Ali Türer
Referansını Milliyetçilikten alan kurtarıcılar müsebbibi oldukları ağır ekonomik bunalım sonucunda halkın gözünden düşünce Muhafazakâr seçmenin duygu ve düşünce dünyasında ideolojik eksen Milliyetçilikten İslamcılığa kaydı. 2000’ler öncesinde siyasal, kültürel, ekonomik koşullarda yaşanan değişmeler (kamu kurumlarının arpalık haline getirilmesi, “görev zararları”, faili meçhuller, katliamlar, Susurluk’lar nihayet 28 Şubat parodisi ve andıçlamalar vb.), iş gücünün tarımdan ticaret, sanayi ve hizmet sektörüne kaymasına bağlı olarak zihinlerde yaşanan “kasabalılaşma” göz önünde tutulmadan AKP olgusunun dünü, bugünü doğru anlamlandırılamaz.
2010’lu yıllarda iktidarını güvence altına alan AKP, bugün şikâyet ettiği vesayetçi yapıyı ayakta tutan derin devletle hesaplaşmayı neden bıraktı? Türklük temelinde yükselen Jokoben yapının yerine, Sunni İslamcılık temelinde siyasi bir yapı ikame ederken derin devletin geçmiş deneyimlerinden bugün yararlanıyor da ondan.
Onca darbe girişiminden, provokasyonlardan, baskınlardan, katliamlardan o büyük Ergenekon, Balyoz davalarından geriye ne kaldı? Onca faili meçhul cinayet ortadayken, bugün elinde bulunduğunu öğrendiğimiz aydınlatıcı belgeleri MİT zamanında yargıya niye vermedi? Roboski, Soma katliamlarının sorumluları hesap vermeden geçmişte akan kanın hesabı sorulabilir mi?
Basındaki AKP yandaşları son belirleyici sözü askerin söylediği geçmiş vesayet rejiminin kötülüklerine işaret ederek, sırf gücünü sandıktan aldığı için R.T. Erdoğan’ın bütün ipleri elinde toplama yürüyüşünü “demokratik açılım” diye bize yutturmaya çalışıyorlar. İnsanları nefret söylemleri ile kamplaştıran, bütün yetkileri elinde toplamak istediğini açıkça dile getiren, bunun kurumsal hazırlıklarını fütursuzca sürdüren bir Cumhurbaşkanı adayını seçim sandığı meşrulaştırmaya yeter mi? Bugüne kadar yaşanan etnik travmayı etkisiz hale getirmeye dönük azınlıklara bazı hak teslim etmeler, Abdullah Öcalan ile “Terörü bitirme” görüşmeleri geleceğin ileri demokrasisine işaret eder mi?
Peki, şu basında okuduğumuz Cemaatin iş adamlarına yönelik fişlemeler, maliye operasyonları; bürokraside kadrolaşma düzenlemeleri, yolsuzluğa dönük soruşturmaları kontrol altında tutma çabaları; belediyeye, devlete ait taşınmazları, okulları yandaş kurumlara devretme hazırlıkları yandaş basında kalem oynatanların hiç mi vicdanını sızlatmıyor? Bütün bunlar ileri demokrasiyi mi bize müjdeliyor?
Çatı Aday Sayın İhsanoğlu siyaset üstü, herkese belirli mesafede duracak geleneksel Cumhurbaşkanı modelini ve parlamenter rejimi savunuyor. Ancak 82 Anayasası ile tarif edilen, halk oyu ile güçlendirilen Cumhurbaşkanı modelinin gerçekte tarafsız olduğunu kim iddia edebilir. Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde Ekmelettin Bey, R.T.Erdoğan’ın güçler birliği özlemine karşısında bu yaklaşımıyla olsa olsa takoz rolü üstlenir. Sonuçta bu rol, sistemde karmaşayı içinden çıkılamayacak hale getirme gibi bir potansiyeli de içinde taşıyor.
Cumhurbaşkanlığı seçiminden yenik çıkmış bir R.T.Erdoğan ve partisinin oy oranı genel seçimlerde muhtemelen %40’ın altına düşer. Bu durumda AKP’den kopan oylar sizce nereye gider, CHP’ye mi yoksa MHP’ye mi? Bu adresin büyük ölçüde MHP olacağını görmemek için kör olmak lazım. Örgütleri perişan, kendi içinde düşünce birliğini yitirmiş bir CHP’nin siyasal koşullar elverişli olsa da alabileceği en yüksek oy oranı sizce nedir?
Öyleyse AKP’nin zayıflaması giderek iktidardan düşmesi halinde, her türlü iktidar formülü içinde mutlaka MHP yer alacak. Peki, Selahattin Demirtaş’ın Cumhurbaşkanı adayı olmasına bile tahammülü olmayan bir MHP’nin iktidar ya da iktidar ortağı olduğu bir siyasi iklimde, çözüm süreci ile demokrasi yürüyüşü sizce ileri gidebilir mi?
Gelelim üçüncü aday Selahattin Demirtaş’ın Türkiye’nin daha demokratik bir ülke haline gelebilmesi bakımından Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde üstlendiği role.
R. T. Erdoğan seçilirsem halktan aldığım yetki ile kararı da alırım, yürütmenin başında da dururum, istediğimi istediğim yere de atarım, diyor. Ekmellettin İhsanoğlu ise mevcut anayasal sınırlar içinde kalırım, herkese eşit mesafede olurum, keyfiliğe engel ama birleştirici olurum diyor. Selahattin Demirtaş ise cumhurbaşkanın yetkilerini azaltmanın, yerel yönetimleri güçlendirmenin, merkezden yerele yetki ve sorumluluk devredilmesinin mücadelesini vereceğini söylüyor.
AKP ya da R.T. Erdoğan karşıtlığı gibi sığ bir horoz dövüşü içinde değil Sayın Demirtaş. Kadınlardan, gençlerden, inanç gruplarından danışman meclisleri oluşturma; mağdurların seslerini duyurmada ara yüz olma sözü veriyor.
Şimdi gelin elimizi vicdanımıza koyalım, yiğidin hakkını da verelim. Hangi aday çağdaş Türkiye yolunda yürüyor. Hangisi sorunların çözümünde gerçekten işe yarayacak çözüm önerisi getiriyor? Toplumdaki farklılıkların enerjisini ülkenin kalkınması ve huzuru için kullanacak iyi niyet ve kararlılık hangisinde var. Hangi öneri altında halklar daha kardeşçe, huzur içinde bir arada yaşayabilir?
Yıllardır ezilen, horlanan, yok sayılan bir halkın içinden çıkan, yıllardır “bölücü” olmakla suçlanan bir siyasetçi Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğine bu düşüncelerle sahip çıkıyor. Bu Türkiye için bir şanstır.
Sayın Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığı seçiminde %10’un üzerinde başarı göstermesi, Türkiye’de yaşadığımız birbiriyle ilişkili pek çok sorunun çözümünde sağlam bir zemin, bir çekim merkezi ortaya çıkarabilir. Demirtaş’ın alacağı her oy, gerçek çözümün nerede olduğunu daha güçlü gösterir. İktidar da muhalefet de Demirtaş’ın işaret ettiği çözüme kayıtsız kalamaz.
Yeter ki bu umut seçim ikinci tura kaldığında, boykotla ya da AKP’ye verilecek destekle; ya da ne bileyim atın önüne arabayı koşma anlamına gelecek, Türk halkı nezdinde acı hatıraları sürekli hatırlatan dar kimlik siyaseti alışkanlığından kaynaklanabilecek acemiliklerle heba edilmesin. Sokakta barış sürecine uygun mücadele yöntemleri sergilensin.
HDP son derece hassas, uzun ince bir yolda yürüyor. Tarihsel bakımdan kritik bir süreçte siyasi sorumluluk alıyor. Üstlendiği bu zor, tarihi rolde Sayın Demirtaş’ın dile getirdiği düşünceler doğrultusunda ortaya koyacağı beceriyi; huzur, demokrasi, hak arama mücadelesi içinde yer alan insanlar, verecekleri destekle mutlaka ödüllendireceklerdir. Bundan kuşkum yok.
Peki, HDP bu ağır sorumluluğun altından kalkabilecek siyasi olgunluğu gösterebilecek mi? Yaşayıp göreceğiz.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları





































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.11.2025
6.09.2025
18.07.2025
12.06.2025
22.12.2024
3.12.2024
26.09.2024
2.09.2024
5.08.2024
7.07.2024