Ali Türer
1982 Anayasasının devletin kimliğini “Türklük” etrafında belirleyen “değiştirilemez” maddelerinden kurtulmak bu topraklarda barışın sağlanması için olmazsa olmaz bir koşul haline geldi. Yeni anayasa çalışmaları içinde AKP vatandaşlık tanımının “Devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türkiye vatandaşıdır” şeklinde değiştirilmesini savunan taraf oldu başından beri. Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmelerde de kamuoyuna yansıdığı kadarı ile bir uzlaşma sağlanmış görünüyor.
Süreç içinde gelinen bu nokta CHP içinde bir süredir tanık olduğumuz ayrışmaya yeni bir boyut kazandırabilir. Cumhuriyet’i “Türklük” etrafında bir ulus yaratma projesi olarak gören “ulusalcılarla” hala kaldıysa demokratikleşmeyi savunan yenilikçiler arasında yol ayrımına gelindiğini gösteren emareler var. Deniz Baykal’ın CHP grubunda geçen hafta yaptığı konuşma bunun açık kanıtı.
Baykal yaptığı konuşmada CHP’nin mevcut anayasada ifadesini bulan siyasal kimliğe tek vücut olarak sahip çıkması gerektiğini açıkça vurguladı. Aksi halde getirilmek istenen anayasal vatandaşlık ile “Türlük dışı kimlik iddialarının”, alt kimliklerin eşit egemenlik hakkı talep etmelerinin önünün açılacağını iddia etti. Baykal grupta bu konuşmayı yaparken “yenilikçi kanatta” gösterilen Sezgin Tanrıkulu grup toplantısını terk etti.
CHP tarihi bir anlamda da CHP içindeki gruplaşmaların tarihidir. Şubat 1995’te SHP ile CHP, CHP çatısı altında birleştiler. 7 ay sonra yapılan Olağan Kurultay’da Deniz Baykal yeniden Genel Başkanlığa seçildi. Arkasından girilen süreçte Erdal İnönü’nün başlattığı Sosyal Demokrat Partileşme sürecini Deniz Baykal’ın iğdiş etmesini içine sindiremeyen Murat Karayalçın, Hasan Fehmi Güneş, Aydın Güven Gürkan ve Ercan Karakaş; Deniz Baykal ile iktidar mücadelesi içine girdiler. Süreç bilindiği gibi Baykal’ın kendisine karşı mücadele eden bütün bu grupları tasfiye ederek CHP’nin tek hâkimi olması ile sonuçlanmıştı.
1994-1995 yıllarında Balıkesir SHP ilçe yönetim kurulunda eğitim sekreteri olarak görev yaptım. SHP-CHP birleşmesi sonrası CHP Balıkesir ilçe başkanlığına aday olmuştum. O nedenle o dönemde CHP içinde yaşanan mücadeleye yakından tanık olma fırsatı buldum. 1996-1997 yıllarında Uğur Büke’nin “Sosyal Demokrat Değişim” adı altında çıkardığı iki aylık dergi o dönemde yaşananlara tanıklık etmesi bakımından önemlidir.
MGK’nın 28 Şubat Kararlarını aldığı günlerde bu dergide “Sosyal Demokrat Yenilenme ve Değişim sürecinde CHP içindeki Grupların Yeri” başlıklı bir makalem yayınlanmıştı. Baykal’ın CHP içindeki gruplara, “ulusal kimliğe sahip çıkın” mesajı verdiği grup toplantısının kaydını izlerken o makalem aklıma geldi.
Bir yandan bu partideki değişim çabalarının CHP geçmişinin ağır yükü altında ne kadar kısır kaldığının; 28 Şubat yaşanırken CHP’nin nelerle uğraştığının görülebilmesi bakımından bu makalemin tarihe düşülmüş önemli bir kayıt olduğunu düşünüyorum.
Bu hafta Şubat 1997’de “Sosyal Demokrat Değişim” dergisinde yayınlanmış bu makalemi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu yazıda ortaya konan olay ve olguların o günlerden başlayarak ağırlaşan siyasal ve ekonomik bunalımın ardından kitlelerin kurtarıcı olarak AKP’ye niye sahip çıkmak zorunda kaldıklarını da bir ölçüde açıklayacağını düşünüyorum.
*********
SOSYAL DEMOKRAT YENİLENME SÜRECİNDE CHP İÇİNDEKİ GRUPLARIN YERİ
Bu çalışma, söylemlerinden, kaleme aldıkları düşüncelerinden yola çıkarak, CHP içinde bugün tanık olduğumuz belli başlı grupların sosyal demokrat yenilenme ve değişim sürecindeki yerlerini saptama amacı gütmektedir.
Önce böyle bir değerlendirme için hareket noktası olabilecek kuramsal bir çerçeveye ihtiyacımız var. Burada yanıtlanması gereken ilk soru bir siyasal hareketin ya da partinin varlık nedeninin neye bağlı olduğu sorusudur.
Siyasal hareketler belirli bir toplumsal değişime yön vermek üzere; sosyal-ekonomik, kültürel, tarihsel koşulların ürünü olarak ortaya çıkan ideolojik yapılardır. Bu yapılara benzerlerinden farklı olma özelliği veren temel öğe ideolojik yapılarıdır. Bu ideolojik yapılar, kültürel, sosyal, psikolojik, tarihsel geleneğin ürünü olarak yavaş yavaş şekillenir ve bu yapıya bağlanış biçimlerine bağlı olarak değişen oranlarda, o siyasal harekete destek veren kesimlerin davranışlarında ortaya çıkarlar. Ve içinden çıktıkları toplumsal kesimlerin gözünde ortak bir meşrutiyeti ifade ederler.
Sosyal Demokrat Hareket, toplumun üreten çoğunluğunu oluşturdukları halde, yaşamın zenginleşmesinden paylarına düşmesi gerekeni yeterince alamadıklarını düşünen hoşnutsuz kesimlerin kapitalizmle gelen kurumsallaşmaya dönük muhalefet hareketi olarak ortaya çıkmıştır. Her ne kadar başlangıçta, üretim araçlarının ortak mülkiyeti temelinde ideal yeni bir üretim biçimi arayışını kalkış noktası yapmış olsa da, bu toplumsal muhalefet hareketi; pratikte kapitalizme bağlanmış, temsil ettiği kesimlerin siyasal temsil içindeki payını uzun soluklu siyasal-toplumsal mücadelelerle adım adım genişletme yolunu seçmiştir.
Kapitalizm, geniş toplum kesimleri gözünde meşruiyet kazanmayı sosyal demokrat harekete borçludur. Demokrasi, insan hakları, sivil toplum, sosyal devlet, endüstriyel demokrasi gibi kavramlar kapitalizme sosyal demokrat hareket ile gelmiştir. Kapitalizm, sosyal demokrat hareketin katkılarıyla ilk ortaya çıkış biçiminden farklılaşabilmiş, kendini yenileyebilmiş, bunalımlarını aşabilmiştir. Bu açıdan bakıldığında sosyal demokrasiyi, toplumsal değişimi günümüze taşıyan evrensel siyasal kültürün çok önemli bileşenlerinden biri olarak görmek gerekir.
Batı’dan farklı modernleşme süreci nedeniyle Osmanlı-Türk geleneği içinde sosyal demokrat bir hareket gelişememiştir. Bu gelenek kendini dönüştürecek siyasal hareketi, asker-sivil bürokrat kesim içinde bulabilmiştir. 1950’lerden sonra hızlanan kapitalistleşme süreci içinde yaşamın önünde biriken sorunlar, Cumhuriyeti kuranların değer yargıları ile, kurumsallaşma önerileri ile çözülemeyecek kadar karmaşıklaşmıştır. Dolayısı ile kapitalist sistemle hızla bütünleşmeye bağlı olarak karmaşıklaşan süreç içinde sosyal demokrat hareketin asker sivil bürokratların elinden bu dönüştürücü mirası devralmak üzere ortaya çıkması beklenirdi. Ancak Türkiye’de bu bir türlü gerçekleşememiştir.
Cumhuriyet temelinde uluslaşmanın en önemli siyasal gücü olarak ortaya çıkmış CHP içinde bugün yaşanan bunalımı açıklama amacı güden bir çalışma için, bu düşünceler hareket noktası oluşturabilir.
TEMİZ SAYFA YAKLAŞIMI
Birleşmiş CHP’nin organlarının seçildiği son genel kurulda Sayın Karayalçın Partinin içinde bulunduğu durumu “yapısal ve programatik” olarak nitelerken; Sayın Baykal sorunun partinin kendisini ayağa kaldıracak lideri henüz bulamamasından kaynaklandığını, kendisinin genel başkanlığında bu sorunun ortadan kalkacağını, CHP’yi iktidara götürecek yolun ancak kendi liderliği altında açılabileceğini savunmuştu.
Sayın Baykal, SHP’nin hükümet ortaklığı yıllarındaki yerel yönetimdeki uygulamalarla, sosyal demokrat hareketin zayıfladığını, nasıl küçük düşürüldüğünü konuşmalarında uzun uzun dile getirmiş; geçmişe sahip çıkan doğal lider tavrı ile bu uygulamalardan dolayı kamuoyundan özür dilemişti. Kendisinin liderliğinde sosyal demokrat harekete “temiz bir sayfa”nın açılacağını savunmuş, ancak ideolojik-örgütsel yeniden yapılaşma gereksinmesini işaret edebilecek hiçbir mesaja yer vermemişti. Oysa bu genel kurulun üzerinden atı ay gibi zaman bir zaman geçmişken 24 Aralık 1995 seçimine 15-20 gün kala; elinde partinin içinde bulunduğu sorunları çözebilmesine yetecek sihirli bir değnek olmadığını teslim edercesine, “yeni sol”, “yeni CHP” sloganıyla birden bire ortaya çıktı. Başta CHP kamuoyu olmak üzere herkesi şaşırttı.
Partide parti meclisi dâhil hiçbir organda dile getirilmemiş; içeriği tartışılmamış bu “yeni sol” da neydi? Parti ideolojisinde dışarıda bırakılması gereken, kullanımdan düşmüş değerle mi vardı? Ya da parti ideolojisinin yeni bir takım değerlerle yenilenmesi mi söz konusuydu? “Yeni CHP” ile yeni değerler ışığında yeni bir parti yapısı mı öneriliyordu? Bütün bunlar ne zaman, kimler tarafından nasıl bir mekanizmayla belirlenmişti? 24 Aralık genel seçimleri öncesinde atılan bu iki sloganla partilerin kafasında beliren bütün bu sorulara henüz her hangi bir yanıt verilebilmiş değildir.
Batı Avrupa Sosyal Demokrat Partilerinde ideolojik örgütsel yenilenme, bütün bir parti örgütünü içine alan titiz, sistemli ve kolektif bir çalışmanın ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Bu konuda nihai kararı parti genel kurulları vermiştir. Türkiye’de ise Sosyal Demokrat olma iddiası içindeki bir siyasal harekette “değişim ve yenilenmenin”, daha altı ay önce bütün sorunu kendisinin genel başkan olup olmamasında gören bir lider tarafından olmuş bitmiş bir süreç gibi kamuoyuna açıklanması; kanımızca ancak CHP’nin sahip olduğu siyasal gelenekle açıklanabilecek bir olgudur.
1965 yılında CHP’nin ortanın solunda olduğu İsmet İnönü tarafından benzer bir biçimde açıklanmıştı. Kimliğin belirlenmesi ile ilgili bu geleneksel yöntemin hala parti içinde sorgulanamamış olması; siyasal gelenekle bağların oldukça sıkı bir biçimde sürdürüldüğünün açık kanıtıdır.
Sosyal Demokrat olma iddiası olan bir partide kimlik değişikliği ile ilgili bir kararı, bir genel başkanın tek başına veya arkadaş grubuyla almaya hakkı yoktur. Bu konuda samimi bir genel başkan ve yönetimden, seçim sonrası toplanan il ve ilçe danışma kurultaylarında ortaya konan “programa tik ve örgütsel yenilenme” taleplerine küçük kurultayı hemen toplantıya çağırarak yanıt vermesi beklenirdi. Oysa Sayın Baykal ve ekib,i il ve ilçe danışma kurultaylarında ortaya konan değerlendirme ve önerileri merkez yönetim kurulu üyeleri önünde dile getirmeleri için il başkanlarını Ankara’ya çağırma yolunu seçti. Bu yönteme itiraz edeni de hemen görevden aldı (Balıkesir CHP il başkanı Dursun Erkoç).
Diğer yanda “ulusalcı, geleneksel kimlikçi” ideolojik çizgi izleyen parti içi muhalefetin bir kanadı, Baykal’ın kişiliğinde Tony Blayer tarafından seslendirilen çizgiyi mahkûm edecek eşsiz bir malzeme buldu. Tabi her zaman olduğu gibi olan, yenilenme düşüncesinin kendisine oldu. İdeolojik yenilenme ve yeniden yapılaşma ihtiyacı parti içi kısır çekişmeye feda edildi.
Yenilenme ve değişim etrafında yaşanan bütün bu olaylar; kaynağını CHP’deki geleneksel siyasal yaşam biçiminden alan, giderek derinleşen krizin yapısal boyutlarının anlaşılabilmesi için bize çok önemli ipuçları veriyor. Tarihinde belki de karşı karşıya kalındığı en ciddi, en yaşamsal bunalım karşısında; CHP’deki parti içi yeniden üretim mekanizmalarının ne kadar yetersiz olduğunu göstermesi bakımından bu olaylar oldukça dikkat çekicidir.
HALA ALTI İLKEDEN Mİ YOLA ÇIKMALI
Konu ile ilgili sağlıklı bir gözlemde bulunabilmek için CHP’nin içindeki tarafların, seslendirdikleri düşünceler ile parti içindeki bunalımda kendilerine nasıl bir yer seçtiklerine yakından bir bakalım
CHP-SHP ikiliği ortaya çıkarken Baykal’ın yanında saf tutan Sayın H.Fehmi Güneş, birleşme süreci sonrası dışında kaldığı CHP yönetimine karşı ilk kararlı karşı çıkışı ortaya koyan liderlerden oldu. Sayın Güneş başlattığı parti içi çıkışı, birkaç arkadaşı ile birlikte il il dolaşıp parti tabanı ile yüz yüze gelerek parti içi muhalefete dönüştürmeye çalışıyor. Sayın Güneş’in söyledikleri kısaca şunlardır: Baykal’ın yönetiminde CHP, siyasal tarihinin en kötü günlerini yaşıyor. Parti sahipsiz kalmıştır. Parti içinde alt uzmanlık birimleri, teknik birimler oluşturulurken var olanlar işletilmiyor. Borç batağından kurtulmaya çalışan müflis bir işletmeci gibi partide taşınmaz mal varlıkları satışa çıkarılıyor. Laikliğe, insan haklarına işçilerin kamu çalışanlarının sorunlarına yeterince sahip çıkılmıyor vb… CHP’yi içine düşürüldüğü bu acizlikten kurtarabilmek için parti içindeki kırgınlıkları, düşünsel anlaşmazlıkları bir tarafa bırakmak; Baykal ve ekibine karşı bir araya gelmek gerekiyor. Partiyi bu ekibin elinden mutlaka kurtarmak gerekiyor. (Güneş, 1996)
Sayın Güneş Baykal ve ekibine karşı bir cephe oluşturmayı önermektedir. Ancak kendi çelişkilerini geçici olarak bir kenara bırakacak güçlerin yönetime geldikten, bir araya gelme nedenleri ortadan kalktıktan sonra, aralarındaki farklılaşmaları aşarak nasıl bir ortak siyaset üretebilecekleri konusunda Güneş anlaşılır her hangi bir şey söylemiyor. Diğer yandan Sayın Güneş, böyle bir cephe arayışının besleneceği ortak zemin olarak “Atatürk ve Arkadaşlarının geleneğine, CHP’nin geleneksel altı ilkesinde sahip çıkmayı gösteriyor. Böyle bir ortak zeminde buluşularak, sosyal yaşamın parti yaşamının önündeki karmaşık sorunların çözülebileceğine inanıyor. Güneş’e göre değer yargılarımızı ve ilkelerimizi değil; bunları yaşama biçimlerimizi gözden geçirmemiz gerekiyor.
BİZ DE VARIZ MESAJI MI?
SHP’den gelmelerine rağmen Baykal’ın listesinde yer almayı başarmış milletvekillerinden Sayın Aydın Güven Gürkan ve Sayın Ercan Karakaş, CHP’nin Ekim ayında gerçekleştirdiği küçük kurultayında Sayın Baykal’a sunulmak üzere muhalif dört milletvekiliyle birlikte bir metin kaleme aldılar ve böylece birleşme kurultayından bu yana sürdürdükleri suskunluklarını bozdular. İlk bakışta bu metin, muhalefette “biz de varız” mesajını vermek; küçük kurultay zemininde altı milletvekili etrafında bir çekim alanı oluşturmak, giderek 1997 yılında CHP’nin içine girmesi beklenen parti örgütlerine yönetici dağılımı sürecinde kendi lehlerine mümkün olduğu kadar geniş etki alanı yaratmak izlenimi vermektedir. (Gürkan, 1966)
Metnin bir yerinde RP ve DYP ortaklığının “ekonomik, sosyal ve siyasal başarısızlığı” koşullarında siyasal dinciliğin ve şeriatçılığın yaygın örgütlülük düzeyine ulaştığı savunuluyor. Daha sonra dile getirilen bu koşullarda kitlelerde uyanan, CHP etrafında toparlanma arzusunun bu olumsuz koşullarda nasıl ortaya çıkabildiği, bunun nasıl saptanabildiği henüz yeterince anlaşılamamışken; okuyucu hemen arkasından bu değerlendirmelerle çelişen bir araştırmanın bazı bulgularıyla ve bu bulgularla çelişen bazı değerlendirmelerle karşılaşıyor. Söz konusu araştırmada, “hangi parti sizce ülke sorunlarını çözer” sorusuna “CHP” yanıtını verenlerin diğer partileri işaret edenlere göre en sonda yer aldığı belirtiliyor. Hatta CHP’li seçmenlerin kendi partilerine duydukları güvenin, diğer seçmenlerin kendi partilerinde duydukları güvene göre çok daha az olduğunun altı çiziliyor. Okuyucu daha bunu içine sindirememişken, partisine karşı böylesine güven sorunu yaşayan topluluğun, partide ifadesini bulan “büyük devrimci Atatürk’ten miras alınan dönüştürücü ve yenileyici kimliği” hala yitirmediği değerlendirmesi ile yazıda karşılaşıyor ve doğal olarak da büsbütün kafası karışıyor. Kafasındaki bu karışıklığı yazıda aradığı nesnel bulgularla gideremeyince okuyucu ister istemez; acaba bütün bu ifadeler yalnızca, partinin ideolojik ve kurumsal yapısını yeterince sorgulamayan metin yazarı milletvekillerinin kaynağını yönetimsel yenilenme sürecindeki beklentilerden alan iyimserlikleri ile bu iyimserliğin parti içinde korunmasını amaçlayan propagandif yaklaşımları ile mi ilgili diye kendi kendine soruyor. (Gürkan, 1966)
Metinde 12 eylül sonrası DYP’nin CHP’nin fikriyatını daha inandırıcı bir biçimde seslendirebilmesi sayesinde iktidar olduğu savunuluyor. Son seçimler veri alındığında toplumsal seçimde CHP’ye göre çok daha yüksek olan toplumsal meşruiyetini, eğer Doğru Yol Partisi bu konudaki samimiyetsizliğine borçluysa, o zaman ortada ciddi bir sorun var demektir. Türkiye toplumunun beklentileri, CHP’nin temsil ettikleri değerlerin çok gerisindeyse; Doğru Yol Partisi CHP’nin söylemlerini neden kullanma gereksini mi duymuştur? Yok, bu beklentiler CHP’nin temsil ettiği değerler ile çakışıyorsa, DYP verdiği sözleri yerine getirmediğine göre son seçimler veri alındığında CHP’ye göre daha yüksek oranda toplumsal meşruiyete sahip olmasını neye borçludur? Öncü, ilerici düşüncelerle Türkiye arasında köprü olma misyonu CHP’nin tarihsel mirası ise bu noktaya ideolojik ve örgütsel bir kimlik değişikliği sonucunda da gelmediğine göre, o zaman sorunun kaynağı nerdedir? Bu yalnızca Ecevit’in vefasızlığı ile İnönü ve Baykal savaşlarıyla, Karayalçın’ın ithal edilmiş olmasıyla ya da acemiliği ile, Baykal’ın hizipçili ile İSKİ ile vs.. açıklanabilecek bir olgumudur?
Bütünlüğü göz önünde tutulduğunda yazının satır aralarından bizim çıkartabildiğimiz mesaj şudur: Demek isteniyor ki “siz partinin içine düştüğü bu kötü duruma bakmayın, CHP’de temel sorun partinin iyi yönetilmemesinden kaynaklanmaktadır. Partiyi bu duruma getiren mevcut yöneticilerden CHP’yi ayağa kaldıracak bir kararlılık, irade ve yaratıcılık beklenemez. Eğer önümüzdeki günlerde partinin değiştirici ve dönüştürücü geleneksel mirasına sahip çıkacak yetenekli yöneticiler iş başına getirilebilirse CHP fikriyatının Türkiye’nin fikriyatı haline geldiği geçmişteki mutlu günlere geri dönebiliriz. Bizi bu sonuca götürecek kaynak, bir zamanlar Türkiye’nin fikriyatı olan CHP fikriyatında zaten mevcuttur. İlkelerimize sahip çıkarak, örgütlüğümüzü geliştirerek bunu başarabiliriz.”
Ayrıca ortak metinde vurgulanan Türkiye’nin fikriyatı haline gelme hedefi de sorunludur. Bu tanımlamanın tek parti yönetimindeki doğal temsiliyet özlemini ne ölçüde ifade edip etmediği bir yana, sosyal demokrat bir anlayış içinde seslendirilebilecek doğru ve gerçekçi bir beklenti olup olmayacağı da ayrıca üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur.
Son olarak bu grubun yanlış örgütlenme anlayışına da dikkat etmek gerekiyor. Yazıda “modern partilerin, kendi örgütleri dışında, sendikalar, odalar, meslek kuruluşları, dernekler, vakıflar, girişimler, platformlar, yurtlar, okullar ve üniversiteler eliyle daha derin ve yaygın bir örgütlenmeye” gittikleri savunuluyor. Bu ifadeyle çağdaş sosyal demokrat partilerin sistemdeki çevre güçlerinin siyasal temsilcisi olduğu; bu nedenle Türkiye sosyal demokrat hareketinin de meşrutiyetini böyle bir siyasal temsil zemininde araması gerektiği mi söyleniyor? Yoksa geleneksel seçkinci ve elitçi bir yaklaşımla bizzat oluşumuna katılmak ve yönetmek istenen kurumlar eliyle Türkiye’nin fikriyatı olma yolunda toplumsal meşruiyet güçlendirilmeye mi çalışılıyor? Eğer kastedilen bu ikinci ise, bunun sosyal demokrat örgütlenme anlayışını ifade eden bir yaklaşım olmadığı çok açık. Sosyal demokrat partiler sendikalarda, odalarda, derneklerde, öğrenci örgütlerinde değil; fabrikalarda, okullarda, iş yerlerinde örgütlerinde örgütlenirler. Yönetimlerinde hangi siyasal eğilimin ağırlıkta olduğuna bakmaksızın sivil toplum örgütlerinin siyasal çıkarlarının temsil edilmesi ile ilgilenirler. Başka türlü – kooperatif, nasyonal sosyalist- bir anlayış “sivil toplum” anlayışı ile bağdaşmayacağı gibi, sosyal demokrat partilerin hiç de işine gelmeyecek ilave karışıkların nedeni olur.
EN CİDDİ GİRİŞİM AMA ?
Sayın Murat Karayalçın ve ekibinin başlattığı “Sosyal Demokrat Düşünce Atölyeleri” üzerinden yeni bir sosyal demokrat gelenek inşa etme amacı güden, “Sosyal Demokratlar Konferansı” girişimi, sosyal demokratlaşma sürecinde CHP içinde bu güne kadar ortaya konmuş en ciddi girişimlerden biri olarak değerlendirilebilir. Fakat bu girişimin başarıya ulaşmasının önünde sayın Karayalçın’ın yakındığı, “bugüne kadar izlenen siyaset yapma biçiminden” kaynağını alan ciddi engeller bulunmaktadır.
Bu girişimin örgütleyicilerinden olarak bildiğimiz, Sayın Süleyman Genç, Baykal’a hitaben kaleme aldığı mektubunda, Türkiye Solu’nun sorununun “yönetsel” değil “örgütsel ve ideolojik” olduğunu belirtiyor. Çözüm yolunu da “solun yapısal, ideolojik ve örgütsel eksiklerini gidermek, söylemini değiştirmek” olarak gösteriyor. Bu anlatımdan sorunun, ideolojik ve örgütsel yenilenememeden değil de; bu alanda ortaya çıkan eksikliklerin giderilememiş olmasından kaynaklandığı sonucu çıkıyor. Zaten Sayın Genç de yazısında ideolojik ve örgütsel yenilenmenin ne anlama geldiği ile ilgili düşüncelerini değil de, sözünü ettiği eksikliklerin ortaya çıkış sebeplerini – İnönü-Baykal savaşları, Baykal’ın ihtirasının neden olduğu bir sizi olay, CHP-SHP birleşmesi sırasında kullanılan İttihatçı metodlar vb..- sıralıyor.(Genç,1996:48-49)
Geleneksel ideolojik yapı olarak, geleneksel siyaset yapma biçiminin gösterilmesi aynı şeyleri ifade etmemekle birlikte anlaşılabilir bir şeydir. Fakat buradan yola çıkılarak yeni ideolojik yapı yerine “yeni siyaset yapma biçimi” öneremezsiniz. Önerseniz de bu geleneksel siyaset yapma biçiminin henüz aşılamadığını gösterir. Çünkü bir insanın değer yargıları neyi açıklıyorsa, modern siyasal gelenek içindeki bir parti için de ideoloji onu açıklar. Davranış biçimi olarak gözlediğimiz insani özelik de bir parti için siyaset yapma biçimidir. O nedenle çağdaş bir Sosyal Demokrat geleneği yalnızca yeni siyaset yapma biçimi ile oluşturamazsınız. Bunun için önce üzerinde yol alacağınız ideolojik otobanı belirlemek durumundasınız.
Sayın Karayalçın’a göre “solda ilkesel bir zafiyetten” söz edilemez. Sorun bireyin özgürlüğü, toplumun demokratikleşmesi, üretimin arttırılması, yaratılan gelirin hakça paylaşılması gibi ilkelerin gerektiği Türkiye yapılaşmasının ortaya çıkarılamamış olmasıdır. Karayalçın “nasıl bir ideololoji ve nasıl bir Türkiye” sorusuna yurt içi ve yurt dışında belirli merkezlerde “workshop” tekniği ile yapılacak “Sosyal Demokrat Düşünce Atölyeleri” içinde yanıt bulmayı amaçlamaktadır. Sonra da bu atölyelerde üretilecek malzeme ile “Sosyal Demokratlar Konferansına” gitmeyi ve böylece Sosyal Demokrat Hareket’in içinde büyüyeceği ideolojik ve örgütsel yapıya son şeklini vermeyi amaçlamaktadır.(Karayalçın,1966)
İlk bakışta çok çarpıcı, ilgi çekici gibi görünen bu girişime yakından bakınca, ciddi açmazlarla karşı karşıya olunduğu görülüyor. Solun evrensel ilkelerinin sosyal demokrat hareketin sahip olması gereken ideolojik çerçeveyi belirlemeye yetmeyeceğinin kabul edilmesi ne kadar doğru ise, bu ideolojik çerçeve için gerekli olan değer yargılarının düşünce atölyelerinde üretilebileceğinin düşünülmesi de bir o kadar yanlıştır. Çünkü bu, gerçekleştirilebilir “proje” değildir.
Öte yandan yazıda düşünce atölyelerinden asıl beklenin de Türkiye’yi geleceğe taşıyacak kurumsallaşma önerilerinin, buna uygun Sosyal Demokrat yapılanma önerilerinin olduğu da belirtiliyor. Bu çelişki bir yana workshop tekniği ancak bir alanda biriken teknik sorunların çözümü için kullanılabilecek bir teknik olabilir. Politik değer yargıları, ideoloji Türkiye’nin 70-80 merkezinde workshop tekniği ile yapılacak toplantılarla belirlenemez. Politik değer yargılarınızı önceden belirlersiniz, bu değer yargıları ile mevcut sorunlara ne gibi çözümler bulabileceğinizi ancak bu tür toplantılarla üretebilirsiniz. Yeni ortaya çıkardığınız çözüm önerilerinizin ideolojinizde bir değişiklik yaratması zaman içinde gerçekleşebilecek sosyal bir olgudur; son tahlilde önerilerinize kitlelerin sahip çıkmasında ifadesini bulur. Bu serüvenin karmaşık doğası bir yana burada söylenebilecek bir şey, atın önüne araba koşarak sonuç alma olasılığının arabanın önüne atı koşarak sonuç alma olasılığından daha düşük olabileceği ile ilgili sınırlı bir değerlendirme olabilir.
Sonuç olarak “sosyal demokrat düşünce atölyeleri girişimi Karayalçın’a “yeniden dönüş” için siyasal zemin yaratmaya dönük bir kadro hareketi haline geliyor. Başka türlü olsaydı bu girişim parti içinde hemen bölücülükle suçlanır, girişimciler Atatürk’ün partisine fitne sokan hainler olarak ilan edilirler ve partiden atılırlardı.
Bugün gelinen noktada CHP içindeki grupların dile getirdiklerine baktığımızda; şu veya bu biçimde bütün gruplar CHP geleneğinin derin bir bunalım yaşadığını kabul ediyorlar. Fakat bu gruplar bunalımın çözümü ile ilgili farklı hareket noktasına sahip olsalar da sonuçta hemen hepsi sorunun “yönetsel” olduğu konusunda birleşiyorlar. Geleneksel kadrocu yaklaşımı terk ederek değer yargılarını bütünsel sistematik bir biçimde gözden geçirmeye bir türlü yanaşmıyorlar.
Burada kafa yorulması gereken asıl konu, CHP içindeki bütün gruplarda tanık olduğumuz ideolojik-örgütsel yeniden yapılaşmaya yönelik kısırlığın CHP’yi de ortaya çıkaran geleneksel siyasal gelenek ile bağları olmalıdır. Bunu açığa çıkarmadan CHP’nin kendisini sosyal demokrat bir partiye dönüştürmesi mümkün görünmüyor. CHP’nin siyaset üretme rahminde meydana gelen bütün düşüklerin nedeni CHP’de ortaya çıkan bütün grupların devlet kavramına geleneksel bağlanış biçimlerinde; son tahlilde kaynağını etnik kültürden alan bütünsel bir siyasal irade altında uluslaşmayı tamamlama arzularında aranmalıdır.
Ne yazık ki (ya da iyi ki) tarihi iyi niyetli, yetenekli, kararlı liderler yapmıyor. Gramci’nin belirttiği gibi bir siyasal partinin tarihi; atılganlıkları, cesaretleriyle, pasiflikleri düş kırıklıklarıyla o siyasal partiye az ya da çok bir biçimde bağlanmış bütün bir insan kütlesinin tarihidir. (Gramci, 1986)
Hiçbir iyi şey geleneği yadsıyarak ortaya çıkmıyor; elbette geçmişimizle barışık olmalıyız. Fakat gelenekten kopuş noktaları, gelenekle bağlantı noktaları açık bir biçimde ortaya konmadan, tabularla yüzleşme göze alınmadan toplumsal değişim ortaya çıkmıyor.
Bu koşullarda değişimi toplumun geniş kesimleri için olabildiğince sancısız bir biçimde sürdürebilecek bir oluşum kanımızca ancak çağdaş sosyal demokrat bir parti olabilir. Bu inancımızın gölgelenmesi için bir neden yok. Elbette er ya da geç çağdaş sosyal demokrat bir parti, Türkiye siyasal tarihindeki yerini alacaktır. Burada yanıtı belirsiz olan soru şu: “Bu siyasal oluşumda bugünkü CHP kadrolarının payı ne olacak?
Bu sorunun yanıtını hep birlikte yaşayıp göreceğiz. (Türer,1997:70-79)
**********
Bu yazı on altı yıl önce yazıldı. Bugün CHP içindeki grupları tahlil etmek için bir yazı kaleme alsaydım. Sanıyorum son iki paragrafı yeniden kullanırdım. Sosyal demokrat olma beklentisi içinde olduğumuz kanatta tanık olduğumuz dağınıklık ve düşünsel fakirlik, bugün AKP’nin neden alternatifsiz tek parti olduğunu yeterince açıklamıyor mu?
KAYNAKLAR
Ali Türer, Sosyal Demokrat Yenilenme ve Değişim Süreci: CHP İçindeki Grupların Yeri. Sosyal Demokrat Değişim Dergisi, 6, 70-79, Ocak-Şubat 1997.
Antonio Gramci. Hapishane defterleri, Çev. Adnan cemgil, 2. baskı, İstanbul: Belge Yay.1986.
Aydın güven Gürkan, Mahmut Işık, Ercan Karakaş, Seyfi Oktay, Celal Topkan ve Şahin Ulusoy. Daha Fazla Gecikmemeliyiz (Daha iyi bir Türkiye, daha iyi bir siyaset ve daha iyi bir CHP için ortak Kaygılar, görüşler ve öneriler. İzmir Manisa Ofset, 1966.
Murat Karayalçın. Yeni Siyaset yapma Biçimi Üzerine. “Sosyal Demokratlar Konferansı (Sosyal Demokrat Düşünce Atölyeleri), Sosyal Demokrat Değişim Dergisi, 1, 1-3, Ocak-Ekim 1996.
Süleyman Genç. “Sayın Baykal’a Açık Mektup”, Sosyal Demokrat Değişim Dergisi, 5, 48-49, Kasım aralık 1996.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.12.2024
3.12.2024
26.09.2024
2.09.2024
5.08.2024
7.07.2024
4.05.2024
1.04.2024
26.03.2024
9.03.2024