Ah keşke CHP’den siyasete atılmış olmasaydı. Cemaat karşıtlığını böylesine ayan beyan ortalığa saçmasaydı.

Dört başı mamur bir paralel senaryosunun başrolünde oynayabilirdi. Aksaray’a yakın medya ve Cumhurbaşkanı’nın operasyon timinden birileri böyle hayıflanıyor mudur? Bence ‘keşke’ diyorlardır. Hiç Tahşiye mahşiye ile uğraşmadan hem algıyı hem yargıyı halledebilirlerdi. CHP Denizli Milletvekili Cihaner tam aradıkları örnek; lakin bu kadar zırvayı izah edecek tevilci çıkmadığı için ölü proje. Başbakan’ı, dört bakanı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’yla birlikte dinlediğini kendi ağzıyla söylüyor. Üstüne Yeni Şafak Gazetesi sahibi Ahmet Albayrak’ı da koy. Neredeyse bütün cemaatleri takip ettirmiş. Bundan iyisi Şam’da kayısı… Büyük balık kaçmış anlayacağınız.

Filmi başa sarıp kısa bir özet sunalım. Eski Erzincan Başsavcısı Cihaner, ‘İsmailağa cemaati’ hakkında bir soruşturma başlatıyor. Sonra kendi ifadesiyle ‘Süleymancılar, Menzilciler ve Fethullah Gülen Grubunu’ da dâhil ediyor. Torba soruşturma sırasında Yeni Şafak Gazetesi’nin sahibi Ahmet Albayrak, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Bakan Hilmi Güler gibi isimler telefon dinlemesine takılıyor. Daha önemlisi Başbakan Erdoğan’ın konuşmaları ‘tesadüfî dinleme’ kapsamında kayda giriyor. Soruşturma deşifre olduktan sonra süreç tersine dönüyor ve Cihaner şüpheli konumuna düşüyor. İddia: Ergenekon terör örgütü ile eylem birlikteliği yaparak Ak Parti’ye ve cemaatlere kumpas kurmak. Hakkında açılan dava Yargıtay’da devam ediyor. Daha doğrusu duruşmalara katılmadığı için devam edemiyor.

Cihaner, mahkemede ve katıldığı 32. Gün programında şöyle diyor: “Yürüttüğüm soruşturmalarla ilgili iletişim tespit tutanaklarını basına vermedim. Başbakan’ın da içinde olduğu bu konuşmaları vermiş olsaydım, Türkiye’de siyasî kompozisyon değişir, yer yerinden oynardı.” Mehmet Ali Birand’la birlikte mülakatı yapan Rıdvan Akar soruyor: “Siz o siyasî kompozisyonu değiştirebilecek, o yeri yerinden oynatacak konuşmalara mı tanıklık ettiniz?” Cihaner’in cevabı: “Evet, öyle diyelim.”

Ahmet Hakan, Hürriyet’te İlhan Cihaner’le konuşmuş. Cihaner’i ‘Cemaat’in hışmına uğrayan savcı’ olarak nitelemiş. Gerekçesi Cihaner’in görevden alınıp tutuklanması. ‘Cihaner’e kumpas kuruldu mu?’ sorusunun cevabını yargı verecek. Bu, aynı zamanda ‘Cihaner kumpas kurdu mu?’nun da cevabı. Zira Erzincan’daki soruşturmada daha ağır iddiaları o günün şüphelileri Cihaner için dile getirmişti. Bir kadın şüpheli ‘kötü muamele ve psikolojik baskı altında ikiz çocuklarını düşürdüğü’ gerekçesiyle suç duyurusunda bulunmuştu. Cihaner kumpas kuran mı yoksa kurulan mı? Önce bunun netleşmesi gerekmez mi?

Ahmet Hakan önemli bir fırsatı ıskalamış, Cihaner’le bir araya gelip bazı soruları sormamak büyük eksiklik. Ben olsam şunları sorardım: “Başbakan’ı dinlediniz mi? Tapeler, tesadüfî delil ise soruşturulmak üzere TBMM’ye gönderdiniz mi? Başbakan’ın siyasi hayatını bitirebilecek tapeler yüzünden Erdoğan ve Adalet Bakanı’nın hışmına uğramış olabilir misiniz? İlk derece mahkemesinde yargılanırken Yargıtay kopya dosya üzerinden davayı çekti aldı. Hukuksuzluk iddialarını göğüsleyerek sizi yerel mahkemenin elinden alan Yargıtay bile şu anda yargılama yapamıyor. Hakkınızda defalarca davet ve hatta zorla getirilme çıkmasına rağmen duruşmalara niye gitmiyorsunuz? Davayı tıkamak yerine sonuçlandırıp beraatınızı, dolayısıyla mağduriyetinizi tescillemeniz daha doğru olmaz mı? Bir Kur’an kursundan örgütlü suç üretmeyi nasıl başardınız? Sümbül Gündoğdu ismi size bir şey çağrıştırıyor mu? Maddî ve manevî işkence ile ikiz çocuklarını kaybetmesine yol açtığınız iddiasına ne diyorsunuz?