Halil BERKTAY
[3-4 Şubat 2018] Marx ve Engels tâ 1848’de, Komünist Manifesto’da öngörmüşlerdi bunu. Hayır, sosyalizme veya “yaklaşan” (?) işçi sınıfı devrimine ilişkin ütopik fütüroloji denemeleriyle değil. Mevcut duruma, statükoya eleştirel bakışlarıyla. Hep söyledim; bugün çökmüş bulunan gelecek projelerinde değil, asıl bu noktadaydı Marksizmin olanca zenginliği ve yaratıcılığı. Kapitalist modernitenin benzersiz hızı ve değişkenliğinin, değiştiriciliğinin farkına varmışlardı. Bütün âsûde, kırsal, feodal ve patriyarkal ilişkileri, diyorlardı, yerle bir eder. Ne mertlik ve şövalyelik dinler, ne sulu duygusallık, ne de dinsel vecd ve istiğrak.Yavaşlığa, hantallığa, tembelliğe yaşam hakkı tanımaz. Bütün eski üretim tarzlarını ezer ve çözer. Varolabilmek için teknolojiyi ve üretim sürekli yenilemek zorundadır ki, bu da toplumsal koşulların habire değişmesini beraberinde getirir. Bütün sabit, donmuş ilişkileri silip süpürür. Saygın ve geleneksel görüşleri çöp sepetine atar; yenilerini ise şimşek hızıyla zamanaşımına uğratır. “Katı olan herşey buharlaşır” (All that is solid melts into air) ifadesi, bu çok canlı pasajın bir bakıma özeti ve doruğudur.
Kapitalizmin yıkıcı ve yaratıcılığı, ya da “yaratıcı yıkıcılığı” (creative destruction) fikri, daha sonra (Marksizmden Nasyonal Sosyalizme doğru evrilen) Werner Sombart’tan geçerek, (Avusturya kökenli Amerikalı iktisatçı) Joseph Schumpeter’e ulaşır. Kapitalizm, Sosyalizm ve Demokrasi’sinde (Capitalism, Socialism and Democracy, 1942) Schumpeter, hem “yaratıcı yıkım fırtınaları”nın zorunlu ve kaçınılmaz olduğunu, kapitalizmin “sarsıntılı” yürüyüşünün de buradan kaynaklandığını savunur. Döngüsel krizleri, ekonomik büyüme ve depresyon aşamalarının birbirini izlemesini de buraya bağlar (bu yönüyle Schumpeter neo-liberal bir serbest piyasacı gibi durur). Fakat hem de bu çelişki veya gelgitlerin giderek şiddetlenip kapitalizmin çöküşüne yol açacağında Marx’la buluşur. Schumpeter’den kırk yıl sonra ise “katı olan herşeyin buharlaştığı” fikri, Marshall Berman’ın ünlü modernite incelemesine temel teşkil eder: All That is Solid Melts into Air(1982). Marx ve Engels’in çarpıcı gözlemini, bu kitap akademik dünyaya ve kültürel sosyolojiye âdetâ yeniden kazandırır.
* * *
Şimdi nereden mi çıktı bütün bunlar? Neredeyse 24 saat içinde birkaç yazı peşpeşe geldi, üstüste bindi sanırım. (a) 2 Şubat 2018 (Cuma) günü BBC, Jonathan Marcus’un Syria war: Why Turkey's battle for northern Syria matters (Suriye savaşı: Türkiye’nin kuzey Suriye mücadelesi niçin önemli?) başlıklı, dikkatli ve dengeli bir analizine yer verdi. ABD ordusundan bir sözcünün kuzey Suriye’de güvenliği sağlamak için çoğu Kürtlerden oluşan bir sınır gücü kurulacağına dair açıklamasıyla yapılan “mesaj hatâsı”nın (poor messaging) Ankara açısından bardağı taşıran damla olduğunu kaydeden Marcus, Amerikalıların daha sonra zararı asgariye indirmek uğruna bu sınır güvenlik kuvveti fikrinin hiç de yeni olmadığını tekrarlamalarına karşın, Trump yönetiminin resmî sözcüleri ile bölgedeki ABD komutanlarının farklı tellerden çaldığını belirtmekten de geri durmuyor. Askerler, diyor, Kürt müttefiklerine desteğin süreceğini vurgularken, Washington’daki yetkililer oldukça gergin ve tedirgin bir şekilde hem Kürtlerle aralarına mesafe koymaya, hem de Türkiye’ye “itidal” telkin etmeye çalışıyor. Amerika açısından çok rahatsız edici bir durum, NATO müttefiki ile Suriye’deki en önemli müttefiki arasındaki bu şiddetli çatışma. Zira IŞİD’in salt askerî bakımdan büyük ölçüde yenilmesinin ardından, “Washington’ın dikkati yön değiştirmekte. Bölgedeki yeni örgütsel ilkesi, İran’ın kısıtlanması ve engellenmesi…” (IS may be largely defeated in purely military terms, but Washington's attention is shifting. Its new organising principle in the region is the containment of Iran). ABD gerek Esad rejiminin ülkenin tamamına egemen olmasını, gerekse Rusya’nın bütün diplomatik kozları elinde toplamasını önlemek açısından Kürtlere muhtaç. Ama aynı nedenle Türkiye’ye de muhtaç değil mi? Marcus bu soruyu sormuyor gerçi. Ama Türkiye’nin kuzey Suriye’de ne olup bittiğine dair gerçek güvenlik endişeleri olduğunu ve ABD’nin de bunları bir ölçüde teslim etneye çalıştığını ifade ediyor (Turkey has genuine security concerns about what happens in northern Syria, which the US has tried to acknowledge).
(b) Jonathan Marcus’la aşağı yukarı aynı sırada, Cengiz Kapmaz’ın Serbestiyet’teki yazısında da ağırlık İran faktörü üzerinde. Kapmaz’a göre Amerika, Türkiye’nin Afrin operasyonunu kısmen kolaylaştırmak, kısmen de sınırlamak yoluyla hem Türkiye’yi ve hem de PKK-YPG’yi asıl amacı olan İran karşıtı bir koalisyona dahil etmeyi umuyor. Hattâ öyle ki, bunun arkasından yeni bir “barış süreci” zorlaması bile gelebilir kanısında (bkz ABD Afrin’den nasıl bir fayda devşirebilir?, 3 Şubat 2018).
(c) Sonuncusu ama herhalde en önemlisi, gene bu satırları yazmaya başladığım aynı 3 Şubat (Cumartesi) günü, David Kirkpatrick’in New York Times’da yayınlanan çok çarpıcı dış politika haber-yorumu. Başlık neredeyse her şeyi söylüyor (fâş ediyor) zaten: Secret Alliance: Israel Carries Out Airstrikes in Egypt, With Cairo’s O.K. (Gizli İttifak: İsrail’in Kahire’nin Onayıyla Mısır’da Sürdürdüğü Hava Saldırıları). Kirkpatrick’in bu konuda yazdığı kitap Ağustos ayında yayınlanacakmış; ancak makalesinin, en önemli bulgularını içerdiği anlaşılıyor. İşin özeti şu: Mısır topraklarında, Sina çölünün kuzey kesimlerinde yerleşip kök salan Ansar Beyt-ül Makdis gibi cihatçı grupların giderek tırmanan terör saldırılarıyla Mısır polisi ve ordusunun baş edememesi üzerine, 2015’ten itibaren İsrail silâhlı kuvvetleri devreye girmiş. Son iki küsur yıl boyunca, İsrail savaş uçakları, helikopterleri ve İHA’ları, Cumhurbaşkaı Abdülfettah el-Sisi’nin bilgisi, izni ve onayıyla, Mısır hava sahasında ve Mısır topraklarına karşı 100’den fazla saldırı gerçekleştirmiş. Obama döneminden beri bütün olaydan haberdar olduğu anlaşılan, ancak şimdiye kadar hemen hiç konuşmayan üst düzey Amerikalı yetkililere göre, bu hava saldırıları çok uzun bir militan liderler listesinin tek tek canını almış. Gerçi yerlerini başkaları almakta gecikmemiş, ama cihatçılar geri çekilmeye ve hedef küçültmeye zorlanmış. Artık yol kesmeye, kontrol noktaları kurmaya veya belli toprakları üs edinmeye cüret edemez hale gelmişler. Bunun yerine, Sina’da yaşayan Hıristiyan toplulukları, Nil vadisindeki kiliseleri veya (Kasım 2017’de yaptıkları gibi) “sapkın” saydıkları Sufî cemaatleri hedef almaya koyulmuşlar. -- Madalyonun diğer yüzünde her iki taraf, İsrail’in rolünü kendi toplumlarından titizlikle gizlemiş ve gizlemeye devam ediyor. Cihatçı hedeflerini vuran İsrail İHA’ları tamamen işaretsiz, anonim. İsrail jetleri ve helikopterlerinin üzerindeki işaretler de itinayla örtülüp maskeleniyor. Hattâ birçoğu çok dolambaçlı rotalar izleyerek kuzey-doğudan değil batıdan, Mısır’in içlerinden geldikleri izlenmini uyandırmaya çalışıyor. İsrail’de askerî sansür, söz konusu hava saldırılarının haber olmamasını, kamuoyuna yansımamasını sağlıyor. Mısır’da ise bu esrarengiz hava saldırılarının aslında nereden geldiğini sadece Sisi’nin çok yakınındaki, dar ve küçük bir asker ve istihbarat çevresi bilmekte. Mısır hükümeti Kuzey Sina’yı yasak bölge ilân ettiğinden, buraya hiçbir gazeteci giremiyor ve bilgi toplayamıyor.
Bir bakıma bütün bunlara şaşmamak gerek. Zira bu yakınlaşmanın uzun bir arkaplanı var. David Kirkpatrick, üç kere birbirleriyle savaşmış olmalarına karşın, 1978’deki Camp David anlaşmalarından bu yana Mısır ve İsrail generallerinin zaten giderek yakınlaştığını hatırlatıyor. İsrail’in, Hamas denetimindeki Gazze Şeridi’ne karşı uyguladığı ablukaya Mısır güvenlik güçleri destek oluyor. İki ülkenin istihbarat servisleri, uzun süredir militan gruplara karşı işbirliği içinde. Arap Baharı’nın Muhammed Mursi’yi başkanlığa getirmesiyle endişelenen İsrail yöneticilerini, o sırada savunma bakanı olan Sisi’nin 2013 darbesi rahatlatıyor. Darbeye ilk İsrail kucak açıyor ve (Kirkpatrick’e göre) Washington’a kabul ettiren de gene İsrail oluyor.
İlk defa 2013’ün Ağustos ayında, yani Sisi’nin iktidarı ele geçirmesinden birkaç hafta sonra, Kuzey Sina’da meydana gelen iki esrarengiz patlamada beş militan öldüğünde, Sisi’nin sözcüsü Albay Ahmet Ali, bunun (Mısır’ın verdiği istihbarat sonucu) bir İsrail İHA’sından atılan füzelerle gerçekleştiğine dair söylentileri, “bu tür iddialar tamamen gerçek dışıdır, akıl ve mantığa tümüyle aykırıdır” sözleriyle reddediyor. Nedir, burada “akıl ve mantık” ile kastedilen? Kuşkusuz, iki ülke arasında (ya da genel olarak İslâm âlemi ile İsrail arasında) süren veya sürdüğü varsayılan ideolojik düşmanlık. Bu yüzden, demeye getiriyor Mısırlı albay, işbirliği yapıyor olamayız. Esasen her iki taraf da bu kutuplaşmanın söylem kalıplarına uymaya özen gösteriyor. Sisi açısından bu, kendi halkını kızdırmamak için zorunlu. İsrail açısından da Sisi’yi açık düşürmemek ve Mısır’ın “istikrar”ını korumak için zorunlu. Fakat sathın altındaki işbirliği son derece gerçek ve (Kirkpatrick’in sözleriyle) “bölgenin siyasal yaşantısının sessiz sedasız yeniden şekilleniyor olmasının şimdiye kadarki en dramatik kanıtlarını” sunuyor (the most dramatic evidence yet of a quiet reconfiguration of the politics of the region). Devlet çıkarları eski dinî ve ideolojik ayrışmalara giderek ağır basıyor. Politik İslâm, cihatçılık, IŞİD/DAEŞ ve nihayet İran gibi ortak düşmanların sahneye çıkması, birçok Arap ülkesini giderek İsrail ile aynı mevzilere çekiyor. Ama resmî sözcüleri ve haber kanalları, kamuoyu önünde Yahudi devletini lânetlemeye devam ediyor.
* * *
Başta da söylediğim gibi, bu öykünün bir bölümü, “katı gözüken her şeyin buharlaşması”yla ilgili. Marx ve Engels gibi Marshall Berman da, modernitenin kaypaklığını daha çok ekonomik, sosyal ve kültürel düzeyde irdeliyordu. Politika her zaman bu kadar değişken olmadı, 1848’den bu yana. Hele 1945-1990 arasındaki Soğuk Savaş boyunca, görece sabitlendiğinden bile söz edilebilir. Ne ki, son otuz yıl, belki özellikle de son on veya on beş yıl, siyaset alanında da belirsizlik ve akışkanlığı doruğa çıkardı. Ve uluslararası ilişkilerde (diyelim cihatçılık ile Mısır-İsrail arasında, ya da Amerika ile Rusya arasında) gerçekten “tutulabilecek” takım veya taraf bırakmıyor.
Türkiye’de özellikle 2011-12’den itibaren yaşadıklarımızı, “büyük resim” (the big picture) açısından, bu erime ve çözülmelere karşı bir tepki olarak yorumlamak mümkün (güvensizliğe karşı güvenlik devleti). Fakat sahi, Türkiye neresinde duruyor bu yeniden mevzilenişlerin? İran karşıtı ve Amerika-İsrail destekli bir Suud-BAE-Mısır cephesi, geliyor üstümüze üstümüze. Esasen Kudüs meselesindeki isteksizliklerinden (ve Ankara’nın diplomatik başarılarının son tahlilde geçici kalmasından) da belli oldu. Peki, kaçıp sığınacak yer var mı şu Ortadoğu’da? Ve hakikaten, özellikle ABD’nin Afrin’e rıza göstermesinin bedeli ne olacak? (Gürbüz Özaltınlı’nın sorusunu da hatırlatabilirsem, meselâ Kürtlerle barışmanın maliyetinden az mı, çok mu olacak?)
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024