Ekin GÜN
Aslında her şey “good weather” tadında başladı. Piyasadaki en pahalı gazete olan Cumhuriyet’in 1 Mayıs’a özel vermiş olduğu kutsal kitap Komünist Manifesto sokağa dökülmek için hazır kıta bekleyen solcuların hatim etmesi için bayide hazır bulunuyordu. Gece yatmadan önce 3 Yılmaz Özdil, 1 Emin Çölaşan okuyanların sabah alanlara gitmeden önce okuyacağı bir kutsal kitaptı gerçekten Komünist Manifesto.
Kendimi Liberal Demokrat biri olarak tanımladığım için çok fazla anlamam ama yeni dönemin Can Dündar, Ceyda Karan ve Nuray Mert gibi Nişantaşı Marksistlerini görseydi Marks ve Engels herhalde Komünist Manifesto’yu yazdıklarına pişman olurlardı. Aslında popülizmin doruklarına batmış bu Marks’ın Nişantaşı Elçilerinin Taksim Meydanı’nı Kabe’ye benzeten Selahattin Demirtaş’tan da almış oldukları tam destek 1 Mayıs’ın nasıl geçeceğine yönelik sinyalleri de içinde barındırıyordu.
Önce TKP’den 150 kişilik bir grubun The Marmara Oteli’nden Taksim Meydanı’na devrim yürüyüşüyle başladı 1 Mayıs kutlamaları. Sömürüye karşı olan bir partinin Bağdat Caddesi’nde seçim arabalarının turlamasına her ne kadar alışmış olsak da dolar hesabı olan otel odalarında bir gece konaklayan TKP’nin de sömürüye ve emperyalizme ne derece karşı olduğunu da böylece görmüş olduk.
Bugüne kadar bu yaşıma kadar öğrendiğim sol ezilenlerin, yoksulların, mültecilerin yanında yer alan bir ideolojiydi. İsveç solundan tutun da Alman soluna kadar aynı perspektifi görmek mümkünken Türkiye’de ise durum tam tersi her ne sebeptense. Mültecilere nefret suçuna teşkil edebilecek kadar karşı çıkan, yoksul semtlerin hiçbirinden oy alamayan hatta aksine Bağdat Caddesi’nden, Nişantaşı’ndan, Bebek Sahil’den oy potansiyeline sahip olan bu Cihangir Solu için 1 Mayıs’ın anlamı işçinin ve emekçinin hakkından çok öte olsa gerek.
Sömürüye karşı çıkarken belki de insan önce duygu sömürüsünün dibine batmamalı. Örneğin; 1 Mayıs’ın yine şiddet temalı tanıdık siması DHKP-C adlı terör örgütünün işinin, emeğinin başında olan bir savcıyı öldürmesi acaba hangi emek, iş ve hak mücadelesinden beri geliyordu? Hadi DHKP-C 1 Mayıs gibi özel bir günde dahi kendi iş kolunun alet ve hırdavatları olan molotoflarla, yüz maskeleriyle ve pompalı tüfeklerle Okmeydanı’nı mesken tutadursun, irili ufaklı bu sol örgütlerin 1 Mayıs gibi işçinin, emekçinin hakkının hatırlandığı bir günde Savcı Mehmet Selim Kiraz’ı anmaları, onu katleden bir terör örgütünü tek bir ağızdan lanetlemeleri sola halel mi getirirdi, yoksa itibar mı kazandırırdı varın siz düşünün.
Evet onlar için Savcı Mehmet Selim Kiraz bir anlam ifade etmiyordu. Aslında devrimden sonraki kuracakları sosyalist devlette tüm özel işletmeleri mülkleştirip devlet tekeline alacakları bir sistemde devlet mensubu olan herkes o zaman onlar için değerli olacaktı. Lakin işte bu durum devrimden sonraya sarktığı için, 1923’ü 1968 geçe saatleri şuanda işleyecek durumda değil. Onlar için şuan ki devlet kurumunun bir anlamı ya da devlet çalışanlarının bir özelliği yok. Her ne kadar KESK gibi bir sendikaları olsa da.
Belki de yıllardır bu solu bitiren biz değil, ben mantığı oldu. Bu mantığın bataklığına saplandıkça Cihangir’in sınırlarının içinden çıkamaz oldular. Öğlen eylem, akşam alkol sofralarında devrim yapmak daha hayırlı bir iş oldu. Sonucunda iki sene önce olduğu gibi içki yasakları için barikat kurmak da işin farzı olmaktan öteye gidemedi.
Artık kendini sol olarak tanımlayan hiçbir sendika, parti ve STK için Taksim Meydanı’nın 1977 açısından bir anlamı yok. Taksim Meydanı’nın uzun zamandan beri tek anlamı oraya zor kullanarak, kaos yaratarak çıkıp AK Parti Hükümeti’ni ve dolayısıyla Erdoğan’ı zora düşürmek. İş AK Parti ve Erdoğan fobisi olunca 1977’de yaşananların da bir kıymeti kalmıyor. Bu psikolojik durumun açıklaması da Komünist Manifesto’da değil, tıp kitaplarında yazıyor.
İşin açıkçası Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs’ı kutlamanın özgürlükle uzaktan yakından alakası yok. Özgürlük karşıdan bakıldığında hesabı matematiksel işlemlerle açıklanan somut bir kavramın ötesinde sosyal bir anlamı da barındırıyor. Taksim’in yaya ve araç trafiğine kapanması 1 Mayıs’ı kutlamayanlar için özgürlüğü kısıtlayan bir durumu ifade etmiyor mu? Yoksa sol için özgürlük sadece kendilerine uygulanan “her istediğimi yaparım” özgürlüğünden mi ibaret?
Sanırım öyle olacak ki 1 Mayıs gibi işçinin ve emekçinin hakkının hatırlandığı, kutlandığı ve hayatını kaybeden işçilerin anıldığı bir günde milletvekilliğini unutup belediye otobüsüne saldıran CHP Milletvekili Aykut Erdoğdu’ya ne demeli? İşinin başında onuruyla belediye otobüsünü kullanan şoför sanırım Erdoğdu için işçi statüsünde sayılmıyor. Çünkü onlar AK Parti’li belediyenin şoförü olmak gibi affedilemeyecek suçlara sahip.
İşin özü… 1 Mayıs’ta emek ve sermaye sömürüsünden daha çok zor kullanarak, kaos çıkartma hevesiyle Taksim Meydanı’na zorla inmek duygu sömürüsünden fazlası olmayıp mağdur durumuna düşmek adına yapılan bir organizasyondan öteye gitmiyor sol için. 1 Mayıs’ın anlamı işçiden, emekçiden öte iktidara karşı kurgulanan bir organizasyon oluyorsa artık ve halk bu organizasyona prim vermiyorsa Türkiye’de bir şeyler değişiyor demektir. Yeni Türkiye’nin sivilleşmesi ve normalleşmesi de bu prim vermeyen toplumla birlikte inşa edilecektir.
Belki de her ne kadar Deniz Gezmiş’in bit pazarından almış olduğu parkaları mağazadaki lüks bir marka altında giyseler de, Nike hırka New Balance ayakkabıyla 1 Mayıs’ta sömürünün karşısında olsalar da, hatta ve hatta dolar hesabıyla lüks bir otelde bir gece konaklasalar da insanlık biz de kalsın ve milyon dolarlık reklam boşa gitmesin. O nedenle hep birlikte özel olarak çalışmayla dahi bir araya gelmeyecek bu tezatlıkları bir araya getiren solu gösterdikleri “emek” için ayakta “Milletçe Alkışlayalım”. Hiç değilse buna değerler.
Yazarlar
-
Bekir AĞIRDIRVerilerle toplumsal sıkışma: Kredi limiti artık yaşamı belirliyor, halk borçlanarak hayatta kalıyor 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.10.2018
24.09.2018
9.02.2018
19.08.2018
29.07.2018
15.07.2018
1.02.2018
14.06.2018
4.02.2018
9.02.2016