Ayşe HÜR
Pek çok kişi Süleyman Şah Türbesi'yle şu veya bu düzeyde ilgileniyor. Bu konuda yazılar yazılıyor. Ama ortada dolaşan bilgilerin çoğu yanlış.
Taraf gazetesi, tam 74 gün önce Türkiye’nin Musul Konsolosluğu’ndaki 49 kişiyi rehin alan IŞİD’in rehinelerin serbest bırakılması karşılığında Süleyman Şah Türbesi’ndeki Türk askerlerinin çekilmesini istediğini, Ankara’nın bu talebi kabul ettiğini, bunun kamuoyuna açıklanması için formül arandığını yazdı. Hükümet Taraf’ı ‘sorumsuzlukla’ suçlamaktan öteye bir şey yapamadı, Taraf da haberinin arkasında durdu. Hatta “Mahkemeye verilirsek, sunacağımız belgeler var” diyerek meydan okudu.
Süleyman Şah Türbesi’nin adı bundan birkaç ay önce, Dışişleri Bakanlığı’nın bir toplantısına ait yasadışı dinlemelerde de geçmişti. Hatırlanacağı üzere bu kayıtlarda bazı devlet görevlileri, Suriye’ye müdahale etmek için gerekirse Süleyman Şah Türbesi’ni bombalamaktan söz ediyorlardı. Mahkeme kararıyla bu konuşmanın da üstü örtülmüştü ama o günden beri pek çok kişi Süleyman Şah Türbesi’yle şu veya bu düzeyde ilgileniyor. Bu konuda yazılar yazılıyor. Ama ortada dolaşan bilgilerin çoğu yanlış. Elbette ben de bu konunun birinci derece uzmanı değilim ama elimden geldiğince, yanlışlara işaret edip, olası doğru cevapları sizlerle paylaşmak istedim.
Süleyman Şah Türbesi, Karakozak Köyü, Suriye
Osmanlı kaynakları ne diyor?
Ünlü Osmanlı tarihçisi Aşıkpaşazade (ö.1484) “...Geldikleri yola gitmediler, vilâyet-i Haleb'e geldiler. Caber Kalesi'nin önüne vardılar ve (…) Fırat ırma¬ğı önlerine geldi, geçmek istediler. Süleyman Şah Gazi'ye eyittiler, 'Hânım, biz bu suyu nice geçelim?' dediler. Sü¬leyman Şah dahi atın suya depti, önü yar imiş, at sürçtü. Süleyman Şah suya düştü. Ecel mukaddermiş, Allah'ın rahmetine kavuştu. Sudan çıkardılar, Caber Kalesi'nin önüne defnettiler. Şimdiki hînde ona 'Mezar-ı Türk' derler” diye yazar. Aşıkpaşazade, Osmanlı Hanedanı’nın şeceresini verirken, Süleyman Şah’ı Osman Gazi’nin dedesi olarak gösterir.
Sondan başlarsam, Cemal Kafadar’dan öğrendiğime göre Osmanlı Devleti’nin kuruluş yılları oldukça karanlıktır. Osmanlıların kökenine ilişkin ilk kaynağın, Orhan Gazi’nin imamı İshak Fakih’in oğlu Yahşi Fakih tarafından 1405’te yazılan Menâkibnâme olduğu ileri sürülür ancak eski söylencelerin derlenmesi olduğu sanılan bu kaynak günümüze ulaşmamıştır. Yine söylenceye göre, 1413 yılında Yahşi Fakih’in evinde misafir kalan Aşıkpaşazade bu kitabı görüp okumuş ve Tevârîh-i Âl-i Osman adlı eserine buradan bir çok bilgi aktarmıştır. (Aşıkpaşazade’nin 1400 yılı civarında doğduğunu ileri süren kaynaklara inanmak gerekirse, o yıllarda 13-14 yaşında olmalıdır.) II. Murad devrinin vak’nüvisi Yazıcıoğlu Ali, 13. yüzyıl yazarı İbn-i Bibi’nin Selçukname adlı eserini Osmanlıca’ya çevirirken ona bazı eklemeler de yapmıştır. Bunlardan biri Osmanlıların Kayı boyundan (“Oğuz’un kalan hanları uruğundan”) geldiğidir. Bu bilgiler 15.ve 16.yüzyıllarda yazılmış Tevarih-i Al-i Osman’larda tekrarlanmıştır. Ancak bu kaynaklarda kurucunun Ertuğrul mu Osman mı, ikincisi ise adı Osman mı, Otman mı, Uthman mı, bu kişi kimdir, babası, dedesi kimdir, devletin kuruluştaki adı neydi, başkenti neresiydi gibi sorulara cevaplar bulmak imkansızdır.
Örneğin bu konuda en uzun bilgiyi veren Şikari’nin (ö.1584) Karamanname kısa adıyla bilinen eserinde “Osman, Keyhüsrev bin Keykubad Alaüddin’in çoban-başısı idi. İnönü’nde ne kadar koyun ve sığır, atı ve devesi ve katırı var ise Osman gözlerdi, kafir almazdı. Karamanoğlu Mehemmed Beg, Alaüddin’i kaçurup cümle mülkini alduğu vaktin, Osman gelip toğruluk gösterdi. Ana, İvaz Mehemmed Beğ (ile) tabl, alem, kılıç verüp beg eyledi. Osman bir geda (fakir) iken şah eyledi. Aslı sinci (soyu sopu) yok bir yörük oğlu iken beğ oldu, beğleri beğenmez oldu” yazmasına bakılırsa, 16. yüzyılın sonlarında bile Osmanoğullarına asalet payesi vermek adeti yoktu. Veya müderris, hekim, tarihçi ve bir dizi önemli kurumun üyesi olan Hayrullah Efendi’nin (ö. 1866) Matbaa-i Amire’de basılan Devlet-i Aliyye-i Osmaniye Tarihi’nde, Selçuklu Sultanı Keykubad’ın izniyle yazları Domaniç yaylalarında, kışları Karacaşehir ve Söğüt havalisinde oturma izni alan biri olarak tarif edilen Ertuğrul Bey’in ziyaret ettiği İtburnu köyünde imamın evinde konuk olduğu sırada, pencerenin üzerinde bulunan Mushaf-ı Şerif’i (Kuran) göstererek, “buna niye hürmet etmem ihtar olundu ?” diye sormasına bakılırsa (anlaşılan Kuran’a karşı özensiz davranmıştı), Ertuğrul Bey’in ya bu tarihe kadar hiç Kuran görmediğini, ya da Kuran’ın kutsallığına dair bir fikri yoktu demek lazım.
Yine de, eldeki sınırlı bilgilerle Süleyman Şah kimdir, hangi savaş sırasında nasıl ölmüştür ve nereye gömülmüştür sorularına cevap bulmaya çalışayım.
Türbedeki Süleyman Şah kimdir?
Eğer türbe, İstanbul’da sıkça görülen makam mezarları gibi, altı boş mezarlardan biri değilse ve içinde gerçekten önemli bir şahsiyetin kemikleri varsa, Aşıkpaşazade’nin ve diğer Osmanlı tarihçilerinin atıfta bulunduğu kişi muhtemelen 1071 Malazgirt Savaşı’nın muzaffer komutanı Alp Arslan’ın, 1072’de ölümünden sonra Anadolu’ya gelen ikincil, hatta üçüncül komutanlardan biri olan Kutalmışoğlu Süleyman olabilir. Resmi tarihçiler bu şahsın Anadolu (Rum) Selçuklu Sultanlığı’nın kurucusu olduğunu iddia ederlerse de, buna dair hiçbir somut kanıt (adına darp edilmiş para veya adına okunmuş hutbe, yazışmalarda bu minvalde ifadeler vs.) yoktur. Nitekim Bizans İmparatoru I. Aleksios Komnenos'un (hd 1081-1118) kızı olan Anna Komnena, dönemin olaylarını anlatan Aleksiad adlı tarih kitabında Süleyman’dan ‘İznik Emiri’, ‘İznik Sultanı’ diye bahseder. Arapların Abu’l-Farac dediği Süryani kronikçi Bar Hebraeus (ö. 1286) ise ‘Antakya hakimi Katlamış oğlu Süleyman’ diye anar.
Süleyman Şah hangi savaşta ve nasıl öldü?
Söz konusu Süleyman, ister emir, ister sultan, ister şah olsun, ister İznik’in ister Antakya’nın hakimi olsun, ‘kafir’ Bizans’la savaşmak yerine, gözünü din kardeşi, hamisi Büyük Selçuklu Sultanı Melihşah’ın ülkesine dikmiştir. Ancak Kutalmışoğlu Süleyman, 5 Haziran 1086 günü, Melikşah’ın kardeşi Tutuş’un ordularıyla Halep yakınlarında yaptığı savaşta hayatını kaybeder.
Bu ölümün nasıl olduğuna dair iki kaynağımız var. Anna Komnena, Süleyman’ın yere sapladığı kendi kılıcının üzerine atlayarak intihar ettiğini söyledikten sonra “bu sefil adam, sefilce öldü” der. Bar Hebraeus ise daha usturuplu bir dil kullanır: “Anlatıldığına göre Süleyman kendi tarafının yenilmekte olduğunu görerek bir bıçakla intihar etmiştir. Çünkü cesedi yerde bulunduğu zaman karnına bir bıçak saplı olduğu görülmüştü.” Ölümün nasıl olduğu bir yana, karada olduğu kesindir.
Süleyman Şah nerede gömüldü?
Ancak ne Anna Komnena, ne Bar Hebraeus, Süleyman Şah’ın gömülmesinden bahseder. Savaşta yenilmiş ve intihar etmiş birinin, muzafferler tarafından gömülmesi ve üzerine bir türbe yapılması mantıklı değil. Mağlupların ise canlarını kurtarmakla uğraşırken beylerine bir türbe yapacak halleri olmadığı tahmin edilebilir. Süleyman Şah gömülmüş olsa bile Halep’e 110 kilometre uzaktaki ve o tarihte henüz Selçukluların elinde bile olmayan Caber Kalesi’ne gömülmüş olması hiç mantıklı değil. Büyük ihtimalle öldüğü yere yakın bir yere gömülmüştür. Nitekim bu konuların uzmanlarından Osman Turan "Lâkin Osmanlı veya Selçuklu Süleyman-şâh’a Ca’ber kalesinde isnad olunan ve asırlar boyunca sürüp ilk Osmanlı tarihlerine kadar çıkan ‘Mezar-ı Türk’ hakkında elimizde mevsuk (inanılır, güvenilir) bir kayıd mevcut değildir. Ayrıca Ca’ber kalesi Süleyman-şâh’ın ölümünden sonra Melik-ş?h tarafından alınmış olup Haleb kapısında yatan Süleyman-şâh’ın oraya nakledilmesi için de ne bir delil ve ne de bir sebep vardır" der.
Suda boğulma hikayesi nereden çıktı?
Süleyman Şah karada ölmüştür ama oğlu I. Kılıç Arslan suda boğularak ölmüştür. Süleyman Şah’ın 1086 yılında ölümünden altı yıl sonra 1092 yılında Melikşah’ın ölümü üzerine, kardeşi Kulan Arslan’la birlikte esir tutulduğu İsfahan’dan kaçıp Anadolu Selçuklularının başına geçen oğlu I. Kılıç Arslan da babası gibi, ‘kafir’ Bizans’a değil, din kardeşleri Selçuklulara karşı kılıç sallamayı tercih ettiği için 1095 yılında Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah’ın vasalı olan Ermeni Gabriel’in egemenliğindeki Malatya’ya sefer etmiş ancak başarılı olamamıştı. 1096-1097 yıllarında Kılıç Arslan’ın orduları, Bizans’a yardım için Haçlı orduları ile Nikaia (İznik) civarlarında bir kaç kez karşılaştılar. Kiminde Selçuklular kiminde Haçlılar galip geldi. (Haçlı Seferleri’nin serencamını şu yazımda anlatmıştım. (link1)
Suriye ve Filistin’de Haçlı egemenliği pekişirken, Selçuklular kendi aralarında kavga ediyorlardı. Haçlılara karşı başarılarından dolayı kendine güveni artan Kılıç Arslan, 1107 yılında Musul’u ele geçirdi, Musul’a bir dizdar atayıp Habur’a yöneldi. Ancak burada yerinden ettiği Musul Emiri Cavalı ile Halep Emiri Rıdvan’ın birlikleriyle karşılaştı. Bar Hebraeus’a göre Kılıç Arslan önce “harikulade bir cesaret gösterdi ve Cavalı’nın ordusu içine daldı, sancağı taşıyan zatın kolunu bir darbe ile kestikten sonra Cavalı’yı da bir kılıç darbesi ile yere serdi.” Ancak kısa süre sonra durum tersine döndü. Cavalı ve Rıdvan’ın askerleri Kılıç Arslan’ın askerleri kaçmaya zorladı. Askerlerini durduramayan Kılıç Arslan da, düşman eline geçerse başına gelecekleri düşünerek olsa gerek, atıyla Habur nehrine atladı ve yüzmeye başladı. Bundan sonrasını Bar Hebraeus şöyle anlatıyor : “Kendisi ve atı zırhlı olduğu için ve arkasından gelenler de ona ok attıkları için atı boğuldu ve o da atı ile birlikte aynı akıbete uğradı. Birkaç gün sonra cesedi nehrin kıyılarına atıldı ve Kılıç Arslan Damşan adlı bir köye gömüldü.”
Bir başka kaynakta ise Habur’un köylerinden biri olan Şemsaniye’ye gömüldüğü yazılı. Bu iki yer belki aynı yerdir, bilemiyorum. Anlaşıldığına göre (ki Osman Turan da böyle düşünüyor) Süleyman Şah’ın Halep önlerinde ölümüyle, oğlu I. Kılıç Arslan’ın Habur nehrinde boğularak ölmesi sözlü tarihte birleştirilmiş ve bu anlatı Aşıkpaşazade ve ardılları tarafından ‘Süleyman Şah’ın suda boğularak ölümü’ne (bu arada Habur, Fırat’a) dönüştürülmüş ve günümüze kadar gelmiş.
Türbe Caber Kalesi’nde mi?
Bazıları, Süleyman Şah Türbesi’nin hala Caber Kalesi’nde olduğunu sanıyor ki, 1973’e kadar Caber Kalesi’nde olduğunu ancak bugün başka bir yerde olduğunu aşağıda anlatacağım. Önce Caber Kalesi’ne dair kısa bir bilgi vereyim: Caber Kalesi, Kuzey Suriye'de, Fırat Nehri'nin sol sahilinde, Safin'in karşısında bulunan tarihi bir kale. Bölgeyi ilk fetheden Arap komutana izafeten asırlarca Davsara adıyla tanınan kale, Selçuklular zamanında yine fatihi Sabık ed-Din Cabar’ın adını almış, 11-12. yüzyıllarda, kervanlar için konaklama yeri olarak kullanılmış.
Kaleye Süleyman Şah’a ait olduğuna inanılan türbeden dolayı asırlarca Türk Mezarı denmiş. İnternette dolaşan kaynaksız bilgilere göre türbenin bilinen ilk binası, 1144 yılında Halep Emiri Zengi Atabek ile oğlu Nureddin döneminde inşa edilmiş. Türbe, 1260 yılında Moğollar tarafından yıkılmış. Yaklaşık 300 yıl boyunca bir daha el değmeyen türbe (ki bence tek bir parçası bile kalmamıştır) Yavuz Sultan Selim, 1516′da bölgeyi fethedince tekrar canlandırılmış. Bu bilgilerin doğruluğunu kontrol etme imkanım olmadı. Emin olduğum onarım, daha doğrusu türbenin yeniden inşası II. Abdülhamit döneminde yapılmış. 1882’de Halep Vilayeti yönetiminin talebi üzerine Kolağası Sabit Bey’in çizdiği plan uyarınca yeni türbenin yapımına geçilmiş. 27 Temmuz 1884’te Sadrazam Küçük Said Paşa vilayete gönderdiği yazıda, “kabrin padişaha layık bir türbe içine alınmasını” emrediyor ve bir onbaşı takımı ile türbedar görevlendirilmesini istiyor.
(Caber Kalesi’nin 1973’ten itibaren Tabka Barajı’nın suları ile çevrelenmiş hali)
Caber Kalesi Türkiye’ye mi ait?
Bugün milliyetçi çevrelerden sık sık duyduğumuz “Caber Kalesi Türkiye’nin sınırları dışındaki tek Türk toprağıdır” önermesinin de artık temeli yok. ‘Artık’ dedim, çünkü belli bir tarihe kadar kalenin statüsü bu önermeye destek olabilir ancak tartışmaya da açık. Şöyle ki, Osmanlı İmparatorluğu’nun ve müttefiklerinin Birinci Dünya Savaşı’nı kaybetmesinin ardından Suriye, dolayısıyla Caber Kalesi de Fransızların kontrolüne geçmişti. Kalenin ve buradaki türbenin bundan sonraki hikayesini kaynakçada makalesinin künyesini verdiğim Asaf Özkan’ın makalesinden izleyelim. Yazara göre Fransızların işgal ettikleri bölgelerden çekilmeye karar vermeleri üzerine taraflar arasında bir anlaşma imzalanması için hazırlıklara geçilmiş (bu süreci şu yazımda birazcık da olsa anlatmıştım. (link2) TBMM Hükümeti’nin 18 Mayıs 1921 tarihinde Türkiye’nin önerilerini Fransız tarafına iletmişti. Önerinin sınırlar ile ilgili maddesinde Türkiye-Suriye sınırı Caber Kalesi ve Türk Mezarı'nı kapsayacak şekilde çizilmişti. Bu teklif Fransızlar tarafından önce reddedildi, ancak Sakarya Meydan Muharebesi’nin Türk ordularının zaferiyle bitmesinden sonra Fransa anlaşmaya yanaştı. Uzun müzakereler sonunda imzaya açılan Ankara İtilafnamesi’nin 9. Maddesi (sadeleştirilmiş dille) şöyleydi: “Osmanlı sülalesinin kurucusu Sultan Osman'ın büyük pederi Süleyman Şah'ın Caber Kalesi’nde Türk Mezarı diye tanınan mezarı müştemilatı ile beraber Türkiye'nin malı olarak kalacak ve Türkiye orada muhafızlar bulunduracak ve (göndere) Türk bayrağı çekebilecektir."
TBMM’de gizli celsede yapılan tartışmalarda, 1920’de ünlü Misak-ı Milli metnini kaleme alanlardan Edirne Milletvekili Mustafa Şeref Bey, maddedeki "Türkiye'nin Türk Mezarı'na Türk bayrağını çekebilecektir" sözü yerine "Türk bayrağı çeker" ifadesinin konmasını istedi ancak Hariciye Vekili Yusuf Kemal Bey anlaşma ile bölgenin Fransa'ya bırakılması sebebi ile ‘hukuki iktidar’a yer olmadığı, bunun yerine ‘fiili iktidar’ ile yetinmek gerektiğini savundu. Ankara İtilafnamesi 20 Ekim 1921 tarihinde imzalandığında, Türk Mezarı’nın bulunduğu 8.797 metrekarelik alanın idaresi Türkiye'ye bırakıldı. Başlangıçta kalede bulundurulacak muhafızların asker mi yoksa sivil mi olacağı konusunda kafa karışıklığı yaşandı ama Fransız tarafı, bunların silahlı jandarma olmasını kabul etti.
Ankara İtilafnamesi Lozan’da onaylandı mı?
Bugün, Dışişleri yetkilileri bile Caber Kalesi’nin bu statüsünün 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Barış Antlaşması’nın 3. maddesiyle onaylandığını söylüyor. Halbuki, Lozan Barış Andlaşması’nın 3. maddesini okuyan birinin açıkça göreceği üzere, Ankara İtilafnamesi’ne yapılan atıf (metinde Fransa-Türkiye Andlaşması diye geçiyor), Türkiye-Suriye sınırını çizen 8. maddeye dair. Halbuki Caber Kalesi’nin statüsü İtilafname’nin 9. maddesinin konusuydu. (Her iki anlaşmanın metinlerinin linki kaynakçada.) Benim bundan anladığım (yanlışsam, uluslararası hukuk uzmanları düzeltsinler) 1923’den sonra, Caber Kalesi’nin statüsünün, uluslararası bir anlaşma ile değil Türkiye ile Fransız Manda yönetimi arasındaki ikili ilişkilerle düzenlendiği. Bu statünün de orada bulunan Süleyman Şah Mezarı ile doğrudan bağlantılı olduğu açık.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında türbenin durumu nasıldı?
Asaf Özkan’a göre, ilişkilerin belli bir düzende yürüdüğüne dair belki de tek ipucu, 15 Ağustos 1924 tarihli Urfa Müftülüğü'nün Mahalli Evkaf İdaresi'ne ait kayıtlarda, Süleyman Şah Türbesi’nin imamlık, müezzinlik ve ferraş (temizlikçi, hizmetçi) görevlerini Şeyh Abdullah Efendi'nin yürüttüğüne ve bu kişiye 7 lira maaş ödendiğine dair bilgi.
30 Kasım 1925'te çıkarılan “Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklarla Birtakım Unvanların İlgasına Dair Kanun" ile Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde bulunan bütün türbeler kapatıldığı halde, ‘Türkiye’nin toprağı olduğu’ ileri sürülen Caber Kalesi’ndeki Süleyman Şah Türbesi’nin kapatıldığına dair bir bilgi ve belge yok. Demek ki, Caber Kalesi, hukuken Türk toprağı olarak kabul edilmemiş. Ancak 1927 yılında, “Mehabid-i İslamiye'nin (İslam mabedlerinin) gerçek ihtiyaca göre tetkik ve tasnifi ile görevli” bir komisyon, Süleyman Şah Türbesi'nin ibadet için gerekli vasıfları taşımadığı, burasının sadece bir zaviye olduğu gerekçesi ile türbedar Şeyh Abdullah Efendi’nin statüsünü indirmiş, ardından bütçe kısıtlarını öne sürerek, maaşını kesmiş. Bu da, fiili egemenliğin negatif anlamda uygulanması demek olsa gerek.
Türbenin bu yıllardaki halini, 150’likler faslından 1924-1938 arasını esas olarak Suriye’de geçiren Refik Halid Karay'ın Bir İçim Su (1929) adlı eserinden öğrenelim:
"(…) İşte şimdi ben, sekiz, on yaşında iken mektepte hi¬kâyesini okuduğum bu hâdiseden [Aşıkpaşazade’nin anlatısını kastediyor] yedi yüz şu kadar sene sonra, o Türk Mezarı'nın önündeyim. Önümde, Kayahan Kabilesi'nin serdârı ve o serdârın önünde de Garbî Asya nehirlerinin serefrâzı (benzerlerinden üstün olan) yatıyor. (…) Bana keşke sormasanız:
Bu mezar ne haldedir? Mamur veya harap mıdır? Ruhanî veya azametli midir?
Örtüsüz sanduka, kırık cam, yıkık kapı, kuş gübresi ve badanasız duvarlar içinde bu feci ihmal manzarasına bakarken dedim ki: 'İnsan dünya üzerinde mezarını bel¬li etmekten çekinmelidir; keşke Süleyman Şâh'ın naaşı, ka¬tili Fırat'ın elinde kalsa idi... O bunu hiç olmazsa, yedi yüz sene sonra en çirkin şekilde teşhir insafsızlığında bulunmazdı!...”
1937 yılında Nafia Vekaleti (Bayındırlık Bakanlığı) Caber Kalesi ve Türk Mezarı'nda görevli bulunan Jandarma İhtiram Kıtası için bir karakol inşa etmek istemiş ve bu amaçla Maliye Vekaleti'ne başvurmuştu. Maliye Vekaleti 8 bin liralık tahsisat ayırdı, yeni karakol binası 30 Mayıs 1938'de hizmete açıldı. Ayrıca eski türbe tamir edilemez hale geldiği için yeni yapılan karakol binasının yanına yeni bir türbe yapılarak mezar buraya nakledildi.
Türbenin bakımsızlığı 1945 yılında TBMM’de dile getirildi ama durumu düzeltmek için bir adım atılmadı. 1951’de Suriye, Lübnan ve Ürdün'e yaptığı bir seyahatten dönen Konya Milletvekili Saffet Gürol, bu ülkelerde bulunan eski Türk şehitlik ve eserlerinin durumunu anlatan bir raporu 23 Mayıs 1951'de Başbakanlığa sundu. Bu raporda karakol binası ve türbenin tamire muhtaç olduğu, burada bulunan 10 kişilik jandarma kıtasının “ne rütbelilerinin ne erlerinin ve ne de 60 lira ücretli türbedarının kimi ve nereyi beklediklerini bilmedikleri”, nöbetçilerin, su sıkıntısı çektiği ve sularını Fırat nehrinden karşılamak zorunda oldukları ve “mezarın kesinlikle bir türbe manzarası arz etmediği” belirtiliyordu. Ayrıca türbeye çekilmiş olan Türk Bayrağı da çok eskimişti. Özetle Saffet Gürel’e göre durum “utanç verici” idi. Bundan sonra Caber Kalesi’nin hangi bakanlığın sorumluluk ve yetki alanına girdiği konusunda sayısız yazışma yapılacak ama önerilerinin hiç biri hayata geçirilemeyecekti.
Türbe şimdi nerede?
Yukarıda yaygın olarak Süleyman Şah Türbesi’nin Caber Kalesi’nde olduğunun sanıldığını oysaki bunun böyle olmadığını söylemiştim. Hikayesi şu: Suriye Hükümeti, 1966 yılında Türkiye’ye, Fırat nehri üzerinde başlattığı El Tabka Barajı inşaatının 1973 yılında biteceğini, bittiğinde de Süleyman Şah Türbesinin sular altında kalacağı uyarısını yaparak, Türkiye'den türbenin başka bir yere taşınmasını istemişti. İki ülkenin yaptığı anlaşma ile türbe, 30 Eylül 1975 tarihinde Ha1ep'e 123, Şanlıurfa'ya 92 kilometre mesafede, Fırat nehrinin doğu kıyısındaki Karakozak köyüne nakledildi. Böylece Caber Kalesi’nin Türk Mezarı olma özelliği ortadan kalktı. Bence bu taşınmayla birlikte, Ankara İtilafnamesi’nin 9. Maddesinin hükmü kalmamış olmalı. Çünkü Caber Kalesi’nin statüsü Süleyman Şah Türbesi ile doğrudan bağlantılı idi.
Bu yeni türbe alanının da Türkiye’nin idaresine verilmesi için özel bir anlaşma yapılmış mıdır bilmiyorum. Eğer böyle bir anlaşma yapıldıysa, bu anlaşmada Caber Kalesi’nin artık Türkiye’nin idaresinden çıktığı belirtilmiş midir, onu da bilmiyorum. Eğer Caber Kalesi ve Karakozak’taki Süleyman Şah Türbesi halen Türkiye’nin idaresinde ise, o zaman Wikipedia gibi açık kaynaklarda, hatta Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun basın toplantılarında dile getirilen “Caber Kalesi Türkiye’nin sınırları dışındaki tek toprağı” veya “Türkiye’nin sınırları dışındaki tek toprağı olan Süleyman Şah Türbesi” türü ifadelerin yanlış olduğu açık. Bunlardan ya biri, ya ikisi birden yanlış. Bu yanlışı Dışişleri yetkililerinin ya da uluslararası siyaset veya hukuk alanında çalışan bilim insanlarının düzeltmemesi de ayrıca düşündürücü.
Sondan bir önceki durum
Bu karmaşık hikayenin sondan bir önceki aşaması ise şöyle: Suriye, 1990'lı yıllarda Fırat nehri üzerinde başlattığı Et Teşrin Barajı’nın inşaatı nedeni ile Süleyman Şah Türbesi’nin bu yeni yerinin de sular altında kalacağını belirterek bir başka yere taşınmasını istediğinde Türkiye bu talebe direndi. Süleyman Demirel iktidarı 1 milyon dolarlık bir fon ayırdı ve Devlet Su İşleri tarafından türbenin içinde bulunduğu saplı ada şeklindeki alanı suya karşı tahkim edilmesine dair bir plan hazırladı. Ancak bu planın uygulanmasına, ancak 2005 yılında, Başbakan Erdoğan’ın Suriye ziyareti sırasında yapılan görüşmelerden sonra başlanabildi. Söz konusu adada, 3. Hudut Tabur Komutanlığı tarafından görevlendirilen 11 kişilik bir saygı kıtası görev yapıyor.
Süleyman Şah Türbesi’nin şimdiki yeri ile eski yeri olan Caber Kalesi’nin Google Earth’ten görünümü)
Sonuç olarak söz konusu mezarda, iddia edilen kişi yatıyorsa, bu kişinin ne milliyetçi ne İslamcı değerler açısından kutsallaştırılmasının anlamı olmadığı ortada. Türbenin hukuki statüsü ise hiç de bildiğimiz gibi değil. Yani, eğer Taraf’ın haberi doğru ise, hükümeti 49 rehineyi kurtarmak uğruna Süleyman Şah Türbesi’nden asker çektiği için değil, genel olarak Suriye politikası, özel olarak da IŞİD’le ilişkiler yüzünden ve nihayet o 49 kişinin rehin düşmesine neden olan basiretsizlik yüzünden en sert şekilde ve bıkıp usanmadan eleştirmek gerekir.
Özet Kaynakça: Cemal Kafadar, İki Cihan Âresinde, Osmanlı Devletinin Kuruluşu, Birleşik Dağıtım Kitabevi, 2010; Aşık Paşazade, Osmanoğulları Tarihi, Yayına Hazırlayan: Kemal Yavuz-M.A. Yekta Saraç, Koç Kültür Sanat Yayınları, 2003; Aydın Taneri, "Ca'ber Kalesi", İslam Ansiktopedisi, VI, Türk Diyanet Vakfı Yayınları, 1992, s.526-527; Osman Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk-İslâm Tarihi, Boğazici Yayınları, 1998; Abu’l-Farac Tarihi, I ve II, Süryaniceden Çeviren: Ernest A. Wallis Budge, Türkçeye Çeviren: Ömer Riza Doğrul, TTK Basımevi, 1987; Ankara İtilafnamesi’nin Türkçe metni: http://askerihukuk.net/FileUpload/ds158941/File/turk_-_fransiz_itilafnamesi.pdf; Lozan Barış Andlaşmasını Türkçe metni: http://sam.baskent.edu.tr/belge/Lozan_TR.pdf
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2024
9.09.2024
17.11.2022
6.11.2022
7.06.2019
26.12.2017
21.03.2016
13.03.2016
6.02.2016
28.02.2016