Melih ALTINOK
Dış politikanın temel argümanları, pek çok ulus-devlette olduğu gibi Türkiye’de de resmî ideolojinin milliyetçi politikalarının belkemiğini oluşturur.
İçerde reform, demokrasi, adalet, özgürlük, şeffaflık ve eşitlik gibi taleplerini dile getiren kesimlerin “köklerinin” dışarıda olduğunu ve Truva atı vazifesi gören bu ağacın yaprakları vasıtasıyla memlekete sokulan zehirli besinin “düşman komşuların” evinde piştiği umacısı tekrar tekrar dillendirilir.
Kuşkusuz ta İttihat Terakki’den beri tüm siyasal iktidarların kimi zaman seve seve kimi zaman da el mecbur amentüsü haline gelen bu milliyetçi perspektifin gözdesi de Kıbrıs meselesidir.
Milliyetçi camianın her dönem en gözde dolgu malzemesi olan Kıbrıs meselesi, ne ilginçtir ki “mümtaz” Türkiye solcuları için bile adeta “soysal” bir saplantıdır. Sol’un tarihinde siyasal iktidarı elde ettiği yegâne zamanların kahramanı olan Ecevit’in sihirli iksirinde kaç tutam “Kıbrıs fatihi otu” olduğunu uzun uzun anlatmamıza sanırım gerek yok.
Balyoz davası iddianamelerinde darbecilerin Ege’de jetlerimizi düşürme planları yaptıklarına dair iddialar da, “kahpe Yunan” retoriğinin iç politikada hâlâ etkili olduğunun açık bir kanıtı.
Ne var ki Kıbrıs’ın ikinci cumhuriyetinin mimarı, dönemin CTP lideri Mehmet Ali Talat’la sembolleşen devrime, AK Parti’nin verdiği destekle birlikte Türk siyasi hayatının bu kadim paradigması da çatırdamaya başladı.
Cumhuriyet tarihinde ilk kez, üstelik de mütedeyyin kadroların oluşturduğu bir siyasal iktidar açık açık “Birleşik Kıbrıs” demeye başladı. Adadaki referandum sürecinde, Türkiye’deki statükonun da gözdesi Denktaş’a “Sen hele bir dur” deyip sosyalist Talat’ın birleşme için yürüttüğü evet kampanyasına açık destek verdi.
Reformist Talat’ın 12 Haziran seçimleri için “Türkiye’de yaşasaydım oy verirdim” dediği AK Parti Hükümeti’nin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu geçtiğimiz günlerde de Birleşik Kıbrıs perspektifini açıkça sahiplendi.
Her ne kadar bizlerin içteki “janjanlı” reformlar kadar üzerinde kalem oynattığımız bir konu olmasa da bu gelişmenin gerçek bir devrim niteliğinde olduğunu düşünüyorum.
Ancak ne yazık ki siyasal iktidarın Kıbrıs konusundaki bu olumlu bakış açısını, geçtiğimiz günlerde açıklanan ve demokratik açılım, dünya vatandaşlığı, sosyal ve ekonomik kalkınma gibi kalemler nedeniyle demokrat çevrelerin de onayını alan hükümet programının AB ile ilgili bölümünde pek fazla hissedemiyoruz.
Tamam, AB Bakanlığı’na evet ama, yetmez.
AK Parti’den AB tam üyelik müzakerelerindeki başlıkların ne zaman tamamlanacağıyla ilgili somut bir vaat bekliyoruz.
Kopenhag Siyasi Kriterleri’yle uyumlu standartların, en azından daha önce yayınlanan ulusal program hedeflerini aşmasını talep ediyoruz.
61. hükümetin programının hazırlanması sürecinde rol alan, görüşlerini aldığım AK Parti kurmayları, metindeki AB üyeliği kararlılığımız açısından göze batan eksikliğin, Kıbrıs meselesindeki cesaretle fiilen revize edilebileceği görüşündeler.
Kendilerine inanmak istiyoruz. Zira oy için, seksen yıllık dış politika teranelerini tekrarlayan papağanlığın şart olmadığını, her alanda çözüm isteyen vatandaşların, artık farklı farklı ezgilerle kulaklarının pasını silen bülbüllere rağbet ettiğini fark eden bir siyasal iktidara yakışan da bu olacaktır.
Ayrıcalık değil eşitlik istiyoruz
Müstahkem mevkilerdeki kimi “ayrıcalıklı” sanıkların kapılarında polis gördüklerinde “rahatsızlıklarını” ve adeta “gözaltında check-up rekorunu” egale etmek için birbirleriyle yarıştıklarına şahit oluyoruz. Aralarında, diş temizletme operasyonlarını masraf olmasın diye olası bir gözaltına erteleyenler bile varmış.
Bir de hastalığı panik ataktan hayli ciddi olan ancak hastane kabul maslarında doldurulan formun “rütbe” ya da “ayrıcalık nedeni” kısmını boş bırakmak zorunda kaldıkları için tedavi edilemeyen, yalnızca (varsa tabii) SGK numarası sahibi “sahipsizler” var elbette.
Bakın, Diyarbakır Sur İlçesi Belediye Başkanı Abdullah Demirtaş’ın dramı nasıl da eriyip gidiyor “hastane turizmi” haberleri arsında. KCK soruşturması kapsamında dört ay boyunca içerde kalıp sonunda sağlık nedenleriyle tahliye edilen Demirtaş “Genetik kökenli kan pıhtılaşması” denen ölümcül bir illetle cebelleşiyor. Ne zaman geleceği belli olmayan, herhangi bir küçük risk karşısında her an ölüm tehlikesi altında.
Demirtaş’ın bir an önce hastalığıyla ilgili sadece ABD, İsveç ve Belçika’da yapılması mümkün olan testlerini yaptırması gerekiyor. Ama malum, yurtdışına dışına çıkması yasak.
Telefonla görüştüğüm Demirtaş metanetini koruyor ama kaygılı, “Sırtıma çanta takamıyorum. Vücudumun o bölgesindeki kan hemen pıhtılaşıyor, hareket etmeye çekiniyorum” diyor. Hâsılı durum ciddi.
Hukukun kuru dilinin genç kız, baba, Ruhi Su ayrımına gitmediğini biliyoruz elbette. Ama kısa bir süre önce yitirdiğimiz canımız Güler Zere için yasal hakkını kullanarak devreye giren ve bir süredir Çankaya’yı sağduyunun köşküne çeviren Sayın Abdullah Gül’den, Demirtaş için “eşitlik” talebimize bir aksiseda bekliyoruz.
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2022
17.05.2021
11.05.2019
10.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
22.04.2019
17.04.2019
8.02.2019