Abdulmenaf KIRAN
Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakan sık sık milletin iradesi üzerindeki vesayeti kaldırıyoruz diyorlar. Yeni Anayasa Değişiklik Paketi de, daha çok vesayetin kaldırılmasına dayandırılıyor. Bu söylem ve iddiaların gerçeği ne kadar temsil ettiğine göz atmak gerekiyor.
Vesayet aslında sivil ve demokratik siyaset üzerindeki bürokratik gözetimdir. 1982 Anayasasını yapan Askeri Cunta, vesayetini Milli Güvenlik Kurulu ve Cumhurbaşkanlığı Konseyi vasıtasıyla kurmuştu. Başlangıçta Milli Güvenlik Kurulundaki asker sayısı, sivil sayısından fazlaydı. Milli Güvenlik Kurulu genel sekreteri askerdi. Milli Güvenlik Kurulunun kararları tavsiye niteliğinde olmakla birlikte, askeri kanat tarafından sıkı takip edildiği için emir veya direktif olarak kabul ediliyordu. Cumhurbaşkanlığı Konseyi de hükümet üzerinde bir vesayet kurumu gibi görev yapıyordu. Bunun gibi askeri mahkemelerin sivilleri yargılama yetkisi vardı.
2005’te Avrupa Birliğine Tam Üyelik görüşmeleri başladıktan sonra bunlar peyder pey bertaraf edildi. Hükümet isteseydi Genel Kurmay Başkanını da Milli Savunma Bakanlığına bağlayabilirdi. Zaten tüm demokratik ülkelerde asker,istihbarat ve sivil bürokrasi hükümetin emrindedir. 15 yıllık AKP hükümeti bunu sağlamamışsa bunun faturasını millete çıkaramaz.
Demokrasi tarihi siyasal iktidarın sınırlandırılması mücadelesi ile doludur. Siyasal iktidarın özellikle birey hak ve özgürlükleri, sivil toplumun geliştirilmesi, siyasetin sivilleşmesi, fikir,düşünce,örgütleme özgürlüğü ve girişim özgürlüğü konusunda sınırlandırılması mücadelesidir.
Çağdaş demokrasi tarihi 1215 Magna Carta ile başlar. Magna Carta İngiltere’de Kralın keyfi yönetimine sınır getirdi.
Orta Çağ boyunca Avrupa’da Feodal düzen hâkimdi. Siyasal iktidar, feodal beyler arasında paylaşılmıştı. Her feodal bey (Lord,Dük.vs) kendi bölgelerinde her türlü egemenlik hakkını kullanıyordu. Bu ise pazarı daraltıyordu. Burjuvazi elindeki emtiayı bir ülkede serbest dolaştıramıyor her feodal birime ayrı vergi veriyordu. Ayrıca feodal birimler ve kilisenin yargılama yetkisi de vardı. Bu kaosu ortadan kaldırmak için mutlak monarşilere gidildi. Daha merkezi ve daha tekçi yönetimlere geçildi. Fakat bu sefer de kral,imparator veya hükümet yetkisini kullanan başka isimlerle isimlendiren mutlak monarşilerin sınırsız yetkileri de toplumda huzursuzluk yarattı. İşte bundan sonra siyasi iktidarın bölünmesi ve denetleme denge meselesi gündeme geldi. Bu çerçevede egemenlik yasama,yürütme ve yargı arasında bölüşüldü. Bu çerçevede yürütmeyi kontrol eden mekanizmalar kuruldu. Bunlar bağımsız yargı,yasama meclisleri, ve basın özgürlüğü, giderek örgütlenme ile fikir ve düşünce özgürlüğü takip etti.
Bütün bu mekanizmalar yürütmenin keyfi eylem ve işlemlerine demokrasi lehine getirilen sınırlamalardır. Nasıl ki hükümetler güçlerini milletin onayından alıyorsa, Yasama organları ve yargı da gücünü milletten alıyor. Kullandıkları yetkiler vesayet olarak tanımlanamaz. Çünkü yasama ve yürütme seçimler vasıtasıyla halktan yetki alıyorsa, yargı da yine halk tarafından kabul gören toplumsal sözleşme olarak kabul edilen anayasadan dolayı yine halktan almış oluyor.
Yurttaşların,hükümetlerin aşkın işlem ve eylemlerinden, yasamanın hukuka aykırı düzenlemelerinden dolayı başvuracağı, bağımsız ve tarafsız mahkemelere ihtiyacı vardır. Liyakat ve ehliyete dayalı olmayan, nesnel değerlendirmelerle değil,sübjektif tercihlerle atanan yargıçların taraflı olmalarını da sağlayan hükümetlerdir.
ABD’de de bizim anayasa mahkemesi gibi yüksek mahkeme vardır. Orada yargıçlar ömür boyu olarak atanıyorlar. Zorunlu emeklilik yok, görevden azil yoktur. Yargıç ancak suç işlerse yada sağlığı görev yapmaya elvermezse ya kendisi görevden çekilmiş olur, yada mahkeme kararıyla görevden el çektirilir.
ABD başkanı Tramp bir başkanlık kararnamesi ile bazı ülke vatandaşları için vize imkanını kaldırdı. Bir yargıç bu kararnameyi askıya aldı. Yapılan itiraz ret edildi.ABD başkanı karara uymak zorunda kaldı. Ne yargıç görevinden oldu, ne de görev yeri değiştirildi.
Demokrasiye işlerlik kazandıran bir kurum da basındır. Bütün demokratik ülkelerde basın özgürdür. Yaptığı haberden veya ileri sürdüğü görüşlerden dolayı soruşturmaya uğramazlar. Ülkemiz de şu an 151 gazeteci tutuklu. Keza sivil toplum kuruluşları özgürce faaliyet gösterebilir. Şiddete bulaşmamak ve suç işlememek kaydıyla STK’lar keyfi kapatılamaz. Kapatmalar yine yargı kararıyla olur.
Kamuoyu hükümetleri sınırlayan bir güçtür. Bizde kamuoyunun özgürce oluşması dahi engelleniyor. Yargı ve yasam hariç tüm bürokrasi elbette ki hükümetin emrinde olmalıdır. Ama yasama ve yargı yetkisi vesayet olarak kabul edilemez.
Dünyanın tüm demokratik sistemlerinde yasama yetkisi asildir. Yürütme anayasa ve yasalara göre icraat yapar. Hukuki denetim yargıya aittir. Hukuki denetimi sınırlamak, demokrasiyi açmaza götürür. Yürütmeyi aşırı güçlendirmek ülke çıkarına hizmet etmez. Yürütmeyi sınırlandıran her kurumu vesayet sayma anlayışı doğru değildir. Oldu olacak yargıyı ve yasamayı da kaldıralım. O zaman da ne cumhuriyet kalır ne de istikrar…
Av.Abdulmenaf KIRAN
Hak-Par Gnl.Bşk.Yard.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları


















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.04.2024
23.05.2020
30.03.2020
27.06.2019
28.05.2019
27.06.2018
24.04.2018
14.02.2018
4.02.2017
26.10.2017