Erol KATIRCIOĞLU
Türkiye’de bir “iktidar sorunu” olduğu kadar bir “muhalefet sorunu” olduğu da bir gerçek. Siyaset bilimcilerin önemli bir kısmı demokrasilerde, çeşitli denge ve denetleyici kurumların varlığının yanı sıra, muhalefet ve iktidar arasında düşmanca olmayan ama itişmesi, tartışması ve müzakeresi olan bir rekabet ilişkisi olması gerektiğinin altını çiziyorlar. Oysa bizdeki demokrasinin geldiği yer, muhalefeti tümüyle düşman gören, demokratik olmayan, hatta demokrasi karşıtı, tek adamcı ve despotik bir iktidarın olduğu bir yer.
İktidar da biliyor ki bu bir istikrarsız durumdur ve bu yönetim tarzı iki yönden birine doğru evrilecektir. Ya, eğer becerilebiliyorsa muhalefetin seçimlerde bir başarı elde etmesini önleyecek koşulları yaratmak ve böylelikle seçime gitmek. Ya da bir gerekçe üreterek desteği düşmüş olsa da “olağanüstü hal” ilan edip ülkeyi fiilen yönetmek.
Bence Türkiye’nin demokrasi macerasında geldiği yer böylesine tehlikeli bir yer. O nedenle de AKP Hükümetinin bu yönetim tarzına itiraz edip ülkede gerçek bir demokrasiyi özleyenler için yapılması gereken birçok şey var.
Öncelikli olarak anlaşılması gereken noktalardan biri, iktidarın HDP’nin demokratik siyasette oynayabileceği rolü görüp, onu, elindeki bir çok imkanla, başta “yargı” sopası olmak üzere yok etmek, yok olmuyorsa da etkisiz hale getirmek amacıdır. Selahattin Demirtaş meselesi budur. Bu stratejiyi Avrupa’lı hukukçular anladılar ve Demirtaş başta olmak üzere HDP’li siyasetçilerin aslında “rehine” olduklarını fark ettiler ve “derhal serbest bırakın!” dediler. Ama aklının bir ucunda “yerli milli” despotik bir ülke için gerekirse “olağanüstü hal” ilan edip ülkeyi kanunsuz bir biçimde yönetmek olan iktidar açısından bu durum “yok hükmündeydi” ve nitekim öyle de oldu “Bizi bağlamaz!” diyerek yürümeye devam etti.
Bu nedenle de muhalefetin Selahattin Demirtaş ile ilgili AİHİM kararını ülkenin birinci meselesi olarak görmesi gerekiyor. Çünkü iktidarın HDP’yi, onun oynayabileceği rolden uzaklaştırıp iktidarını sürdürebilmesi kendi dizayn ettiği oyunun en önemli parçasıdır. Eğer muhalefet bunu görmez ve yine iktidarın HDP ile ilgili yarattığı algı üzerinden bir siyaseti tercih ederse, bilmelidir ki bu tavır, muhalefet, iktidarın iktidarını sürdüreceği koşullara razıdır anlamına gelecektir.
Peki muhalif partiler arasında iktidarın bu oyununu gören ve HDP üzerinde oynanmaya çalışılan oyunları inandırıcı bulmayan siyasi partiler var mıdır?
Yaptıkları açıklamalardan konunun siyasi arka planını da anlayarak konuşanlar yalnızca DEVA ve Gelecek Partilerinin sözcüleri oldular. CHP ise konu sanki “teknik” bir konuymuş gibi konuşmayı, İYİP ise İktidara yakın duran bir açıklamayla yetinmeyi tercih etti. Bence bu durum, HDP’nin “çantada keklik” sayılamayacağının da işaretlerini veriyor. Çünkü HDP konusunu anlamayan bir muhalefetin iktidara alternatif olma şansı yoktur. İktidara gerçek bir alternatif, iktidarın demokrasiyi rafa kaldırabilme tehlikesini görüp ona göre siyaset yapan siyasi partilerin cesur tutumlarıyla oluşturulabilir. “Ne şiş yansın ne kebab!” mantığıyla davranan partilerle değil.
Not: Okuyucularımın 2021 yılını daha huzurlu, daha mutlu ve barış içinde geçirmelerini dilerim.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2025
21.05.2025
13.05.2025
1.04.2025
6.03.2025
20.02.2025
12.02.2025
5.02.2025
29.01.2025
16.01.2025