Serdar KAYA
Günümüzde her türlü baskıcı tavra atfen (ve bir parça keyfî olarak) kullanılan “faşizm” ifadesi, aslında belli bir yer ve zamanla özdeşleşmiş olan, çerçevesi belli bir siyasi kavram. Geçen hafta atıfta bulunduğum Siyaset Bilimine Giriş ders kitabı faşizmin tanımını şöyle veriyor: “Bir liderin (diktatör) ilkelerine, tek partili devlete, milliyetçiliğe, sosyal ve ekonomik faaliyetlerin topyekûn kontrolüne ve anayasadan ziyade keyfî güç kullanımına dayanan aşırı sağcı siyasi sistem.”
Bu tanımda öne çıkan beş kriterden hareketle faşist bir idarenin belirleyici özelliklerini şu şekilde detaylandırmak mümkün:
(1) Başta diktatöryel otoriteye sahip olan bir lider bulunacak ve siyasi rejimin niteliğinde bu liderin ilkeleri belirleyici olacak.
(2) Siyasi arenada tek bir parti bulunacak ve devlet ile bu parti arasında ciddi seviyede bir iç içe geçmişlik olacak. Ancak parti içi demokrasi bulunmadığı ve parti demek lider demek olduğu için, lider demek aynı zamanda devlet demek olacak.
(3) Liderin/ partinin/ devletin ideolojisi, milliyetçi bir ideoloji olacak.
(4) Lider/ parti/ devlet, totaliter bir kaygıyla, siyasetin yanısıra sosyal ve ekonomik alanı da tamamen kontrolü altında tutacak.
(5) Ülkede bir anayasa varolsa bile, bu anayasa fiili olarak herhangi bir anlam ifade etmeyecek. Lider anayasanın üzerinde olacak. Dolayısıyla da, lider pragmatik nedenlerle herhangi bir karar aldığında, hiç kimse o kararın anayasaya uygunluğunu sorgulayamayacak –ya da sorgulamaya cesaret edemeyecek.
“Herşey devletin içinde”
İki savaş arası dönemin (1918-1939) Avrupa’sına özgü bir kavram olan ve doğal olarak Hitler ya da Mussolini gibi diktatörleri akla getiren faşizm, dönemin yerleşik ideolojileri olan liberalizm (sağ) ve komünizm (sol) ile arasına mesafe koyan ve kendisini Üçüncü Pozisyonadıyla bu ikisinin ortasında konumlandıran bir ideolojiydi. (Bu konuda bkz. Wikipedia’daki “Third Position” başlığı.)
Üçüncü Pozisyon ile kast edilen, liberalizmin özel teşebbüs prensibi ile komünizmin devletçiliğini birleştirmekti. Buna göre, faşist bir rejimde özel mülkiyet hakkı tanınacak, ancak işletmeler serbest piyasada birbirleriyle rekabet etmek yerine, devletin yaptığı planlar dâhilinde işbölümü ve dayanışma içersinde faaliyet gösterecekti. Zira esas olan, hep birlikte ahenk içinde çalışarak devlete hizmet etmekti. Dolayısıyla da grev ve lokavt gibi “ahenk bozucu” uygulamaların yasaklanması doğaldı. Mussolini’nin kurduğu Milli Faşist Parti, faşizmin bu çerçevedeki prensiplerini, “Herşey devletin içinde, hiçbir şey devletin dışında değil, hiçbir şey devlete karşı değil” sloganıyla özetliyordu.
Fasces (değnekler demeti)
Faşizm, adını fasces adlı bir sembolden alır. Kökeni Roma İmparatorluğu’na dayanan bu sembol, kurdelelerle birbirlerine sıkıca bağlanmış ince uzun ahşap değneklerden oluşur. Roma’nın birliğini simgeleyen bu değnekler demetinin başında ise, (lideri sembolize eden) bir balta bulunur. (Görsel için bkz. http://j.mp/degnekler)
Liderin balta, lideri takip eden kitlenin ise bu baltaya saplık eden ahşap değnekler ile sembolize edilmesi, bu noktada önemlidir. Zira aynı şekilde yontulmuş olan değnekler, lidere ve ideolojisine hizmet etmesi beklenen insanların tektipleştirilmeleri gerektiğini de ima eder. Bu ima, faşist bir toplumda gerek lidere gerekse ideolojisine muhalefetin ne gibi sonuçlar doğurabileceğini de dışavurur.
Sonsöz
Faşizm, padişahlık ya da kraliyet ile mukayese kabul etmeyecek derecede ölçüsüzleşebilen bir siyasi sistemdir. Zira bir padişah ya da kralın otoritesi, çoğu zaman ülkede yer alan diğer yerleşik kurumlarla dengelenir. Osmanlı’daki ilmiyye, seyfiyye ya da meşihat-ı İslamiye, bu çerçevede düşünülebilir. Faşist diktatör ise, kanun da dâhil olmak üzere herşeyin üzerindedir. Mussolini’nin faşizmin ne olduğu yönündeki bir soruya “Ben o an ne düşünüyorsam odur” cevabını verebilmiş olması, bu nedenle önemlidir.
***
Kemalizm notu
Kemalizm’in 1930’lu yıllarda yazılan (CHP programları gibi) kendi birincil kaynakları incelenirse, altı oktan halkçılık, devletçilik ve milliyetçilik ilkelerinin, yukarıdaki uygulamalara bire bir karşılık geldiği görülebilir. Zira Kemalist literatürde halkçılık, (zannedilenin aksine) “halktan yana olmak” gibi bir anlamda kullanılmaz; işbölümü ve dayanışma esasına dayanan ekonomik bir anlam ifade eder. Devletçilik ilkesi, devlete biçilen planlayıcı rol ile ilgilidir. Milliyetçilik ise, birliği sağlayacak olan ideoloji durumundadır. (Bu konularda bkz. http://j.mp/kemalizm)
İdeolojideki bu örtüşme, semboller için de geçerlidir. 1930’lu yıllarda, ok simgesinin Macar ve İspanyol faşist partileri tarafından kullanılıyor olması ya da “şef”, “il duce”, “Führer” gibi kelimelerin hepsinin “lider” anlamına gelmesi, bu konuda ilk akla gelenler. Türkiye’de 1930’ların tarihi daha objektif bir şekilde incelenirse, o dönemde yapılmış olan ve bugün hayretle karşılanan kafatası ölçümleri gibi uygulamalarının aslında hiç de şaşırtıcı olmadığı anlaşılabilir.
Yazarlar
-
Fehmi KORUDünya medyasına bıraksanız… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolToplu iğne hikayesi 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli tavır mı koydu? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyasette kim kiminle yürür? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHaram paranın faizi helal midir? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt çözümüne neden olumlu bakmalı? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan'Casusluk' dosyasında ne var? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRSavcı ‘İngiliz casusu’ olmakla suçluyor! Yöneticisi olduğu şirkete siber güvenlik ihalesi verildi 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî casusluk suçu 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMami, IKE ve Hüseyin-1 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye üstündeki baskı artar mı? 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Fırsata Sahip Çıkalım... 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın son açıklaması: Süreç devam ediyor, ama nasıl ? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTrafik, yargı ve casusular 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBürokrasi, tarımın gerisinde kaldı 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselMerkez Bankası zor bir viraja girdi 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFed mi, TCMB mi? Çetrefilli bir soru, ironik bir cevap 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞHamdi Ulukaya (Çobani) en zengin Türkiyeli seçilmesi üstüne... 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir toplum geleceğe nasıl hazırlanır? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKültürel hegemonya: “Hay Bin Yakzan” bize ne söyler? 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞTrump’ın meşruiyeti var mı ki! 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIREkonominin düzelmesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlı… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları






















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2019
17.06.2018
6.04.2015
23.03.2015
16.03.2015
20.01.2015
15.01.2015
17.11.2014
1.10.2014
12.08.2014