Ali Tarakçı
6 Aralık 1997 yılında Erdoğan, Siirt’te düzenlenen açık hava toplantısında yaptığı bir konuşmada, Ziya Gökalp’in “Asker Duası” şiirinden bir dörtlük okudu:
“Minareler süngü, kubbeler miğfer
Camiler kışlamız, müminler asker
Bu ilahi ordu dinimi bekler
Allah-u Ekber, Allah-u Ekber”
Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığı, Erdoğan hakkında 12 Şubat 1998 yılında Türk Ceza Kanunu’nun 312/2 maddesi uyarınca ‘Halkı din ve ırk farkı gözeterek, kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek’ suçlamasıyla dava açtı. Dava çok kısa, iki ay gibi bir süre içersinde 21 Nisan’da sonuçlandı. Erdoğan, 1 yıl hapis, 860 bin lira para cezası aldı ve iyi hali nedeniyle cezası 10 ay hapis, 176 bin 666 lira para cezasına çevrildi.
Erdoğan’ın cezası 5 ay sonra 23 Eylül’de Yargıtay tarafından onandı. Ve Erdoğan için Hürriyet şöyle bir manşet attı: “Tayyip'e şok ceza, Muhtar bile olamaz.”
Ceza infaz yasası gereği Erdoğan’ın cezası 4 ay 10 güne indirildi. 26 Mart 1999 yılında cezaevine girdi. Erdoğan, 21 Nisan’da hüküm giymiş, 23 Eylül’de Yargıtay cezasını onamış, 11 Kasım tarihinde Erdoğan görevini bırakmış ve yerine 12 Kasım 1988 tarihinde Büyükşehir Belediye Başkanı olarak Belediye Başkanı Vekili olan Ali Müfit Gürtuna seçilmişti.
28 Şubat öncesi Sincan…
Ankara Sincan'da Ocak 1997'de düzenlenen Kudüs Gecesi'nde İran Büyükelçisi ile Ortadoğu'dan konukların gelmesi tartışmalara neden olmuş ve gece ana akım ve diğer medya organlarından 'irtica hortluyor' diyerek manşetlerden duyurulmuştu.
Sincan'da 30 Ocak'ta tanklar geçiş yapmış, yetmemiş, 4 Şubat’ta 20 tank, 15 civarında kariyer ve çeşitli araçlardan oluşan konvoy, Kudüs Gecesi'nin yapıldığı Sincan ilçe sokaklarından tekrar yürütülmüştü. Bu olaylar 28 Şubat’a giden yolun en önemli kilometre taşlarından biri sayılmıştı.
Necmettin Erbakan Başbakanlığındaki hükümet sert tepki göstermiş, Genelkurmay ise topu taca atarak, ‘normal bir eğitim faaliyeti olduğu’ savunmasını yapmıştı. Çok kısa bir süre sonra Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Çevik Bir, tankların Sincan sokaklarında yürütülmesinin bir eğitim faaliyeti olmadığını ikrar ederek; “Demokrasiye balans ayarı yaptık” diyerek savunmuştu.
***
Ve hükümette Refahyol iktidarı vardı. Başbakan Necmettin Erbakan, Başbakan Yardımcısı ve DYP Genel Başkanı Tansu Çiller’di.
O gün devletin derin yüzü Çiller şöyle konuşuyordu:
“Ülkemizin, şu geçtiği süreçte son yaşadığı bir densiz olay var, Sincan olayı. Sincan’daki olayı yok farz edemeyiz. Sincan’daki olayı küçümseyip geçemeyiz. Sincan’daki olayın vahim olduğunda da hemfikir olmamız gerekir. İçimize sindirmediğimiz müddetçe bu işlerin hepsini aşacağız. Türkiye aşacak, devletimizin bu vazgeçilmez niteliği denenecek olursa, buna teşebbüs edenlere de Türkiye’yi dar ederiz.”
Refah Partili Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız, Başbakan Yardımcısı Çiller’in talimatıyla, İçişleri Bakanı Meral Akşener tarafından görevinden alınmış, Bekir Yıldız ve belediye çalışanları hakkında “Hizbullah Terör Örgütü üyeliği”, “Yardım ve yataklık” suçlarından iki ayrı adli soruşturma başlatılmıştı.
***
Sincan eski Belediye Başkanı Bekir Yıldız'ın da aralarında bulunduğu Kudüs Gecesi'ni düzenleyenler Ankara 2 No'lu DGM'de yargılandılar. Yıldız, Şirin ve arkadaşları için tam 1000 sayfalık iddianame hazırlandı.
Yıldız, toplam 4 yıl 7 ay ağır hapis cezasına çarptırıldı. Gazeteci-yazar Nurettin Şirin ise 17 yıl 6 ay ağır hapis cezası aldı.
Aynı davadan yargılanan diğer sanıklardan belediye görevlileri Mükremin Kılıç, Hüseyin Avni Yazıcıoğlu, Osman Özüpek ve Duran Özdemir de 3 yıl 9'ar ay hapse mahkûm edildiler. Bekir Yıldız, 2 yıl 5 ay hapis yattı. Nurettin Şirin ise 2004 yılında tahliye edildi.
Erdoğan ve Yıldız’da görevlerinden alınmıştı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde okuduğu bir şiir yüzünden DEVLET tarafından yargılamış ve Türk Ceza Kanunu’nun 312/2 maddesi uyarınca “Halkı din ve ırk farkı gözeterek, kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmekten” hapis ve para cezası almıştı.
Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız’ı, Erdoğan gibi DEVLET yargılamış “Yasadışı Hizbullah örgütünün propagandasını yapmak suretiyle yardım ve yataklık yaptığı, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek suçunu” işlemekten hapis cezası almıştı.
Erdoğan ve Yıldız belediye başkanlığı görevlerinden alınmış ve yerlerine belediye meclisinin seçtiği üyeler belediye başkanı seçilmişti.
***
Dün nasıl hukuka müdahale edilip siyasilere ceza veriliyorsa bugünde aynı benzer müdahaleler yapılıp insanlar gözaltına alınmakta, tutuklanmakta ve hapis cezaları almaktadırlar. Bugün Cumhurbaşkanı olan Erdoğan, belediye başkanı iken yerine kayyum atanmamış ve yargılama sonuçlanıncaya kadar tutuklanmamıştı.
Bugün ise kimi belediye başkanları hukuk kararları ile görevden alınırken, kimi belediye başkanları hukuk kararları olmadan görevden alınmakta yerlerine ise vali ve kaymakamlar atanmamaktadır. Belediye meclisleri de feshedilerek, yasa gereği meclisin seçmesi gereken başkan vekillerinin iradesi de yok sayılmaktadır.
Anlayacağınız belediye başkanları görevden alınarak, yerlerine kayyum atanarak, ardından da belediye meclisleri kapatılarak ikinci kez millet iradesi ortadan kaldırılıyordu. Devletin kendi hukukunu bile askıya alması, insanların gelecekle ilgili umudunu yitirmesine neden oluyordu.
Ve bunu geçmişte devletin hukuksuz uygulamalarından dolayı mağdur olmuş, hukuksuzluğa itiraz etmiş, etraflarında bu hukuksuzlardan dolayı dayanışma oluşmuş insanların yapması ise şaşırtıyordu.
O gün devletin hukuksuzluğuna laf edenlerin, bugün devletin hukuksuzluğu karşısında üç maymunu oynamaları, vesayet odaklarının zehirli ve anti demokratik dilini kullanmaları, yapılan hukuksuzlukları savunmaları bir gün utanacakları bir tarih olacağı açıktır.
***
28 Şubat döneminde devletin zoru ile görevden alınmış, ceza almış, cezaevinde yatmış olan bu iki insandan biri Erdoğan, devletin en üst tepesinde Cumhurbaşkanı; Bekir Yıldız ise 2014-2019 yılında Ankara Büyükşehir Belediyesi AK Parti Gurup Başkanvekili olmuştu.
Yıldız’ın adı, Erdoğan talimatıyla görevden istifa ettirilen Melih Gökçek’in yerine, Belediye Başkanlığı için geçmişti.
28 Şubat darbesini yapanlara ne oldu?
28 Şubat darbesini planlayan 103 kişiye dava açıldı. Dava yaklaşık 7 yıl sürdü ve13 Nisan 2018 tarihinde sonuçlandı.
68 sanık beraat etti, 10 sanık hakkında zaman aşımı nedeniyle ve 4 sanık hakkında hayatını kaybettiği için davanın düşürülmesine karar verilirken; aralarında dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, dönemin ikinci Başkanı Orgenaral Çevik Bir ve 21 kişi hakkında, “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmekten” ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi.
Müebbet hapis cezası alan sanıkların duruşmadaki iyi halleri göz önünde bulunduran mahkeme cezaları müebbet hapis cezasına çevirirken, ardından da yaşları ve sağlık durumları nedeniyle tutuklama kararı vermedi. Ancak ceza alan sanıkların askeri rütbelerinin sökülmesine karar verildi.
***
28 Şubatçılar yargılanıp müebbet hapis cezası almalarına rağmen, cezaevinde bir gün bile yatmadan ödüllendirildiğinde, iktidarda 28 Şubatçıların gazabına uğramış, AK Parti kadroları ve görevinden uzaklaştırılmış olan, cezaevinde yatmış olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın olması ise büyük bir trajedi idi.
“28 Şubat darbecileri ceza almalarına rağmen neden cezaevine girmediler?” derseniz nedeni çok basitti. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında, vesayet döneminin zihniyetine teslim olan, orduda ve bürokrasi de Fetö’cülerden boşalan kadrolara yerleştirilen vesayet odaklarıyla koalisyon kurmuştu. Başka türlüsü mümkün değildi. Ve bu AK Parti için bu sondan önceki son duraktı.
28 Şubatçıların ceza almaları ve cezaevine girmemeleri koalisyonu zedelemiyordu. AK Parti kendi seçmen tabanına ‘28 Şubatçılar cezalandırıldı’ mesajı vermiş, geçmişin vesayeti de ordu bürokrasisini koruyarak kazançlı çıkmıştı. Sonuçta kazan kazan politikası sonucu herkes memnundu.
Vesayet odakları değişmedi, Erdoğan değişti!
Bugün Türkiye’yi son dört yılda yeniden teslim alan eski vesayet zihniyeti, dün yapamadığı birçok anti demokratik uygulamayı bugün AK Parti eliyle yapıyor. Dün toplumsal meşruiyeti yokken bugün toplumsal karşılığı olan Cumhur İttifakı ile eski Türkiye’yi yeniden inşa ediyor.
AK Parti iktidarı hukukun ve adaletin olmamasını normalleştirecek, ülkenin bölünmesi korkusunu büyüterek, otoriteleştirmeyi meşrulaştırarak, teşkilatlarında ve tabanında var olan devletçi ve milliyetçi bir zihniyeti büyüterek iktidarının ömrünü uzatmaya çalışıyor, seçmen kitlesini yeniden konsolide etmeye çalışıyor.
***
Bu ise kutuplaştırmayı büyütürken, bunun bilerek ve isteyerek daha büyümesini sağlayacak politikaları uygulamaya koyuyor. Çünkü bu çatışmacı, kutuplaştırıcı politika, ekonomide kötüyü giderken iktidarını korumak için yaptığı son çırpınışlar. AK Parti iktidara mecbur ve iktidarda kalmak için her şeyi yapabilecek bir durumda. Dün kendisinden ölümüne nefret eden, iktidardan uzaklaştırmak için her yöntemi deneyebilecek olanlarla koalisyon kurmak da dahil.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, vesayet ortaklarının Erdoğan için geçmişte söylediklerine baktığınızda bu gerçeği tüm çıplaklığı ile görmek mümkün. Eski Türkiye’nin aktörleri AK Parti’nin ve Erdoğan’ın iktidara mecbur olduğunu biliyor ve stratejisini öyle oluşturuyor.
Son söz: Erdoğan ve AK Parti’nin değiştiğinin en büyük kanıtı ise koalisyonun en küçük Avrasyacı binde 2’lik küçük ortağı Perinçek’in şu açıklamasında yatıyor:
“Erdoğan bizim gemiye bindi. Biz değişmedik. Erdoğan değişti.”
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.02.2020
5.01.2020
26.10.2020
11.10.2020
11.10.2020
20.07.2020
22.06.2020
1.06.2020
1.06.2020
1.06.2020