Etyen MAHÇUPYAN
Şehir Tiyatroları'na repertuar seçimi ve genel sanat yönetimi açısından yeni bir idari düzenlemenin getirilmesi, tiyatro sanatçılarının direnişi ile karşılaştı.
Önerilen değişiklik hangi oyunların sahneleneceğine ilişkin kararların ve buna bağlı yönetimsel tasarrufların tek bir kişiden alınıp yedi kişilik bir kurula verilmesi ve bu kurula da belediyeden iki kişinin atanmasıydı.
Sanatçılar bu müdahalenin 'demokratik' olmadığına işaret ettiler. Bu doğru bir tespit, çünkü demokratik davranış belirli bir usulü ima eder. Yani konunun tarafları ve muhataplarıyla birlikte, onların talep ve tercihlerini dikkate alarak, ortak bir karar oluşturulmasını gerektirir. Belediye'nin ise konuyu neredeyse teknik bir düzenleme gibi ele aldığı açık. Ancak Belediye'nin demokratik davranmadığını söyleyen direnişçilerin de demokratik bir uygulama istediklerine dair herhangi bir belirti yok. Örneğin sanatçılar repertuar tercihlerine sivil toplumun veya izleyici katkısının alınmasını talep etmiyorlar. Görünen o ki eski sistem devam etsin, 'sanat yönetmeni' bu kararları versin ve kimse bu tercihlere karışmasın istiyorlar. Yani antidemokratik statükonun devamını arzuluyor ve Belediye'nin demokratik zaaf taşıyan düzenlemesini de bu isteklerine gerekçe yapıyorlar.
Bu epeyce problemli bir konum... Çünkü antidemokratik bir sisteme 'demokrat' denebilmesinin tek yolu, kamusal alanın daraltılması yani demokratlığın çarpıtılmasıdır. Diğer bir deyişle eğer sanattan anlayanlar toplumun sadece bir bölümüyse ve sanattan en 'iyi' anlayanlar da sanatçılarsa, demokratlığı sanatçılar dünyasının içindeki bir davranış kalıbı olarak tanımlayabilirsiniz. Böylece toplumun cahil ve geri kesimini karar sürecinin dışına itmek ve sanatı bir bilgiçlik mertebesi haline getirmeniz mümkün olur. Bu durumda Belediye'nin önerisini de 'antidemokratik' olarak kınayabilirsiniz, çünkü size göre Belediye'den gelecek iki kişi sizin kadar sanattan anlamayacaktır. Oysa Belediye'nin düzenlemesi nesnel bir bakışla var olan durumdan tabii ki daha demokratiktir, çünkü hem Belediye'den atanacak olanlar azınlıktır, hem de sanatçı dünyasından bir değil beş kişinin görüşleri geçerli olacak ve böylece sanatçılar arasındaki çeşitlilik dikkate alınabilecektir.
'Antidemokratik' eleştirisinin bir başka yönü ise muhakkak ki emeğin göreceli kutsallığı meselesidir. Yani hangi eserlerin sahneleneceğine bu eserlere emek verenlerin karar vermesi demokrat bir yaklaşımın esasıdır. Ne var ki Şehir Tiyatroları'nın şu anki konumu bu türden bir kaygının taşındığını pek göstermiyor. Çünkü sistem hiçbir eserde rol almayan, veya olabildiğince kaytarıp televizyon dizilerinde oynamayı hedefleyen kişilerle gerçekten emek verenler arasında bir ayrım yapmamakta. Diğer bir deyişle ortada emeğe saygı olmadığı gibi, bugün direnen sanatçıların söz konusu antidemokratik duruma bir itirazları da yok. Dahası bütün çalışanlar ve çalışmayanlar devletten maaş alıyor, iş garantisi ile yaşıyor ve emeklilik hakkına sahip oluyorlar. Üstelik onları işe alan da esas olarak 'devlet', yani sanattan anlamadığı iddia edilen bir kurum. Dolayısıyla şu an istihdam edilenlerin gerçekten de bu konumu hak edip etmedikleri de salt sanatsal bir bakışla epeyce müphem.
Diğer taraftan sanat alanında devletin müdahil olmaması gerektiğini öne sürmenin de tabii ki bir mantığı var. Aynen bilim gibi, sanat da ancak özerk bir ortamda yaratıcı olup ondan beklenen işlevi yerine getirebilir. Ancak devletten bağımsız olmak, bir sanat ortamını kendiliğinden özgür ve yaratıcı kılmaz. Çünkü burada esas unsur zihniyettir ve sanat dünyasının da devletin zihniyetini paylaştığı, hatta ondan daha da bağnaz olabildiği örnekler düşünülebilir. Yaratıcılığı ölçmenin zorluğunu da hesaba katarsak, kendimizi epeyce muğlâk bir alanda buluruz...
Direnen sanatçıların bu tablo karşısında tek bir çıkış noktaları var. Düşünün ki finansman tümüyle devletten geliyor, maaşlar ödeniyor ve tamamen özerk olmak isteniyor. Böyle bir durumun meşruiyeti ancak ve ancak toplumdan kaynaklanabilir. Eğer kamuoyu Şehir Tiyatroları'nın performansından çok memnunsa, yapılan hizmeti 'kamusal mal' olarak değerlendirip sahip çıkıyorsa, devlete de fazla söz düşmez. Üstelik bunun çok bariz bir ölçüsü de var: Gişe. Ne yazık ki direnen sanatçıların bu açıdan da elverişli bir durumda olduklarını söyleyemeyiz, çünkü ortalama doluluk oranları üçte bir civarında. Yani toplum da bu sanatçıların performansını beğenmiyor ve üstelik bu durumu halkın cehaletine yıkmak mümkün değil. Nitekim geçmiş yıllarda halk daha da cahilken sırf laik kesimin seyircisi bile salonları doldurabiliyordu.
Eğer sanat kamusal bir ürünse ve bu nedenle devlet tarafından desteklenmesi gerekiyorsa, o zaman bu alanın bir şekilde 'kamusal onay' alması ve toplumsal kaynağı doğru kullandığını gösterecek şekilde hesap vermesi gerekiyor. Bugüne dek toplumu bu yönde 'davet etme' ihtiyacı duymayan sanatçıların, şimdi seçilmiş siyasetçiler üzerinden gelen bir müdahaleye karşı çıkmalarının da meşruiyeti haliyle epeyce zayıf oluyor.
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023