Melih ALTINOK
PKK çevresinden yüzlerce tutuklu ve hükümlü günlerdir dönüşümlü açlık grevinde.
Bu ülkede daha önce de, 1984 ve 1996’dakiler başta olmak üzere canlara mal olan açlık grevleri yaşandı.
İnsan canının ve yaşam hakkının, insan canı “doğrudan” sözkonusu olmadıkça mücadelenin aracı olarak kullanılmasına karşıyım. Ancak faşizm yıllarındaki açlık grevlerini kısmen anlaşılır buluyorum.
Baskı ve işkence had safhada. Karşınızda en ufak demokratik talebi konuşmayı bile taviz sayan ceberut bir devlet var. Ve siz kilit altındasınız, eliniz kolunuz bağlı.
Kaldı ki bu eylemlerde çözüm amaçlanıyordu. Talepler kimsenin haklılığını tartışamayacağı temel insani maddelerdi. O çaresiz insanlar da ellerindeki “yegâne aracı” kullandılar.
Tek tip elbise giymek istemiyorlardı. “İşkence yapmayın, mahkemeye götürüp getirilirken bizi ve ailelerimiz dövmeyin, bu uygulamalara kapı açan bazı genelgeleri kaldırın”diyorlardı.
Ne var ki, 2000 yılındaki kitlesel ölüm oruçlarıyla hedef büyütüldü, tarz da değişti.
50 günden itibaren ölümlerin başladığı grevlerin yerini Latin Amerika modeli “müebbet ölüm oruçları” aldı.
B1 vitamini gibi takviyelerle, ölümlerin başlama sınırı çok yukarılara çekildi. “Direniş” daha uzun süre gündemde tutuldu. Sürenin uzamasına paralel olarak da talepler neredeyse “Devrimi bize verin”seviyesine yükseltildi.
Açlık grevi, asgari insani taleplerin yerine, politikayla elde edilemeyen nihai hedeflerinin gerçekleştirilmesi için bir araç olarak görülmeye başlandı.
Bugünkü açlık grevinde de PKK çevresinin büyük politik amaçları ön planda. Eylem insani taleplerden çok politik bir çerçevede sürüyor.
Selahattin Demirtaş da eylemcilerin taleplerinin “Abdullah Öcalan’a özgürlük” ile “anadilde eğitim ve savunma taleplerinin karşılanması” olduğunu söylüyor.
Hükümetin ve ilgili bakanlıkların yaklaşımlarını ve olası planlarını öğrenmek için biraz kulis topladım.
AK Parti kongresinde dağıtılan ve bazı arkadaşlarımızın küçümsediği 63 maddelik yazılı reformlar içerisinde “anadilde savunma hakkı” da vardı.
Bereket yargı da onlar gibi, yasa çıkmadan, her şey demokratikleşmeden bu irade beyanı fasa fiso demedi. Geçenlerde Diyarbakır’daki KCK duruşmasında heyet, Hatip Dicle’nin anadilde savunma yapmasına izin verdi.
Şimdi de anadilde savunma önündeki engellerin kaldırılması için bir çalışma hazırlanmış. Bugünkü (dün) bakanlar kuruluna yetişmese bile önümüzdeki toplantıda bu konunun ele alınacağı ve çözüme kavuşturulacağı belirtiliyor.
Eylemin sonlandırılması için Öcalan’ın önümüzdeki günlerde bir çağrısı yapması beklentisi de güçlü. Edindiğim izlenim, hükümetin bu konuda her türlü alternatifi Öcalan’ın emrine amade kılacağı yönünde. Ayrıntılar hakkında sır vermiyorlar ama sanırım girişimler sürüyor.
Kaynaklarım, anadilde eğitim talebinin, eylemin 40 güne girdiği ve kritik eşiğe yaklaşıldığını vurgulayarak, bugünden yarına çözülecek bir konu olmadığını söylüyorlar. Altyapı açısından da bunun istense de mümkün olmadığı açık. Ancak Seçmeli Kürtçe dersi tabusunu kıran hükümetin, bu konuda en azından iyi niyet beyanında bulunmasının çok faydalı olacağı görüşüne onlar da sahip.
Öcalan’a özgürlük talebinin ise, eylemciler için kritik şu birkaç günde çözüme bağlanmasını herkes gibi onlar da beklemiyor.
Evet, hükümet cephesinde durum bu.
Bana kalsa, bütün bu talepler yerine getirilsin ve bir tek insanın burnu kanamasın derim.
Ne var ki insanların canı tehlikedeyken, bireysel pozisyonuma halel gelmesin kaygısıyla bir iki beylik laf edip geçeyim diyecek kadar vicdansız değilim.
Bence, medyanın ilgisizliğinden yakınıp, ona buna vicdan tavsiye edenler de, “eylemcilerin talepleri karşılansın” demekten başka bir şey söylemeye cesaret etmeliler.
Zira bu en kolayı, en konforlusu. Gerçekten niyetiniz ölümlere engel olmaksa risk alın. Bir yandan hükümeti demokratik taleplerle sıkıştırırken, bir yandan da siyasi hedefleri için cezaevlerinden çıkacak tabutların yolunu gözleyenlere iki çift laf edin.
“Siyaset kanalları açık, ölüme ‘yatırmak,’ denedik olmadı diye geçiştirilecek bir politik manevra değil” deyin. Ve bu seferki çağrılarının, vapuru kaçıran ve başından vurulan gence, her ay Öcalan için kendini yakan liseli çocuklara yaptıkları gibi, “istemem yan cebime koy” tarzında olmaması için diretin.
O Öcalan-Mandela benzetmelerini de tasarruflu kullanın derim. Mandela yüzlerce insan kendisi için canını tehlikeye atsa, bir kanalını bulup yeter demez miydi? Demedi mi?
Ama tüm bunlar için elbette önce şu “net” sorunun yanıtını vermemiz şart.
Tepkimizle, ölümle sonuçlanan açlık grevlerinin “kazanımlarını” mı arttırmak istiyoruz? Yoksa artık bu tarz eylemlerin gündemden kalkmasını, yani ölümlerin yaşanmamasını mı amaçlıyoruz?
Yazarlar
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2022
17.05.2021
11.05.2019
10.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
22.04.2019
17.04.2019
8.02.2019