyor:/-Bizim İstiklâl Marşı'nda aksıyan bir taraf var/bilmem ki, nasıl anlatsam,/Âkif, inanmış adam, büyük şair/fakat onun/inandıklarının hepsine inanmıyorum./Meselâ, bakın: ‘Gelecektir sana vaadettiği günler Hakkın.’/Hayır,/gelecek günler için/gökten âyet inmedi bize./Onu biz, kendimiz/vaadettik kendimize./Bir şarkı istiyorum/zaferden sonrasına dair./ ‘Kim bilir belki yarın...’”
Yer sorunu yüzünden büyük bir ayıp işleyerek görsel düzenini bozarak aktardığım bu dizeler, Nazım Hikmet’in Kuvayı Milliye Destanı’ndan alınma. Nazım’ın itirazının neye olduğunu anlıyoruz ama konumuz bu olmadığı için duymazlıktan geliyoruz. Ama başka aksayan yanlar da İstiklal Marşı’mızda. Hepimizin bildiği gibi 1930’dan beri “larda yüzen alsancak…”, “nim milletimin…” , “bu celal sana…”, “kanlarımız sonra helal hakkıdır” gibi garip dizelerle savaşmak zorunda kalmıştır vatan evlatları. Çünkü marşta ‘prozodi’ hataları vardır, yani sözlerle müzik arasında ahenk yoktur bu yüzden bir dizenin son hecesi, diğer dizenin başına gelebilmekte böylece yukarıdaki garip dizeler ortaya çıkabilmektedir. Ayrıca marşın temposu da çok düşüktür.
Marşın bestecisi Osman Zeki Bey, marşın pek ölgün bulunan ritminin kabahatini başkalarına atar: “Ben İstiklal Marşı’nı bestelerken kulaklarımda İzmir’e koşan atlıların dörtnal sesleri vardı. Bir de marşın bugün aldığı şekli düşünün. Eserin başında metronomu 1 dörtlük 80 olan bir eser hiç bir vakit cenaze marşına benzemez. Plaklardaki ağır tempolu çalınışı ise, ‘Sahibinin Sesi’ stüdyosunda orkestra ile plağa çaldığımız zaman teknisyenler, bunun çok süratli bir marş olduğunu söylediler. Bu sebeple plağın aynı yüzüne bir marş daha çalmamızı rica ettiler. Ben böyle bir teklifi kabul edemezdim. O anda aklıma bir şey geldi: ‘Marşı biraz ağır çalalım, böylece plak dolar. Sonra çalınırken gramofon biraz hızlıya ayarlanır, olur biter’ dedim. Bu fikir pek münasip görüldü ve dediğim gibi yapıldı. Fakat bilahare böyle bir fikir vermekle hata ettiğimi anladım. Çünkü marş çalınırken gramofonun hızlıya ayarlanması icab ettiğini kim bilebilirdi?”
BESTE ÇALINTI MI?
Bu açıklamaya inanıp ‘keşke böyle yapmasaydı’ deyip geçiyorum çünkü çok daha vahim bir iddia var.
O yıllarda TBMM’de Bursa Milletvekili olarak görev yapan askeri tabip Osman Şevki (Uludağ) Bey’e göre “Osman Zeki Bey’in bestesi, Karmen Silva adlı bir sokak şarkısından esinlenerek yapılmış, özgün olmayan bir eser olup ilk şekli Padişah Vahdettin’e takdim edilmiştir. Marşın orkestraya uyarlanmasını da Ermeni Edgar Manas Efendi yapmıştır!” Osman Zeki Bey, bu üç hususu da ‘olumsuz’ bir faktör olarak sıralar. Yani beste çalıntıdır, cumhuriyet öncesi bir döneme aittir ve hamurunda bir Ermeni’nin katkısı vardır! O halde ‘milli’ değildir!…
Osman Zeki Bey’in daha önce başkasına ait ‘Papatyalar’ adlı şarkıyı da kendi bestesi olarak takdim ettiğini söyleyen Osman Şevki Bey bu konudaki iddiasını TBMM’de ve basında defalarca dile getirmiş ancak yetkililerden ve besteciden tatmin edici bir cevap alamamıştır.
MEHMET AKİF'İN MISIR'A GÖÇÜ
Yazıyı Mehmet Akif Bey’in yaşam öyküsünü tamamlayarak bitirelim. Milli Mücadele'nin başında İslamcı unsurları davaya kazanmak için Meclis'e davet edildiği anlaşılan Mehmet Akif, bu tür bir desteğe ihtiyaç kalmayınca, gözden düşer. İstanbul’da arkadaşlarının ‘Aziz Akif’ diye andığı şair, Ankara'da 'Arap Akif', 'mürteci Akif' diye alaya alınmaya başlayınca, 1922 yılının Aralık ayında ‘sağlık gerekçesi’ ile milletvekilliğinden istifa eder. 1923 yılının Mart ayının son günlerinde ortadan kaybolan yakın arkadaşı Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey’in Mustafa Kemal’in Muhafız Alayı Kumandanı ‘Topal’ Osman tarafından öldürüldüğünün anlaşılması üzerine kendine yeni bir yurt bulması gerektiğini hisseder. Mısır Hidivi Abbas Hilmi Paşa bir süredir kendisini Mısır’a davet etmektedir zaten. Böylece kışlarını Mısır’da geçirmeye başlar. Yani, Mehmet Akif'in ülkeden ayrılışını, 1924’te Hilafet’in ilga edilmesi veya 1925 yılında çıkarılan ‘Şapka Kanunu’ ile açıklayanlar yanılmaktadır.
EKMELEDDİN İHSANOĞLU'NUN BABASI 150'LİK MİYDİ?
Burada iki küçük parantez açalım. Mehmet Akif, Frenk tipi şapka giymek istememiş olabilir ama Mithat Cemal’in anlattığına göre fes giymekten de hoşlanmazmış. Bu nedenle zorunlu durumlar haricinde başına bir şey takmazmış. İkinci küçük parantez ise, Eklemeddin İhsanoğlu’nun babası Mehmet İhsan Efendi ile ilgili. Bayram tatilinde gittiğim Ayvacık’ta sohbet ettiğim CHP’li köylülerin “Ekmeleddin’in babasını Atatürk Cumhuriyet düşmanı diye Türkiye’den sürmüş, babası vatan haini imiş, bu yüzden ne yapacağımızı şaşırdık” demesi üzerine, iktidar çevrelerinin dolaşıma soktuğu bu yanlış bilgiyi (‘yalanın’ demek daha doğru olur aslında) düzeltme ihtiyacı duydum. Mehmet İhsan Efendi aynen Mehmet Akif gibi, iddia edildiği gibi, Atatürk tarafından ülkeden sürülmüş falan değil. Nitekim adı 150’likler listesinde yok. Muhtemelen kültürel uyumsuzluk nedeniyle aynen Mehmet Akif gibi, Mısır’a kendi arzusuyla gitmiş. “CHP zulmü yüzünden gitti” ifadesi de temelsiz çünkü gittiği yıl olan 1924, henüz CHP zulmünden söz etmek için erken bir tarih. Bu yalanın tek dayanağı, Mehmet İhsan Efendi’nin 150’likler listesinde adı bulunan Şeyhülislam Mustafa Sabri ile arkadaş olması ve Mısır’da zorunlu olarak aynı mezarda defnedilmesi gibi görünüyor.
Parantezi kapatıp devam edersek, 1924 yılında en ünlü eseri olan Safahat (önceleri ayrı ayrı basılan ve sonra birleştirilen Safahat, Süleymaniye Kürsüsünde, Hakkın Sesleri, Fatih Kürsüsünde, Hatıralar, Âsım, Gölgeler adlı yedi kitaptan oluşur) Türkiye’de basılır ama Mehmet Akif, 1926 kışından sonra da bir daha Türkiye’ye geri dönmez. Ülkesini kesin olarak terk ederken, bir arkadaşına, "Arkamda polis hafiyesi gezdiriyorlar. Ben vatanını satmış ve memlekete ihanet etmiş adamlar gibi muamele görmeye tahammül edemiyorum ve işte bundan dolayı gidiyorum" demiştir. Bu tepkisi eski bir Teşkilat-ı Mahsusacı için oldukça naiftir ancak, 1926’dan itibaren rejim muhaliflerinin başına gelenler düşünülünce, gayet gerçekçidir.
TÜRKİYE'YE DÖNÜŞ VE VEFATI
Mehmet Akif Bey, 1926-1936 arasında Kahire yakınlarındaki Helvan’da yaşar, Kahire’deki Câmiatü’l-Mısriye Dârulfünûnu’nda ‘Türk Dili ve Edebiyatı’ müderrisliği yapar. Ancak Mısır'da da entari giyip dolaşmak yerine ceket, pantolon ve frenkgömleği giydiği gerekçesiyle ‘Hıristiyan meşrepli’ olmakla eleştirilir. Daha ilginci, Mehmet Akif, ‘mürteci’ diye anıldığı Türkiye ile de ilişkisini kesmemiştir. Öyle ki, TBMM Kuran’ın tefsir ve meâli ile Sahih-i Buhari’nin tercüme ve şerhinin hazırlanmasını kararlaştırdığında tefsirde Elmalılı Hamdi (Yazır) Efendi’yi, hadiste Ahmet Naim Efendi’yi, meâlde ise Mehmet Akif’i görevlendirmeyi düşünür. Akif, bu işi yapabilecek bilgi ve ehliyete sahip olduğu halde, Kuran’ın bir başka dile hakkıyla tam olarak çevrilmesinin imk?nsızlığını ileri sürerek bu işi kabul etmek istemez. Fakat Aksekili Ahmet Hamdi Bey’in araya girmesiyle Diyanet İşleri Başkanlığı ile bir sözleşme imzalar ve çalışmalara başlar. İddialara göre dört yıllık zorlu bir çalışma sonucu ortaya bir meal çıkarmıştır ama bazılarına göre ortaya çıkardığı eserden kendisi memnun olmadığı için, bazılarına göre Ankara’nın din politikalarını beğenmediğinden meali Diyanet İşleri Başkanlığı’na teslim etmemiştir. (Bu mealin yazılış ve yakılış hik?yesini şuradan okuyabilirsiniz: http://www.netpano.com/mehmet-akifin-yakilan-kuran-meali-meselesine-dair/)
Mehmet Akif, 1935’te karaciğerinden rahatsızlanır (teşhis sirozdur) ve Temmuz ayında hava değiştirmek için Lübnan’a, Aliye yakınındaki Sûku’l-garb köyüne gider. Bu sırada daha önce yakalandığı sıtma tekrar ortaya çıkar. Bir süre Antakya’ya da uğrayan Mehmet Akif tekrar Mısır’a döner ama gurbette ölmekten korktuğu için, 1936 yılı yazı başında İstanbul’a gelir. Ancak hastalığı çok ilerlediği için tedaviye cevap vermez vücudu. Ve ‘İstiklal Marşı Şairi’, 27 Aralık 1936’da Alemdağı’ndaki Baltacı Çiftliği’nde hayata gözlerini kapar.
Özet Kaynakça: Mithat Cemal Kuntay, Mehmet Âkif, 2009, Timaş, Hece Aylık Edebiyat Dergisi, Karakter Abidesi ve Bir Çığlık Olarak Mehmet Âkif Özel Sayısı, 2008, Yıl: 12 Sayı: 133, Cündioğlu, Dücane, Bir Kur’an Şairi Akif Ve Kur’an Meâli, Birun Yayınları, 2000, Nusret Karanlıktagezer, İstiklal Marşı ve Mehmet Akif Ersoy, 1986; Musiki Mecmuası, 1 Nisan 1954, S.74. Etem Üngör, Türk Marşları, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları,1966; Ahmet Hatipoğlu, Türk Musıkîsi Prozodisi, TRT Yayınları, 1988; Kevork Pamukçıyan, “Manas Ailesi”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Tarih Vakfı ile Kültür Bakanlığı ortak yayını, 1994, C. 5, s.286.
Yazarlar
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2024
9.09.2024
17.11.2022
6.11.2022
7.06.2019
26.12.2017
21.03.2016
13.03.2016
6.02.2016
28.02.2016