Alper GÖRMÜŞ
Davutoğlu ve Babacan’dan talep edilen “özeleştiri” ile ilgili olarak bugün üçüncü ve son kez yazacağım.
Bu konuya temel yaklaşımımı birinci yazıda özetlemiştim: Derdi, mevcut otoriterliği geriletmek olanların onlardan talebinin “özeleştirinizi verin” diye tuturmak değil, “yaşadıklarınızı anlatın” deyip onları teşvik etmek olduğunu düşünüyorum.
İkinci yazıda, anlattıkları bazı şeylerin nasıl büyük bir etki yaptığını, iktidarın onları nasıl suskunlukla geçiştirmeye çalıştığını hatırlatmış, sırf bu tecrübenin bile yapılması gerekenin ne olduğunu gösterdiğine işaret etmiştim.
İkinci yazının son paragrafları, şimdi okumakta olduğunuz yazıya bir hazırlık mahiyetindeydi. O paragraflarda, Erdoğan’ın 2013’te büyük bir endişeyle izlediği iki olayın ardından ülkeyi ancak kutuplaştırarak ve o kutuplaşma üzerinden “sıkarak” yönetebileceğini düşünmeye başladığını yazmıştım. Bu olaylar Gezi protestoları ile 17-25 Aralık soruşturmalarıydı.
İktidarın tepesinde filizlenmeye başlayan “otoriter yönetim” fikri 2014’te kuluçkada yattıktan sonra 2015’ten itibaren hayata geçirilmeye başladı.
Bu yazıda otoriterliğin “kuruluş dönemi” sayabileceğimiz 2015’te yaşanan birkaç kritik gelişmeyi ve Erdoğan’ın bu gelişmeler karşısında aldığı tavırlarla dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu’nu nasıl “hırpaladığını” hatırlatacağım.
İkinci yazının sonunda, “Olayları hatırlayınca, eminim siz de Davutoğlu’nun o olayların hakikatini anlatmasının hem hakkı hem görevi olduğunu düşüneceksiniz” diye yazmıştım.
Zikrettiğim olayları, fiilen yaşanırken Al Jazeera Turk’te kaleme aldığım “Erdoğan süreçleri neden böyle yönetiyor” başlıklı bir yazıda tek tek ele almıştım. Şimdi o yazıyı aşağıda bir kez daha dikkatinize sunacağım. Okurken, lütfen bunların dönemin başbakanı Davutoğlu tarafından bugün anlatılmasının, Türkiye’nin otoriterleşme sürecini anlamamıza ne kadar yardımcı olacağını düşünün.
Erdoğan, süreçleri neden böyle yönetiyor? (Al Jazeera Turk, 11 Mart 2015)
Yüce Divan, şeffaflık paketi ve Fidan olayı… Erdoğan bu üç süreci ‘büyük kararlar bana danışmadan alınamaz’ mesajını vermek amacına hizmet edecek tarzda mı yönetti?
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarı Hakan Fidan’la ilgili sürpriz gelişmenin ardından yapılan yorumların bir bölümü, olan bitenin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakan Ahmet Davutoğlu arasındaki ilişki açısından ne anlama geldiğini anlamaya yönelikti.
Fidan’ın MİT Müsteşarlığı’na yeniden atanmasından birkaç saat sonra, kamuoyu araştırmacısı ve yazar Bekir Ağırdır ile Yeni Şafak yazarı Süleyman Seyfi Öğün NTV’de, Davutoğlu’nun ‘partide, devlette ve toplumda’ net bir itibar kaybına uğradığını dile getirdiler… Bu göstere göstere karizma çizme hamlesinde anlayamadıkları şey ise, seçimlerde 400 milletvekili isteyen Cumhurbaşkanı’nın, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti / AKP) bu seçimlere Ahmet Davutoğlu liderliğinde gittiğini adeta hesaba katmaz bir tarzda davranıyor olmasıydı…
Programın üçüncü katılımcısı, basındaki Erdoğan destekçilerinin en önemlilerinden biri olan Mehmet Barlas onları dinledikten sonra, Davutoğlu’nun bu olaydan çıkartması gereken dersi özetleyiverdi: “Davutoğlu, bundan sonra herhangi önemli bir adım atmadan önce mutlaka Erdoğan’la istişare etmelidir.”
Peki, Erdoğan’ın bu meseleyi en başından itibaren, Davutoğlu’na işte bu “ders”i vermek amacına hizmet edecek tarzda yönettiği iddia edilebilir mi? Doğrusu, hikâyenin tamamına bakıldığında, konuya bu argümanla dahil olacakları peşinen ‘saçmalamakla’ suçlamak o kadar kolay görünmüyor. Bakalım…
Erdoğan’ın Hakan Fidan’ın istifasına baştan beri karşı olduğunu beyan ettiği, buna rağmen Fidan’ın Davutoğlu’nun da desteğini alarak Erdoğan’ın eğiliminin hilafına hareket ettiği açık, tartışmaya katılanların tamamı bu konuda hemfikir. Devamında da ittifak var: Deniyor ki, Erdoğan bu gelişmede kendi karizmasının yara aldığını düşündü ve Davutoğlu’nu ‘partide, devlette, toplumda’ istiskale uğratmayı da göze alarak yalnız Fidan’a değil, Davutoğlu’na da kararını geri aldırttı.
Fakat tartışmada nedense dile getirilmeyen bir nokta daha var: Erdoğan, kendi eğiliminin olumsuz olduğunu belirttikten sonra nihaî kararı Davutoğlu’na bıraktığını açıklamıştı.
İşin bu yanı biraz daha tatsız ihtimallere kapı aralayan bir mahiyet arz ediyor, o da şu: ‘Karar Başbakan’ındır’ dedikten sonra Başbakan’ın kararını bir daha tartışmamak gerekmez mi? Başbakan Davutoğlu’nun, kararını, bu sözün sağladığı hareket alanının ve rahatlığın içinden ürettiği açık değil mi? Ortadaki tablo, Davutoğlu’na önce yol verip sonra da girdiği o yoldan geri çağırma üzerine kurulu bir tablo gibi görünmüyor mu gerçekten?
Şimdi, Mehmet Barlas’ın bu musibetten yola çıkarak ürettiği “Davutoğlu, bundan sonra herhangi önemli bir adım atmadan önce mutlaka Erdoğan’la istişare etmelidir” nasihatinden peydahladığımız soruyu yineleyebiliriz: “Peki, Erdoğan’ın bu meseleyi en başından itibaren Davutoğlu’na işte bu ‘ders’i vermek amacına hizmet edecek tarzda yönettiği iddia edilebilir mi?”
Bu soruya cevap vermeden önce, Erdoğan’ın, Davutoğlu’nu tâbir câizse ‘açık pozisyon’da bıraktığı ve Hakan Fidan hadisesini anımsatan iki örneği daha hatırlamamız faydalı olabilir…
Yüce Divan oylamasında ne olmuştu?
Geçen yılın son günlerinde, basında AK Partili komisyon üyelerinin, yolsuzlukla suçlanan dört bakanı Yüce Divan’a gönderme eğiliminde olduğuna dair haberler çıkmaya başlamıştı. AK Parti’ye yakın gazete ve televizyonlar, haberleri, böylece partinin üzerindeki şaibenin kalkacağı umuduyla ve dolayısıyla hoşnutlukla izliyorlardı ki, bu kategorideki gazetelerin ‘amiral gemisi’ hüviyetindeki Sabah’tan kontra bir çıkış geldi. Gazete, 3 Ocak 2015 tarihli nüshasının manşetinde (‘Yüce Divan tuzağıyla kaos hedefleniyor’) şöyle dedi:
“Paralel yapı ve işbirlikçileri, 17-25 Aralık darbeleriyle başaramadıkları Türkiye’yi kaosa sürükleme hedefine şimdi de Yüce Divan tezgâhıyla ulaşmaya çalışıyor… Dört eski bakanla ilgili olarak ‘Yüce Divan’da yargılansınlar’ gibi masum görünen taleplerin ardında kirli bir hamlenin yattığı ortaya çıktı. Paralel Yapı, Yüce Divan üzerinden yeni bir komplo planını yürürlüğe sokmaya çalışıyor.”
Bu, çok ilginç bir manşetti. Çünkü, kamuoyu, o manşetten üç hafta sonra hiçbir zaman yalanlanmayan bir haberle öğrendi ki, Sabah’ın 3 Ocak 2015 tarihli o manşetinden bir hafta kadar önce, Aralık’ın son haftasında bizzat Başbakan Davutoğlu dile getirmişti bu ‘masum’ talebi:
“Çağlayan, Bağış, Güler ve Bayraktar, AK Parti grup başkanvekilleri Mustafa Elitaş ile Mahir Ünal, soruşturma komisyonu karar oylamasından bir gece önce Başbakan Davutoğlu ile bir araya geldi.
“21 Aralık gecesi 2.5 saat süren toplantıda AK Partili komisyon üyelerinin ‘Yüce Divan’a gönderme’ eğilimini öğrenen Davutoğlu, 4 eski bakana, ‘Kendiniz gitmek istediğinizi açıklayın’ dedi. Bir bakanın AK Parti’yle ilgili çok sayıda bilginin ortaya saçılacağını söylemesi üzerine de Davutoğlu, ‘Saçılacaksa saçılsın’ diye sert tepki gösterdi. Ancak 4 eski bakanın temsilci seçtiği Çağlayan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşünce, komisyon üyelerinin tavrı değişti.” (‘Yüce Divan kararı nasıl değişti’ Deniz Zeyrek, Hürriyet, 23 Ocak 2015).
Burada da Hakan Fidan hadisesinin akla getirdiği soruların benzerleriyle karşı karşıyayız:
Bu kadar önemli bir konuda, Başbakan’ın Yüce Divan yönünde eğilim belirtmesinden önce meseleyi Cumhurbaşkanı’yla istişare etmemiş olduğu düşünülebilir mi? Onun eğiliminin de aşağı yukarı bu yönde olduğu izlenimi almadan böyle bir yola girdiği düşünülebilir mi? Diyelim istişare etti, Cumhurbaşkanı’nın eğiliminin ‘Yüce Divan’a hayır’ yönünde olduğunu anladı ve ona rağmen kendi kararını verdi… Bu durumda sonradan kararında direnmesi gerekmez miydi?
Bu sorular bizi bir kez daha o tatsız ihtimalle, Erdoğan’ın bu meseleyi de tıpkı Fidan meselesinde olduğu gibi en başından itibaren, ‘büyük kararlar bana danışmadan alınamaz, alınsa da sonu getirilemez’ mesajını verme amacına hizmet edecek tarzda yönetmiş olabileceği ihtimaliyle baş başa bırakıyor.
Şeffaflık paketinin serencamı…
Tarif ettiğimiz ‘tatsız ihtimal’i akla getiren üçüncü örnek olay da, Yüce Divan ricatının ardından hazırlanıp Davutoğlu tarafından ilan edilen ‘şeffaflık paketi’nin uğradığı yol kazası…
Paket, bir yanıyla Yüce Divan meselesinin zihinlerde yol açtığı olumsuzluğu dengelemek amıcını taşıyordu ve bu nedenle özel bir sunumla kamuoyunun gündemine getirildi; sanki Başbakan, “Kardeşimiz olsa kolunu koparırız” çizgisini sürdürmek ister gibiydi.
Davutoğlu, paketi ilan etmekle kalmadı, seçimlerden önce mutlaka çıkarılacağını da ekledi, fakat ne yazık ki bu büyük hamle de Erdoğan kayasına çarptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Davutoğlu’nun vaadinden kısa bir süre sonra Cumhurbaşkanı Sarayı’nda ağırladığı AK Parti Grup Yönetim Kurulu üyelerine yaptığı konuşmada pakete karşı olduğunu söyledi:
“AK Parti kaynaklarından edinilen bilgiye göre sohbet sırasında Erdoğan’dan, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun bizzat açıkladığı şeffaflık paketine ilişkin çarpıcı eleştiriler geldi. Açıklanan pakette yer alan düzenlemelerin büyük bir kısmının Başbakanlığı döneminde çıkarttığı bir genelgeyle zaten hayata geçirildiğini vurgulayan Erdoğan, ‘Bu tip düzenlemelerin zamanlaması ve içeriği çok önemli. Seçim öncesinde doğru gelmiyor. Bu konularda ekonomiyi dikkate alarak karar verilmeli. Sert kararlar alırsanız, ekonomiyi olumsuz etkiler’ dedi.” (Milliyet, 17 Ocak 2015)
Sonrası biliniyor, paket şimdilerde bütünüyle unutulmuş görünüyor.
Soruları tekrar etmeyelim, fakat açık ki yukarıdaki iki örnek olayla ilgili soruların benzerleri rahatlıkla bu olay için de sorulabilir.
Biz, Mehmet Barlas’ın nasihatinin akla getirdiği bir soruyla bitirelim:
Bütün bu süreçler, en sonunda Davutoğlu’nun “Bundan sonra herhangi önemli bir adım atmadan önce mutlaka Erdoğan’la istişare etmeliyim” sonucunu çıkarsın diye mi bu surette yaşandı?
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025