Etyen MAHÇUPYAN
Cumhur İttifakı iktidarında akılsızlığın ve yozlaşmanın giderek artıp sistemleşmesi karşısında birçok kişi bir an önce bu yönetimden ‘kurtulacağımız’ günü bekler hale geldi. Şaraplardan birinin tadına baktığında ötekinin daha iyi olduğunu, çünkü tattığı şaraptan daha kötüsünün olamayacağını söyleyen kişiye benziyoruz. Giderek bu yönetimden daha kötüsünün olamayacağı konusunda o kadar eminiz ki, bir sonrakinin nitelikleri hakkında düşünmeyi bile lüks görebiliyoruz.
Psikolojik açıdan anlaşılır bir durum… Ancak yakın tarihimizi bir bütün olarak düşündüğümüzde şu gözlemi yapmaktan kaçınamayız: Türkiye demokrasi açısından yerinde sayan, patinaj yapan bir ülke. Olumlu gözüken her değişim hamlesi çok kısa bir süre içinde tavsıyor ve sistem ‘aslına’ dönüyor. Devlet bir mıknatıs alanı gibi, kendisinden her uzaklaşmaya çalışanı yine kendisine çekiyor. Sisteme mesafe almaya çalışanlar kolayca ve sanki kaçınılmaz olarak ‘sistemleşiyorlar’…
Dolayısıyla önümüzde ‘siyasetin ana meselesi’ olarak tanımlayabileceğimiz iki şık var: Biri bu iktidardan kurtulmak… Diğeri devleti ve devlet-toplum ilişkisini (vatandaşlığı) dönüştürmek. Gördüğüm kadarıyla çok sayıda kişi bunların ‘sıralı’ olarak gerçekleşebileceğini, önce iktidarın el değiştirmesi gerektiğini, ardından demokratik dönüşümün olabileceğini düşünüyor.
Ama bence bu bir boş hayal… Çünkü bu iktidarı devirdikten sonra ne yapılabileceği, iktidarın nasıl ve niçin devrileceğinden bağımsız değil. Esas olarak iktidarı devirmeye odaklanmış bir muhalefetin devletin demokratikleştirilmesi yönünde anlaşması zor. Bunun nedeni sadece aralarındaki yaklaşım farklılığı değil. Bizzat devlet o etapta işin (siyasetin) içinde olacak olduğu için. Sadece iktidar devirmeye odaklı bir muhalefet devlet açısından ideal bir ‘av’… Hele muhalefetin büyük aktörlerinin ‘devlet bilinci’ devletin istediği gibi ise…
O nedenle daha önce Demokrat Parti, Anavatan Partisi ve AK Parti ile yakalanıp harcanmış fırsatların bir yenisi ile karşı karşıya olma ihtimalini gözden ırak tutmamak lazım. Seçim yapılabilir, bu iktidar gidebilir, muhalefet koalisyonu yönetime gelebilir ve birkaç yıl sonra geriye baktığımızda pek bir şeyin değişmediğini, hâlâ aynı devlet zihniyeti ile yaşadığımızı, patinaja devam ettiğimizi görebiliriz.
Oysa şu an sahip olunan fırsatın işe yaraması açısından önemli bir avantaj var. Demokrat Parti sistemde birkaç ‘pencere’ açarak devletin merkez dışındakiler için de ‘makul’ hale getirilmesi girişimiydi. Anavatan deneyimi sistem içinden gelen bir aktörün devleti ‘makul’ rasyonelleşmeye ve dünyaya açılmaya davet etmesiydi. AK Parti ise sistemin çeperinden gelenlerin ‘makul’ vatandaşlığı devlete kabul ettirme isteğini ifade etti.
Hepsi uzlaşmacıydı… Uzlaşmacılık kötü bir vasıf değil. Ne var ki Türkiye’de devletle ilişkilerde uzlaşmacılık bir süre sonra devletin koşullarının yeniden üretimine ve sistemin eskisi gibi, değişmeden, sadece doğal yozlaşma eğilimini sürdürerek pekişmesine yol açıyor.
Bugünün avantajı Kemalizm ve İslamcılık gibi iki ana ideolojik akımın ülkeyi yönetme açısından iflas ettiğinin görülmesidir. Öte yandan uzlaşmacılığın alternatifi devlet karşıtlığı ya da düşmanlığı değil… ‘Olması gereken devletin’ nitelikleri üzerinde ilkesel bir anlaşmaya varabilmek. Diğer deyişle yine uzlaşma lazım… Ama devletle ve onun zihniyetiyle değil. Siyasetin üretmeyi hedeflediği yeni bir devlet ve yönetim zihniyeti üzerinde.
Toplumun merak ettiği konu muhalefetin bu türden ‘sistemi demokratlaştıracak’ bir uzlaşmaya ne kadar yatkın olduğu ve eğer yatkınsa bu dönüşüm yönünde ne denli iradeli ve cesur çıkacağı. Eğer nihayette hiçbir şey değişmeyecekse şu anki iktidarın gitmesinin de kalıcı bir yararı olmayacak demektir. Belki de anketlerdeki ‘kararsızların’ hikmeti budur… Belki insanlar içtikleri şarabın çok kötü, diğer şarabın daha iyi olduğunu görüyor ama söz konusu alternatif şarabın sadece bir şişeden ibaret olduğunu ve sonra yine ilk şarabın benzerlerine dönüleceğini hissediyorlar.
Önümüzdeki süreçte bu hissiyat kendisine bir cevap arayacak ve bunun için de doğal olarak muhalefetin iki büyük partisine, CHP ve İyi Parti’ye bakılacak. Orada şu an görülenler çok teşvik edici değil… Çünkü her iki partinin de olumluluk atfedilen tek unsuru liderleri. Bu liderlerin olmadığı bir durumda her iki partinin de ne ‘şekil’ alacağını öngörmek zor.
Muhalefetin iki büyük partisinin bu özelliği parti organizmalarının ideolojik açıdan dağınık ve parçalı olduğunu, dolayısıyla devletin nüfuz ve müdahalesine açık bulunduğunu söylüyor. Acaba şu anki liderler bu türden müdahalelere dirençli olacaklar mı? Yoksa kendileri de devlete yanaşmaya teşne bir bakışa mı sahipler?
Sınamak zor ve fazla zorlayıcı olmak da hakkaniyetli değil… Ama bu sorulara cevap bulmak üzere etrafı izlemekten de geri kalamayız. Nitekim geçen hafta ‘küçücük’ bir belirti ile karşılaşmış olabiliriz.
Son yazım (‘İktidarın ve muhalefetin seçenekleri neler?’, 8 Ekim) Serbestiyet tarafından şu alıntı ile tvitlendi: “İktidar kendi yanlışları nedeniyle oy kaybediyor. Muhalefetin buna katkısı çok az… Çünkü muhalefetin Türkiye’nin geleceğine dair sözü yok. Oysa devleti demokratik yönde dönüştürme söylemi muhalefetin ihtiyacı olan ortak ‘hikâyeyi’ oluşturabilir.”
Bu tvite Meral Akşener’in gayrı resmi danışmanlarından olduğu söylenen, liberal eğilimli Burak Bilgehan Özpek’ten hızla bir ‘karşı tvit’ geldi: “Hayır olamaz. Çünkü ortada bir devlet yok şu anda. Öncelik, muhalefet içinde ayrışma yaratacak farklı demokrasi tahayyüllerini tartışmak değil, bütün muhalifleri birleştirecek kurumsal devlet ve tartışma yöntemi üzerine bir mutabakat sağlamak olmalı…”
Bu acul tepkinin nedeni ne olabilir? Belki Özpek kendisini muhalefeti bir araya getiren ‘perde arkası akıl’ olarak görüyor ve farklı fikirleri bir an önce bertaraf etme dürtüsüyle davranıyordur. Her halükârda başarılı olması en azından söylediklerinin mantıklı ve gerçekçi olmasını gerektiriyor.
Özpek’in tvitinden öğrendiğimize göre, devletin küçültülmesi için uğraşıp duran liberaller meğer bu mücadeleyi ‘fazlasıyla’ kazanmışlar… Devlet ortadan kalkmış… Şu an muhatap olduğumuz rejim için ‘ortada devlet yok’ diyebilen bir yaklaşımın hasbelkader iktidara gelmesi durumunda devlet tarafından nasıl ‘parmağında oynatılacağını’ hayal edebiliriz.
Bu liberal tasavvur açısından Gülen cemaati ile MHP arasındaki bürokrasi paylaşım kavgası, 2016 darbe girişiminin serencamı, Cumhurbaşkanlığı sisteminin gelmesi, şimdi yeni anayasa arayışları ve de Kürt meselesinin ‘çoktan çözülmüş’ olması gibi unsurlar muhtemelen ‘toplumsal aktörlerin iç mücadelesi’ ve giderek tek başına Erdoğan ‘faktörü’ üzerinden açıklanıyordur.
Akşener bu danışmanını ne kadar dinliyor bilemiyorum, ama eğer İyi Parti bu varsayımla iktidarı hedefliyorsa, benim ‘vatandaş’ tahminim, iktidara geldiğinde bu partinin devletle ve onun zihniyetiyle işbirliği yapmaya çok yatkın olacağıdır.
Özpek’in tek bir cümlesinden hareketle bu noktaya gelmek haksızlık olabilir. O zaman ikinci cümleye bakalım: “Öncelik muhalefet içinde ayrışma yaratacak farklı demokrasi tahayyüllerini tartışmak değil…” Niçin? Acaba bu tür bir tartışma niçin ‘ayrışma’ yaratacak? HDP’den söz etmiyoruz. Onlar zaten dışarıda. CHP-İyi Parti ve belki de Gelecek, DEVA, Saadet partilerinden söz ediyoruz. Bu partilerin demokrasi tahayyüllerinin farklı olduğuna dair ortada emare var mı? Görünüşte yok…
Ancak İyi Parti Başkanının gayrı resmi danışmanı Özpek ‘var’ diyor. Herhalde danışmanlık yaptığı partiyi tanıdığı için. Peki, demokrasi tahayyülünde farklılık varsa, sizce İyi Parti’nin tahayyülü diğerlerinden daha ‘ilerde’ midir, ‘geride’ mi? İyi Parti’nin demokrasi tahayyülü çok geniş olmasına rağmen müstakbel koalisyon ortaklarının bu tahayyülü taşıyamayacağı düşünülüyor olabilir mi? Bence tam aksi… Danışmanın uyarısından çıkarsama yaparsak, İyi Parti’nin demokrasi tahayyülü diğer muhalefet partilerinden geride.
Diğer deyişle devlete ve devletçiliğe daha yakın. Dolayısıyla da devletle işbirliğine epey açık. Acaba bu nedenle mi Özpek ‘ortada devlet yok’ diyor. İlerde İyi Partinin devletle anlaşma ihtimali aklımıza gelmesin diye…
Liberal danışmanın bu verimli tvitine devam edelim. Devletin olmadığı, muhalefetin de demokrasi tahayyülünde anlaşamadığı bir dünyada bakalım ne tavsiye ediyor: “Öncelik… bütün muhalifleri birleştirecek kurumsal devlet ve tartışma yöntemi üzerine bir mutabakat sağlamak olmalı…” Demokrasi tahayyülünde anlaşamayan muhalefetin ‘kurumsal devlet’ tahayyülünde anlaşması bekleniyor.
Herhalde kastedilen parlamenter sistemin kurumları. Ama demokrasi tahayyülü olmadan! Parlamenter sistemi salt ‘kurum’ olarak kabullenerek. Diğer deyişle ‘yargının konumunu, vatandaşlığın çerçevesini vesaire bir kenara bırakın, hedefi daraltın, kurumları oluşturmakla yetinin, gerisine sonra bakarsınız’ denmiş oluyor.
Peki ya işleyiş? Kurumlar işleyişleri ile vatandaşı, toplumu ilgilendirir. Nitekim kurumların (yapısı değil) işleyişi kaçınılmaz olarak demokrasiyi tanımlayan ve niteliklerini belirleyen unsurdur.
Kurumların işleyişi ile ilgili tahayyülde anlaşamıyorsanız, kurumların nasıl oluşacağında anlaşıyor olmak kendini kandırmak anlamına gelebilir. Çünkü işleyiş zihniyetle bağlantılıdır ve nihayette kurumu nasıl oluşturursanız oluşturun işleyişin zihniyetine mahkûm olursunuz.
Sistemin işleyişi ise bu ülkede kaçınılmaz olarak devletle ilişkide somutlaşır. O nedenle devletin zihniyetine ilişkin tahayyülde anlaşamayan bir siyasetin, devletin yapısında yapacağı her değişiklik bir oyalamacadan ibaret kalır, ülkenin on yıllardır süren patinajını bir nebze daha ‘kurumsallaştırmaktan’ başka işe yaramaz.
Muhtemelen tam da bu nedenle Özpek ‘ortada devlet yok’ demekte. Çünkü ancak gerçekten de devlet yoksa, sistemin işleyişinin ima ettiği meseleleri bir yana koyabilir ve kurumlar üzerinde anlaşmayı yeterli sanabilirsiniz. Ama ne yazık ki devlet var ve bir aktör olarak siyasetin içinde.
Diğer taraftan bu öneri hiç şaşırtıcı değil. Liberal ‘tahayyül’ esas olarak böyle bir şey… Kendince olması gerekeni gerçekliğin yerine koyup, oradan siyasete dokunmayan çözümler önerme pratiği… Ve de statükoyu pekiştirmeye yarayan söz konusu pratiğin ahlaki idealizasyonu.
Bu fikirlerin parti tarafından ne denli ciddiye alındığını bilemeyiz. Ama eğer İyi Parti söz konusu yaklaşımı paylaşıyorsa, önümüzdeki süreçte muhalefetin kalıcı bir işbirliği oluşturması güç gözüküyor. Tabii muhalefetin diğer büyük ortağı da aynı yöne meyletmezse. O durumda ‘kendi içinde anlaşmış’ muhalefet belki bu iktidarı devirir ama devlet de yeni ortağını kendine uygun hale getirip sistemin kalıcılığını sağlar…
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları

































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
25.10.2025
15.03.2025
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024