Aydın Selcen
ABD, “CAATSA” ile yaptırımlara başvurarak, NATO müttefiki Türkiye’yi artık “hasım” olarak sınıflandırmış oldu. Aynı doğrultuda 1963, 1996 yahut 1999’dan bu yana resmen “AB aday ülkesi” statüsünü haiz Türkiye, Prof. Dr. Sinem Akgül Açıkmeşe’nin son Dünya Ve Biz’de dikkat çektiği üzere, son AB Konseyi toplantısında (10-11 Aralık) ancak Doğu Akdeniz başlığı altında görüşüldü. Adaylıktan söz edilmedi. Üstelik, Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Borrell’e müteakip 25-26 Mart 2021 tarihli Konsey’e dek verilen ödev, Türkiye ile AB’nin yeni ortaklık modeli üzerine farklı senaryolar çalışmak ve bunları onaya sunmak.
Diğer bir deyişle, ABD ve AB ile ikili ilişkilerde çokça başvurulan benzetmeyle “ağır çekim tren kazası” yine atlatıldı. Buna karşılık, Türkiye’nin yüzyıllardır ait olduğu Batı dünyasından “ağır çekim (anlaşmasız) boşanmasının” gerçekleşmekte olduğu tescillendi. Sözkonusu boşanmanın, diğer toplumsal ve siyasal boyutları, tarihsel önemi bir yana, yalnızca ekonomik faturasıysa, önceki yazımda da Prof. Dr. Eser Karakaş’a atıfla paylaştığım üzere, son beş yılda 250 milyar ABD Doları düzeyinde. Bu rakam AB üyesi komşumuz Yunanistan’ın ulusal gelirine eşdeğer. Yani Türkiye’ye Londra tefecilerinin, emperyalistlerin, kolonyalistlerin vs. herhangi bir kaşkariko oynamasına hacet yok, biz kendi gemimizi kendimiz layıkıyla batırıyoruz.
Buna karşılık, o Batı’nın, yani ABD ve AB’nin “ah şu yalnız ve güzel Türkiye artık hür ve demokratik olsa” diye bir önceliği olmadığı da açık. Stratejik körlüklerini AB’nin 2004'te Türkiye’yi dışarıda bırakıp, Yunanistan’ın Doğu Avrupa’ya genişlemeyi rehin almasına teslim olarak, GKRY’yi üye kabul etmesinde ve ABD’nin de özellikle 15 Temmuz 2016 darbe girişimine sağır kalışında kanıtlandığı gibi. Bugüne gelirsek, Türkiye’yi AB’nin yasadışı göçe ve köktenci İslamcı terörizme karşı, ABD’nin de Rusya ve İran’ın “yayılmacı” emellerine ve Ortadoğu’nun çalkantılarına karşı bir dalgakırandan ibaret görmeleri gibi.
Murat Berk’in ifadesiyle “Meşhur portföy yöneticisi Peter Lynch 'Şirketlerin geleceği bilançolardan okunsaydı, matematikçiler ve muhasebeciler dünyanın en zengin insanları olurdu.' der. Hayatın kendisinde de böyle değil mi?” Uluslararası, bence doğrusu “devletler arası” ilişkilerde de, devlet adamlığı/kadınlığında da durum aynı desek, sanırım yanılmış olmayız. Hem ABD’nin, hem AB’nin benimseyegeldiği sözde ve ikiyüzlü stratejide de sihirli sözcük: “İstikrar”. O “istikrar” ki, mezarlıkların dinginliğini, meydanların cıvıltısına yeğlemek demektir özcesi. Coğrafyayı tarihe yeğlemek demek, tarihi de siyah-beyaz bir vodvile indirgemek demektir.
Karikatür: Umut Sarıkaya

“Batı” deyince, kuşkusuz yekpare, birlikte düşünüp, birlikte eyleyen bir heyûla bütünden söz etmek mümkün değil. Onun için araya atılan derin toplarla, kontrataklarla şok diplomasi golleri bulageldi bugüne dek Erdoğan. Eğer diplomasiden anladığınız esnafvari ayakoyunları ise. Çavuşoğlu-Kalın-Altun-Çelik- Ünal’dan kurulu, haydi “tezgâhtar” demeyelim canım kardeşim ama, “şovmen” beşlinin söylem icraatından söz etmiyorum. Karabağ’da, Azerbaycan’la TSK ve MİT eliyle uzun soluklu ve kurumsal örülen işbirliği; Konsey öncesinde Almanya’ya ilaveten İspanya, İtalya, Malta ve Bulgaristan’la yürütülen sessiz ikili kulis çalışması; PKK’nin Irak’la dağlık sınır bölgesinde üç yerden sıkıştırılarak, mücadelenin adeta KDP’ye ihale edilmesi; Suriye sınırımıza koşut uzanan M4 karayolunun Fırat’ın doğusundaki dilimini kesmek üzere Ayn İsa’ya SMO öne itilerek yapılan baskı; İranlı muhalif Farajullah Chaab’ın kaçırılmasının ardından Zindaşti ilintili 11 kişilik şebekenin ortaya çıkarılıp, ABD basınına sızdırılması; Kırım’ın değil ama Donbass’ın (Karabağ’vari bir yıldırım harekâtıyla) geri alınmasını teminen Ukrayna’ya sunulan örtük destek gibi örnek gelişmeleri düşünüyorum.
Bu bağlamda, ülkemizin özgürlükçü ve çoğulcu demokratlarına düşen, merhum Ferdi Özbeğen’in sesinden sevdiğimiz “Gün ışığında yola koyuldum / Elimde kandil, gözümde mendil / Vefa arıyorum / Dost arıyorum / Şefkat arıyorum / Aşk, aşk arıyorum” güftesini mırıldanarak dünya turuna çıkmak olmasa gerek elbet. CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özel, ilk seçimden sonra Dışişleri Bakanları devir-teslim törenine katılarak önce çay içeceğini, Çavuşoğlu bakanlıktan ayrıldıktan sonra da bir keyif kahvesi söyleyeceğini akılda kalıcı ifadelerle açıkladı. Sayın Özel’den naçizane istirhamım mümkünse Soylu, Fidan ve Akar’ın devir-teslimlerinde de hazır bulunması. Esasen devir-teslimden ziyade, ondan sonra ne olacağını bugünden anlatmak, yeni mimariyi bugünden paylaşmak yaşamsal önemde olan. Tabii, “kökten dönüşüm, güncelleme” gibi bir yaklaşım benimseyeceklerse. Yoksa “hamam aynı, tellâk ayrı” dönemi açılacaksa, boşuna nefes tüketmeyelim.
Karikatür: Cem Dinlenmiş. Kaynak: UYKUSUZ dergisi.

Dış politikanın bir vitrin düzenlemesinden, bir tanıtım faaliyetinden ibaret olmadığını vurgulayageldim. Ancak tersten bakıldığında, dış politikanın “devletleştirilmesi”, “güvenlikleştirilmesi” de, ülkemizi “demokrasisizleştirme” anlamına geliyor. Muhalefetin, ama özellikle “cumhuriyetin kurucu partisi” kimliğini de taşıyan CHP’nin özenle ve ısrarla üzerinde durması gereken dış politikanın devletleştirilmekten kurtarılıp, tıpkı beşli çetenin al gülüm-ver gülüm mega-projeleri gibi kamu(sallaş)tırması. “Ver istikrarı, al iktidarı” kafasının karşısına milliyetçilik/ulusalcılıkla değil “sivilleşme” ile çıkması. Türkiye’nin Erdoğan’dan büyük ve derin olduğunu anlatabilmesi. Cumhur İttifakı’nın MHP “çıpası” var da, Millet İttifakı da İYİP “demirine” mi zincirli bilmiyorum. Ama ikisi bir arada olamayacaklardan birinin de “cumhuriyetimizin demokrasiyle taçlandırılması” ülküsünün dış ve ulusal güvenlik politikalarından yalıtılarak gerçekleşemeyeceği olduğunu biliyorum.
Cumhurbaşkanına mülkiyeti dondurma yetkisi, Erdoğan’ın muhalefeti “beşinci kol” nitelemesi, İBB’nin “Eurobond” tahvil ihracına hazinenin taş koyması, STK’lara İçişleri Bakanı’nın kafasına göre kayyım atama yetkisi, Soylu’nun bütçe görüşmelerindeki “oh olsun” narası, MHP’den yükselen “haşerelerin itlafı” yollu gayet doğrudan etnik temizlik çağrıları tasarlananın bütünlüğünü ortaya koyuyor. Bu tasarıya karşı durup, konu dış politika, milli savunma, özetle her kim nerede belirliyorsa onları “ulusal çıkarlar” olunca derhal esas duruşa geçmek anlaşılır gibi değil. Tek adamlık keyfilikse, tek adamlıkta dış politikanın da, ulusun değil tek adamın çıkarını önceleyeceği yeterince açık. S-400 almak da bunun doğrudan sonucu. Alırken “ben”, ceremesini çekerken “hep birlikte” oyununa gelmemeliydi anamuhalefet.
Irak’ta Saddam döneminden kalan bir “Bağdat Baroku” mimarlık tarzı vardır. Cephelerde saçma sapan bir şatafat, kabartmalar, bazıları hiçbir şeyi taşımayan yarıdan kesik sütunlar. Bu evlere girilince konuk kabul edilen bir “istikbal odası” olur dayalı döşeli. Arka odalara, banyo-tuvaletlere, mutfağa bakarsanız tam bir tezatla karşılaşırsınız. Örnekse Bağdat’ta bir dönem benim yaşadığım, bir ara Dışişleri Protokol Genel Müdürü olan kişiye ait ev de böyleydi. Mutfak camının köşesi kırılıp uydu kablosu oradan sokulmuş, fayansın ortasına çakılan paslı çiviye kirli bir el havlusu asılmıştı. Türkiye dış politikası “istikbal odası”, mutfağı ise betimlediğim durumda bir “ortak ev” olamaz, olmamalı.
Belirlenen tarihinde yapılacağını varsayarsak 2023 seçimi, tıpkı 1923 gibi, yalnızca bir kurtuluşu değil bir yeniden kuruluşu da haber vermeli. Kayyum ceberrutluğundan vazgeçmeyle, Demirtaş gibi HDP’lilerin, Kavala gibi sivil toplumcuların özgür kalmasıyla yetinilmemeli. 1921’in ardından 1924, 1961’in ardından 12 Mart 1971 yeniden gelmemeli. Bütün bu sorulara yanıtlar bulunabilmesinin bir ucu da bugünkü Batı karşıtı dış politikanın akılcı eleştirisine de dokunuyor. Batı karşıtlığının toplumda karşılığının olduğunu ileri sürmek, bırakalım oralardan buralara bakan “uzmanların” işi olsun. Ortak gelecek vizyonunu sağlam temeller üzerinde inşa etmek; unutmanın, görmezden gelmenin değil, uzlaşının, barışmanın, aydınlanmanın, ilerlemenin, yerinden yönetimin, çoğulculuğun, katılımcılığın yolları üzerinde düşünmek, bunları yeniden bulmak da bize kalsın.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları




























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.04.2025
23.02.2025
27.01.2025
9.12.2024
19.11.2024
11.11.2024
2.11.2024
1.08.2024
14.06.2024
14.04.2024